Rojhilat'tan Kobanê direnişine: Sorxwin

Sorxwin Rojhilat. İran sınırları içerisinde kalan Doğu (Rojhilat) Kürdistan'ın Makü şehrinden. Rojhilat Kürdistan'da büyük oranda bulunan Celali aşiretine mensup, orta halli bir köylünün kızı olarak dünyaya geliyor.

Kobanê'de yüzyılın direniş ve özgürlük savaşı yaşandı. Yaklaşık beş ay dünya insanlığının yönü, kalbi ve merakı oldu Kobanê. Başta Kürt halkı olmak üzere aydınlık yarınlar için tüm insanlık yönünü Kobanê'ye döndü. DAİŞ zulmü ve karanlığı kazansaydı insanlığın da geleceği bu yönde olacaktı ama aydınlık ve özgürlük kazandı ve Kobanê'de verilen destansı mücadenin sonunda insanlık rahatladı. Bu mücadeleye gönül verenler sadece seyretmekle de kalmadı; bizzat direnişe katılmak için yola düştüler. Bunlardan biri de Rojhılat Kürdistanı'ndan Sorxwin Rojhilat. Direnişe katılım gerekçesi yurtsever duygular ve kadının köleleştirilmesine olan itirazı.

Sorxwin Rojhilat. İran sınırları içerisinde kalan Doğu (Rojhilat) Kürdistan'ın Makü şehrinden. Rojhilat Kürdistan'da büyük oranda bulunan Celali aşiretine mensup, orta halli bir köylünün kızı olarak dünyaya geliyor. Hayvancılık yaparak geçimlerini sağlıyorlar. Kardeşleri sınırda kaçakçılık yapıyor. Yedi kız ve dört erkek kardeşler. Babası aşiretlerinin reisiymiş. Ama evde annelerinin sözünün geçtiğini özellikle vurguluyor. Kürtlük özellikleri ve yurtseverllik duyguları güçlü olan bir aile yapılanması. Geniş ailenin bu durumu çocukları da etkilemiş ve Kürtlük duyguları ağır basmış. Sorxwin'in ileride bir direnişte yer almasını sağlayacak önemli nedenler var. Bunlardan ilki 15 Şubat 1999'da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın esir alınması. Yine 2006 yılında 15 Şubat'ı lanetleme mitingleri sırasında İran devlet güçlerinin yürüyüşçülerin üzerine ateş açarak çok sayıda insanı katletmesi ve yaralaması. Bunların yanında en son nokta 2014 Ağustosu'nda Êzidîlerin yaşadığı Şengal'in DAİŞ tarafından işgali ve bu işgal sırasında yaptığı vahşetler ve Êzidî kadınları kaçırıp kadın pazarlarında satması Rojhilat üzerinde büyük bir etki yapıyor. Arayış içerisine giren Rojhilat başlayan Kobanê direnişine katılmak için Makü'den yola çıkıyor. 

MAKÜ

Kobanê direnişi üzerine konuşmamıza geçmeden Makü'de yaşanan katliam vahşetini kendisi şöyle dile getiriyor:

"Makü'deki taksi meydanında birleşecek iki kol, birisi Makü genelinde toplanan birisi de Oregeli denen köy tarafından gelecek olanların olduğu iki kol. Oregeli alanında gelecek kalabalığa izin vermeyip önlerini kesiyorlar. Makü içinde yaklaşık yedi bin insan toplanıyor. Toplanan kalabalık Türkiye-İran sınırında bulunan kapıya yürüyüşe geçiyor. İran polisinin, askerinin saldırısına uğruyorlar. Kalabalığın üzerine gelişi güzel ateş eden devlet güçleri çok sayıda inanın ölümüne ve yaralanmasına sebep oluyor.'' 

Bu katliam, Rojhilat'ı sindirmiyor; aksine öfkesini ve kararlılığını pekiştiriyor.   

ERDOĞAN 'DÜŞTÜ DÜŞECEK' DERKEN...

Rojhilat 2014 yılında Rojava'ya geçiyor. Gelir gelmez Kobanê'ye geçiyor. Benim Kobanê'ye ulaştığım gün Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Kobanê düştü düşecek' dediği geceye denk geliyor. Kobanê'ye geçerken geçiş esnasında tanıştığı Kuzey Kürdistanlı Miran, daha geçtiklerinin ertesi akşam üzeri bir evin çatısından etrafı izlerken suikast sonucu şehit düşüyor. Kobanê'ye doğru yola çıkacakları günün heyecanını şöyle dile getiriyor:

"Gece yola çıkmamız gerekiyor ama gece bir türlü gelmek bilmiyor. Önemli olan gecenin gelmesi değil, önemli olan bir an önce Kobanê'ye ulaşıp orada savaşanlara katılıp yardım etmek, Kürt halkına uygulanan, Kürdistan toprağına dayatılan işgalin hesabını sormak geçiyordu içimden, o yüzden de bir an önce yola çıkmak, Kobanê'de savaşanlara kavuşmak isteği çok yoğundu. Bundan dolayı gece kaçak yaptığımız yolculukta bir an önce ulaşmanın, her adımda yaklaşmanın heyecanı vardı. Geçirdiğimiz o bir gece bana bir yıl gibi gelmişti.  Kaçak bir şekilde Kuzey Kürdistan sınırlarından geçerek Kobanê'ye. Kobanê'ye ulaştığımız ilk gece savaşın yoğunluğunu hemen yaşadık. Gökyüzüne baktığımızda yıldızlar görünmüyor, onun yerine her türlü mermi izleri doçka, roket, füze, obüs, havan, tank güllelerinin patlamadan sonra çıkardığı alev karanlığı hakimdi.''

İLK KARŞILAŞMA

Daha şehre ulaşır ulaşmaz kendilerini savaşın ortasında bulduklarını belirten Rojhilat, şehrin doğu ve güney kısmında büyük bir savaşın yaşandığını gözlemlediğini belirterek o anı şöyle değerlendiriyor:

'Ulaştığımızda batı yakası ve sınır kapısı etrafı elimizde kalmıştı. Kobanê'ye ulaştığımızda bizi karşılayan Gelhat arkadaş oldu. Gelhat arkadaş şehrin savunma savaşında hem komutandı hem de en büyük savaşçıydı. Hem onların gözünde hem bizim gözümüzde umut büyümüştü. Onlar bizi, biz onları görmenin birlikte olacağımız günlerin heyecanı hepimizde tek hakim duyguydu. Daha arkadaşlarla kavuşmanın sevincini yaşarken bir taraftanda savaşın tam ortasındaydık. Bulunduğumuz alanlara, kaldığımız evlere havan gülleleri çarpıyordu. Bu durum bizde bir korku, endişe, geri durma duygusu yaratmadı; aksine bir an önce mevzilerimizin belli olmasını, orada savaşmayı isteme coşkusunu getirdi.''

Savaş ortamına ilk katılımını ve yaşadığı duyguları hâlâ anımsadığını söyleyen Rojhilat, Kobanê'de verilen irade savaşını şöyle değerlendiriyor:

"Sabahla beraber sınır kapısının doğusunda kalan alanlarda mevzilenenlere düzenlememiz yapıldı. DAİŞ'in en önemli hedefi sınır kapısını almaktı. Sınır kapısının düşmesi Kobanê'nin de düşmesi, tüm savaşçıların imha olması ve DAİŞ'le onu besleyen Türk devletinin komşu olup kirli işlerini daha rahat yapabilmeleri anlamına geliyordu. DAİŞ çetelerine karşı verilen savaştaki tek savaş aracımız büyük oranda ellerimizdeki kalaşnikoflar ve cebimizdeki el bombalarıydı. Bu savaş malzemelerimizle DAİŞ çetelerinin her türlü yönelimine karşı koyduk. Bu karşı koymadaki en büyük gıdamız içimizdeki irade idi. Başaracağımıza olan inançla irademiz her zaman tüm savaş ve yaşam zorluklarına karşı daha da güçleniyordu. Agit diye bir arkadaş vardı. Üzerimize doğru bizi imha etmek için gelen tankın altına el bombalarını bırakarak, tankı imha ederek bizi bir tehlikeden kurtardı. Dicle arkadaş vardı. Mevzileri dolaşırken 'mevziden bir adım geri atmak Kürt halkına ihanet etmek anlamına gelir' diye slogan atıyordu. Yanımızda, yakınımızda silah arkadaşlarımız şehit düşüyordu. Onların şehadetleri mutlaka her geri kalan yoldaşlarında üzüntü uyandırıyordu ama üzüntü kendisiyle direniş, irade ve kazanma duygularını doğuruyordu.  Tüm dünyanın en güçlü devletlerinin en etkili silahlarıyla yenemediği DAİŞ çeteleri irademiz karşısında geri çekilmek zorunda kalıyordu."

AKIN AKIN KOBANÊ'YE...

Kobanê savaşında, direnişinde tüm dünyanın kalbinin Kobanê'de olduğuna inandığını özellikle vurgulayan Rojhilat, ''Kobanê'nin düşeceği duygusu hiçbir zaman içimden geçmedi. Çünkü çetelere karşı verilen mücadeleyi tüm dünyanın izlediğini ve duygularının bizimle olduğunu, özellikle diğer parçalardaki Kürt halkının bu direnişe fiziki ve manevi destek olduğunu biliyordum. Kürt halkının çocukları akın akın Kobanê'ye kaçıp geliyorlardı" diyor.

''Mevzilerimizi toprak doldurduğumuz torbalarla daha sağlam hale getirerek ilerledik. Her kademe ilerlememizden sonra ilk işimiz mevzilerimizi sağlamlaştırmak oluyordu. Bizim bulunduğumuz cephedeki en zırhlı aracımız mevzi sağlamlaştırmada kulladığımız ve zırhını da eldeki imkanlarla arkadaşların yaptığı dozerdi. DAİŞ çeteleri karşısında başlattığımız hamle ev ev, sokak sokak oluyordu. Her bir evi, her bir sokağı özgürleştirmek için yoğun savaşlar veriliyordu. Bazen yan yana iki evin biri bizim, biri çetelerin elinde oluyordu. Doğu cephesinde sınır kapısından Kaniya Kurda'ya kadar yönetim kademesinin büyük çoğunluğu kadın arkadaşlardı. Bu hattın bütününde yirmi beş grubumuz vardı, sadece birisinin sorumlusu erkek arkadaştı. Kadınların olduğu hiçbir mevzide geri adım atma olmadı. Gündüz hareket edilmiyordu. Gündüz hareketinde DAİŞ çetelerinin suikastçılarının hedefi olmamak için... DAİŞ çetelerinin suikastçılarının çoğu Çeçen kökenliydi. Hareketin çoğu gece oluyordu. Bütün gündüz ve gece en önemi faaliyetimiz mevzilerimizi sağlamlaştırmaktı. Suikastçılara karşı da aldığımız en önemli tedbir sokak aralarına astığımız perdelerdi.'' 

ÇETELERİN KIRILMASI

DAİŞ çetelerinin kırılma anını hissettiklerini belirten Rojhilat, bu kırılmayı şöyle anlatıyor:

"DAİŞ çetelerinin iradelerinin kırıldığını, savaş gücünü yitirdiğini yoğun ihtihar eylemlerine başladıkları zaman anladık. Öncesinde tekniğiyle, silah üstünlüğüyle savaşan DAİŞ artık intihar eylemlerine başlamıştı. Hem araçlarla hem de insanla intihar eylemleri düzenliyordu. Bu saldırılarda DAİŞ lehine bir sonuç sağlanmadı. Fark edilen her intihar eylemi anında imha edildi. DAİŞ çeteleri vahşi saldrırılarının yanında psikolojik savaşla moralimizi bozmak istiyordu. Bir sabah uyandığımızda mevzilerimizin karşısında bizim göreceğimiz bir yere sandalyeleri yan yana dizmiş, hepsinin üzerine de bin kesik bir insan başı bırakmıştı. Bu insan başlarının kime ait olduğunu bilmiyoruz. Ama bizden değillerdi. Savaşta bizim cephede şehit düşen hiçbir arkadaşımızın cenazesi DAİŞ çetelerinin eline geçmedi.'' 

''DAİŞ çetelerinin en önemli mevzileri Miştenur Tepesi ve onun altında kalan evlerdi. Tepeye ilk kimin ulaşacağı, bayrağı ilk kimin dikeceği endişesi ve tatlı bir rekabeti vardı bütün savaşçılarda. Her savaşçının yanında bir bayrak vardı. Şehit düşen arkadaşların cebinde bayrak çıkıyordu. Şu an anlatırken bile o günleri canlı canlı yaşıyorum. Kobanê'nin düşmesi başta tüm Kürdistan'ın ve tüm insanlığın düşmesi anlamına geliyordu.

DEVLETLER KÜRT GENÇLERİNİN FARKINA VARDI

Savaşın büyük bir bölümünde savaşı izleyen dünya devletleri hem bu tehlikeyi gördükleri hem de DAİŞ'e karşı büyük bir kahramanlıkla direnen tek gücün Kürt halkının çocukları YPG ve YPJ savaşçılarının cesaret ve savaşma gücünü gördükleri anda savaşa müdahil olmaya başladılar. Uçaklarıyla DAİŞ mevzilerine saldırdılar. Savaşın kazanılmasında önemli oldu ama önemli olan Kobanê'nin düşmemesi için savaşan özgürlük savaşçılarının irade ve inançlarını görmeleriydi.''

