Serhat: Sömürgeciliğe, egemenliğe, cinsiyetçiliğe HAYIR!

PAJK Koordinasyon Üyesi Ronahi Serhat: Referandum komplosunu boşa çıkarmak için Hayır! Tek adam tiranlığına Hayır! Kadın düşmanlığına Hayır! Sömürgeciliğe, egemenliğe, cinsiyetçiliğe Hayır!

PAJK Koordinasyon Üyesi Ronahi Serhat, AKP’nin Kürdistan ve Türkiye’de tek adam rejimiyle uyguladığı faşizan politikaları, yine Nisan ayında gerçekleştirilmesi hedeflenen Referandum seçimlerini ajansımıza değerlendirdi.

Kürdistan’da OHAL uygulamalarıyla ardından Türkiye’de faşist-darbeci anayasa fiili olarak hayata geçiriliyor. Özgür basın susturuluyor, demokratik kesimler, kadınlar, siyasetçiler tutuklanıyor, cinsiyetçi-milliyetçi politikalarda artış yaşanıyor. Bu uygulamalar nasıl bir Türkiye tablosu açığa çıkarıyor sizce?  

15 Temmuz darbesinin ilk gününden itibaren biz kadınlar, kadın hareketi olarak bu darbenin, darbeci AKP iktidarı tarafından başta Kürtlere, kadınlara, tüm demokratik kesimlere ve topluma kısa sürede darbe olarak döneceğini belirtmiştik. AKP, örtülü darbe kliğini OHAL kararnamesiyle yasallaştırdı. Darbe rejimiyle ülkeyi, toplumu yönetmektedir. İçerde toplumla savaş, dışarda da savaş stratejisiyle ayakta durmaya çalışmaktadır. AKP faşizmi, toplumu kontrolünde tutmak için tüm muhalif kesimlere özel savaş politikalarıyla yönelmektedir. Medya üzerinde tam kontrol geliştirerek, muhalif olan özgür basının hepsini kapattı. Siyasette tam kontrol geliştirmek için kadın hareketi olan KJA’ya, HDP’ye aralıksız baskı uygulayıp, faşist savcılarla çalışamaz duruma getirmek istemektedir. Bir partinin kapısına resmi mühür vurulmuyor ama tüm uygulamalar kapatmaktan beter hale gelmiştir. Eş başkanları, vekilleri, grup sözcüleri, belediye başkanları, çalışanları, taraftarları, tabanı herkes hedeftir. Kürtlerin şahsında Türkiye demokratik muhalif kesim soluksuz bırakılarak teslim alınmak istenmektedir. Akademisyenler, gazeteciler, yazarlar yani bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. AKP’nin faşist çete çizgisine kim karşıysa herkes hedeftir. Örgütlü toplum gücünü yıkmak için öncelikle Kürt kadın hareketine ve demokratik Kürt hareketine, halka saldırmıştır. Ardından toplumun demokratik kesimleri hedeflenmiştir. Kadınlar, Kadın Hareketi, Erdoğan’ın faşizmine, soykırım siyasetine, cinsiyetçiliğine karşı çıktığı için hedeftir. Kadının iradesi kırılmak, örgütlenmesi dağıtılmak istenmektedir. Buna karşı kadınların, Kürt halkının özgürlük isyanı sürmektedir, sürecektir.  Ha keza tüm ezilenler direnmektedir.

