İsveç'te ırk biyolojisi ve Samiler sergisi

İsveç'in Kristinahamn kentinde, ülkenin sömürgeci ve ırkçı geçmişini yansıtan resim sergisi düzenlendi.

İsveç'te Ander Sunna ve Michiel Brouwer'in İsveç'in sömürgeci geçmişini, Samilere yönelik ırkçılık ve sömürüyü anlattıkları resimleri, Kristinahamn ilindeki Sanat Müzesi'nde sergilenmeye başladı.

Sanatçılar, sergiye Samice köken anlamına gelen “Maadtoe” adını verirken, İsveç halkına verdikleri mesaj da son derece açık: 1922 yılında dünyanın ilk Irk Biyolojisi Enstitüsü'nü kuran İsveç devleti Samileri aşağı ırktan bir halk olarak kabul etti ve Samileri kobay gibi kullandı.

4 YILLIK ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ

Sergi, iki sanatçının 4 yıllık ortak çalışmalarının ürünü. Sergide, Samilerin Irk Biyolojisi Enstitüsü'nde çalışan doktorlar tarafından muayene edildiklerini ve kafa taslarını ölçtüklerini gösteren resimlerin yanı sıra çok sayıda iskelet ve vücut parçalarını gösteren resimler de yer alıyor.

Serginin bir bölümünde, iskelet resimlerinin önüne Irk Biyolojisi Enstitütüsü'nün ilk müdürü Dr. Herman Lundborg'nin de resmi yerleştirilmiş. 

Michiel Brouwer, Samiler üzerinde yapılan deneylerle ilgili pek çok belge ve bilgi bulunmasına rağmen çok az sayıda fotoğraf bulunmasının dikkatini çektiğini ve bu durumu değiştirmek için girişimde bulunduğunu belirtiyor.

Irk Biyoloji Enstitüsü kapatılmış ancak orada bulunan Samiler ve diğer azınlık halklara ait iskeletler Uppsala ilinde sanayi bölgesinde bulunan bir depoya kaldırılmıştı. Brouwer, bu depoyu ziyaret ederek resimleri orada çektiğini ama aradan fazla zaman geçmeden iskeletlerin bilmediği bir yere taşındığını söylüyor.

SAMİLERİN İSKELETLERİ YAKINLARINA VERİLMEDİ

İsveç Parlamentosu, bundan 20 yıl önce depoda bulunan iskeletlerin yaşayan yakınlarına verilmesini kararlaştırmış, Uppsala Üniversitesi ile Sami Parlamentosu arasında da aynı amaçla bir anlaşma yapılmıştı.

Brouwer, çoğunluğu Samilere ait yüzlerce iskeletin olduğunu ancak bugüne kadar sadece bir kafatasının yakınlarına teslim edildiğini söylüyor. 

Sami Sanatçı Anders Sunna, ailesinden bireylerin 40 yıldan aşkın bir süre İsveç devletinin baskı ve eziyetlerine uğradığını, en az 400 kez polis tarafından haklarında işlem yapıldığını söyledikten sonra, “Zorla göç ettirildik. Devlet kendi ellerini kirletmemek için Samileri birbirlerine karşı kışkırtıyor” diyor. 

Sergiyi öğrenciler de gruplar halinde ziyaret ediyor. Sunna ve Michiel, ziyarete gelenlere Samilerin geçmişte ve günümüzde karşı karşıya kaldıkları ırkçılık ve baskı hakkında açıklamalarda bulunuyor. 

Sunna, genelde olumlu bazen de olumuz tepkilerle karşılaştıklarını belirtirkeni şöyle diyor: “Öğrencilere bizim gerçekleri yansıtmadığımızı söyleyen öğretmenler de oldu. Finlandiya'da sergi için yer ayırtmıştık ama hiçbir neden göstermeden iptal ettiklerini bildirdiler."

