Özgürleşen şehir Minbic, öz yönetimini kurumlaştırıyor

Özgürleşen şehir Minbic öz yönetiminin yeni eş başkanları, ilk defa kendi kendini yöneten Minbic halklarının DAİŞ zulmünün yarattığı yaraları demokratik ve eşitlikçi öz yönetimleriyle saracağını belirttiler.

Minbic Askeri Meclisi ve QSD güçlerinin yürüttüğü 73 günlük operasyonla Ağustos 2016'da DAİŞ çetelerinden özgürleştirilen Minbic, öz yönetimi kurumlaştırma noktasında Minbic Halk Meclisi genişletilmiş toplantısında önemli bir adım attı. 132 meclis üyesinin de hazır bulunduğu toplantıda Minbic’teki öz yönetim, “Minbic ve Çevresi Demokratik Sivil Yönetimi” olarak adlandırılırken öz yönetimin yürütme meclisi eş başkanları seçildi.

Eş başkanlığa seçilen İbrahim Kaftan ve Zeynep Kambar, Minbic için geçmişte de çalışma yürütmüş ve DAİŞ zulmünü yaşamış fakat Minbic’in özgürleşeceği umudunu hiç yitirmemiş.

Kaftan ve Kambar, Minbic ve Çevresi Demokratik Sivil Yönetimi’nin anlamı ve bundan sonraki süreçte yürütecekleri çalışma ve siyasal duruşa ilişkin ajansımıza konuştular...

DAİŞ ZİNDANLARINDA İŞKENCE GÖRÜR

Minbic ve Çevresi Demokratik Sivil Yönetimi Eş Başkanlığına seçilen İbrahim Kaftan, Minbic’in Arap halkından. Mimarlık yapan Kaftan, Suriye Devrimi’nin başladığı süreçten DAİŞ'in Minbic’i işgal ettiği 2014 yılına kadar Minbic’te siyasal çalışmalar yürütmüş. Minbic’te ÖSO’ya bağlı Sewra Meclisi’nin başkanlığını yapmış. 

DAİŞ'in, Minbic’e girmesiyle birlikte ilk tutukladığı isimlerden birisi İbrahim Kaftan. 3 ay boyunca DAİŞ'in zindanlarında işkenceden geçirilmiş ve bu işkencelerde bacağı kırılmış. DAİŞ tarafından serbest bırakıldıktan sonra 3 ay daha Minbic’te kalan Kaftan, daha sonra şehirden kaçarak Türkiye’ye gitmiş. Minbic’in özgürleştirilmesinin ardından şehrine geri dönen Kaftan, döner dönmez Minbic Halk Meclisi çalışmalarında görev almış.  

‘MİNBİC'TE DEMOKRATİK YAŞAMA İNANIYORUM’

Kaftan, Minbic halkının ve kendisinin yaşadıklarının tam bir kabus olduğunu belirterek, "Bugün bu kabustan uyanıyoruz. Yaralarımızı bir daha yaşanmasına izin vermeyecek temelde sarmaya çalışıyoruz. DAİŞ’ten kurtulmuş bir Minbic’te bugün Suriye halkları için çalışma yürütmek çok güzel. Minbic’in attığımız demokratik adımlarla gelişeceğini ve özgürleşeceğini düşünüyorum. Minbic için çok çalışmalıyız, inanıyorum ki gelecekte halkımız da daha demokratik bir biçimde yaşayacak" dedi.

‘KENDİ KENDİMİZİ YÖNETEBİLECEK GÜÇTEYİZ’

Türk devletinin tehditlerinin sürdüğüne de dikkati çeken Kaftan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Minbic halkı olarak bunu kabul etmiyoruz.  Türkiye gerçeğini tanıyoruz. Türk devleti nereye gidiyorsa orada halklar arasında sorun yaşanıyor. Halklar güçten düşüyor. Yine DAİŞ ile ilişkileri artık hemen tüm kesimler tarafından biliniyor. Şu anda bile DAİŞ ile BAB’da savaşmalarına rağmen birçok yerde DAİŞ'i destekliyorlar. Biz kendi irademizle kendi sorunlarımızı çözüp kendi yaşamımızı kurabiliriz. Yine kendi kendimizi yönetebilecek güçteyiz. Zaten Minbic’in özgürleşmesinin ardından Meclis olarak da yaptığımız çalışmalarla önemli bir gelişme yarattık.” 

‘MİNBİC İÇİN PROJELERİMİZ VAR’

Kaftan, Minbic'teki öz yönetim modelinin komitelerle birlikte büyük oranda yaşamsallaşacağını ifade ederek, şunları ifade etti: "Bu toplantımızın ardından da çalışmalarımız daha da gelişerek sürecek. İlk işimiz yürütme meclisinin alt komitelerini oluşturmak olacak. 13 komite kuracağız ve sistemimizin iskeleti tamamlanacak. Bunun ardından da projelerimizi uygulayacağız. Gerçekten Minbic’i yeniden güzelleştirmek ve demokratik yaşamı geliştirmek için birçok projemiz var. Bunları daha da geliştirip yasama meclisine ve halkımıza sunacağız. Onların onayı ve desteğiyle adım adım projelerimizi gerçekleştireceğiz."

DAİŞ İDAM EDECEKTİ

Yine Minbic ve Çevresi Demokratik Sivil Yönetimi Yürütme Meclisi Eş Başkanlığına seçilen Zeynep Kambar da Minbic Kürtlerinden ve sınıf öğretmenliği eğitimi alış. Minbic Halk Evinde çalışma yürütmeye başlayan Kambar, 2014 yılında DAİŞ'in Minbic’i işgaline kadar bu çalışmalarını yürütür. DAİŞ'in idamla mahkum ettiği ve aradığı Kambar, 7 ay boyunca Minbic’te Arap ailelerinin evlerinde saklanır ve sonra Efrîn'e geçer. Orada da siyasi çalışmalarını sürdüren Kambar, Minbic’in özgürleştirilmesinin ardından yönünü tekrar kendi şehrine çevirir ve Minbic Halk Meclisi’nde yer alır. 

‘MİNBİC HALKI İLK KEZ KENDİ KENDİNİ YÖNETİYOR’

Minbic halkının ilk kez kendi kendini yönettiğine vurgu yapan Kambar, şunları kaydetti:

“Bu toplantımızda yasama meclisimiz Minbic Yönetiminin ismini belirledi. Minbic artık Minbic ve Çevresi Demokratik Sivil Yönetimi ismiyle kendi kendini yönetecek. Hem de bu toplantıda yürütme meclisinin eş başkanları belirlendi. Ben ve İbrahim Kaftan Minbic’in çocuklarıyız ve siyasi çalışmalarımız Minbic için yeni değil. Minbic’i ve Minbic halkını iyi tanıyoruz. Bundan dolayı daha fazla katkı sunabiliriz. 

Bu toplantımızın ardından 15 günlük süre içerisinde 13 alt komitemizi oluşturacağız ve her komitemizde 6 kişi yer alacak. Bu komiteleri oluşturduktan sonra Minbic’te demokratik, siyasal, toplumsal yaşamı daha demokratik ve üretken temelde yeniden yaratma noktasında daha güçlü adımlar atacağız. Özgürleştirilen bir şehir olan Minbic ilk defa kendi kendini yönetiyor. Kısa sürede önemli işler yapıldı. Ama Minbic’in maddi, manevi, zihinsel birçok ihtiyacı var. Bu noktada projelerimiz de var ve onları yaşamsallaştıracağız."

‘KADININ İRADELEŞMESİNİ ESAS ALIYORUZ’ 

Kambar, Yürütme Meclisi’nin oluşturacağı komitelerin her birinin 6 kişiden oluşacağını ve her komitede mutlaka yüzde 50 oranında kadınların yer alacağını belirterek, şöyle konuştu: “Ben bir kadın olarak yönetimde yerimi aldım. Benim görevim her komitenin mutlaka yüzde 50’sini kadınlardan oluşturmaktır. Kadınlar yönetimde yerini adil ve eşit bir biçimde alacak. Minbic toplumu kadın güçlenmeden güçlenemez. Şimdiden kadınlar Minbic’te rolünü oynamaya başladılar. Kadın ve erkek birlikte demokratik bir biçimde yaşarsa ancak toplum demokratikleşir. Bunun için de temel hedeflerimizden biri Minbic’teki her kesimden kadınların birbirleriyle ilişkilerini ve kadın örgütlülüğünü, iradesini geliştirmek.”

Kadının komitelerde eşit temsili ve yönetim mekanizmalarında yer almasıyla birlikte DAİŞ zulmünü en ağır biçimde yaşayan kadınların sorunlarına çözüm üretecek projeler geliştirmeyi hedeflediklerini kaydeden Kambar, "Minbic kadını özelde DAİŞ döneminde çok ciddi bir zulüm ve acı yaşadı. Bazıları DAİŞ çeteleriyle evlenmek zorunda kaldı, bazılarının eşleri ve çocukları öldürüldü, tecavüze uğradılar. Kadınlar recm edildi. Biz hem kadınların sorunlarına çözüm üretecek projeler geliştirmeyi, hem de kadını yaşamın her alanında ve yönetim mekanizmalarında iradeleştirmeyi, kadın örgütlenmesini güçlendirmeyi hedefliyoruz” dedi. 

‘HALKIMIZIN MORALİNİ VE KENDİNE GÜVENİNİ YÜKSELTECEĞİZ’

Kambar, komitelerde demokratik temelde tüm halkların temsilcilerinin yer alacağını dile getirerek, "DAİŞ öncesinde Minbic’teki bütün halklar kardeşlik içinde yaşıyordu. Fakat DAİŞ halklara çok zulmetti. Meclisimizde Minbic’teki Arap, Çerkes, Türkmen, Kürt, Çeçen; tüm halkların temsilcileri var. Tabii her halktan kadınlar da kendi toplumlarının ve kadınlarının temsilcisi olarak bu mecliste yerini alıyor. Komitelerde de bunlara dikkat edilecek. Minbic halkı DAİŞ döneminden çektiği kadar, şehir özgürleştirildikten sonra da yapılan 'Türkiye saldıracak, DAİŞ saldıracak' türünden politikalarla iradesizleştirilmeye çalışıldı. Ama kendini toparlamaya başladı. Biz de yürüteceğimiz çalışmalarla halkımızın moralini ve kendine olan güvenini yükselteceğiz” diye konuştu.

‘KİMSEYE SALDIRMAYACAĞIZ AMA KENDİMİZİ KORUYACAĞIZ’

“Örgütlülüğümüzü ve siyasetimizi netleştirerek toplumumuzun ahlaki politik yapısını geliştireceğiz” diyen Kambar, Minbic halklarının şu an en temel ihtiyaçlarından birinin bu olduğunu söyledi. Zeynep Kambar, Minbic Halk Meclisi’nin kuruluşundan bugüne siyasi bir yaklaşım olarak çevresindeki güçlere, halklara, ülkelere saygı gösterdiğini ifade ederek, sözlerini şöyle bitirdi: “Bundan sonra da böyle devam edecek. Kimsenin bize saldırmasını kabul etmeyeceğiz ama hiçbir zaman kimseye saldırmayacağız da. Kendi savunma güçlerimizi güçlendireceğiz. DAİŞ gibi bir vahşeti yaşamış, halen tehdit altında olan toplumumuzun ekmek ve su kadar kendini savunmaya ihtiyacı var. Yine hiçbir halkın hakkını yemeyeceğiz. Hem içte, hem de çevremizle demokratik bir yaşam kurmak istiyoruz."