Stockholm'de Öcalan'ın ‘Uygarlık’ kitabının tanıtımı yapıldı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın savunmalarından oluşan ve “Uygarlık” adıyla İngilizceye çevrilen kitabının tanıtımı İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen bir konferansta yapıldı.

Rojava Komiteleri ve Bakur Komitesi'nin birlikte örgütledikleri, Sol Parti'nin Kafe Marx salonunda düzenlenen konferansa, Uluslararası Öcalan'a Özgürlük İnisiyatifi'nden Reimer Heider konuşmacı olarak katıldı.

Heider, konuşmasında Öcalan'ın değişik kişisel özelliklerini; hem teorik ve entelektüel düzeyi ve hem de siyasi düzeyini ele aldıktan sonra Öcalan'ın Ortadoğu'da önemli bir aktör olduğunu kitaplarından alıntılar yaparak anlattı.

Öcalan'ın Kürt ve Ortadoğu halkları için taşıdığı önemin batıda yaşayan aydınlar tarafından yeterince anlaşılmadığını söyleyen Heidar “Rojava Devrimi'ne sempati duyuyorlar ama bu devrimde Öcalan'ın oynadığı rolü ve önemini anlayamıyorlar. Bir halk savaşıyor, neden tek bir kişiyi öne çıkarıyorlar gibi bir tutum içindeler. Kürtler bunu anlıyor ama batılılar bunu pek anlamıyor” dedi.

“Öcalan'a Özgürlük, Kürdistan'a Barış” adıyla sürdürülen kampanyanın kişisel bir kampanya olmadığını, Türkiye'nin demokratikleşmesi için yürütülen bir kampanya olduğunu dile getiren Heidar, Türk devletinin Öcalan ve Kürt Hareketi'ne karşı on yıllar boyunca karalama kampanyası yürüttüğünü, Öcalan'a Özgürlük, Kürdistan'a Barış” kampanyasının bir amacının da bu yanlış algıları kırmak olduğuna vurgu yaptı.

ÖCALAN'IN DÜŞÜNCELERİNİN AVRUPA KAMUOYU TARAFINDAN BİLİNMESİNİ AMAÇLIYORUZ

Konferansın bitiminden sonra sorularımızı yanıtlayan Reimer Heider, bu tür tanıtım konferans ve seminerleri Avrupa'nın değişik ülkelerinde yaptıklarını ve bu çalışmalar sayesinde Öcalan'ın görüşleri ve düşüncelerini Avrupa kamuoyu tarafından bilinmesini amaçladıklarını söyledi.

”Öcalan'a Özgürlük, Kürdistan'a Barış Komitesi”nin son zamanlarda çalışmalarını yayın ve kitap basma üzerinde yoğunlaştığını, kendisinin Öcalan'ın Demokratik Uygarlık Manifestosunun birinci cildini Almancaya, Komite'nin bir başka üyesinin de aynı kitabın ikinci cildini İngilizceye çevirdiğini ve her iki kitabı bu yılın sonlarına doğru bastıracaklarını dile getirdi.

Öcalan'ın kitaplarını çevirme ve yayınlama çalışmalarının Avrupa ile sınırlı olmadığını, Japonya Güney Kore, Brezilya, Kolombiya, Uruguay gibi ülkelerde de oluşturulan inisiyatiflerin kitapları kendi dillerine çevirdiklerini söyleyen Heidar, ”Bunlar oldukça sevindirici. Biz kitapları bastırmaya çalışırken uzun süre bir direnişle karşılaştık. Yayınevlerine gittik ve düşüncelerimizi anlattık. Kitapların çok önemli olduğunu ve değişik dillere çevrilmesi gerektiğini söyledik ama rağbet olmadı. O zaman Öcalan'ın kitaplarının önemini kavrayamadılar” şeklinde konuştu.

ROJAVA DEVRİMİ'NDEN SONRA ÖCALAN'IN KİTAPLARINA İLGİ ARTTI

Rojava Devrimi ve Kobanê direnişinden sonra dünyanın Öcalan'a bakışında büyük bir değişiklik olduğunu ve bu sayede eserlerinin değişik dillere çevrilerek basıldığını söyleyen Heidar şunları kaydetti: “Dünya kamuoyu Öcalan'ın kitaplarında belirttiği düşüncelerin sadece cezaevinde tutulan bir mahkumun düşünceleri değil, aynı zamanda büyük bir hareketi ve Ortadoğu'daki siyaseti etkileyen bir önder ve Kürt Halkının liderinin düşünceleri olduğunu anladı. Bu düşüncelerin kâğıda öylesine dökülen şeyler değil, bir halkın yaşamını, geleceğini ve gidişatını değiştirecek düşünceler olduğu anlaşıldı. Türk devletinin MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı Öcalan'a göndererek onunla görüşmeler yapması da Öcalan'ın taşıdığı önemi ortaya koydu. Tüm bunlardan dolayı da dünyanın değişik ülkelerinde Öcalan'ın düşüncelerine ilgi arttı. Birçok ülkede kendiliğinden oluşan grup ve inisiyatifler bizim haberimiz olmadan Öcalan'ın kitaplarını kendi dillerine çeviriyor. ”

“ÜÇÜNCÜ ÖNDERLİK KONFERANSI”NA HAZIRLANIYORUZ

Komite olarak Öcalan'ın siyasi düşüncelerinden daha ziyade entelektüel yanlarını ve ideolojik düşüncelerini öne çıkarmaya çalıştıklarını söyleyen Heidar, “Öcalan sadece bir hareketin ve gerillanın lideri değil, aynı zamanda bir düşünür, bir teorisyen. Biz, bu yanlarına vurgu yapmaya çalışıyoruz. Zaten diğer yanlarını herkes görüyor” şeklinde konuştu.

Komitelerin Avrupa ve dünyanın değişik yerlerinde bulunan kuruluş ve inisiyatiflerle sürekli ilişki halinde olduğunu söyleyen Heidar, tüm bu kuruluş ve inisiyatifleri önümüzdeki yıl 14 ila 16 Nisan tarihlerinde Almanya'nın Hamburg ilinde düzenleyecekleri Üçüncü Önderlik Konferası’nda bir araya getireceklerini söyledi.

ÇÖKMEKTE OLAN BİR DEVLETİ GÖRÜYORUZ

Heider, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye ve Kürdistan'daki gelişmeleri nasıl değerlendirdikleri sorumuzu, “Korkunç bir gidişat var. Ne yazık ki saldırıları durdurabilecek güçte bir demokrasi hareketi oluşturulamadı. Güçlü görünse bile Erdoğan ve AKP Hükümeti zayıftır. Dışardan baktığımızda çökmekte olan bir devleti görüyoruz. Aralarında ordunun da bulunduğu devletin değişik kesimleri bir birine karşı silah kullanıyor. Toplu tutuklamalar ve işten atılmalara başvuruluyor. Tüm bunlar devletin güçsüzlüğünün göstergeleri. Kendine güvenmeyen, krizde olan, halkın önemli bir kısmının desteğine sahip olmayan bir hükümet var. Çok küçük gelişmeler sonucu bu iktidar çökebilir. Kürtlerin direnişleri var. Zaten ülkenin bu hale gelmesi Kürdistan'la doğrudan bağlantılıdır. Orada yürütülen savaş ve devletin çözemediği sorunlar, Rojava'da iflas eden dış siyaset, Esat konusunda istediğini elde edememesi, Rojava siyasetinde dışarıdan gelen baskılardan dolayı Türkiye büyük bir kriz yaşıyor” diyerek yanıtladı.

Türk devletinin 11 televizyon kanalını yasaklamasının AKP Hükümeti'nin pervasızlığını gösterdiğini belirten Heidar “AKP artık kendisine demokratik bir görüntü bile verme gereğini duymuyor. Hiç kimseyi takmıyoruz diyor. Gülen Hareketi'nden sonra sıranın devrimci ve demokratlara geleceği belliydi” dedi.

AVRUPA HALKLARI HÜKÜMETLERİNDEN HESAP SORMALI

Heidar, dünyanın pek çok yerinde bürokrat, politikacı ve hatta bakanların tüm bu olanlardan rahatsız olduğunu bildiklerini ama buna rağmen açık ve net bir tutum sergileyememelerinin nedenlerini de şu cümlelerle dile getirdi: “Ama esas olarak onları ilgilendiren Nato üyesi olan Türkiye ile olan ilişkileri. Tüm bu olanlar bu ittifakı etkilemiyor. Rahatsız oluyorlar, yer yer de eleştiriyor olabilirler ama temelde bu ülkelerin çok istikrarlı ittifakları var. Geçmişte de Portekiz, Yunanistan, Ispanya'da gerçekleşen faşist cuntalar bile bu ülkelerin ittifaklarını sürdürmelerine engel olmadı. Dolayısıyla Türkiye çok ciddi bir biçimde batının çıkarlarını tehdit ederse ancak o zama tavır alırlar. Ciddi bir tepki koymaları için Türkiye'nin sadece insan hakları ve basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırması yetmez. Ama bu, bizim onlardan tutum almalarını talep etmediğimiz anlamına gelmez. Tersine baskıları daha da artırmalıyız. Avrupa halklarının kendi hükümetlerine Türkiye ile yaptığı anlaşmaların ve sürdürdükleri işbirliğinin hesabını sormaları gerekir.”

...