‘AKP’nin özel savaşı halkların özgür birliğiyle aşılacak’

Şerik, “AKP’nin HDP ve Türkiye halklarının geleceğine karşı kurduğu tuzak ve provokasyonlar ancak Kürdistan ve Türkiye halklarının HDP çatısı altında birliğini daha da güçlendirmesiyle engellenip, sonuçsuz bırakılabilir” dedi.

PKK Merkez Komite üyesi Cemal Şerik, “AKP’nin HDP ve Türkiye halklarının geleceğine karşı kurduğu tuzak ve provokasyonlar ancak Kürdistan ve Türkiye halklarının HDP çatısı altında birliğini daha da güçlendirmesiyle engellenip, sonuçsuz bırakılabilir” dedi.

PKK Merkez Komite üyesi Cemal Şerik, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin HDP’ye karşı yürüttüğü özel ve psikolojik savaşı ANF’ye değerlendirdi.

‘ERDOĞAN PKK’YE ÇÖZÜM SÜRECİNİ BİTİRTMEK İSTEDİ’

PKK Merkez Komite üyesi Cemal Şerik, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 2015 Newroz mesajının AKP’nin kamuoyunda yaratmaya çalıştığı süreç algısını yerle bir ettiğini belirtti. Siyasal ve toplumsal anlamda karşılığını bulduğunu da vurgulayan Şerik, “Bu gerçeklik Recep Tayyip Erdoğan diktatörlüğünü korkuttu. Çünkü Erdoğan diktatörlüğünün ve onun kuklası olan Ahmet Davutoğlu hükümetinin İmralı’da yapılan görüşmelere ve Kürt sorununa ilişkin yürütülen tartışmalara dair kamuoyunda yaratılmaya çalışılan algıyı yerle bir edecek cinstendi. Öyle de oldu. Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesini isteyen ve buna öncülük eden gücün Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi olduğu gerçeğinin ortaya çıkması Erdoğan’ı da, Davutoğlu’nu da korkuttu. Bu açıdan o süreçten itibaren toplumda bu gerçekliği anlama ve kabul edişi tersine çevirmeye çalışmak oldu. Bunu tersine çevirmek için de her türlü yolu ve yöntemi değerlendirdi. Oslo’da olduğu gibi süreçten çekildiklerini ilan edemediler ve yeniden ‘sil baştan yaparız’ diyemediler. Çünkü bu toplum nezdinde kabul görmezdi, bu imkânları kalmamıştı. Kendilerinin süreçten çekildiklerini söyleyemedikleri için bunu bizzat özgürlük ve demokrasi güçlerine yaptırma arayışı içerisine girdiler” dedi.

Bunu da ancak süreci provoke ederek yapabildiklerini kaydeden Şerik, Erdoğan’ın “Artık Kürt sorunu yoktur” demesinin, yine İmralı’daki görüşmeleri ve başlaması noktasında mutabakata varılan müzakereleri kastederek “Ortada bir masa yoktur” gibi söylemlerin amacı ve zihniyetini gösterdiğini de vurguladı.

“Hem de bu şekilde süreci provoke etmek istedi. Böyle açıklamalar yaptığı zaman Önder Apo’nun ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin, ‘böyle değil, madem öyle ben çekiliyorum’ diyerek süreçten çekileceği beklentisi içerisine girdi. Ama bu beklentisine cevap bulamadı” diyen Şerik Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin süreci bitirmemesi üzerine bu beklentisini farklı biçimlerde gerçekleştirmek istediğine de işaret eti.

AKP’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin süreci bitirmemesi üzerine bu beklentisini farklı biçimlerde gerçekleştirmek istediğine dikkat çeken Şerik, “Devlet Ağrı’da gerçekten de çok ciddi bir provokasyona yöneldi. Ağrı provakasyonunu da bizzat Efkan Ala yönlendirdi. Erzurum’a konumlanmıştı ve oradan süreci yönlendirmek istedi. Aslında bir nevi Erzurum’u kendilerine merkez haline getirip o merkezden Kürt politikasının yönünü belirlemeye çalıştı. Ağrı provokasyonu bunun bir sonucu. Ağrı’da bir çatışma yaratılarak bu çatışmada gerilla güçleri askerlerin ölümüne sebep olacaktı. Bunu da bir süreci bozma gerekçesine dönüştüreceklerdi. Aslında 1993’deki Bingöl’de yaşanan 33 asker olayına benzetecek ve o şekilde kullanacaklardı. Gerilla bu konuda duyarlı ve hassas davrandı. Ağrı halkı buna müsaade etmedi. O açıdan Erdoğan diktatörlüğü bu provokasyondan istediği sonucu elde edemedi” diye konuştu.

