ANALİZ

Adalet ve vicdan yoksa barış da yok

Şimdi dünyanın birçok yerinde “adalet yoksa barış da yok” sloganı yaygınlaşmaktadır. Çünkü barış eşitlikle, özgürlükle, vicdanla, ahlakla ve adaletle olur. Mezarlara saldırıların olduğu yerde barış olmaz.

Türk devleti Kürt düşmanlığını ve kirli savaşını öyle bir düzeye vardırmıştır ki, mezarlara tahammül etmiyor. Mezarlara saldırıp yıkıyor, mezarlıkları uçaklarla bombalıyor. Sadece bu durum bile Türk devletinin karakterini ortaya koymaya yeter. İnsanlık açısından düşmanın da olsa dokunulmayacak şeyler vardır. Bunlar ölüler ve mezarlardır. Türk devletinin ne ölülere ne mezarlığa saygısı vardır. Kürtlerin her şeyine düşman olduğu gibi mezarlarına da düşmandır. Gerilla ölülerine öyle hakaretler yapılmıştır ki, yazmak bile insana acı veriyor; bu nedenle yazamıyoruz. Şunu söyleyebiliriz; dünyada ölülere ve mezarlara Türk devleti kadar saygısızlık yapan başka bir örnek yoktur. En kötüsü de kendilerini dindar gösteren AKP iktidarı döneminde gerilla cenazeleri ve mezarlarına hakaret görülmedik düzeye çıkmıştır. AKP iktidarı döneminde sadece gerilla cenazeleri ve mezarlarına değil, sivil ölümlerine de her türlü hakareti yapmaktadır. Direnişler içinde şehit düşen sivillerin mezarları da Türk devletinin hedefindedir. 

AKP iktidarı son iki yıldaki ağır saldırılarını ilk önce mezarlara saldırarak başlattı. Mezarlara saldırı halka saldırılacağının işaretiydi. Mezara saldırmak kök kazıma harekatıdır. Kürt kimliğini, varlığını, kültürünü hatırlatacak her mezar bile soykırımcı sömürgecilik için tehlikedir. Bu açıdan Kürt’e ait her şeyin kökü kazılmalıdır. Özellikle soykırımcı sömürgeciliğe direnen ve topluma örnek olanların mezarı dahi bu topraklarda olmamalıdır. İşte Türk devletinin nasıl bir soykırımcı olduğu bu uygulamalarından bellidir. 

Bakurê Kürdistan’daki gerilla mezarlarına saldıran AKP-MHP faşist iktidarı şimdi de Medya Savunma Alanlarındaki şehitliklere saldırmaktadır. En son Kandil’de yüzlerce gerilla mezarının bulunduğu Şehit Mehmet Karasungur Şehitliğine saldırması savaşı ne kadar çirkinleştireceklerini ve kirli hale getireceklerini gözler önüne sermiştir. Ölülere ve mezarlara saldıran bir devletten, bir hükümetten her şey beklenir. 

Türk devleti böyle çirkin, kirli ve ahlaksız bir savaş yürütüyor. Kürt Özgürlük Hareketi Türkiye’de asker mezarlarına yönelik saldırı yapsa bu nasıl karşılanır? Asker cenazelerine Türk devleti gibi yaklaşılsa nasıl karşılanır? Kürt Özgürlük Hareketi defalarca Türk askerlerini ve polislerini esir almıştır. Her zaman bu esirlere insanca yaklaşım göstermiştir. Hiçbir asker, polis ya da devlet görevlisi serbest bırakıldıktan sonra bize şöyle kötü muamele yapıldı dememiştir. Yine gerilla kontrolündeki asker cenazelerinin alınmasına izin verilmiştir. Gerillaların ölü askerlere ve asker mezarlıklarına yaklaşımıyla Türk devletinin yaklaşımları karşılaştırılırsa Türk devletinin nasıl bir insanlık suçu işlediği görülür. 

Bir insan öldükten sonra ölüden intikam almak çok geri bir duygudur. Bin yıllardır savaşlarda ölenlere hakaret yapılmaz, mezarlara dokunulmaz. Bu evrensel bir ahlak ve değerdir. Türk devleti Kürt’e karşı her tür ahlaki değeri bir tarafa bırakmıştır. Zaman zaman yüksek perdeden dünyaya ahlak ve vicdan dersi veren Türk devletinin ayarı bu kadardır. Kürt’e karşı savaş Türk devletini her konuda dibe vurdurmaktadır. Kürt’e karşı soykırım savaşını yürüttüğü müddetçe Türk devleti daha da dibe vuracaktır. En kötüsüyse devlet kendisiyle birlikte Türk toplumunu da dibe vurmaktadır; dibe çekmektedir. 

