AP’deki konferansta çözüm yöntemleri tartışıldı

Avrupa Parlamentosu’daki 13’üncü Kürt konferansı devam ediyor.

Konferansın öğleden sonraki oturumunda “Kürtler, Türkiye ve Ortadoğu’nun değişimi için politik ajanda” başlıklı panel ile devam etti. Oturumda söz alan Hollandalı milletvekili Johannes de Jong, “Rojava’da başarılan bir mucize. Demokratik konfederalizmin başarıya ulaşmasında zihnin özgürleşmesi esas nokta” diye konuştu. 

Panelin ilk konuşmasını Scholar at the American Entreprise Institute’dan Michael Rubin yaptı. 

Rubin, “Kürtlerin istediklerini hayata geçirmek için Batı'nın desteğini beklemesi gerekiyor. Ne itiyorlarsa, politik hedefleri için, Avrupa ve ABD’yi duyarlı kılma çalışmaları da Kürtlere kalmış. Kürtler başarmak istiyorsa, mesele sağ ve sol meselesi olmamalıdır. Politik solu duyarlı kılmak sadece yeterli gelmez, sağı da duyarlı kılmaları gerekiyor” dedi.

ABD’de Kürtlerden bahsedildiğinde Mesud Barzani’nin akıllara geldiğini ifade eden Rubin, Kürtlerin birkaç kişi ile ifadelendirilemeyeceğini de sözlerine ekledi.

‘TÜRKİYE’DE YAŞANANLAR İÇ ÇATIŞMAYA BENZETİLEBİLİR Mİ?’

Londra Üniversitesi Hukuk Profesörü Dr. Bill Bowring ise yaptığı konuşmada şunları belirtti: “1992’den bu yana Kürt İnsan Hakları Projesi kapsamında AİHM nezdinde başvurularda bulundum. Birçok davayı AİHM’e taşıdım. Acaba Türkiye’de yaşananlar iç silahlı çatışmaya benzetilebilir mi, oturuyor mu sorusunu gündeme getirmeye çalışıyoruz. Bir ülke içindeki, iç hukuktaki yargılamaları dikkate alırsak, bir takım kriterler var. Bu kriterlerin olduğunu önce kanıtlamak lazım. Bu ne zaman, hangi aşamada, kriterler yerine getirilirse, silah kullanımı, çatışmanın yoğunluğu, yani kendi isyancılarını silahlı kuvvetlerin üstüne sürmüş mü? İkincisi ise, devlet tarafından isyancıların toplu bir husumete maruz kalıp kalmadığını tespit etmek, üçüncüsü ise isyancıların emir komuta zincirinde hareket etmesi. Bir de Roma statüsü var, uluslararası adalet divanının kurulduğu Roma statüsü var.”

PKK ile Türk devleti arasında çatışma olduğunu söyleyen Bowring, PKK'nin uluslararası çatışma normlarına uyduğunu Birleşmiş Milletler’de beyan ettiğini de hatırlattı.

Bu yaşanan durumun iç çatışma olarak nitelendiren Bowring, Çeçenistan örneğini de verdi. 

‘SÜRYANİ, ASURİLER DE 1915’TE KATLEDİLDİ’

Avrupa Süryani Birliği Temsilcisi Metin Rhawi de bir konuşma yaptı. “Biz Asuri, Süryaniyiz. Küçük bir grup olduğumuz için de şimdiye kadar çok dikkate alınmadık” diyen Rhawi, tarihin büyük bir bölümünde sadece acı olaylar olduğunu söyledi.

1915’te soykırıma uğradıklarını vurgulayan Rhawi, Êzidîlerin, Kürtlerin, Asurilerin, Süryanilerin azınlık topluluklar anlamına geldiğini belirtti. Sürekli bu azınlıklardan konuşulduğunu ifade eden Rhawi, “Bu halklara hiçbir zaman yer verilmedi” dedi.

Bugün süregelen savaşın, on binlerce, yüz binlerce insanı etkilediğini de kaydeden Rhawi, ırk farklılığına, kültür farklılığına rağmen birlikte hareket etme ve yaşamak gerektiğini de sözlerine ekledi.

“Gavur” diye addedilen insanların, DAİŞ tarafından katledildiğini de söyleyen Rhawi, bazı egemenlerin DAİŞ’in adını kullanarak, halklara baskı uygulandığını da kaydetti.

Bölgede geçerli olabilecek bir çözümün bulunması gerektiğini de dile getiren Rhawi, “Önemli olanın azınlık olarak tabir edilen kesimlerin ortak yaşayabileceği bir zemini yaratmak gerekiyor. Bunun adı özerklik de olabilir. Tarihten ders çıkarak, birbirimize destek olmak gerekiyor” dedi.

