GÖRÜNTÜLÜ

Kadın konferansı: Fransa siyasi cinayetler için güvenilir tercih

Fransa’nın başkenti Paris’te 2013’te katledilen üç Kürt kadın devrimci anısına uluslararası bir kadın konferansı düzenlendi.

Kadın sorunları ve mücadelesinin konuşulduğu konferansa dünyanın farklı yerlerinde kadın aktivistler katıldı. Dulcie September’in arkadaşı Jacqueline Derens, Fransa’nın siyasi cinayetler için “güvenilir bir tercih” olduğunu söyledi.

Konferans, 9 Ocak 2013’te Paris’in merkezinde katledilen PKK’nin kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Kürt gençlik hareketi üyesi Leyla Şaylemez anısına, Avrupa Kürt Kadın Hareketi, Kobanê Kadınları ile Dayanışma Kolektifi, Femmes Solidaires ve Dünya Kadınlar Yürüyüşü tarafından organize edildi. Kadın aktivisler, kadın kırımına (feminisid) karşı söz aldılar. Bu konferans ile, kadın kırımına karşı uluslararası bir kadın ağı oluşturulması amaç olarak ortaya konuldu.

BELEDİYE BAŞKANI: PARİS KENTİ YANINIZDADIR

Konferansın açılış konuşmasını Paris’in 2. Semti Belediye Başkanı Jacques Boutault yaptı. Boutault, Paris’in bu semtinde kadına söz hakkı vermekten gurur duyduklarını ifade etti. Bu tür konferanslarla, kadının sesinin daha fazla duyulmasını amaçladıklarını ifade eden Boutault, bu çerçevede Paris’te katledilen üç Kürt kadını andıklarını söyledi. Boutault, “Yanınızdayım, Paris şehri yanınızdadır” dedi. Katil zanlısı Ömer Güney’in ölümü ile bitmemesi gerektiğini dile getiren Boutault, “Dava, sorumlulara kadar uzamalı” şeklinde konuştu.

FEMİNİSİDE KARŞI ULUSLARARARSI BİR ÖRGÜT ÇABALARI

Belediye Başkan Yardımcısı Helene Bidard, katil zanlısının ölümü ile davanın gerçekleşmemesinin kendilerini çok etkilediğini belirtti. Bidard, “Ama burada durmayacağız. Sizinle birlikte mücadeleye devam edeceğiz” dedi. Bu cinayetlerde Fransız hükümetinin, Ankara hükümeti ile ilişkilerinden dolayı siyasi sorumluluğu olduğunu kaydeden Bidard, Türkiye’deki baskıların ulaştığı boyutlara dikkat çekti.

Konferansın içeriğine ilişkin bilgi veren Bidard, kadın kırımının dünyanın her yerinde kadını vurduğunu ve sorumluların mahkum edilmesini söyledi. Cezasızlığa karşı mücadelenin önemine vurgu yapan Bidard, kadın kırımına karşı uluslararası bir örgütlenmeye gidilmesi umudunu ifade etti.

İlk oturumda, Uluslararası Kürt Kadın Hareketi temsilcisi Nursel Kılıç, Paris Barosu’ndan avukat Virginie Dusen ve Buenos Aires Barosu avukatlarından ve aynı zamanda Plaza de Mayo Annelerinin avukatı Gabriela Conder söz aldı.

CİNSEL TERÖRİZMİN SORUMLUSU DEVLETTİR

Moderatörlüğünü Nursel Kılıç’ın yaptığı oturumda konuşan Gabriela Conder, aile içi şiddeti bir kadın kırımı olarak ele aldı. Conder, feminisid kavramını değerlendirirken, Arjantin’de ceza kanununa giren feminisid ile devletin görmediği ve sorumlu olduğu feminist türlerinden bahsetti. Kadın cinayetlerine devletin müdahale etmediğini ifade eden Conder, Plaza de Mayo Annelerinin mücadelesini de hatırlattı. Conder, Arjantin’de kadınların 40 yıldır her Perşembe günü adalet için mücadele ettiklerinin altını çizdi. Conder ayrıca devlet terörizmi ile cinsel terörizm arasındaki paralelliklere dikkat çekti. Devlet şiddetini tüm toplumda görünmez kılındığını belirten Conder, yine benzer şekilde aile içi şiddetinde görünmez hale getirildiğini söyledi. Conder, “Acısını çektiğimiz tüm cinsel terörizmin sorumlusu devlettir” dedi.

