‘Başka kadınların bu acıları yaşamaması için çalışıyorum’

Rojava Devrimi’nden önce töre gereği yapılan uygulamalar dudak uçuklatacak cinstendi. Kadınlar ölen eşlerinin kardeşleriyle evlendirilebiliyordu. Devrim’den sonra yaşanan köklü değişimleri Necat Mustafa örneği gözler önüne seriyor.

Rojava Devrimi’nden önce eşleri ölen kadınlar ‘’töre’’ gereği, ölen eşinin kardeşiyle evlendirilirdi. Buna itiraz eden kadınlar çocuklarından koparılırdı. Rojava’da bu evliliklere maruz bırakılmış birçok kadın var. Töre evliliklerine maruz bırakılan bütün taraflar mağdur; kadınlar, çocuklar hatta erkekler. Rojava Devrim’iyle birlikte ‘töre’ adı altında uygulan bu haksızlığa karşı en fazla mücadele veren kadınlar, çıkarılan Kadın Kanunu ve yaptıkları eğitim çalışmalarıyla kararlı bir mücadele içerisindeler.

Töre uygulamalarına maruz kalan Necat Mustafa, ailesi tarafından daha 15 yaşındayken evlendirilir, iki kız çocuk annesidir. Eşinin vefatından sonra iki kızı elinden alınan anne Mustafa, ilk başlarda çocuklarının ondan koparılmasını kader olarak görür.

Bu uygulamaların kader olmadığını söyleyen Necat Mustafa, daha sonra tekrar evlenir. İkinci evliliğinde ise altı çocuğu olur. İkinci evliliğinde olan çocuklarını, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle büyüttüğünü ifade den Necat Mustafa, Rojava Devrimi’nde çocuklarıyla birlikte devrim saflarında yer alır.

Şimdilerde Rojava Kadın Evi’nde yöneticilik yapan Necat Mustafa, hikayesini ve yaşadığı zorlukları ANF’ye anlattı.

 ‘KIZLARIMI BENDEN ALDILAR’

Necat Mustafa, 1972 yılında Qamişlo’nun Qanal Siwes ilçesinde dünyaya gelir. 15 yaşında evlendirilen Mustafa henüz 16 yaşında iken ilk çocuğunu kucağına alır, çok kısa bir süre sonra ikinci çocuğuna hamile kalır. İkinci kızı henüz 5 aylıkken eşi vefat eder.

Necat Mustafa, ‘çocuklarından koparılmış bir anneyim’ diyerek zorlu geçen yılları şöyle ifade etti:

“Eşimin ailesi dindardı. ’Sen genç bir kadınsın, bizim oğullarımız var, senin gibi genç bir kadının onların yanında kalması haramdır’ dediler. İki gün boyunca böyle tartıştık, kavga ettik. Önce büyük kızımı aldılar. Küçük kızımı, daha emziriyordum, beş aylıktı daha sonra sütten kesilince onu da aldılar.’’

O dönemde böyle şeylerin gelenek, görenek bahanesiyle zorla uygulandığını ifade eden Necat Mustafa, “Çocuklarımı benden kopardılar, beni de babamın evine gönderdiler. Hiç birimizin buna karşı koyacak gücü ve bilinci yoktu. O dönemler kimse bir ananın acısını sormaz ve anlamazdı. En acı olan ise, bu törelere gelenek diyen ve hatta uygulayan da kadınlardı. Özellikle de erkek anneleri, bu adetleri sürdürmek için zorlardı. Öyle bir hale getirilmişti ki, kadınlar birbirine baskı yapıyordu. Ana ve evlatları birbirinden ayırmak için” sözleriyle sitemlerini dile getirdi.  

‘6 ÇOCUĞUM DAHA OLDU AMA ONLARIN ACISI HİÇ GEÇMEDİ’

Kızları evlenene kadar onları hiç görmediğini ve ilişki kuramadığını söyleyen Necat Mustafa, “Eşim öldükten sonra, bir yıl ailemin yanında kaldım. Her gün birileri geliyordu, benimle evlenmek için. Sonra, altı çocuğumun babası ile evlendim. Tekrar evlendikten sonra, üçüncü çocuğumu kucağıma aldım. O’nu doğururken de büyütürken de aklım kızlarımdaydı. Gizli gizli ağlardım. Bir gün eşimin annesi beni ağlarken gördü. ‘Git çocuklarını gör’ dedi. Eşim ve ailesi çocuklarımı görmem için destek oldu. Teşvik ettiler ama ben cesaret edemedim. Çocuklarımı görürsem, içimdeki yaranın tekrar derinleşeceğinden korktum.”

Necat Mustafa, bir gün kızıyla tesadüfen karşılaşır ama babaanneleri onunla konuşmasına müsaade etmez. Annesi olduğunu söyleyemez.  

‘PKK’Yİ BİZE GELEN HEVALLERDEN DİNLEDİM’

Kader olarak gördüğü bu ‘’törenin’’, aslında en büyük adaletsizlik olduğunu; 1980’lerin sonunda PKK ile tanışmasıyla fark ettiğini belirten Necat Mustafa, PKK’yle tanıştığı ilk günleri şöyle dile getirdi: “Dayımın kızları Newila ve Mihan’ın sayesinde PKK’yle tanıştım. PKK’yi onlardan dinledim. İkisi de mücadele saflarında hayatını kaybetti. Koma Botan’da kültür sanat çalışmaları yapıyorlardı. Newroz için prova yapıyorlardı bizim evde. Prova aralarında benimle konuşuyor, ilgileniyorlardı. Kadın mücadelesini, Leyla Kasım’ı anlatıyorlardı. Heval Çiçek, Önder Apo’nun kadına verdiği değeri anlattı. Heval Çiçek, ‘diren başaracaksın. Hepimiz direnerek başaracağız’ derdi.”

‘GÖZÜM KÖRDÜ, ONLARLA AÇILDI’

Necat Mustafa, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı tanıdıkça yurtseverleştiğini ve sonrasında da çalışmalara dahil olduğunu söylüyor: “Çocuklarımızı Önder Apo’nun fikriyle, yurtsever bir biçimde yetiştirmeye çalışıyoruz. Arkadaşlar evimize geliyorlardı. Çocuklarımın onlarla ilişkilenmesini ve mücadeleyle yetişmelerini istiyordum. Çocuklar, arkadaşlarla olduğunda merak etmiyordum.

PKK’yi, Newila, Hacer, Çiçek arkadaşlar şahsında tanımaya başladığını vurgulayan Necat Mustafa, “Onlar öncülerimiz, devrimcilerimizdi. Onlardan önce gözlerimiz kördü, onlarla açıldı. Tek yaptığımız; çamaşır, bulaşık yıkamak ev işleriyle uğraşmaktı. Ben ve eşim, Apocu felsefeden etkilendik, çalışmalara katıldık. Gerektiğinde küçük çocuğumuzu evde bırakıyor yine de çalışmaları aksatmadan yapıyorduk” diye konuştu. 

AİLECE DEVRİME KATILDILAR

Uzun yıllar eşiyle birlikte halk çalışmaları yürüten Necat Mustafa, 98 yılında ekonomik sebeplerden dolayı Şam’a gitmek zorunda kalır. 2011 yılında Arap Baharı ayaklanmalarının Suriye’ye sıçramasıyla birlikte Qamişlo’ya geri dönerler.

Necat Mustafa, Rojava Devrimi zamanı televizyonda Kürtlerin serhildana kalktığını gördüklerini ve o dönem çocuklarının tepkisini ve olanları şöyle anlatıyor:

“Çocuklarım ‘artık burada kalamayız, bu köleliği kıralım ve halkımızın yanına gidelim’ dediler. Şam’da maddi durumumuz çok iyiydi ama orada kalmak istemedik. Artık geldik, çocuklar durmak istemedi ve serhildanlara katıldılar. Biz de onlara hiçbir engel çıkarmadık. Önderliğin dediği gibi ‘bizim evimizden de bir tabur çıksın’ diyorduk. Ben, eşim, çocuklarım hepimiz bir yerlere gittik. Bugün dört oğlum YPG savaşçısı, bir kızım da uzun süre YPJ’de mücadele verdi şimdi ise basın çalışmalarına katıldı.”

KADINLARLA İÇ İÇE ÇALIŞIYORUM

Necat Mustafa devrim sürecinin başlamasıyla Qanalswes Halk Meclisi’nin kuruluş çalışmalarında, Toplumsal Uzlaşma Komisyonu’nda, Kadın Evleri ve Komünlerde çalışır. Şimdilerde Qanal Siwes Kadın Evi yönetimde çalışmalarını sürdürüyor.

Çalışmaların başladığı dönem yaşadığı tedirginliği ise şöyle anlatıyor Necat Mustafa: “Başta kendime güvenim yoktu. Üstlendiğim görevlerin altından kalkıp kalkamayacağımı bilmiyordum. Kadın arkadaşların teşviki ve eşimin desteğiyle çalışmaya başladım. Başlangıçta gerçekten ‘’meclis’’ nedir bilmiyordum. Arkadaşlar sayesinde çok şey öğrendik.

Sabah çıkıyorum, gece eve dönüyorum. Halkla, kadınlarla iç içe çalışıyorum. Çok acı çektim ama çok şey de öğrendim. Başka kadınların böyle acılar yaşamasını istemiyorum.”

‘BENDEN KOPARILAN KIZLARIM BENİ DAHA İYİ ANLAMAYA BAŞLADILAR’

Geçmişte kendisinden koparılan kızlarıyla yeniden kavuşmasının bir film gibi olduğunu belirten Necat Mustafa, “Devrimden sonra, benden koparılan kızlarım beni daha iyi anlamaya başladılar. Büyük kızımla ancak onun bir çocuğu olduktan sonra görüştük. Küçük kızımla daha sonra görüştük. Yaşadıklarımı size nasıl anlatıyorsam onlara da yaşadığım acıları anlattım. Başlangıçta biri anlamakta zorlandı, kabullenemedi.

Artık kızlarımla görüşüyor, tartışıyoruz. Bugün beni daha iyi anlıyorlar. Benim yaşadığım acıları başka kadınların ve çocuklarının yaşamaması için mücadele ettiğimi biliyorlar. Beni destekliyorlar.”

‘KADINLAR ARTIK SİYASETE, DİRENİŞE AİT’

Devrimle birlikte Rojava’da kadının durumunda önemli bir gelişme yaşandığını dile getiren Necat Mustafa, bir çağrıyla sözlerini şöyle sonlandırdı: “Daha önce berdel gibi uygulamalar daha yaygındı. Kadın Evleri ve Kadın Kanunu’nun varlığıyla birlikte bunların önü alınmaya başlandı. Rojava’da bugün onlarca kadın öğretmenlik yapıyor. Binlerce kadın DAİŞ gibi kan emici bir güce karşı savaşın öncülüğünü yapıyor.

Kadınlar artık dört duvar arasına ait değil siyasete, direnişe ait. Bu gelişmeler, Önder Apo’nun felsefesi ve mücadele veren YPG/YPJ savaşçıları sayesinde oldu.

Sizin aracılığınızla bütün kadınlara sesleniyorum: Kendilerine güvensinler ve verilen bu emeğe, çocuklarının geleceğine daha fazla sahip çıksınlar.”