Dün baskı altında olanların, yarın aynı şekilde davranmasının kabul edilemez olduğunu da söyleyen Rhawi, halkların istek ve taleplerinin dikkate alınması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Bugün “Kürt sorunu” deniliyor, aslında “Kürt sorunu” değil, “AKP sorunu” var diyen Rhawi, sorunun Türkiye’nin demokratikleşme sorunu olduğunu söyledi.

‘KIBRIS SORUNU FEDERATİF BİR YAKLAŞIMLA ÇÖZÜLEBİLİR’

AP Kıbrıs Milletvekili Takis Hacdjigeorgiou da, “Kıbrıs ele alınan sorunlarla nasıl bağlantılıdır diye bir soru sorabilirsiniz” dedi. Hacdjigeorgiou, Kıbrıs’ın bütün sorunların ortasında olduğunu dile getirdi. Bu sorunu çözmek için belli bir federal çözüm olması gerektiğini kaydeden Hacdjigeorgiou, “Bazı Kıbrıslılar, ülkeyi yönetim haklarının olduğunu söylüyor. Ama diğer taraftan kendi ülkelerindeki Kürtlerin kendisini yönetmesi yasaklanıyor. Burada Türkiye kendi içerisinde çelişkilidir. Kıbrıs sorununu nasıl çözebiliriz diye düşündüğümüzde dünyada her şey kötüye gidiyorken, Kıbrıs’ta bir çözüm olabilir demek ne kadar gerçekçi, bunun cevabını tarih ve zaman verecektir” diye konuştu.

Kıbrıs’ın tek başına çözüme kavuşturulması ve diğer ülkelerin kendi yağlarında kavrulması gibi bir yaklaşım olduğunu da kaydeden Hacdjigeorgiou, Kıbrıs konusunu nasıl çözmeye çalıştıklarına dair de şunları dile getirdi: “Kıbrıs sorununa iki bölgeli, iki yönetimli, yeni federal yönetimin egemenliğinin ikili çözüm sonucunda kesinlikle çoğunluğun azınlıkların haklarını koruma hakkını tanıması anlamına geliyor. Türkiye eğer kendi kendini Birleşik Krallık gibi bir çözüme hazırlayabilirse mümkün olabilir. Kalıcı bir çözüm istiyorsak, devlet başkanı Rum olsun, Türk olsun, kesinlikle iyi ve adil bir yönetim olması ve buna güven duyması gerekiyor. İki odalı bir senato, iki kongre ve parlamento şeklinde olacak. Her topluluktan, 46 Rum, 12 Türk olmak üzere, her iki oda da orantılı bir dağılım olması gerekiyor. Bu şekilde tabii ki işgale son verilmesi gerekiyor. 40 kadar askeri bulunuyor, adada, bunların tabii geri çekilmesi gerekiyor."

JONG: ROJAVA’DA BAŞARILAN BİR MUCİZE

Avrupa Hıristiyan Siyasi Hareketi Üyesi Johannes de Jong, Musul’a ilişkin çalışmalar yürüttüklerini söyledi. DAİŞ ile mücadelede gerçek çözümün işbirliği olduğunu vurgulayan Jong, PYD, Süryani, Êzidîlerle işbirliği yapma imkanı bulduğunu belirtti.

Rojava’da özgürlük kültürünün temelini teşkil eden 4 gelişmenin kaydedildiğini söyleyen Jong, “Ben bu tecrübelerim sayesinde feminist oldum, aynı zamanda. Eşim ve annemin bana öğrettiklerinden öte bir şey öğrendim. İkinci olarak, Hıristiyan dostlarım duyunca şaşırıyor, Rojava’da din özgürlüğünü tesis ettiler. Rojava projesi, özgürlüğü tesis etmede çok önemli. Hem DAİŞ ile mücadele ve sonrası için çok önemli” dedi.

Öz yönetimin önemine de dikkat çeken Jong, öz yönetim sayesinde kadınların güç kazandığını vurguladı. 

Rojava’da başarıları bir mucize olarak nitelendiren Jong, “Demokratik konfederalizmin başarıya ulaşmasında zihnin özgürleşmesi esas nokta” diye konuştu.

Türkiye’nin Efrin, Minbic’e saldırmasına rağmen ordaki dostlarının korkmadığını, bunun için de kendilerinin korkmadığını söyledi.

Oturum soru cevap ile devam ediyor. Bir sonraki oturumda ise konferansın sonuç bildirgesi ele alınacak.