Kobanê savaşının büyük bir kahramanlık ve fedai savaş olduğunu önemle vurgulayan Rojhilat, fedai eylem yapan başta YPJ savaşçısı Revan'ı anarak şöyle diyor: "Savaşla direnen özgürlük savaşçıları aynı zamanda kendi inisiyatif ve kararlaşmasıyla fedai eylemlerde bulunuyorlardı. Bunlardan ilki Revan arkadaştı. Daha bir yıllık bir YPJ savaşçısı olmasına ve daha yaşının genç olmasına rağmen büyük bir inançla DAİŞ çetelerinin ortasına sızarak kendini patlattı. Revan arkadaşı daha sonra Arin ve Agit arkadaşlar takip etti."  

SEVİNÇ GÖZYAŞLARI...

Savaşın sonlarına doğru Miştenur'a yaklaşıldığı dönemde Ocak ayının beşinde Kaniya Kurda'da çetelerin attığı bir havan sonrasında yaralanan Rojhilat, kendisiyle birlikte yaklaşık 60 yaşında, on iki çocuk babası Bave Şoreş'in de başından aldığı parça sonucunda şehit düştüğünü, bir YPJ savaşçısının da iki ayağının koptuğunu, kendisinin de gözünden ve kollarından yaralandığını belirtiyor. Yaralı bir şekilde Kuzey Kürdistan'a geçirildiğini belirten Rojhilat, Kobanê'nin özgürleştiği haberinin nasıl aldığını ve yaşadığı duyguları şöyle anlatıyor: "Gözümü açtığımda Kuzey Kürdistan'da hastane odasında kendimi buldum. Dokuz gün yoğun bakımda kalmışım. Yoğun bakımdan çıktığımda odamızda televizyon vardı. Televizyonu açtığımda Kobanê'nin o gün özgürleştiği haberi vardı. Haberi gördüğümde gözlerimden sevinç yaşları akmaya başladı.'' 

Tekrar Kobanê'ye özgürleşmesinden iki ay sonra döndüğünü belirten Rojhilat, en büyük isteğinin birlikte omuz omuza savaştığı arkadaşlarını görmek olduğunu ama onlardan çok az kişinin kaldığını gördüğünde hüzünlendiğini belirterek, şöyle diyor: "Hemen Kobanê sokaklarında dolaşmaya başladım. Buradan en son ayrıldığımda bir tek savaş vardı ama şimdi yıkıntılar arasında yaşam yeniden başlamıştı. Çocuklar sokaklarda yine oyun oynuyorlardı. Dükkanlar açılmaya başlamıştı. Herkes imkanlarıyla evlerini tamir etmeye çalışıyordu, savaşta yara almamış ev kalmamıştı. En önemlisi de omuz omuza savaştığımız arkadaşları görme isteğiydi ama o arkadaşlardan çok az kişi kalmıştı.'' 

ŞİMDİ NE YAPIYOR?

Artık Kobanê'nin özgürleştiğini, Rojava Devrimi'nin önemli adımlar kaydettiğini ve bundan sonra evine dönüp dönmeyeceğini sorduğumuzda şu cevabı aldık:

"Geldim, Kobanê direnişinde yer aldım. Rojhilat Kürdistanı'ndan gelip burada direnişe katıldım. Bu direnişte yer almak hayatta yapacağım en anlamlı karar ve uygulamaydı. Şengal'de binlerce Êzidî kadını, kızı esir alınıp köle pazarlarında satılmıştı. Ona duyduğum kinle Kobanê'de de böyle bir şeyin yaşanmaması için düşmemesi gerekiyordu. Doğu Kürdistanlı bir kız olarak kadın köleleştirilmesine asla izin vermeyeceğim. O yüzden nerede kadın köleleştirilmesi için bir uygulama varsa onlara karşı savaşmak için eve dönmeyi değil, savaşmayı seçiyorum.'' 

Sorxwin Rojhilat şimdi hem verdikleri direnişin hem de devrimin daha da derinleşmesinin çalışmalarını yürütüyor. Şehir merkezinde yer alan Navende Şehit Arin adlı kurumda görev yapıyor. Bu çalışma Kobanê kantonunda cephede savaşan kadınların en önemli merkezi. Aynı zamanda Kürt kadınlarının daha örgütlü ve kendini savunur olmasının çalışmalarını yürütüyor.