Savaşın öteki yüzü

Düşmanıyla, zamanla, koşullarla mücadelesine tanıklık etmek için doktor gerillalarla yollarımız kesiştiği andan itibaren takip etmeye çalışıyorum onları…

Zagroslar'da bir savaş var. Kimimiz masa başından kilometrelerce uzaktan izleriz, okuruz; kimimiz bombalar altında, çatışmaların ortasında  yaşarız. Bombalar altında, savaş içinde savaş veren doktorlarla görüştük, takip ettik. Çalışmaları, gerillacılıkları ve savaşa ilişkin sohbet ettik. Savaşı en yoğun yaşayan, gören, hisseden doktor gerillaların dünyasına bir pencere açtık.

Her saat, her gün süren çetin bir savaş var. Uçaklar, bombalamalar, çatışmalar...

Gözümüzün daha önce görmediği görüntülerle karşılaştık. Kulağımızın duymadığı sesleri duyduk. Bilincimizin kavramakta zorlandığı şeylerle karşılaştık…

Bir an olsun düşünelim, zor arazi koşulları, kısıtlı imkânlar, savaşın ortasında ağır yaralı bir savaşçı…

Peki, dağlarda bu zorluklar içinde bir yandan düşmanla bir yandan da zamanla nasıl savaşılıyor?

Düşmanıyla, zamanla, koşullarla mücadelesine tanıklık etmek için doktor gerillalarla yollarımız kesiştiği andan itibaren takip etmeye çalışıyorum onları…

Bunun için çatışmaların en yoğun olduğu alanlarda buldum kendimi, en zorlu yolları beraber aştık. 

BİR BAŞKALDIRI: GÜLÜMSEME

Bir yaralının, bir doktorun, bir savaşçının mücadelesini, onların yürüdüğü patikalardan takip ettim. Bazen uçurumlardan, bazen at sırtında, gece gündüz yürüdük onlarla… Aynı kaynaklardan su içtik, aynı yollarda terledik, soğuk aldık, yağmura yakalandık. Uçakların gölgesinde yürüdük. Fakat farklı solukta nefes aldık, onlar yaralı idi…

Bedenine birden çok kurşun almış bir savaşçının yüzündeki gülümsemesini birkaç söz, bir iki fotoğraf karesi, birkaç dakikalık görüntü ile ne kadar anlatabilirim, bilmiyorum. Gülümsemeleri de bir başkaldırı silahı mı acaba, diye düşünüyorum.

Acı içindeyken dahi inadına gülümsemeleri anlatmak istediğim  iradelerinin, mücadelelerinin somutlaşmış haliydi.

Bir doktor gerillanın, ağır yaralanmış en yakın mücadele arkadaşının acısına dokunurkenki duyguları…

Uçaklardan atılan dev bomba ile yaralanan Gerilla Zindan’dan şunları kaydediyorum:

ZIRHLARI İRADELERİ

“Dünyanın en büyük ve gelişmiş silahlarına karşı irademizle savaşıyoruz. Üzerimize bombalar yağıyor. Tanklar, toplar, ağır silahlarla saldırıyorlar. Üzerimize her gün kurşun yağıyor. Ortalık toz duman oluyor. Kıyameti andıran sahneler yaşıyoruz. Birbirimizi düşünüyor, birbirimizin yarasını sarıyoruz. Aramızda kopmaz bağlar oluşuyor. İrademizle her türlü zorluğu göğüslüyoruz ve savaşıyoruz."

'VURULDUKÇA ÇOĞALAN GÜCÜZ'

"Vuruldukça çoğalan bir gücüz, acılarımız bizi daha da olgunlaştıracak” diyor ve göğsüne aldığı yaranın etkisiyle daha da sağlamlaşıyor yüreği. Bunu okuyorum dudaklarından. Zor nefes aldığı halde anlatmak istediklerinden...

Doktorluğu Kürdistan dağlarında öğrenen Dilpak da hastasının, yoldaşının sözünü tamamlıyor ve “Müthiş bir irade savaşı veriyor, yoldaşlarımız. En önemlisi olan budur” diyor.

Ve ardından Doktor Zafer sözü alıyor: "Kürdistan dağlarında doktorluk yapmak öyle kolay değil. Bu kirli sistem her ne kadar arkadaşlarımızı şehit düşürmek, yaralamak istiyorsa da biz de yoldaşlarımızı tüm gücümüzle iyileştirmeye çalışıyoruz."

Birçok hikâye duyduk ve şahit olduk. Henüz yarasının kabuğu atmamışken tekrardan cephede, mevzilerde savaşmaya koşanları… Birçok kez yara almasına rağmen daha büyük bir hırsla savaşan gençleri gördük…

Zap ve Zagroslar’da yıllardır gerillacılık yapan, her tepesine yolculuk eden Doktor Bager de şöyle diyor: "Dağlarda doktorluk yapmak diğer çalışmalardan biraz daha farklıdır. İnsanlarla, yaralılarla ve hastalarla uğraşıyorsun. Ve bizler ise hem bir doktor hem de bir savaşçıyız. Düşmanlarımız var ve bir özgürlük savaşı veriyoruz. Savaş içinde savaş veriyoruz."

YOLDAŞI İÇİN KENDİNİ SİPER EDEN DOKTOR

Doktor Dilpak ile sohbet ediyoruz. Yaşadıklarını bir de onun sözlerinden anlamaya çalışıyorum. Sürekli vurguladığı “en değerli olan yoldaşların acısını bir nebze olsun dindirmek” sözü ve sorumluluğu ile çalıştığını, karşılaştığı tüm olaylar karşısında yoldaşlarından güç aldığını ve en önemlisi olarak da bu dağlarda edindiği Apocu felsefe ile ayakta kaldığını belirtiyor. Yaptığı işin kutsallığını bildiği için zorlukların üstesinden geldiğini söylüyor. Kendi canı pahasına da olsa yoldaşlarının canını kurtarmanın heyecanıyla çalışıyor.

Ve daha öncesinde beraber çalıştığı Doktor Xebat isimli gerilla arkadaşının da bu uğurda yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz. Bir yaralı arkadaşını savaş alanından çıkarmaya çalışırken uçakların vurduğunu ve bunun üzerine Doktor Xebat’ın yaralı arkadaşının üzerine kendini siper ederek yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz.

Anı anına süren bu savaşın içinde insan iradesini zorlayan yaşamlara tanıklık ettik. Gördüklerimiz ve duyduklarımız bir nebze de olsa savaşı öteki bir gözle bize hissettirdi. Savaşın en çetin anlarında can kurtarmanın çabasında olan gerillanın doktorları, yaşamın ne kadar değerli olduğunu ispat ediyor.