Hamzaoğlu: Öcalan’a tecrit ve HDP'lilerin tutuklanması herkesin geleceğini etkiler

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 7. Genel Kurulunda HDK Eş Sözcüsü olarak seçilen Prof. Onur Hamzaoğlu, ANF’nin sorularını yanıtladı...

HDK Eş Sözcüsü Prof. Hamzaoğlu, Kürt Halk Önderi Öcalan'a dönük tecrit ve HDP’li vekillerin tutuklanmasının demokratik çözüm şansını zorlaştırdığını söyledi. Prof. Hamzaoğlu, demokratik birlik cephesinin önemine dikkati çekerken, her yeri mücadele alanı haline getirmeye çağırdı.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 7. Genel Kurulunda HDK Eş Sözcüsü olarak seçilen Prof. Onur Hamzaoğlu, ANF’nin sorularını yanıtladı...

HDK Eş Sözcüsü olarak seçildiniz. Yeni dönemde HDK çalışmalarını ne düzeyde sürdüreceksiniz?

Kasım 2016 tarihinde gerçekleştirdiğimiz 7. Genel Kurulumuz’da HDK bileşenleri ve delegelerimizin önerileri ile eş sözcülük görevini üstlendim. Bununla birlikte, Ekim 2011 tarihinden o güne kadar da HDK’de Yürütme Kurulu üyesi olarak görev almıştım. Yeni dönemde, ortak iradeyle belirlediğimiz programımızın ve çalışma takvimimizin kurumsal olarak hayata geçirilmesi için merkezi yapıyı hızla güçlendirip, diğer bir ifadeyle, yerellere daha aktif ve yeterli düzeyde destek verecek hale getirip, yerelle yeniden buluşmamız gerekiyor. Bu dönem yenilenen Yürütme Kurulumuz, bileşenlerin ve birey katılımcıların ortak öncelikli hedefi olarak bunu belirtebilirim. Yetki ve karar tüm delegasyon aracılığıyla HDK’ye emek verenlerin olacak, herkesin bunu hissetmesini sağlamak için çalışıyoruz. Bunu sağladıktan sonra -kalp ve beyin sağlıklı çalışınca- önümüze koyduğumuz bütün işlerin üstesinden gelebileceğiz. Böylece yüzümüz yere düşmeyecek. 

AKP-MHP-Saray iktidarının faşizm cephesine karşı, demokratik birlik cephesi ihtiyacını nasıl ele alıyorsunuz?

Siyaset biliminde geçtiği özellikleriyle, bir iki yıldır faşizmin varlığı konusunda herhangi bir tereddüdümüz yok. Son Genel Kurulumuz’da da bu saptamamızı kamuoyu ile paylaşmış olduk. Eğer bir ülkede faşizm varsa, yapılacaklar konusunda da belirttiğiniz gibi herhangi bir yapı olarak değil, mümkün olan en geniş cepheyi oluşturarak mücadeleyi örgütlemeniz gerekir. Biz de bu konuda en küçük bir tereddüt taşımıyoruz. Bu kapsamda mücadele yürütebilecek hiç kimseyi, hiçbir yapıyı dışlama lüksümüz yok. Bunu sağlamak için de bir araya gelip ne(ler) yapılması gerektiğini ve yapılabilecekleri belirleyip bir program oluşturduktan sonra bunu evlerde, fabrikalarda, mahallelerde, yeri geldiğinde meydanlarda birebir ve kitlesel olarak paylaşmak, bu kapsamda kitleleri harekete geçirebilmek gerekiyor. Bunu yaparken her bir yapının konuyla ilgili kendi programını hayata geçirmesinin önünde herhangi bir engel olmadığını, olmaması gerektiğini de özellikle belirtmek istiyorum.

HDK, demokratik birlik cephesi ihtiyacının neresinde duruyor?

Böyle bir gereksinimin de faaliyetin de tam ortasında duruyoruz. Zincirin o kritik, en kritik halkasını hareketlendirebilmekten söz ediyorum.

Türkiye halklarının baskı altına alındığı koşullarda, AKP-MHP-Saray adeta bir anayasa darbesine hazırlanıyor. Yeni anayasa hazırlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anayasa, adı üzerinde bir toplumsal mutabakattır. Öyle de olmalıdır. Bugünlerde, kabul edildiğinde TBMM’yi dolayısıyla halkların iradesini işlevsizleştirecek olan metin bu kapsamdan uzak. Hem ortaya konulma gerekçesiyle (ülkede yaşanmakta olan krizi bu metinle çözeceklerini iddia ediyorlar), hem hazırlanışıyla (toplum ve temsilcilerinden uzakta, TBMM’de grubu bulanan dört siyasi partiden ikisini dışlayarak hatta Başbakan’ın bile içeriğini tam olarak bilmediği bir biçimde) hem TBMM’de Anayasa Komisyonu’ndaki görüşülme aşaması demokratik ülkelerin hiçbirinde yaşanmamıştır. Bu süreç bile faşizmin varlığı için önemli bir veri kabul edilmelidir. 

Tüm bu tablo içerisinde çözüm gücü olabilecek Öcalan üzerinde tecrit giderek derinleştiriliyor. Tecrit mevcut tabloyu ne ölçüde derinleştiriyor? 

Hem tecrit hem de HDP Eş Sözcüleri ve milletvekillerinin rehin alınmışlığı (dokunulmazlıklarının kaldırılması ve haklarında hiçbir hükümlülük kararı yokken cezaevine kapatılışları) demokratik çözümü doğal olarak güçleştiriyor. Bir tarafta Kürt halkının önderinin, diğer tarafta Türkiye’de halkların, emekçilerin, inanç gruplarının toplumsal eşitlik bağlamında birlikte siyaset yapabilmesinin partisi olarak var olan HDP milletvekillerinin rollerini oynamaları önündeki engeller kabul edilemez. Bunun zararı ortak, demokratik geleceğimize, eşitlikçi toplumsal yaşantı hedefimizedir. 

Türkiye halklarına yeni mücadele döneminde çağrınız var mı?

Önerim; her neredeysek orayı mücadele alanı haline getirmek ve bunun için örgütlemek olacaktır. Bir yandan evimizin içinden, çalıştığımız fabrikadan, okuldan, marketten neredeysek oradan başlayarak hem yaşananları ve yaşatanları görünür kılmalı, deşifre etmeliyiz, diğer yandan da ancak eş zamanlı olarak, hâlâ insanca yaşayabilmek için birlikte yapabileceklerimizi paylaşmak, cesareti ve umudu yükseltmemiz gerekiyor.