Tayyip Erdoğan, 7 Haziran seçim sonuçlarına darbe yaparak, 1 Kasım’dan itibaren başkanlığını ilan etmiş, şuan fiilen başkanlık yapmakta ve başkanlık sistemini uygulamaktadır. Bu yüzden Tayyip Erdoğan tek başına Başbakan olsa ne değişir, diye karar veremeyenler için şunu belirtmek istiyorum: ‘Kahin olmaya gerek yoktur’ diyorum. Zaten yürürlükte olan tek adam rejimidir. ‘Ol’ deyince oluyor, ‘karar çıksın’ denilince çıkıyor, ‘falanca kişi’ tutuklansın denilince tutuklanıyor. Şimdiki durumda yasama, yürütme, yargının yetkilerini kendisinde toplamış, istediği gibi kullanıyor. ‘Yüksek’ müsaadeleri olmadan tek bir kişi tv kanallarına bile davet edilmiyor. Görünen o ki, davet edecek yürekli bir gazeteci de kalmamış durumdadır. Bunca tutuklama, aralıksız baskı devam ederken, hiçbir tv kanalı bir HDP’liye, KJA temsilcilerine kendini ifade etme imkanı tanımamıştır. Yüreği olmayanlar Erdoğan’a yaranmak için yarıştalar ve tek kelam etme hakları vardır, o da AKP’yi, özelde de Erdoğan’ı övmektir. Biat kültürünü meşru kılmanın gayreti içindedir. Modern kölelik düzenini, tek adama itaat düzenini sistemleştirmek istiyor. Böyle kötürüm bir ülkede birlik, kardeşlik ve beraberlikten bahsediliyor. Bu dil özel savaş dilidir. Gerçekte Erdoğan, savaş hükümeti olarak işbaşındadır. Böyle bir ortamda ne bilimden, ne sanattan, ne siyasetten, ne de kültürden bahsetmek mümkün değildir. Tek adamla yönetilen Türkiye’nin geldiği durum, milliyetçilikte yükseliş, yerel ve yerli olan deyimi buradan geliyor. Savaşı sürdürmek için milliyetçi duyguların kabarmasına ihtiyaç duymaktadır. Bunun neticesinde şiddette artış, tahammülsüzlükte artış, kadın cinayetlerinde artış, savaşta artış, asker ölümlerinde artış; ekonomik krizde büyüme, işsizlik oranında büyüme, cinsiyetçi politikada tırmanış, ataerkil kültürü empoze etmede artış, genç kadınlara saldırıda artış, çocuklara cinsel istismarda artış, taciz-tecavüzde artış ve daha da sıralanabilecek tüm garabetler, özellikle Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla ve figürandan ibaret olan Binali Yıldırımı saymazsak, bu tek adam döneminde olup bitmektedir. Cizre, Nusaybin, Sur, Hezex, Şırnak, Gever, Farqin bu tek adam döneminde yıkılmıştır. Cumhurbaşkanıyken böylesine pervasızca davranan, haddini bilmez otorite hastası bu zat, bir de yasal olarak tüm yetkileri kendisinde toplarsa, tek hükümranlık dönemi başlamış demektir.

AKP TİPİ BAAS MODELİNE HAYIR!

Aslında Erdoğan’ın çıkarmak istediği anayasayı Türk tipi Baasçı rejim diye ifadelendirirsek doğru olacaktır. Tek parti, tek adam ve tek partiye dayalı bir devlet modeli demek herkesi bir partinin üyesi olmaya zorlamaktır. Bu şu demek, AKP partisindensen hak sahibisin, değilsen hedefsin. Bu ayrım üzerinden faşizmin saldırganlığı tüm topluma yayılmış durumda. Suriye rejiminin yarattığı toplum, birey, kadın tablosu ortadadır. Seçimlerin yapılması tek başına bir demokrasi kriteri değildir. AKP zihniyetinde olmayan ya da partinin üyesi, taraftarı olmayan hiç kimsenin hiçbir hakkı yoktur. Türkiye’de görünürde çoklu parti sistemi vardır. Ama dayatılan tek parti, tek adam otoritesine biat ettirmedir. Referandumla halklarımıza sunulan AKP tipi Baasçı rejim modelidir. Saddamlı Irak dönemiyle, Esadlı Suriye döneminin kadınlara, halklara çektirdiği acılar hala kanayan bir yaradır. Erdoğan da çoktan miadını doldurmuş Baasçı rejimi getirmek istiyor. AKP tipi Baas rejimine toplum tüm gücüyle Hayır! diyecektir.  

HDP, demokratik kesimler ve kadınlar referanduma “Hayır” kampanyaları başlatmış durumda. CHP de referandumda “Hayır” diyeceğini beyan etti. Bu durumda CHP’nin izlediği siyasi çizginin demokratik siyasetle örtüştüğünü söyleyebilir miyiz?

Kürt ve Türkiye halkları referandum komplosuyla karşı karşıyadır. Bu komployu Türkiye halklarının başına saranlardan biri de CHP’nin kendisidir. Darbe sonrası yapılan mitinglere CHP destek verdi. ‘Yenikapı ruhu’ denilen siyasi duruş, gerçekte AKP’yi kurtarmaktı, toplumun çıkarlarıyla alakası yoktu. Böyle olsaydı, Türkiye’yi darbe yapılacak duruma getiren AKP’yi yargılanacak, teşhir edecek demokratik halkçı bir siyaset izlerdi. CHP izlediği siyasi çizgisiyle AKP politikalarını ve pozisyonu güçlendirmiştir. CHP’nin günahı MHP’den daha fazladır. MHP’nin faşist bir parti olarak, tamamen faşizan çizgiye kayan ve faşizmi siyasi duruş olarak pratikleştiren AKP’yle ortaklaşmasında şaşılacak bir durum yoktur.  Ama CHP, muhalefet yapar gibi görünüp, en pespaye bir çizgide basiretsiz kalmayı tercih etmiştir. O açıdan şimdi sürecin referandum aşamasına gelmesinde CHP suçludur. CHP, basiretsiz durumdan çıkabilmenin bir fırsatı olarak referandumda halka ve kadınlara karşı bir sınavla, özeleştiriyle karşı karşıyadır. Referandum CHP’nin varlık-yokluk meselesidir. CHP’nin lafı gevelemeden, taşı gediğine oturtması lazım. CHP’nin payına düşen budur.

Referandumda “Evet” çıkması durumunda kadınlar, halklar, Türkiye ve Kürdistan nasıl bir gelecekle karşı karşıya kalır? Neden “Hayır” kampanyası kazanmalıdır?

Referandum toplumun geleceğini ilgilendiren yasal bir tuzaktır. Öyle ki,  referandum toplumun güvenliğini, sağlığını, varlığını tehdit eden, ateşe veren, tehlikeye atan bir dinamit kuyusudur. Bu tehdidi kazasız-belasız atlatmak için “Hayır” cephesi kazanmalı. Tüm Türkiye ateşe verilmiştir, bu ateşin önü alınmazsa herkesi yakacaktır. Kürdistan zaten ateş çemberindedir. Bu nedenle siyasi görüşü, kimliği, durduğu yer ne olursa olsun herkesin Kürdüyle, Türk’üyle, Ermeni’siyle, Arap’ıyla, Çerkesi, Rum’uyla, Alevi’siyle herkesin hayır’da birleşmesi bir zorunluluktur. AKP’nin yaktığı cehennem ateşinde kimsenin yanmaması için ateşi söndürmek lazım. Bunun için “Hayır” demek lazım. “Hayır” demek için binlerce neden sıralanabilir. Ama “evet” demek için tek bir neden yoktur. Bir tek Erdoğan hanedanlığının, padişahlığının, Osmanlı sultanları gibi hem veziri hem eniştesi olan şahıslarla ülkeyi yönetmesine ve kulluk yapmaya razı olanlar “evet” diyebilir. Onuruna düşkün olanlar Erdoğan hanedanlığına, diğer ismiyle AKP iktidarına kulluk etmeyecektir. Hayır diyenler neden “Hayır” dediklerini bilmekteler. Önemli olan bilmemeden kaynaklı arada kalanlara gerçekleri anlatmaktır.

‘Evet’in çıkması bu karadüzenin tüm şiddetiyle sürmesini getirecektir. “Hayır”ın kazanması, Türkiye’de demokrasi, barış ve özgürlükler için yeni bir sayfa açabilir. AKP iktidarı buna mecbur kalır. Türkiye’nin ihtiyacı 12 Eylül faşist-askeri darbe anayasının değiştirilmesidir. Hatırlanacak olursa Erdoğan, iktidar basamaklarını birer birer tırmanırken, en çok üzerinden siyaset yaptığı konu darbe anayasını değiştirmekti. Adeta “dağ fare doğurdu” misali, 12 Eylül Anayasası’nı tek adamlılıkla güçlendiren gerici, tekçi, faşist, cinsiyetçi, anti-demokratik taslak çıkardı. Erdoğan, OHAL’i uzatarak, kaptı-kaçtı misali, bu zaman aralığını bir fırsata dönüştürerek, anayasayı çıkarma kurnazlığı içindedir. Oysa bu taslağın adı anayasa. Toplumsal bir uzlaşıyı, toplumun tüm kesimleriyle tartışmayı gerektirir. Kürt halkının, kadın örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, gençlerin, akademisyenlerin, farklı mezhep ve etnik temsiliyetlerin Türkiyeli herkesin rızasını gerektirir. Yani toplumsal tüm zenginliklere ve kültürlere ulaşarak, birlikte, diyalog halinde yapmayı gerektirir. HDP’yi devletin zorba gücüyle sindirmeye çalışarak, kadınlara saldırarak, kavga-dövüş, protesto ortamında ‘büyük ortak’ MHP’yi yanına alarak, bir anayasa çıkarılamaz. Bu resmen bir komplodur. Komplo ve hile yöntemiyle, kadınlar, halklar, toplum ve Kürt halkı açısından tamamen komplo olan, alelacele, süratle sözde bir anayasa hazırlandı. Meclis bunu tartışamadı, halk meydanlarda, sokakta tartışamadı, bir oldubittiye getirilerek, referandum aşamasına vardırıldı. Başından itibaren izlenen yol, sunulan zemin, yürütülen siyaset bir komplodan ibarettir. Madem hile, baskı ve zorbalıkla toplumun önüne anti-demokratik bir anayasa referandum tuzağıyla sürülmüşse, o zaman bu komployla mücadele gereklidir. Referandum komplosunu boşa çıkarmak için “Hayır” hayati bir tutumdur.

Kadınlar öncülüğünde gelişen “Referanduma Hayır” kampanyaları ve bu yönlü açıklamalar gün geçtikçe artıyor. Bu kampanyaları değerlendirecek olursak, neler söyleyebilirsiniz?

AKP sihirbazının sihrini bozmak kolaydır. Çünkü o sihirbazdır, gerçek değil, hakiki değildir.  Sihirbaza karşı tılsımlı, büyülü sözümüz “Hayır”dır!  Sihirbazlık saniyeler içinde illüzyonla yapılan göz aldatmasıdır. Halk, bu aldatmalara gelmeyecek, sandıklarda Hayır! diyerek AKP’nin, Erdoğan’ın sihirbazlığına buraya kadarmış, diyecek.  Savaşı, cinayeti, işsizliği, yalanı, şiddeti, tahakmümü, yıkımı, vahşeti, biatı normalleştiren ve tiranlaşma yolunda giden Erdoğan’a halklar, kadınlar, gençler Anadolu-Mezopotamya topraklarının hakiki sahipleri, evlatları sandıkta “Hayır”la cevap verecektir. 

Kadınlar, gençler, halklarımız “Hayır”ın kazanmasıyla elbette birden tozpembe güne uyanmayacaktır. Ama karabasan ve herkesin kabusu olan AKP ve Erdoğan’a sandıktan gereken ders verildikten sonra birlikte yaşamın yolunu yeniden belirleyecek, sorunlarının çözümünü usulünce, hakça, özgürce, adaletlice tartışabilecektir. Yeni demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir Anayasa’yı yapmaya koyulacaktır.  

Bunun için Kürdistanlı ve Türkiyeli kadınların “Hayır” imzalı bildirisini destekliyoruz, katılıyoruz. Ve biz de bu anlamda; Referandum komplosunu boşa çıkarmak için Hayır! Tek adam tiranlığına Hayır! Kadın düşmanlığına Hayır! Baskıya, zulme, kula kulluk edenlere Hayır! Hayatımıza kastedenlere Hayır! Kürtlere soykırım savaşını yürüten iktidara Hayır! Şahsi menfaati için halkları ateşe atanlara Hayır! Tacizciyi, tecüvüzcüyü koruyan ve kollayanlara Hayır! Kadını aşağılamayı erkeklikten sayan, cinsel obje olarak bakan iktidar zihniyetine Hayır! Sömürgeciliğe, egemenliğe, cinsiyetçiliğe Hayır! Saldırgan, tahakümcü erkeğin karikatürü olan AKP tipi kadın siyasi profiline Hayır! diyor, esefle karşılıyoruz. Kadın onuruyla, kimliğiyle kadın olarak özgürce yaşamak için, kadınların, gençlerin, demokratik kesimlerin, aydınların, sanatçıların başlatmış olduğu bu kampanyaları bir kez daha desteklediğimizi belirtiyoruz. “Hayır” sesinin daha gür çıkması, aydınlık bir Kürdistan ve Türkiye için mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyoruz.