MAKALE

İhanete karşı Beritanca durmak

İhanet, Kürt halkının her direniş sürecinin hep yanı başında, yakınında ve çoğu zamanda içinde hortlatıldı ve yaratıldı. Bir devlete, güce dayanarak, diğer Kürt örgüt, birey ve gücüne karşı savaşmak bir seçenek olarak hep dayatıldı.

Böyle bir yazıyı yazmamak için 21 yıldır kendimle mücadele içerisindeyim. Yazmak istememe gerekçemi; yaşanan ihaneti Kürtler olarak yenebileceğimize, sömürgeci devletlere alet olanların, bundan vazgeçeceği ve sorunları diyalogla, bir araya gelerek ve tartışarak çözülebileceğimize dair olan inancımdı. Öfkemi, içimi acıtan hatıraları unutmadan ama tekrarının yaşanmaması hatırına kötü bir anı olarak yüreğim ve beynimin bir köşesinde kayıtlı tutum. Yaşadıklarımızı aşma gücüne, doğruyu geliştirerek, benzer durumların bir daha yaşanmamasına vesile kılacağımıza dair yürütülen çaba ve mücadeleye güvendim. Bu güvenimi halen koruyorum.  

Ama 3 Martta Şengal’de yaşananlar, hafızamın bir köşesinde duran tüm birikmişlikleri depreştirdi. 1992 Güney savaşını hatırladım. Beritan (Gülnaz Karataş) yoldaşın ihanetin kara yüzüne kahramanca attığı tokadı anlamadıklarını içim burkularak hissettim. 1997 yılında Türk tanklarına hedef edilerek katledilen; Kürt kadın hareketinin değerli öncüleri ve militanları Meryem ve Gurbetelli yoldaşların hatıraları canlandı. Aynı dönemde; Güney Kürdistan’ın ağır savaş koşullarından dolayı başka yere gönderilemeyen, sınırlı imkanlarla tedavi edilmek üzere Avaşin hastanesinde yaralı olarak kalan yoldaşların üzerine Türk askerini getirerek, yaralıların katledilmesine öncülük eden hainler geçti gözümün önünde. Gözüm, hava saldırısında bir ayağını kaybeden Ekin yoldaşın, yaralı ayağına bağlanan ip ile ağaca asılarak, katledildiğinin korkunç fotoğrafına kaydı. Bir ayağını kaybeden Baran Serhat yoldaşın bu katliamda sağ ele geçmemek için kendini Avaşin sularına bırakılışını anlatan yoldaşların sesini duyar gibi oldum. Gencecik Yado’nun katledilişini, yanındaki yoldaşını kurşunlardan korumak için altında saklandığı kayanın altından öne fırlayarak, kurşunlara hedef olan tek ayağı olmayan Xebat Çele’yi anlatan Seyit Rıza yoldaşın şehit düşene kadar yükünü taşımada zorlanan yüreğinin feryadını duyar gibi oldum. Hewler’de, hastanede katledilen ve halen mezarlarının yerini bilmediğimiz yoldaşlar. Böyle onlarca durumu; Kürtler olarak bir araya gelerek, bu kötülüklerden ders çıkarmış olarak, öz eleştirisinin yapılacağı ve aşılacağı beklentilerine Şengal’de bir kez daha kurşun sıkıldı.  

İhanet, Kürt halkının her direniş sürecinin hep yanı başında, yakınında ve çoğu zamanda içinde hortlatıldı ve yaratıldı. Bir devlete, güce dayanarak, diğer Kürt örgüt, birey ve gücüne karşı savaşmak bir seçenek olarak hep dayatıldı. Son 100 yılda, buna örnek gösterilecek onlarca olay ve durum vardır. İran, Irak ve Türkiye ile birleşerek, ya da uluslararası güçlere dayanarak, kullanılacak bir alet derekesine düşerek, halkına ve direnen diğer örgütlere ve kesimlere karşı kullanılır haline gelmek seçenek ve kader olarak sunuldu. Bazı Kürt güçleri bunu adeta siyasetinin esası haline getirdi, halen bu rolüne devam etmektedir.  

İhanet ve işbirlikçilik; Kürt halkının her direniş ve ayağa kalkış sürecinde sırtındaki hançer olarak varlığını sürdürmüştür. Kürtlerin kaybetmesinde, tüm direniş ve mücadelelerin yenilgiye uğramasında ihanet belirleyici rol oynamıştır. Halkımız kazanmaya ve başarmaya her yaklaştığında; ruhu-yüreği kirli ve kara olan bu kesimler canlandırılmış ve bunlara rol verilmiştir. Tekrarını bir kez daha Şengal’de yaşadık. Şengal’de bir kez daha fedailik ve ihanet mücadelesi yaşandı. Ama bu kez özgür Kürdün fedaileşen duruşu ve mücadelesi kazanacak, bundan kimsenin şüphesi olmasın. 

