1 Mayıs yaklaşırken-Selahattin Erdem

Yine 1 Mayıs geliyor. Yeni bir işçi ve emekçi bayramını kutluyoruz. Bir yandan heyecan, diğer yandansa Taksim gerginliği var işçilerde.

Yine 1 Mayıs geliyor. Yeni bir işçi ve emekçi bayramını kutluyoruz. Bir yandan heyecan, diğer yandansa Taksim gerginliği var işçilerde. İstanbul Valisi kararını çoktan açıklamış ve “Taksim’de kutlama olmayacağını” belirtmiş bulunuyor. Buna rağmen işçi tarihine ve geleneğine bağlı olan ve şehitlerine sahip çıkan işçi sendikaları da Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamakta kararlı gözüküyor. Belli ki yeni bir çatışma da bu nedenle yaşanacak. AKP’nin emekçiden yanalığı işte bu kadar. Şehitlerini anmaları için bile işçilere izin vermez.

8 Mart, Newroz ve 4 Nisan heyecanından sonra şimdi de 1 Mayıs heyecanının yaşanıyor olması gerçekten de çok güzel. Her yerde meydanları işçi ve emekçiler dolduracak. Barış, özgürlük, eşitlik ve demokrasi şarkıları söylenecek. Kürdistan’ın dört parçasında böyle olacağı gibi, Ortadoğu ve dünyanın dört bir yanında da böyle olacak. Özellikle tümden işçi ve emekçi olan Kürt halkı, bulunduğu her yerde ön saflarda yer alarak Önder Abdullah Öcalan’a ve Kürdistan’a özgürlük sloganları atacak. Şengal direnişinin ve Kobanê zaferinin verdiği güç ve moralle durmadan özgürlük şarkıları söyleyecek.

Bilindiği gibi, bu 1 Mayıs’a Türkiye ve Kürdistan yeni bir seçim heyecanı içinde girmektedir. Her yerde seçim heyecanı ile 1 Mayıs coşkusu iç içe geçip birbirine karışmaktadır. Seçim nedeniyle 1 Mayıs meydanlarını baştan sona siyasal mücadelenin sıcaklığı kaplayacaktır. Bayram kutlamak için meydanlara inen kitleler seçimde demokratik siyasetin başarılı olması için de çok önemli bir propaganda çalışması yürütecektir.

Büyük ihtimalle siyasetin gerginliği olduğu gibi 1 Mayıs kutlamalarına da yansıyacaktır. Dolayısıyla demokratik güçlerin yoğun duyarlılığına ve çabasına rağmen, AKP iktidarının tahrikleri ve AKP polisinin faşist saldırıları nedeniyle yer yer çatışmalar bile olabilecektir. Burada işçi ve emekçiler için belirteceklerimiz şudur: Kuşkusuz kutsal hak mücadelesinden, özgürlük ve demokrasi kavgasından asla geri kalmamak gerekir. Ama aynı zamanda doğru yöntemlerle ve yerinde mücadele etmeyi de mutlaka başarmak gerekir. 

Çünkü AKP provokasyonları her yerde kol gezmektedir. Polis zaten halk düşmanı olarak eğitilmişti ve her alanda faşist sürüler gibi kadınlara ve gençlere saldırıyordu. Newrozdan sonra ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın düğmeye basmasıyla bu saldırganlık daha da arttı ve her alanda örgütlü provokasyonlara dönüştü. “Kürt sorunu yoktur” sözleriyle sürece karşı alınan tavır, 2013 Newrozundan beri devam eden süreci gerçekten de durdurdu.

Nitekim Tayyip Erdoğan’ın “Silahlar gömülmeden süreç devam etmez” sözleri ardından İmralı’daki görüşmeler durdurulmuştur. Uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, HDP Heyeti İmralı’ya Önder Abdullah Öcalan ile görüşmeye gitmemiştir. İmralı görüşmelerinin devam edip etmeyeceğine dair de herhangi bir işaret yoktur. Sanki AKP hükümeti süreci resmen ve fiilen bitirmiş gibidir. Çözüm sürecini durdurarak, yerine yeni bir savaş sürecini başlatmışa benzemektedir. Hem Cumhurbaşkanı’nın ve hem de Başbakan’ın HDP’ye ve PKK’ye karşı saldırgan tutumları bu gerçeği açıkça göstermektedir.

Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP sözcülerinin miting meydanlarında sarf ettikleri sözler tamamen bu karakterdedir. Dahası Necdet Özel yönetimindeki ordu tamamen savaş konumuna geçmiştir. Bazı yerlerde fiili bir savaşı gittikçe tırmandırırken, bazı yerlerde de yoğun bir savaş hazırlığı yapmaktadır. Önder Abdullah Öcalan’ın Newrozdaki “Eşme ruhu” vurgusu ardından sarf edilen sözler ve Ağrı saldırısıyla birlikte Türk Genelkurmay Başkanlığı tamamen yeni bir savaş süreci içerisine girmiş durumdadır. 

Gerilla kaynaklarının günlük bilanço olarak verdiği bilgiye göre, Şırnak ve Hakkari sınırında çok yoğun bir askeri hazırlık vardır. Sınır hattına sürekli olarak yeni zırhlı birlikler sevk edilmektedir. Sınır boyundaki keşif uçuşları, savaş uçaklarının hareketliliği ve topçu atışları sürekli artmaktadır. Uludere, Yüksekova ve Şemdinli hattında neredeyse her gün küçük çaplı çatışmalar yaşanmaktadır. Sınırdan uzak olan iç kesimlerde de askeri hareketlilikte artış olduğunu herkes gözlemektedir. Deyim yerindeyse, Türk ordusu iki yıldır devam eden ateşkesi sona erdirmiş gibidir. Eğer bugün çatışmalı bir durum yaşanmıyorsa, bunun tamamen gerillanın ateşkes koşullarına harfiyen uymasıyla gerçekleşmekte olduğunu herkes bilmelidir.

Kısaca AKP siyasal ortamı gittikçe sertleştirmektedir. Seçim sürecinde ciddi bir gerginlik politikası izleyeceği anlaşılmaktadır. Bunu yalnız AKP de yapmamaktadır, onunla birlikte KDP de benzer bir gerginlik politikası izlemektedir. Tayyip Erdoğan’ın sürece karşı çıkan açıklaması ardından AKP ve KDP birlikte bir gerginlik politikasına yönelmişlerdir. İttifak halinde HDP’nin seçimi kazanmasını engellemeye çalışmaktadırlar. Zaten bazı KDP’lilerin AKP listesinden aday olduğu da belirtilmektedir. Fazla açık olmasa da KDP’nin 7 Haziran genel seçiminde HDP’ye karşı AKP ile ittifak yaptığı ve AKP adaylarını desteklediği açıktır.

Söz konusu iki parti HDP’nin gelişip güçlenmesinden korkmaktadır. Bu gidişle HDP’nin seçimde en büyük başarıyı elde eden parti olacağını daha şimdiden görmektedirler. Bu nedenle, henüz HDP başarı elde etmeden gerginliği artırarak bazı tavizler koparmak ve gelişmesini önlemek istemektedirler. Bu temelde AKP ile KDP el ele vererek ve gerginliği artırarak HDP’nin önünü kesmeye çalışmaktadırlar.

Ancak bu çabalar boş ve nafiledir. Çünkü, HDP önü alınamayacak kadar gelişmiş ve büyümüştür. 7 Haziran genel seçiminin flaş partisi haline gelmiştir. Her ne kadar AKP’li çevreler “baraj sorununu” sürekli canlı tutmaya çalışsalar da, aslında HDP’nin böyle bir sorunu yoktur. Bu sorunu çoktan aşmış ve tartışma gündeminden çıkarmıştır. Artık bunu HDP’lilerin asla tartışmaması gerekir. Çünkü tartışma gündeminde tutmak HDP’ye zarar vermektedir.

HDP’nin seçim bildirgesini açıklaması da gerçekten görkemli olmuştur. Tabi daha fazla işçi ve emekçi vurgusunu da yapmak gerekir. Hele hele yeni bir 1 Mayıs’ın öngününde açıklanan bildirgenin daha fazla işçi vurgusuyla dolu olması ve herkesi 1 Mayıs kutlamasına çağırması elbette ki doğaldır. Diğer yandan, seçim bildirgesini iki eşbaşkan tarafından kamuoyuna duyuran ve topluma eşbaşbakan sözü veren HDP’nin öteki statükocu partilerden farkı iyice açığa çıkmıştır. Özellikle kadınlara ve gençlere hitap eden ve onları meclise çağıran gerçeği toplum nezdinde HDP’yi ciddi bir biçimde güçlendirmiştir.

Toplum yeni bir 1 Mayıs kutlamasına seçim heyecanıyla gitmektedir. Seçimin favori gücü ise HDP’dir. Artık AKP iktidarının alternatifi olarak HDP’nin var olduğunu, CHP ile MHP’nin bu misyonu çoktan kaybettiklerini herkes bilmektedir. Bunun için hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hem de AKP yönetimi son günlerde tüm gücüyle HDP’ye yüklenmekte ve HDP’nin kazanmakta olduğu prestiji zayıflatmaya çalışmaktadır.

Tabi HDP de bu gerçeği görerek AKP’nin bu oyununa gelmeyecektir. Tersine 1 Mayıs meydanlarında işçi ve emekçi kesimlerle çok geniş ve çok daha sıkı birleşerek 7 Haziran seçimine böylece daha da güçlenmiş olarak yürüyecektir. Kadınlar ve gençlerden oluşan cephesini işçi ve emekçilerle tamamlayarak demokratik Türkiye alternatifini çok güçlü bir biçimde ortaya koyacaktır. Böylece 1 Mayıs’ın da hakkını vermiş olacaktır.

Bu temelde 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı tüm çalışanlara ve devrimci-demokratik güçlere kutlu olsun!

 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA