Yüksekdağ: Devlet ‘Barış’ diyenlere kapıyı kapatıyor

Milletvekilliği düşürülen HDP Eş Genel Figen Yüksekdağ, hakkında “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davanın duruşmasında Yüksekdağ, “Van halkı beni seçti. Halkımızın seçme hakkı ihlal edilmiştir” dedi.

Milletvekilliği düşürülen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Figen Yüksekdağ, geçtiğimiz yıl İzmir'de "Öz yönetim" konulu panelde yaptığı konuşmalardan dolayı hakkında “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açılan davanın ilk duruşması görüldü. Duruşmaya Figen Yüksekdağ, tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS ile katıldı.

HDP’li vekil Mizgin Irgat ve HDP, DBP il yöneticilerinin de izlediği duruşma kimlik ve adres tespitinin ardından savunma yapan Yüksekdağ, “Ben milletvekiliyim. Van halkı beni seçti. Halkımızın seçme hakkı ihlal edilmiştir. Yargı mekanizması taraflı davranmıyor. Bütün bir toplum yargısıdır.  Bütün ülke vatandaşlarını eşit yaklaşmak zorundadır. Ancak siyasetin etkisi altındadır. Benim hakkımda karar veren hukukçular FETÖ soruşturması nedeniyle görevden alınmıştır. Aldıkları karar hukuki değildir.  Bende isterdim çok sade bir savunmayla karşınızda olayım. Ama çok karmaşık bir soruşturmayla karşınızdayım. Yargı siyasetin baskısı altında, siyaset yargının baskısı altında. Türkiye toplumunun geleceğini barışa özlemini savunuyorum” dedi.

‘CAN VERMEK GEREKİYORSA VERİRİM...’

Yargının vereceği karar çok önemli olduğuna da değinen Yüksekdağ, “Ben bütün bedelleri göze alarak siyaset yaptım. Bu gün burada olmasam belki dışarıda öldürülecektim. Benim için burada olmak önemli değil. Barış diyenlere bütün kapılar kapatılıyor. Türkiye’de barış isteyen insanların demokratik yollardan mücadele etme isteğini yok etmek istiyorlar. Ben bütün bedelleri üzerine alıyorum. Can vermek gerekiyorsa veririm. Yargıyı suç işleme mekanizmasına dönüştürerek bütün toplumun barış umudu elinden alınıyor. Bu yargılamalarda bütün Türkiye halkının umudu ortaya koymuştur. Onun için bu davalarda buna göre hareket edilmesi gerekiyor” diye devam etti.

Panelin kolluk idari tarafından kayda alındığını hatırlatan Yüksekdağ, “Polis fezlekesi tarafından dava açılması bizim dokunulmazlığımızın kalkması ile ne kadar ilişkili olduğunu gösteriyor. Panelde yaptığım konuşma ile mecliste yaptığım konuşma aynıdır. Kayıtlarını getireceğim. Kazandığım kürsüyü nasıl değerlendirdiysem, paneldeki kürsüyü o şekilde değerlendirdim. Türkiye’de rejim fiilen değişmiştir. Referanduma sürükleniyor. Bunu yapanlar özgürler. Ama bizlerin bir tartışma yapma özgürlüğü yok. Özyönetimde idari yapı değişsin dedik, biz bunu tartıştık. Türkiye’de de bunun tartışmasının yapılması gerekiyor. Ama olsun buda bir tarihtir.

Türkiye siyasetçilerinin meclis kürsüsünde değil, yargı karşısında bunları tartışmasını tarih yazacak. İzmir içinde Ankara içinde yapabiliriz. Bu birliği bozmaz. 2 yıl boyunca Türkiye’de barış tartışması yaptık. Ama şu anda bunlar tartışıyor. Bu ortam tekrar gelebilir. Nice canlar toprağa düştü. Siyasetin bu ölümlerin önüne geçmesi gerekirken, bunun krizini yapıyor. Panelde de bunları konuştuk” diye ifade etti.

‘KATI MERKEZİYETÇİLİK TÜRKİYE’Yİ BÖLÜYOR’

Panelde Özyönetim tarifi yaptığına dikkat çeken Figen Yüksekdağ, “Ege’den Fransa’dan örnekler verdim. Cizre ve Sur halkının bu bayrağı yükselttiğini söylemişim. Özyönetim doğrudan yerel yönetimlere katılma talebiyle ortaya çıktı. Müthiş bir tarihi vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanına kadar Kürdistan, Lazistan vardı. Bunların hiç biri başta Osmanlı dahil hiç bir ülkeyi yıkmadı. Katı merkeziyetçilik Türkiye’yi bölüyor. Türkiye bir gömleğin içinde sıkıştırılmış. Her seferinde bu gömleğin dikişleri atılıyor. Bizim önerdiğimiz model  bir çok ülkenin modelidir. Biz panelde de bunlar konuştuk. Ölen çocukları, sivilleri, bedeni çırılçıplak teşhir edilen kadınlar, Taybet Ananın cansız bedeni sokak ortasında günlerce bekleten sistemi her zaman eleştirdim, eleştirmeye devam edeceğiz.’’

‘CİZRE’DE KATLİAM YAPILDI'

Özyönetim’de çok sade taleplerin var olduğunu da sözlerine ekleyen Figen Yüksekdağ, “Yüzlerce insan mahallerini bırakmadı. Panelde yaptığım konuşmasının halk talebi olarak görülmesini istiyorum. Halkın meşru talepleri tartışılmadan boğulup gidiyor. Yargı Cizre’de yaşananların hesabını soramıyor. Cizre’de katliam yapıldı. Katliamı yapanların kim olduğu ortaya çıkmadı. Bodrumlarda yüzlerce sivil öldürüldü. O insanlar evlerini terk etmedikleri için bodrumlardaydılar. Bizde bunların hesabını soruyoruz. Katledilenlerin aileleri sizden değil, bizden hesap soruyor. Cizre’de yapılan katliam için BM oturum yapacak ne yazık ki. Biz neden el kapısına gidiyoruz. Bu bize yakışmıyor. Köprüleri mezara götürmeyeceğiz. Eli ayağı tutan her iktidarın yapacağı şeylerdir. Bunlarla iyi iktidarız diye karşımıza çıkıyorlar. İyi iktidar örnek olur. Ben şuan bu sözlerden dolayı yargılanıyorum. Hepimiz için tarihsel bir süreç yaşıyoruz. Yaptığımın suç olarak görmüyorum” şeklinde ifade etti.

KADINLAR YÜKSEKDAĞ’A SESLENDİ

Savunmasının ardından hakimin Figen Yüksekdağ’a alabileceği ceza için hükmün açıklanması kararını isteyip istemediğini sordu. Yüksekdağ, “Yaptığımı suç olarak görmüyorum. Kararı da istemiyorum. Hepsini göğüslemeye hazırım” dedi. Heyetin kararını açıklaması sırasında salonda bulunanların ellerini kaldırarak Yüksekdağ’a selam vermesini, Yüksekdağ  gülümseyip ellerini kaldırarak karşılık verdi. Salonda bulunan kadınlar Yüksekdağ’a seslenerek “8 Mart Dünya Kadınlar Günün kutlu olsun. Seni çok seviyoruz. Halkın selamını getirdik” dedi.  Bunun üzerine heyet salonda bulunanları çıkarak, kararını açıkladı.

Avukatların İstanbul’da devam eden dava ile birleştirilmesi talebini ile dokunulmazlığın geri verilmesi talebini mahkeme heyeti reddederek, dava hiç bir gerekçe gösterilmeden 9 Mayıs’a ertelendi.