47 Ronin filmini izleyenlerimiz çoktur. Film kendini yönetmek isteyen bir halka karşı dayatılan soykırım ve katliama karşı yaşamını ortaya koyan 47 fedaiyi anlatır. Bu fedailer kendi yasalarına ve lideri olarak kabul ettikleri insana karşı gelerek direniş başlatırlar. Halkın lideri konumundaki kişi onay vermezse, kendi halkının kurtuluşunu sağlama mücadelesini verenler, başarsalar bile suç işlemiş sayılırlar. Bu olayda lider izin vermez ve fedailerin direniş önerilerini kabul etmez. Buna rağmen 47 Ronin, gizli örgütlenir ve sömürgeci iktidarı ve katliamcı gücü fedaice yenerler. Zaferden sonra kılıçlarını liderlerinin önüne bırakarak, senin kararına, yasalara karşı geldik, sömürgeciliği yendik, başardık ve ferman senindir derler. Sonrası belli. Yasa ve liderlerine karşı geldikleri için; karar uygulanır ve 47 Ronin başları uçurulur. Ama onlar tarihte hak ettikleri gibi yerlerini alırlar ve hep saygıyla anılırlar. 

DAİŞ’in Şengal’e karşı geliştirdiği 73. Ferman’da yaşananlar; biraz farklı olsa da, 47 Ronini hatırlatıyordu. Olası bir katliamı önlemek üzere önceden ve gizli giden 12 kişilik gerilla timinden üçünü PDK tutuklar. Giden 12 gerilla timinden geriye kalanlar Şengal’e fermandan kısa önce ulaşırlar. Şengal’e ulaşan gerilla timi, HPG’nin gerilla birlikleri alana ulaşana kadar, halkı korumak ve güvenli yerlere ulaştırmak için büyük bir çaba ve mücadele içine girer ve halkı dağa ulaştırmayı başarırlar. Filmi yapılacak, romanı yazılacak ve Kürt tarihi adına büyük harflerle kaydedilecek öğretici bir duruştu. HPG birlikleri Şengal’e ulaştıktan sonra, halkın önemli bir kesimi tahliye edildi ve kalanı güvenlikli alana alındı ve yürütülen mücadele ile Şengal kurtarıldı.  

Şengal’e gidenler fedaice gittiler. Ulaşamadan yaşamlarını yitirebilirlerdi. Hiç ulaşma imkanı bulmadan, binlerce insanımız soykırımdan geçebilirdi. Gerilla ulaşmamış ve Ezidi Kürtler bir soykırım yaşamış olsalardı, PDK değil hiçbir Kürt siyasetçisi ve hatta hiçbir Kürt ferdi bir daha o topraklara ayak basabilir miydi? Buna ne imkan ve ne de kimsenin yüzü olurdu. O halde PDK bir daha Şengal’e gitmeye cesaret gösterdiyse, 9 kişilik fedainin ve sonrasında alana ulaşarak, halkımızı kurtarmayı başaran gerilla sayesinde ve hatta bizzat desteği ile gerçekleşti. Kaçma, ihanet etme ve geç kalma günahını işlemeyenler sayesinde oldu. Şengal’den kaçan, terk eden ve Ezidi halkımızı imha ile yüz yüze bırakanların aksine, başta Güney Kürdistanlı gerilla Genco olmak üzere Orhan Baran ve Çektar Sinan gibi yüzlerce fedai canlarını ortaya koydu. TC’nin eğittiği PDK çeteleri bugün o fedaileri katletti. Tarih, bu fedaileri hakkettiği gibi kaydetti ve 47 Ronin gibi hak ettiği değeri taktir edecektir. İhanetçileri ve işbirlikçileri ise ruhu, yüreği ve yüzü kirli ve kara insanlar olarak not edecektir. Kürt Roninler sömürgecilerin çizdiği sınırları değil, düşünce, ruh ve yüreklerini rehber edinmişler ve yaşamlarını ortaya koyarken, hiçbir karşılık beklememişlerdir. Görevlerini yapmışlar ve karşılığında yaşamlarını vermişlerdir. 

Kürtlere düşen ise, ihanete net tavır almaktır. PKK şu ana kadar hiçbir devlet ile anlaşarak, işbirliği yaparak, başka bir Kürt hareketine saldırmamıştır. Bunun örneği yoktur. Kürt hareketleri ile yaşadığı sorun ve çatışmalarda hiçbir devlete ve güce dayanmamıştır. Bunu net görmek gerek. Şengal’da tekrarlanan ihanet tutumunu bırakuju olarak görmek, ihaneti normalleştirmek ve her defasında Kürtlerin kaybetmesine neden olan bu ruhun yaşamasına imkan sunmaktır. Saldıran, ihanet eden ve düşman ile işbirliğinde olan ile olmayan Kürt ayrıştırılmalıdır. İhanet ile hatalar aynılaştırılamaz. Tavır net ve keskin olmazsa, ihanet varlığını sürdürecektir. Kürtler kazanımlarını korumak ve başarmak istiyor ve halk olarak varlığını koruyarak, ortaya çıkan imkanları heba etmek istemiyorlarsa, tutumlarını net ortaya koymak durumundadırlar. Yoksa büyük kaybederiz. Yeni Gurbetteliler, Orhan ve Çektarları kaybederiz. Şengal ve Avaşin gibi onlarca yeni katliamları tekrarlanır. 

Gurbettelli ve Meryem yoldaşlar şahsında özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenleri anıyor, 8 Mart gibi direnişlere layıkıyla yanıt vermek için mücadele eden kadınların yeni direniş ve mücadele günlerinde başarılar diliyorum.