‘ADANA VE MERSİN SALDIRILARIYLA AĞRI BENZERİ PROVOKASYON HEDEFLENDİ’

AKP’nin Ağrı provokasyonundan istediği sonucu elde edememesinin bu provokasyon serisinden vazgeçildiği anlamına gelmediğini ifade eden Şerik sözlerini şöyle sürdürdü: “Israrlı oldukları anlaşılıyor. İşte HDP’nin hem parti, hem de seçim bürolarına 100’ün üzerinde saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırılar içerisinde Adana ve Mersin provokasyonu önemliydi. Aslında Adana provokasyonuyla yapılmak istenen Ağrı’nın bir benzeriydi. Ağrı’da askerlerin öldürtülmesiyle amacına ulaşmak istemişti. Oysa Adana ve Mersin’de HDP yöneticilerinin ve HDP’de yer alan siyasetçilerin katledilmesiyle aynı amacı gerçekleştirmek istedi. Eğer Ağrı’da askerler ölseydi Türkiye toplumunu ayaklandıracaklardı. Mersin ve Adana’da da HDP’li siyasetçiler katledilseydi bu sefer başta Kürtler olmak üzere, demokratik güçleri ve toplumsal kesimleri ayaklandıracaklardı. Kürt halkı ve HDP’liler gerçekten bu provokasyona gelip sokaklara dökülselerdi AKP’de bunu ‘bunlar barış ve demokratik siyaseti istemiyorlar’ diyerek kullanacaktı. Böylece Kürtlerden ve Türkiye’deki milliyetçi kesimlerden kaybetmiş olduğu oyları tekrar toparlayacak, kendisini yeniden merkez siyasetin belirleyici gücü haline getirecekti. 7 Haziran seçimlerini de bununla kendisi için bir stratejik kazanım haline dönüştürecekti. Temel amacı buydu. Ama amacına ulaşamadı.”

‘AKP HÜKÜMETİ ÖZEL VE KİRLİ SAVAŞ HÜKÜMETİDİR’

Cemal Şerik Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Davutoğlu gibi AKP yetkililerinin açıklamalarıyla HDP’yi ve HDP Eşbaşkanı Selahaddin Demirtaş’ı hedef gösterdiklerine dikkat çekerek bunun AKP ve Erdoğan tarafından yürütülen özel savaşın bir parçası olduğunu dile getirdi. AKP Hükümeti’nin kirli savaş hükümeti olduğunu söyleyen Şerik, “AKP Türkiye’de bugüne kadar iş başına gelen kirli savaş hükümetlerinin en tehlikelisidir. Geçmişte yapılanları bunlar daha farklı yöntemlerle gerçekleştirmek istiyorlar. Kürt sorunundan ve demokratikleşmeden bahsetmesi onun bu özelliğini gizleyemez. Ki artık Erdoğan Kürt sorununun varlığını da inkar ediyor. HDP’ye dönük sözlü ve fiziki saldırılar AKP’nin özel ve kirli savaşının bir parçasıdır. Özel savaşın yöntemlerinden birisi de psikolojik savaştır. Yani psikolojik savaşla toplumun bilincine girilir ve toplum yönlendirilerek toplumun reaksiyon göstermesi sağlanır. Erdoğan ve AKP Hükümeti HDP’nin Türkiye’nin yükselen yıldızı olmasından büyük bir telaşa katılmış durumdalar. Bu anlamda da HDP’yi hedef alarak söylemleri HDP’yi hep suçlayarak çatışma isteyen, barışı istemeyen bir tarafmış gibi göstermek istiyorlar” dedi.

‘ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU ZÜBÜK TARZINI UYGULUYOR’

AKP’nin HDP ve toplum üzerinde yürüttüğü temel psikolojik savaş yöntemlerinden birinin de din istismarcılığı olduğunu ifade eden Şerik AKP’nin özel ve psikolojik savaşında kullandığı yöntemlere ilişkin de şunları söyledi: “AKP, Selahattin Demirtaş’ın bazı konuşmalarını çarpıtarak Müslüman kesimleri HDP karşıtı haline gelmesini sağlamaya çalıştı. Fakat bu tutmadı. Tutması da mümkün değildir. Çünkü toplum büyük oranda gerçekleri görüyor. Ankara Sincan Belediyesi tarafından Kâbe biçiminde yaş pasta yapılmıştı kesip yediler. Yine İstanbul’da Kuran-ı Kerim biçimin yaş pasta yapıp yediler. İstanbul’da Kabê’nin temsili bir maketini oluşturdular ve ‘burayı gelip ziyaret ederseniz Kâbe’ye gitmiş gibi olursunuz’ dediler. Bunların hepsini AKP’liler yaptı ve Erdoğan bunların hepsinin karşısında sessiz kaldı. Yine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması projesi üzerinden HDP’yi din karşıtı göstermeye çalıştı. Erdoğan diğer yandan da seçim meydanlarında Kuran-ı istismar etti. Bütün bu yaptıklarıyla belki 1950’ler Türkiye’sinde toplumu etkileyebilirdi ama şimdi toplumu bu psikolojik savaşla fazla etkileyemiyor. Değerli sinema oyuncusu Kemal Sunal oynadığı Zübük filmi vardı. Orada Zübük bir politikacı tiplemesidir. Hemen rakibini din karşıtı ilan edip toplumu ona karşı yönlendiriyor. Aslında Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun konuşmaları da gerçekten de Kemal Sunal’ın filmindeki Zübük tiplemesine çok uygundur. Geçen gün HDP’nin Adana ve Mersin’deki binaları bombalandığında Davutoğlu’da yine aynı Zübük gibi yaptı. Binaların bombalanmasından dolayı DHKP-C’yi hedef gösterdi. ‘DHKP-C’den şu kişi bu eylemleri yapmıştır. Bu kişinin geçmişte şu şu eylemlere adı karışmıştır’ diyerek DHKP-C’yi hedef gösterdi. Hemen ardından da işte DHKP-C’nin PKK’yle ilişkisi biliniyor. Öyleyse bu eylemi DHKP-C’ye yaptırtan PKK’dir’ diye bir algı geliştirmeye başladı. Bunun geliştirmeye çalıştığı algı yine Kemal Sunal’ın oynadığı Zübük tiplemesindekiyle aynıdır. Aynı yöntemdir. Bir şey söylüyor, hemen ardından bir başka şey söylüyor. Bunları birbiriyle bağlantılandırıp toplum hafızasına böyle yerleştirmek istiyor.”

‘TÜRK ORDUSUNDA BİLE TEPKİLER GELİŞİYOR’

PKK Merkez Komite üyesi Cemal Şerik AKP’nin bu gün HDP’ye karşı kullandığı özel savaş yöntemlerinin daha fazla 1950’li yılların özel savaş yöntemleri olduğunu dile getirdi. Günümüzde Türkiye toplumunda bu konuda ciddi bir aydınlanma yaşandığını da söyleyen Şerik, AKP’nin özel savaş politikalarına karşı Türk ordusu içinde bile belli bir tepkinin gelişmeye başladığını ifade etti.

“Özel savaş hükümetleri ve daireleri 40 yıllık Kürt Özgürlük mücadelesi boyunca özel savaş yöntemleriyle toplum algısında çarpıtmalar geliştirdiler. Birçok sivil katliamı yaptılar ve bunu PKK’ye mal etmeye çalıştılar. Fakat bunları PKK’nin yapmadığı belgelerle açığa çıktı. 40 yıllık savaş aslında Türkiye’deki özel savaş gerçeğini deşifre etti. Bunu Türkiye toplumu da gördü. Önder Apo’nun 2013 Newrozu ile başlatmış olduğu süreç bunu çok daha fazla görünür kıldı. Türkiye toplumu da artık belli bir aydınlanmayı yaşıyor. Kürt toplumu ise kendi demokratik devrimini gerçekleştiren ve politik ahlaki toplum olma yolunda mesafeler kat eden bir toplumdur. Bunun için R. T. Erdoğan hükümetinin provokasyonları fazla sonuç almaz. Bu provokasyonların kaynağını ve kimin yaptığını artık Türkiye toplumu da görüyor. Hatta ordu da görüyor” diyen Şerik Roboski’de uçakların bombalamasından önce Genelkurmay Başkanlığı’na buradakilerin kaçakçı olabileceği bilgisinin basına yansıdığı, ancak çok tartışılmadığını belirtti. Ordunun kendi iç görüşmeleri ve ses kayıtları olduğunu da söyleyen Şerik, “Fakat buna rağmen Genelkurmay başkanlığı talimat veriyor ve bombalama gelişiyor. Daha sonra sivil halk gidip cenazeleri almaya çalıştığı zaman Genelkurmay Başkanlığı tekrar bombalama emri veriyor. Bu belgelidir. Buna rağmen 2. Ordu Komutanlığı tarafından uçaklar kaldırılmıyor. Ordu içinde de artık bu özel savaşın almış olduğu bu biçime bir tepki var. Yine Ağrı’daki olay sonrası Genelkurmay halka teşekkür etti. Erdoğan inkâr etti, ama bunun ordu içerisinde yarattığı bir etki var. Çünkü R.T. Erdoğan hükümeti orduyu da psikolojik ve özel savaşla zayıflattı. Eskiden Ergenekon adıyla orduya operasyon yapıyordu, şimdi de Gülen Cemaati adıyla orduya operasyon yapıyor. Bu savaş gerçekliği orduyu da eğitti. Yaşanan savaş, savaşan tarafları eğitir. Savaşan taraflar içinde farklı eğilimleri geliştirir. Türkiye’de Eşref Bitlis, Hulusi Sayın, Bahtiyar Aydın niye öldürüldü? Bunlar Kürdistan’da özel savaşı bize karşı en tehlikeli biçimde uygulayanlardı. Fakat uyguladıkları yöntemle sonuç alamayacaklarını gördüler ve özel savaş güçleri tarafından tasfiye edildi. Bunların tasfiye edilmesi o eğilimin ortadan kalkması anlamına gelmez. O eğilim Roboski ve Ağrı’da kendisini tekrar gösterdi. Tabi bunu söylerken NATO’cu generalleri kastetmiyorum. Ama ordu içerisinde böyle bir eğilim vardır. Onun içinde AKP orduyu yenilemek istiyor. Bu tehlikeyi gördüğü için yenilemek istiyor. Yani AKP bu politikalarıyla sonuç alamaz. Kendi içinden de buna karşı tepki gelişir. Ordu içinden de buna karşı tepki var” dedi.

‘HALKLARIN ÖZGÜR BİRLİĞİ İLE TÜM PROVOKASYONLAR AŞILIR’

AKP’nin HDP ve halkların özgür geleceğine karşı geliştirdiği provokasyonların sonuç almasını engelleyenin yine önümüzdeki süreçte geliştireceği saldırı ve provokasyonların başarısızlıkla sonuçlanmasını sağlayacak esas güçlerin Kürdistan ve Türkiye halkları olduğunu ifade eden Şerik şöyle devam etti: “Çünkü sürecin birebir muhatapları onlardır. Sorunu çözecek olanda halktır. Topyekün savaşın ayaklarından birini de halk oluşturur. Ordu, parlamento, basın, halk… Eğer bunlar arasında bir birlik sağlıyorsa özel topyekün savaşın başarı şansı vardır. Eğer bunlar arasında bir birlik oluşturamıyorsa topyekün savaşın başarı şansı yoktur. Ve bu gün HDP bu özel kirli savaşın topyekünleşmesi önünde en büyük engeldir. Çünkü Kürdistan ve Türkiye toplumlarını birleştiriyor. AKP’nin gerçek yüzünü teşhir ediyor. Geçmişteki özel kirli savaşın neden olduğu sonuçlarla bir yüzleşmeyi sağlıyor ve bunun için HDP hedef alınıyor. Provokasyonlara devam edeceklerdir. AKP’nin geliştireceği çok daha ciddi saldırı ve provokasyonlara hazır olmak gerekiyor. Bunu engelleyecek olan yine Kürdistan ve Türkiye halklarının birliği olacaktır. Yoksa savaşa karşıyız diyerek PKK ve devlet arasında kalmak değil. HDP’de bir araya gelerek Türk özel savaş rejimine karşı ve temsilcisi AKP’ye karşı barikat oluşturacak, barajı yıkacak ve özgürlük ve demokrasi mücadelesinin savunucusu hale geleceklerdir. Bu provokasyonlarda ancak böyle engellenir.”