Ehmed: Tampon bölge ve göçmenlerin yerleştirileceği alan QSD alanları

ABD’de bir dizi görüşmelerde bulunan MSD Eş Genel Başkanı Ehmed, ABD’nin yeni yönetiminin aldığı en önemli kararın, tampon ve güvenlikli bölge ile göçmenlerin de bu bölgeye yerleştirilmesi olduğunu söyledi.

Ehmed, söz konusu bölgelerin QSD ve YPG denetimindeki alanlar olduğunu söyledi.

MSD Eş Genel Başkanı İlham Ehmed, geçtiğimiz süreçte ABD’ye bir davet üzerine ziyarette bulundu. Ziyaretine ilişkin ANF’ye konuşan İlham Ehmed, kongre üyelerinden komisyonlarına kadar geniş bir kesimle görüşmelerde bulunduğunu belirtti: "Çok geniş bir çevre ile görüşmeler gerçekleştirdik. Kongre üyeleri ile görüşmelerimiz oldu. Kongre’nin bazı komisyonları ve komisyon üyeleri ile görüşmelerimiz oldu. Dış İşleri Bakanlığı ile görüşmelerimiz oldu. Obama’nın eski danışmanlarından bazıları ile görüştük. Bazı araştırma kuruluşları ile görüşmelerde bulunduk. Ayrıca Trump’ın seçim dönemindeki danışmanıyla görüşmemiz oldu.”

İZLENİMLERİNİ PAYLAŞTI

Ehmed, Obama döneminde izlenen politikalarla yeni yönetimin izleyeceği ve ipuçları ortaya çıkan politikaları arasında bir fark olduğunu söyledi. Bu yüzden Obama döneminin özellikle Suriye konusundaki politikalarının eleştirildiğini belirten Ehmed, şunları kaydetti:

“Obama döneminde izlenen siyaset ve strateji ile şimdiki politika ve stratejiye ilişkin bazı izlenimlerimiz oldu. Kaldı ki bunu bazıları dile de getiriyordu. Şöyle bir hava vardı; ABD geçen süreçte Suriye’de istendiği bir etkinliğe sahip olamadı. İstenilen düzeyde başarılar elde edemedi. Bu biraz da rahatsızlık yaratmıştı. Terörizme karşı mücadelede, siyasette doğru ve yerinde bir tutum ve plan ortaya çıkarsa yeni yönetimin ciddi bir şekilde üzerinde duracağı izlenimi edindim.”

Ehmed, görüşme gerçekleştirdikleri kesimlerde Suriye sorununun çözümü konusunda Rusya ile yapılan anlaşma ve Rusya ile yakınlaşmaların olumlu karşılandığını söyledi. "Ayrıca şu ana kadar DAİŞ’e karşı en etkili mücadele veren QSD güçlerinin güçlendirilip desteklerin arttırılmasının devam ettirilmesi yönünde kararlılıkları vardı gibi yansıyordu" diyen Ehmed, şöyle dedi: “Öte yandan radikal İslam’a karşı ideolojik ve düşünsel olarak mücadele edilmesi de yeni yönetimin gündemindeydi. Bunun bir proje ve planı çıkarılıp sunulması durumunda göz önünde bulunduracakları görülüyordu.”

Ehmed, şöyle devam etti:

"Suriye’de bir tampon ve güvenlikli bölgelerin oluşturulması kararı olarak alındı. Ancak hangi alanların bu tampon ve güvenlikli bölgeye gireceği, alınacağının planı henüz çıkarılmamıştı. Bunun planlamasının çıkarılması için ilgili kurumlardan bazı görevlendirmeler de yapıldı. Yapılan görevlendirmeler hangi bölgelerin tampon ve güvenlikli bölgeye alınacağı projesini çıkarıp bir öneri olarak Trump’ın onayına sunacaklar. Ancak yaptığımız görüşmelerde yürüttüğümüz tartışmalarda söylenenler, birbirini yoklamalardan insan, QSD ve YPG denetiminde olan bölge ve alanların en güvenilir bölgeler olarak gösterilmiş olduğunu görüyor. ABD yetkilileri de artık bunu biliyor. Hatta bu bölgelerin Suriyeli göçmenler için yerleştirilip güvenliklerinin alınacağı, korunacağı yerler de olabileceği yönünde görüşleri de vardı. Bu göçmenlerin savaş bitene ve yeniden inşaya kadar burada kalabilecekleri yönünde görüşlere de sahipti ABD’li yetkililer."

Demokratik Suriye Meclisinin projesinin de görüşmelerde dile getirildiğini belirten Ehmed, şunları ifade etti:

“Projemiz hakkında çok kapsamlı bilgileri yoktu. Ancak görüşmelerde Kuzey Suriye’de geliştirilen sisteme ilişkin bilgiler verildiğinde, Suriye’de Mum gibi bir çözüm projesinin oluştuğu konusunda bilgileri oluştu. Çözümü bu çerçevede geliştirme gibi düşünceleri oluşuyordu. Bu projede bir umut da görüyorlardı. Federasyon sistemine, projemiz ve sistemimize olmaz şeklinde hiçbir görüşleri olmadı. Reddeden bir yaklaşımları yoktu. Eğer Suriye’de bir çözüm geliştirilmek istenirse bu yöntemle de olabilir gibisinden bir yaklaşımları vardı. Burada önemli olan nokta şu; bu bir sistemdir. Burada inşa edilmiş ve şimdi işliyor. En doğru olan çözüm yöntemi de sahada gerçekleşmiş olandır. Herkes de bunu mercek altına almış görüyor ve izliyor. “

'CENEVRE -4 BİZSİZ BAŞARISIZ OLUR'

Ehmed, "Siyasette her zaman sürprizler olur. Ancak stratejik bir şekilde olaylara bakılırsa, ABD tarafından QSD güçleri ve çözüm projelerine desteklerin devam edeceği izlenimi edindik" diye belirtti.

Önümüzdeki günlerde yapılması planlanan 4. Cenevre görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Ehmed, şu ana kadar kendilerine herhangi bir davetiyenin gelmediğini söyledi. Böyle devam ederse 4. Cenvre konferansının da diğer Cenevre konferanslarından bir farkı olmayacağını söyleyen Ehmed, “Eğer Kuzey Suriye halkları davet edilmezse bu da Suriye krizinin devam etmesinde karar kılınmış anlamına geliyor. Yani savaşın sürmesini isteyenler Kuzey Suriye halklarının kendi temsilcileri ile temsil edilmesini istemezler. Biz bunu da böyle okuyoruz ve böyle görüyoruz. Çünkü öncekilerin sonuçları ortada" diye konuştu.

'ABD SURİYE'DE MUHALEFETİN KALMADIĞINI SÖYLÜYOR'

Halep’ten grupların çekilerek rejime devredilmesinden sonra, ABD’de artık 'Suriye’de muhalefet yok ve kalmadı' görüşlerinin çok net bir şekilde görülmeye başladığını söyleyen Ehmed, bu durumu görüşmelerde dile getirdiklerini kaydetti. Hatta 'hükümetimizin desteklediği bazı grup ve muhaliflerin kim oldukları belli değil' şeklinde ifadelerin de ABD yetkilileri tarafından açıkça kullanıldığını belirten Ehmed, şöyle konuştu: "O yüzden Trump’ın seçilmesinden hemen sonra bu gruplara yapılan yardımlar kesildi. Bu durum aslında sözde ılımlı gruplarla yaptıkları projenin başarılı olmadığını gösteriyordu. Bu gruplar üzerinde çalıştılar ama başarılı olamadılar. O yüzden o gruplara yönelik görüşleri ve onlarla olmayacağı yönündeki kanaatleri görülüyordu.”

'ERDOĞAN'IN PROJESİNİN ŞANSI YOK'

MSD Eş Genel Başkanı İlham Ehmed, AKP ve Erdoğan'ın Eğit Donat Projesi'ni yeniden canlandırmak istemesine dönük de açıklamada bulunarak, "ABD’de öyle bir yaklaşım hiç yok. ABD'de Beşar Esad’ın kalması isteniyor. Yani devletin yıkılmasını istemiyorlar. Onun için Türkiye’nin yeniden canlandırmak istedikleri o projenin hemen hemen hiç şansı yok. Çünkü o projeyi bir kere başarısız kalmış bir proje olarak görüyorlar" dedi.