Celep: Direnişim referanduma bir cevaptır

Direnişinin 15’inci gününde ANF’ye konuşan Betül Celep “Direnişim referanduma ve siyasetten sürdürülen her türlü baskıya bir cevaptır” dedi.

Sadece kendisi için değil KHK’lerle haksız bir şekilde ihraç edilen tüm emekçiler için mücadele ettiğini belirten Celep, “Karamsarlığa kapılıp evlerde ağlamak yok. Herkes kendi mücadele alanında hakkını savunması gereken günlerdeyiz” dedi.

Betül Celep, OHAL kararnameleri ihraç edilen binlerce memurdan biri. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ adı altında başlayan “cadı avının” hedefi olan İstanbul Kalkınma Ajansı’nda, Genel Sekreter Abdülmecit Karataş’ın görevinden alınmasıyla başlayan baskının, soruşturmalar kapsamında yerine İstanbul Vali Yardımcısı Ahmet Önal’ın atanmasıyla dayanılamaz bir hal aldı. Bu baskıyı, “Önal ikna odaları açıp, çalışanlara, ‘Ya muhbir olacaksınız ya cemaatçisiniz’ dayatmasında bulunuyordu, fişleme yapmak için anketler yaptırıyordu” diyerek özetleyen Celep şunları dile getirdi: “Önal çalışanları teker teker odalara alıp, ‘MİT TIR’ları, 17-25 Aralık konusunda ne düşünüyorsun? Muhafazakar olup, muhalif olanlar kim?’ gibi siyasetten bir tartışma yürütüp, buradan işten atamalara doğru giden bir yol belirledi.”

‘İSİM VERMEYEN 3-4 KİŞİNDEN BİRİYİM’

Kendisinin de bu ikna odalarına alındığını anlatan Celep, “Benim görüşmem 1 dakika sürdü. Önal soru sormaya başlayınca ona, ‘Ben sizinle siyaset tartışmam. Burada profesyonel bir iş ortamı var’ diyerek odadan çıktım” diye konuştu. İşyerinde isim vermeye 3-4 kişinden biri olduğuna dikkat çeken Celep, bu süreçte birçok çalışanın Cemaatçi olmadıkların ispatlamaları için iki ay ücretsiz izine çıkartıldığını belirti. Toplam 9 kişinin atıldığını, kendisinin ise doğrudan KHK listesine eklendiğini aktaran Celep, 6 Ocak 2017 tarihinde ihraç edilenler arasında kendi ismini gördüğünde şaşırmadığını, saatlerce kahkaha attığını ifade etti. Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikası’nın işyeri temsilcisi olduktan sonra hedef seçildiğini anlatan Celep, “Benden önceki işyeri temsilcisi Aslı Silahtaroğlu ihraç edilmesiyle sendikanın geri adım atacağımızı düşündüler. Ancak öyle olmadı; işyeri temsilcisi seçildiğimde, işçilerin, kadınların haklarını savunmaya ve taşeron sisteme karşı gelmeye devam ettim” dedi.

‘HERKES KENDİ DİRENİŞ ALANINI KURMALI’

OHAL sürecinde binlerce insanın ekmeğiyle onandığını vurgulayan Celep, insanların ihraç edilmesi için yakınlarının Asya Bank’ta hesabının olmasının yeterli sayıldığına dikkat çekti. Direnişi sadece kendisi için değil, haksız ve hukuksuz bir biçimde ihraç edilen tüm emekçiler için başlattığını ifade eden Celep, “Toplumsal bir görevimiz var. Sokakta birçok insan daha KHK’lerin ne olduğunu dahi bilmiyor, şirket sanıyor. Biz bu mağduriyeti herkese anlatmak durumdayız ki, gelecek listelere onlar eklenmesin” diye konuştu.

15 gündür yaptığı direnişin referandumun bir cevap olduğunu kaydeden Celep şunları söyledi: “Referandumla ve siyasetten tepesine binecek her türlü baskıya, karanlığa bir cevaptır bu direniş. Toplumsal muhalefeti direnişle örmeliyiz. Ben bu meydanda herkesin direnecek bir şeyi olduğunu gördüm. Referandumda ‘evet’ de çıksa ‘hayır’ da çıksa mücadele edeceğimiz alanlar, cepheler bitmeyecek. Karamsarlığa kapılıp evlerde ağlamak yok. Herkes kendi mücadele alanında hakkını savunması gereken günlerdeyiz. Herkes kendi direniş alanını kurmalı, sokağa çıkıp sesini duyurmalı.”

‘BU GİDİŞATA DUR DEMEK GEREK’

Betül Celep’in direnişine destek olmak için beş gündür Kadıköy Khalkedon Meydanı'nda nöbet tutan Emine Sevim de 6 Ocak’ta çıkartılan KHK’ler sonucunda ihraç edildi. Dersim Munzur Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümünde Araştırma görevlisiyken bir grup arkadaşıyla birlikte ihraç edildiğini anlatan KESK’e bağlı Eğitim-Sen üyesi Sevim, hakkında süren herhangi bir soruşturma olduğu gibi ihraç edilmesi konusunda da hiçbir bir gerekçe sunulmadığını söyledi.

Barış bildirisine imza attıkları için birçok eğitimcinin soruşturmaya tabii tutulduğunu, o nedenle bu keyfi ihraçlar karşısında şaşırmadığını belirten Sevim, “İhraçlar öncesi üniversite yönetimi yardımıyla listeler hazırlandığına ilişkin duyumlar alıyorduk. Daha önce aynı şekilde eğitimciler ihraç edildiği için başımıza gelebilecek her türlü haksızlığa önceden hazırdık. Önceki KHK’lerle hukuksuz bir biçimde işten çıkartılan memur arkadaşlarımız için bir dayanışma ağı oluşturmuştuk” diye konuştu.

Sosyolojik açıdan giderek artan baskıların topluma nasıl yansıdığı konusunu da değinen Sevim konuşmasını şöyle sürdürdü: “Toplumda sürekli bir sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması pompalanırdı. Belki de ilk defa toplum, İslamcıların kendi içerisindeki iktidar çatışmasının ortasında buldu. Bu durum dinci tabanda ahlaki açıdan çok ciddi problemlere yol açtı. Bizim az çok kimliğimiz belli, nerede durduğumuz belli; devletin üzerimize neden geldiğini biliyoruz ve yan yana durabiliyoruz. Ancak onlar yan yana duramıyor. Sürekli bir korku hali, işyerlerinde mesai arkadaşını bir daha aramama, içine kapanma gibi reaksiyonlar atıyor. Bu durum genel bir dejenerasyona neden oluyor.”

İnsanların mevcut kaosun ve şiddettin sürdürülmesine daha fazla tahammül etmeyeceğini vurgulayan Sevim, referandumda çıkacak bir ‘Evet’ tin kimseye faydası olmayacağının herkes tarafından bilindiğine işaret ederek, “Geriye cesurca çıkıp artık bu gidişata dur demek gerek” dedi.