Türk devleti AKP iktidarı döneminde Kürt düşmanlığını öyle bir düzeye çıkarmıştır ki bu devlet ve iktidarla birlikte yaşamak bile ağır bir zulüm haline gelmiştir. Sadece Kürtler değil tüm Türkiye halklarının bu insanlık dışı devletten ve iktidardan kurtulması gerekmektedir. Kürtler zaten bu devletten koparak kendi öz yönetimlerini kurmak, özerk yaşama kavuşmak istemektedirler. Türk devletinin ve Türkiye toplumunun sağlığına kavuşması için de soykırımcı sömürgeci devletin aşılması gerekmektedir. Marx’ın başka bir halkı ezen halkın kendisi de özgür olmaz sözü en fazla da Türk devleti ve Türkiye halkları için geçerlidir. 

Türk devletinin mezarlara saldırısı Kürt halkını derinden öfkelendirmektedir. Ortadoğu’da ölülere ve mezarlara büyük bir saygı vardır. Tüm temel inançlar ve dinler Ortadoğu coğrafyasından çıkmıştır. İnançlar ve dinler en başta da ölüye ve mezara saygıyı öğretmiştir. Türk devletinin ölülere ve mezarlara saldırısını gördükçe Ortadoğu’nun bir halkı olmadığını, bu coğrafyadan çıkan dinlerin ahlak ve vicdanından hiçbir nasibini almadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Zaten İslam’ın Sünni mezhebi dışında hiçbir dine, mezhebe ve inanca saygı duymaması neden dinlerde ortak olan temel değerlere saygı duymadığının kanıtıdır. İslam’a değerleri nedeniyle inanılmamaktadır. İslam, Türk devleti için zulüm yapmanın, işgal etmenin ve fetih etmenin bir aracı haline getirilmiştir. Zaten Türklerin İslam’ı akıncı kültürüne iyi bir ideolojik araç buldukları için kabul ettikleri genel bir kanaattir. Tarihçiler Türk egemenlerinin İslam’ı bir işgal ve fetih aracı olarak kullandığını yazmaktadırlar. Eğer İslam’daki vicdan, ahlak gibi değerleri nedeniyle İslamiyet’i kabul etmiş olsalardı ne ölülere ne mezarlara bu düzeyde saygısızlık yaparlardı. 

IŞİD nasıl ki mezarlara ve türbelere saldırarak insanlık dışı karakterini ortaya koyuyorsa, Türk devleti de mezarlara saldırarak karakterini ortaya koymaktadır. IŞİD’le Türk devletinin karakteri aynıdır. IŞİD neden bu kadar insanlık dışı işler yapıyor denirse bunun cevabını mezarlara yaptığı düşmanlıkta aramak gerekir. Çünkü mezarlara düşman olanlardan her şey beklenir. Nitekim IŞİD ve Türk devleti insanlığın aklına gelmeyen zulmü insanlara ve toplumlara yapmaktadır.

Tüm Türkiye halkları şunu görmeli; bu zulüm Kürtlere, yani komşusuna yapılmaktadır. Kürtlere bu zulmün yapıldığı bir ülkede barış da istikrar da olmaz. Şimdi dünyanın birçok yerinde “adalet yoksa barış da yok” sloganı yaygınlaşmaktadır. Çünkü barış eşitlikle, özgürlükle, vicdanla, ahlakla ve adaletle olur. Bu değerlerin olmadığı yerde zaten barış olmaz. Barış ancak eşitlik ve adaletin olduğu yerde olur. Bu nedenle Kürtlere bu yaklaşımın olduğu yerde barış olmaz; mezarlara saldırıların olduğu yerde barış olmaz. Mezarlara saldırılan yerde barış çağrısı yapmak bile anlamsızdır. Mezarlara saldıranlara karşı ancak mücadele verilir. Demokrasi bu tür zihniyetlere karşı mücadele verilmeden gerçekleşmez. Kürt sorunu bu tür saldırganlara karşı mücadele etmeden çözüme kavuşmaz. 

Toplum ve halkın tepkisini bu güçlere karşı demokrasi mücadelesi biçiminde ortaya çıkarmak gerekir. Eğer bu devlete ve iktidara karşı mücadele esas hedef olmazsa o zaman Kürtler de Türk devletinin bu uygulamalarına karşı tepkiyle hareket ederler. Kürtler de intikam almak için asker ve polis mezarlıklarına yönelebilirler. Bu açıdan Türk devletine ve AKP-MHP iktidarına karşı özgürlük, demokrasi ve insanlık mücadelesi geliştirmek gerekir. Bu devlete, bu iktidara şunu yapmayın, bunu yapmayın demek anlamsızdır. Bu tür söylemler mücadeleden kaçmaktır, halkı beklentiler içine sokmaktır. Bu da bu saldırıları yapanların saldırılarını yapmasını kolaylaştırır. Bu açıdan halkı mücadeleden al koyan her türlü söylemden kaçınmak gerekir.


KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA