ANALİZ

Ezaz patlaması ve Nusra’yı tasfiye planları

Türkiye’nin Bab’a yönelik saldırıları sürerken, önümüzdeki günlerde büyük bir saldırı için hazırlık yaptığı alınan bilgiler arasında.

Suriye’de tasfiye süreci hızlandı. Türkiye'nin Halep’teki grupları yüzüstü bırakmasından sonra şimdi de sıranın Nusra’yı tasfiye etmeye geldiği görülüyor. Ancak tasfiye, Nusra’yı direkt hedef almaktan almaktan çok, nokta vuruşlarıyla komutanlarını tasfiye etme, Ehrar Şam öncülüğünde yeni bir oluşuma gitme şeklinde gelişiyor. 

Önceki gün Ezaz'da iki tane bombalı araba ile büyük bir saldırı yapıldı. Saldırıda 60’ın üzerinde kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı. Saldırıda Şeriat Mahkemesi, belediye, Kızılay ve savaş gazilerinin kaldığı merkez hedef alındı. Adı geçen yerler Nusra, Seyf Ebubekir’in başında olduğu Firkat El Hamza, Zenki, Ehram Şam, Feylak El Şam ve diğer grupların denetiminde olan merkezlerdi. Saldırıyı DAİŞ gerçekleştirdi. Ancak neden böyle bir süreçte bu saldırı yapıldı? Türkiye’nin Cerablus’la başlayıp Rai, Exterin’e kadarki alanda işgal girişiminde bulunmasından sonra Şam Cephesi içindeki gruplarla Türkiye’ye bağlı gruplar Ezaz'da karşı karşıya kalmışlardı. Bu karşı karşıya geliş kimi yerlerde çatışmaya dönüştü. Ancak bu karşı karşıya geliş, Şam Cephesi içindeki grupların Türkiye’den farklı düşündükleri, Türkiye’nin politikalarını kabul etmedikleri için de değildi. Çelişki ve çatışmanın nedeni, Ezaz'ı kimin yöneteciği üzerine ortaya çıktı. Yine Bab El Selami yani Öncüpınar Sınır Kapısı'nın kimin elinde kalacağı üzerine yaşanan çelişki, çatışmaydı. O yüzden kısa süre içinde bu çelişki ve çatışma ortadan kaldırıldı. Ezaz da büyük oranda ABD ile Türkiye’nin birlikte destek verdikleri Seyf Ebubekir’in denetimine girdi. 

Peki, neden Ezaz'da bu merkezler bu kadar büyük bir saldırı ile hedef alındı? Türkiye son bir aydır Bab’a savaş uçakları, obüs ve top, tank başta olmak üzere en ağır silahlarla saldırıyor. Bu saldırılarda kadın, çocuk, yaşlılar DAİŞ gerekçe yapılarak hedef alınıyor. Yüzlerce sivil bu saldırılar sonucu katledildi. Katliamdan kaçarak Bab’dan çıkmak isteyen siviller de Türk ordu güçleri ile çeteleri tarafından DAİŞ’li yada Devrimciler Ordusu ile QSD yandaşları diye tutuklandı. O yüzden siviller de Türkiye ve çeteleri tarafından tutuklanmaktansa buradan çıkmamaya başladı. Bundan dolayı her saldırıda katledilen sivil sayısı da artmaya başladı. Siviller katledilince DAİŞ Türkiye’yi saldırılarından caydırmak için böyle bir saldırıyı gerçekleştirmiş olabilir.  

TASFİYE SIRASI NUSRA'DA...

Türkiye’nin Bab’a yönelik saldırıları sürerken, önümüzdeki günlerde büyük bir saldırı için hazırlık yaptığı alınan bilgiler arasında. Zira Türk ordusu Rai ve Rai’ye bağlı köyler ile Cerablus'ta merkez olarak kullanılan Taşlı Höyük ile Hava Höyük köylerindeki güçlerini arttırdı. Ayrıca alana yaptığı yığınaktan Suriye topraklarına 50 civarında tank daha aktardığı gelen bilgiler arasında. 

Türkiye’nin Rusya ile anlaşarak Bab-Halep takasından sonra ortaya çıkan silahlı grupları tasfiye süreci de yeni yöntemlerle sürüyor. Bu seferki tasfiyenin hedefinde ise Nusra var.

Ancak Türkiye Nusra’yı direkt karşısına alarak tasfiye sürecini sürdürmüyor. Zira daha düne kadar RTE "Neden Nusra’ya terörist diyorsunuz, o da DAİŞ ile savaşıyor" diyordu. Ayrıca Antep, Kilis başta olmak üzere Konya, İstanbul Nusracı kaynıyor. 

Türkiye, Nusra’yı direkt karşısına alarak tasfiye etmekten çok, Ehrar Şam eliyle bazı komutanlarını nokta vuruşlarıyla tasfiye etmek istiyor. Ayrıca Ehrar Şam ve bağlı gruplarıyla yeni oluşuma giderek süreci işletiyor.

Son bir ay içinde onun üzerinde Nusra emiri İdlip, Halep çevresinde tek tek vurularak öldürüldü. Öldürülme biçimleri Türkiye’deki JİTEM tarzı öldürmelerdir. Önce kaçırılıyor, daha sonra bir başka yerde cenazeleri bulunuyor. 

Sarmed’de bombalı saldırı sonucu İdlip çevresi ehliyet dairesi sorumlusu Ebu Yusuf El Ensar öldürüldü. Bir süre önce Ebu Yusuf Rehbe’nin cenazesi tren rayları üzerinde ölü olarak bulundu. Bir hafta önce Emir Yahya Hüseyin El Ali Afis köyü çevresinde pislik dolu bir çukurda ölü olarak bulundu. Ayrıca başta İdlip ve çevresi olmak üzere birçok yerde alt düzeydeki komutanlara yönelik ve Nusra tarafından kullanılan merkezlere yönelik sabotajlar yapıldı. Bunun yanı sıra özellikle son bir haftada Ehrar Şam birçok yerde Nusra merkezlerine saldırdı. Bu saldırılar kimi yerlerde çatışmalara dönüştü. Maraed Numan’da bu çatışmalar üç gündür sürüyor. 

EHRAN ŞAM NUSRA'YI YALNIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR

Türkiye, Rusya ve İran ile anlaşmasının gereği olarak farklı yöntemlerle Nusra’yı tasfiye etmek için bir harekat başlatmış durumda. Bu yönelim emirlerini farklı yöntemlerle öldürme ve Ehrar Şam ile kimi yerlerde çatıştırma ile sürüyor. Türkiye Suriye’de önce Nusra, hatta son zamanlara kadar yine Nusra ile bir sonuca gitmek istedi. Nusra’yı hiçbir zaman gözden çıkarmadı ama Nusra terör listesine alındıktan sonra DAİŞ adı ile bu kez sonuca gitmek istedi. Nusra’ya yönelik başlattığı gözden çıkarma, tasfiye etme planında bir kez daha ad değiştirdiği ortaya çıkıyor. Bu kez oynadığı güç her zaman için kullandığı ancak şu ana kadar stratejik görev vermediği Ehrar Şam’dır. Çünkü gerek Cerablus’tan başlayan Suriye topraklarının işgal edilmesinde ve gerekse son günlerde Rusya ve İran ile yapılan anlaşmadan dolayı ilan edilen ateşkesi Ehrar Şam üzerinden planladı. Nusra’ya karşı da bu gruba şimdi büyük bir rol vermiş. Kimi yerde bu rolü çatışma biçiminde olurken, kimi yerde de siyasal ve askeri örgütlenmeler, birlikler kurma yoluyla sürdürüyor. Ehrar Şam Türkiye’den aldığı görevi yerine getirmek için 30 Aralık'ta İdlip çevresinde bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya Tecemuh Fıstekim, Ceyş El İslam, Feylak El Rahma, Encdad El Şam, Feylak El Şam, Cephet Ehil Şam, Ceyş El Mücahidin, Suwar El Şam, Beyariq El Şam, Beyariq El İslam gibi grupları çağırdı. Bu grupların çoğu eskiden beri Ehrar Şam ile hareket eden gruplardır. Toplantıda grupların birleşme kararı alındı. Oluşturulan çatı örgütüne de Suriye’yi Özgürleştirme Komitesi adı verildi. Yeni oluşumun yönetimi bu grupların yönetiminden oluşacak. Ayrıca bu grupların komuta kademesinden yeni oluşumun ortak komutanlığı oluşturulacak, bir de siyasi faaliyet yürüten temsilcilerinden bir siyasi komite oluşturulacak. Bu adımla Nusra giderek yalnızlaştırılıyor. Zira Nusra’nın diğer grupları denetimine alma, onlarla birlik oluşturmasının önüne geçiliyor. 

Bununla aslında Nusra’ya karşı ikinci blok oluşturuluyor. İlk blok Sultan Murad çatısı altında birleştirilen gruplarla oluşturulmuştu. Her ne kadar Nusra da bu oluşumun içinde yer alsa da varılan anlaşmadan dolayı ve Nusra’nın terörist olarak tanımlanmasından sonra bu blok içinden bir şekilde atılmıştı. Böylelikle ikinci blokla tamamen yalnızlaştırılarak daha kolay tasfiye edilir duruma getiriliyor. 

NUSRA NE YAPABİLİR?

Nusra bu durumu kabul eder mi? Hiç de kabul eder gibi görünmüyor. Nusra’nın da Bab’da başlayan DAİŞ ile karşı karşıya gelmesi gibi Türkiye’ye dönmesi durumunda, işte gerçek iç savaş ve Suriye’den daha öte bir duruma düşmesi söz konusu olur. Nusra varlığını korumak için böyle bir adım atar. Belki ilk süreçlerde bazı gizli yada açık tehditlerle Türkiye’yi oynadığı oyundan caydırmaya çalışır. Ancak son noktada o da tıpkı DAİŞ gibi Türkiye ile savaş pozisyonunu almaya gider. Bu durumda da Türkiye’yi çok daha karanlık, çatışmalı günlerin beklediğini söylemek yanlış olmaz.

BU GRUPLARIN HEPSİ KÜRTLERE KARŞI DESTEKLENMİŞTİ!

Türkiye bu grupların hepsini Baas Rejimi adıyla Kürtlere karşı sonuna kadar kullanıp destekledi. Bu gruplarla Kürtler karşıtı izlediği Suriye politikasında büyük bir çıkmaza girdi. Suriye politikasından çark etti. Ancak bu politikalardan çark ederken bu kez Rusya ve İran gibi ülkelerle Kürt karşıtlığı politikasında uzlaşma yolunu deniyor. Bu ülkelerle bir ittifak ve anlaşmaya giderken bu gruplardan vazgeçmeye çalışıyor. İşte bu vazgeçiş Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan’ın sonunu hazırlıyor. Çünkü bu gruplara sadece elini değil, kolunu da vermiş ve bu yüzden bedenini kurtaramıyor!