DÜNYADA İLK IRK BİYOLOJİ ENSTİTÜSÜ

İsveç'in değişik alanlarda; barış, soykırım, çocuk hakları, eşitlik, insan ve kadın hakları alanlarında öncü ülke olduğu imajını vermek için uluslararası konferans ve toplantılara öncülük yaptığı biliniyor. 

Son iki yıldır da feminist bir dış politika izlediği imajını vermek isteyen İsveç'te politikacılar, tarihin ilk kurumsal ırk enstitüsünü kendilerinin kurduğundan söz etmek ve bu politikanın sonucu Sami, Roman, Yahudiler ve diğer dışlanmış toplum kesiminden bireylere uygulanan kısırlaştırma politikalarını hatırlamak bile istemezler.

Oysa dünyanın ilk ırkçı ve sözde bilimsel araştırmalar yapan kurumu Hitler Almanyası'nda değil, Hitler'in iktidarı ele geçirmesinden çok daha önce, 1922 yılında İsveç'te kuruldu. İsveç'i örnek alan Nazi Almanyası pek çok doktoru bu enstitüye eğitim amacıyla gönderdi.

“İdeal Kuzey tipi” yaratmak için parlamentoda bulunan tüm partiler, bu amacı gerçekleştirmek için bir enstitü kurulması ve sorumluluğuna Uppsala Üniversitesi Pofesörlerinden Herman Lundborg'nin getirilmesi üzerinde görüş birliğine vardılar.

İSVEÇ TARİHİNİN UTANÇ SAYFALARI

İdeal insan tipi yaratmak için ırkçılığın kurumsallaştırmanın motor gücünü İsveç sosyal demokrasisi oluşturdu. Dönemin Başbakanı Tage Erlander, ırkçı “bilimsel” çalışmaların başlatılması talimatını verdi. Sosyal demokratların teorisyenlerinden Nobel ödüllü Alva ve Gunnar Myrdal çifti, ideal insan tipinin yaratılması için ari ırkından olmayanların nesillerinin yaygınlaşmalarının engellenmesini savundu.

Bu amaçların gerçekleştirilmesi görevini alan Prof. Herman Lundborg, ırkçı ve faşist düşüncelerini yaşama geçirmek için kolları sıvadı. Bir yandan Samiler ve diğer azınlık halkları kobay olarak kullanıp üstlerinde deney ve ölçüm yaparken, diğer yandan da kısırlaştırmaları savunan “Batı ülkeleri tehlikede” kitabını yazdı. Lundborg'nin kitabı ırkçı biyologlar tarafından kısırlaştırmaların gerçekleşmesi için bir kaynak olarak kullanıldı. 

Irkların birbirine karışmasını engellemek ve İsveç halkının saflığını korumak gerekçesiyle İsveçli olmayan Sami, Roman, Yahudi ve engellilere karşı kapsamlı bir kısırlaştırma uygulaması başlatıldı. 62 bin kişi zorla kısırlaştırıldı. Kısırlaştırılanların daha aşağı ırktan oldukları, zekaca geri oldukları ve suç işlemeye yatkın oldukları iddia edildi. Saf bir ırk yaratmak amacıyla başlatılan kısırlaştırma 1976 yılına kadar devam etti. 

SAMİLER, İSVEÇ'İN IRKÇI VE SÖMÜRGECİ TARİHİYLE YÜZLEŞMESİNİ İSTİYOR

Samiler, tarih boyunca karşı karşıya kaldıkları ırkçılık, ayrımcılık ve dışlanmanın tam olarak gün yüzüne çıkması için bir gerçek komisyonu kurulmasını ve İsveç'in sömürgeci ve ırkçı tarihi ve uygulamalarıyla yüzleşmesini talep ediyor.

İsveç kiliselerinin de aralarında bulunduğu onlarca kurum ve kuruluş Samilerin bu taleplerine destek vermesine rağmen İsveç hükümeti, somut bir adım atmadığı gibi, Samilerin yerli halk olmalarından kaynaklanan haklarını kullanmalarını güvence altına alan ILO'nun sözleşmesinnin 169. maddesini de imzalamıyor.