PARİS KATLİAMINDA FRANSIZ DEVLETİNİN SORUMLULUĞU VAR

Avukat Conder, üç Kürt kadın devriminin katledilmesinden de bahsederek, “Bu siyasi bir cinayettir. Fransız devleti de hem işlenmesinde hem de adaletin yerini bulmamasından sorumludur. Fransa ve Türk gizli servisleri arasında bu cinayetlere ilişkin bir bağlantı olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

TECAVÜZ BİR SİYASİ SİLAH HALİNE GELDİ

Daha sonra söz alan avukat Virginie Dusen, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan feminisid kavramından söz etti. Avrupa ve uluslararası düzeyde kadına yönelik şiddet ve cinayetlere ilişkin mevzuata ilişkin de bilgi veren Dusen, bir de savaşlar sırasında kadınların cinsel saldırıların kurbanı olduğunu söyledi. Özellikle kolektif tecavüzler, cinsel kölelik ve alıkoymalar yaşandığını belirten Dusen, “Tecavüz siyasi bir silah, bir savaş silahı haline geldi” dedi. Avukat Dusen, Fransa’da iş hayatında kadına yönelik şiddetin boyutlarına ilişkin de veriler paylaştıktan sonra, şiddete karşı yasaların daha güçlü hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Dusen, kadının meşru savunma hakkının da genişletilmesi gerektiğini dile getirdi. Paris’te üç kadın devrimcinin davasına da dikkat çeken Dusen, katil zanlısının ölümü bu davanın bittiği anlamına gelmediğini belirtti. Dusen, davanın ve mücadelenin süreceğini kaydetti, “Bu cinayetler cezasız kalmamalı” dedi.

FRANSA SİYASİ CİNAYETLER İÇİN “GÜVENİLİR BİR TERCİH”

Soru ve cevaplarla geçen bir aranın ardından ikinci oturumu, kısa bir süre önce Paris katliamı davasına ilişkin bir kitabı çıkan gazeteci Laure Marchand yönetti. Paris’te 1998’de katledilen Güney Afrikalı Dulcie September’in arkadaşlarından Jacqueline Derens, Fransa-Kürdistan Dayanışma Derneği Başkanı Sylvie Jan ve Dünya Kadınlar Yürüyüşü örgütü Avrupa Koordinasyonu üyesi Vania Martins ikinci oturumda söz aldı. Bu oturumda da feminisidin yanısıra, siyasi cinayetler üzerinde duruldu. İlk sözü alan Jacqueline Derens, siyasi kadın cinayetlerini konu alan bir konuşma yaptı. Derens, Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC) Paris temsilcisi Dulcie September’in hayatı, mücadelesi, neden Paris’te katledildiği, emri kimlerin verdiği ve cinayetin neden aydınlatılmadığını anlattı. September’in başına sıkılan beş kurşunla katledildiğini hatırlatan Derens, ANC’nin Paris’te bir büro açmasına izin verilse de Fransa’nın apartheid rejiminin bir ittifakı olarak kalmaya devam ettiğini söyledi. Derens, Fransa’nın askeri anlamda tam desteğinin yanı sıra, apartheid rejiminin nükleer silah elde etmesi için de yardım ettiğini kaydetti. Derens, Güney Afrika’nın komşu ülkelerinde 80 siyasi cinayetin apartheid rejimi tarafından işlendiğini hatırlatırken, suikastler için Fransa’nın seçilmesinin de şaşırtıcı olmadığını ifade etti. Fransa’nın siyasi cinayetler için “güvenilir bir tercih” olduğunu söyleyen Derens, “Fransa’nın September’in katledilmesi ile siyasi bağlantısı gözardı edilemez” dedi. Derens, “Güney Afrika servisleri eğer bu cinayetin emrini verdiyse, Fransa servisleri neden buna izin verdi? Bunu bir gün öğrenmek gerekiyor” şeklinde konuştu.

ÜÇ DEVRİMCİNİN KATLEDİLMESİ KADIN KIRIMIDIR

Moderatör Laure Marchand, September cinayeti ile Paris’te üç Kürt kadının katledilmesi arasında ortak noktalar olduğunu belirterek, sözü Sylvie Jan’a verdi. Jan, Paris’teki üçlü infazın demokrasiye zarar verdiğini, adalet için verilen mücadelenin ise demokrasi için olduğunu kaydetti. Üç kadının Türk gizli servisleri tarafından katledilmesinin “kadın kırımı” olduğunu belirten Jan, “Bu feminisid, devlet suçuyla karşılaşıyor” dedi. Bu suçun Fransa’da işlendiğini söylerken duygusal anlar yaşayan ve öfkelenen Jan, “Bu herkesi ilgilendiriyor” diye belirtti. “Bu siyasi cinayetler, barış sürecini başarısızlığa uğratmak için büyük bir provokasyondu” diyen Jan, Fransa’nın Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i korumadığını söyledi. Bu açıdan da Fransa’nın sorumlu olduğunu dile getiren Jan, “Devlet aklı adına nihai bir kader olarak dayatılan cezasızlığı” reddettiklerini belirtti. Jan, şu ifadeleri kullandı: “Bunu kabul etmek, kaybetmektir. Biz kaybetmeyi reddediyoruz. Bu cezasızlığı reddediyoruz. Fransa’yı kolay, erişilebilir, risksiz suçların yeri haline getirilmesini kabul edebilir miyiz? (...) Yolumuz uzun ve zorludur, yeni ve etkili bir yol bulmak hepimizin sorumluluğudur. Bize dayatılan güçsüzlük hissini kabul etmiyorum. Birlik olmak bizim tek çözümümüzdür. (...) Bir gün güçler dengesini değiştirebiliriz, Fransa’nın Türkiye ile ilişki biçimini değiştirebiliriz. Gelişmeler tersine dönebilir. Tarih kaybetmenin kader olmadığını gösterdi. Mücadeleyi elden bırakmamamız gerekiyor, tarihi yazmak bizim elimizde, kazanabiliriz.”

9 OCAK SİYASİ CİNAYETLERLE MÜCADELE GÜNÜ

Dünya Kadınlar Yürüyüşü örgütü Avrupa Koordinasyonu üyesi Vania Martins, Dünya Kadınlar Yürüyüşü etrafındaki mücadeleyi anlattıktan sonra, Kürt kadınları ile yaptıkları ortak çalışmalardan da bahsetti. Martins, Dünya Kadınlar Yürüyüşü’nün üç Kürt kadını şahsında 9 Ocak’ın siyasi cinayetlere karşı mücadele günü olarak kabul ettiğini belirtti. Martins, bu önerinin Kürt kadınlarından geldiğini kaydetti.

BAŞARMAMA LÜKSÜMÜZ YOK

Üçüncü oturum Kobanê Kadınları ile Dayanışma Kolektifinden Elsa Meunier moderatörlüğünde yapıldı. Bu oturumda Avrupa Kürt Kadın Hareketi’nden Songül Ömürce ve Clara Dergisi Yazı İşleri Müdürü Carine Delahaie söz aldı. Songül Ömürce, bugüne kadar Fransa’da 25 siyasi cinayet gerçekleştiğini hatırlatarak konuşmasına başladı. “Bugün bu cinayetlerin Paris’te işlenmiş olması bir tesadüf olamaz” diyen Ömürce, bu açıdan 2013’teki cinayetlerin aydınlatılmasının tüm siyasi cinayetlerin aydınlatılması açısından önemli olduğunu ifade etti. Bu nedenle 9 Ocak 2013’ten bu yana Avrupa Kürt Kadın Hareketi olarak aralıksız bir mücadele yürüttüklerini belirten Ömürce, bugüne kadar yürüttükleri faaliyetler konusunda bilgilendirmede bulundu. Erdoğan iktidarı ile birlikte Türkiye ve Kürdistan’da kadınlara yönelik artan şiddet ve baskıcı politikaları anlatan Ömürce, “savaşa çocuk doğuran bir makine gibi kadına bakılmaktadır” dedi. Kadına şiddet ve erken yaşta evliliğin teşvik edildiğini belirten Ömürce, “Tecavüze maruz kalan kız çocukları tecavüzcüsüyle evlendirilmek isteniyor. Ama bu zihniyete karşı büyük bir mücadele verildi” dedi.

Ömürce, “Kadınlar için mücadeleyi büyütmek bir ihtiyaç ve zorunluluktur. Başarmama lüksümüz yok. Bunun için dünya kadın deneyimlerinden de yararlanarak, Kürdistan’daki kadın mücadelesini yükselteceğiz” şeklinde konuştu. Avrupa Kürt Kadın Hareketi’nden Ömürce, Kürt kadınlarının “yoğunlaştırılmış eril şiddetin temsilcisi” DAİŞ’e karşı yürüttüğü mücadeleden de bahsetti. Ömürce, milliyetçilik, cinsiyetçilik ve kadın kırımına karşı uluslararası mücadeleye ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Ömürce, siyasi cinayetlere karşı kadın dayanışma ağının büyütülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Clara Dergisi Yazı İşleri Müdürü ve aynı zamanda Femmes Solidaires üyesi Carine Delahaie, feminisidin toplumsal bir sorun olarak tanınmasının çok zaman aldığını söyledi. Delahaie, feminiside karşı sadece çocuklar değil yetişkinler nezdinde de toplumsal eğitime ihtiyaç olduğunu belirtti. Kadın sorununun evrensel olduğunu belirten Delahaie, kadınların da ortak mücadele etmesi gerektiğini ancak henüz bu düzeyde olmadığı eleştirisinde bulundu.