GÖRÜNTÜLÜ

‘Canımı Kürdistan için feda edeceğim!'

Annesinin “Silahı bırak, okuluna dön” sözlerine “Direnişi bırakmak onursuzluktur, canımı Kürdistan için feda edeceğim” diyerek karşılık veren Necmettin Doğan (Rojhat), Nusaybin’de kahramanca bir direniş sergiledi.

Aylarca devam eden Nusaybin öz yönetim direnişinde yaşamını yitiren Rojhat’ın (Necmettin Doğan) cenazesi aylar sonra ailesi tarafından alınarak toprağa verildi. Cenazesi aylarca devlet güçleri tarafından ailesine verilmeyen Rojhat için taziye kurulması da yine engellendi. Fedakar, paylaşımcı ve kararlı kişiliği ile en zorlu koşullarda en önde olmayı bilen ve Nusaybin direnişinde kahramanca şehit düşen Rojhat’ı annesi Rafia Doğan anlattı. 

‘ARKADAŞLARININ FEDAKARLIK ABİDESİYDİ’

Rojhat, 1998 yılında Nusaybin’de dünyaya gelir. Yaşına göre çok ağırbaşlı bir çocuktur, her şeyi iyiliğe güzelliğe dönüktür. Rafia Ana, arkadaşlarının “Anne, sen nasıl bir çocuk yetiştirdin, ağzındaki lokmayı çıkarıp arkadaşına verecek kadar paylaşımcı bir çocuk” dediklerini paylaşıyor. Rojhat ilerleyen yıllarda paylaşımcı özellikleri, kendinden çok arkadaşlarını gözeten özellikleri ile dikkat çekmeye devam eder.

Fedakar, paylaşımcı ve mütevazı yanları ile birlikte okulundaki başarısı ile de dikkat çeker. Okula Nusaybin’de başlayan Rojhat, 2015 yılında Nusaybin Lisesi'ni bitirerek mezun olur. Okulun en başarılı öğrencileri arasında Rojhat’ın başı çektiğini söyleyen Rafia Ana, öğretmenlerinin Rojhat’tan memnuniyetini her seferinde dile getirdiğini aktarıyor.

FUTBOL EMEKÇİSİ ROJHAT

Rojhat, okuldaki başarısının yanı sıra tutkunu olduğu futbol konusunda da başarılı bir profil çizer. Okulun futbol takımının değişmez oyuncusu olan Rojhat, arkadaşlık ve genel yaşam ilişkilerindeki fedakar, emekçi, paylaşımcı ruhunu sahaya da yansıtarak her maçta takımının başarı elde etmesini sağlar ve bu başarılardaki belirleyici payı nedeniyle madalyalarla ödüllendirilir. 

Rojhat’ın futbola bağlılığını anlatan Rafia Ana, odasında futbol tarihine sadece oyunları ile değil, toplumcu ve muhalif duruşları ile de geçen futbolcuların posterlerini astığını söylüyor. Rojhat, bir yandan da büyük bir bağlılık duyduğu ve giderek pratik olarak da içerisinde yer aldığı Kürdistan Özgürlük Mücadelesi şehitlerinin de fotoğraflarını odasından eksik etmez. 

‘ÜNİVERSİTEYE GİTMEYİ REDDEDEREK YPS SAFLARINA KATILIR’

Rojhat artık, özgürlük mücadelesinin gençlik saflarında yerini almaya başlamıştır. Rafia Ana, Rojhat’ın 2015 yılı kış ayları ile birlikte Nusaybin’de oluşmaya başlayan öz yönetim direnişinden ciddi biçimde etkilenmeye başladığını gördüklerini aktarıyor. “Rojhat’a üniversiteye gitmesini söyledik ancak o bunu reddetti. Artık mücadele saflarında yer alacağını söyledi” diye ifade eden Rafia Ana, 2015 yılı kışı ile birlikte Rojhat’ın YPS saflarında yerini almaya başladığını dile getiriyor. 

’ROJHAT, 14 GÜNLÜK DİRENİŞTE YARALANDI’

Rojhat, YPS saflarına Kasım ayında katılır. Katılımının hemen ardından 13 Kasım’da Nusaybin’de 2. "sokağa çıkma yasağı" uygulanmaya başlanır. Bu yasak 14 gün devam eder. Rojhat’ın en ön saflarda direnişe katıldığını söyleyen Rafia Ana, direniş sırasında yaralandığını belirtti. Yaralandığı halde mahalleden çıkmayı reddettiğini öğrendiklerini paylaşan Rafia Ana, direnişinde sonuna kadar kararlı ve sarsılmaz inançla dolu olduğuna dikkati çekiyor. 

'HALKIM İÇİN SONUNA KADAR DİRENECEĞİM'

14 gün süren sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların ardından Rafia Ana, oğlu ile karşılaşır. Bu sırada Rojhat’a “Oğlum, yazıktır, seni kaybetmeye yüreğim dayanmaz” der ama Rojhat’ın cevabı şöyle olur: “Biz bu uğurda sonuna kadar direneceğiz, bir canım var, onu da Kürdistan’a feda edeceğim. Ben arkadaşlarımı bırakıp gitme onursuzluğunu asla kabul etmeyeceğim. Halkım için sonuna kadar direneceğim."

Rafia Ana , Rojhat ile bu tarihten sonra bir daha karşılaşamadığını ifade ederek, “14 günlük yasağın ardından devletin ablukası devam etti, oğlumu göremedim. Ardından büyük saldırı ve yasak dalgası başladı. Mart ayında ilan edilen yasak ile birlikte biz de evimizden çıkmak zorunda kaldık. Rojhat’ı bir daha göremedim” dedi.

‘AYLARCA OĞLUMUN CENAZESİNİ BİLEREK VERMEDİLER’

Nusaybin 2016 Mart ayı ile birlikte tarihte az görülen bir silah ve askeri güç ile kuşatmaya alındı. Karşılarında ise bir avuç YPS üyesi genç vardı. Aylarca devam eden saldırı ve direniş sırasında Rojhat, büyük bir kahramanlık örneği gösterir ve şehit düşer. Rafia Ana, Rojhat’ın 7 Mayıs’ta şehit düştüğünü ancak kendilerinin 13 Mayıs’ta bunu televizyonlardan öğrendiklerini aktarıyor. Rojhat’ın şehadet haberinin ardından Rafia Ana Urfa’ya gider, burada DNA için kan örneği alınır ancak Rafia Ana'ya oğlunun cenazesi aylarca verilmez. Rafia Ana bu sürede defalarca Urfa’da morgları dolaşarak çocuğunun cenazesini almak istediğini ancak her seferinde devlet güçlerinin barbarca uygulamalarına maruz bırakıldığını dile getiriyor. 

‘HER CENAZEDE OĞLUMUN YÜZÜNÜ ARADIM’

Onlarca cenazeye baktığını ifade eden Rafia Ana, devamında şunları anlatıyor: “Bazen yanmış, bazen parçalanmış bir cenaze ile karşılaşıyordum. Her cenazede oğlumun yüzünü arıyordum, bu çok acı bir durum. Oğlumun cenazesi teşhis edilebildiği halde Türk devleti oğlumu bana bilerek vermiyordu. Aylarca morg morg dolaştırarak bana işkence yaptılar. Bu barbarlığı asla unutmayacağız."

‘OĞLUMUN FOTOĞRAFLARINDAN GERİYE KÜLLERİ KALMIŞTI’

Oğlunun cenazesini alamayan Rafia Ana, yasağın ardından, terk etmek zorunda kaldığı evine giderek Rojhat’ın bir fotoğrafını almak istediğini ancak evin yakılıp yıkıldığını söylüyor ve ekliyor: “Rojhat’ımın fotoğraflarından geriye küller kalmıştı!"

‘TAZİYE KURMAMA İZİN VERİLMEDİ’

Rojhat’ın cenazesini 7 buçuk ay sonra aldıklarını belirten Rafia ana, cenzeyi Nusaybin’e getirdikten sonra devlet güçlerinin mezarlığa kimseyi bırakmadığını ve sadece yakın aile çevresi ile birlikte oğlunu defnettiklerini belirtiyor. Rafia Ana'nın acısına acı katan bir başka devlet uygulaması ise oğluna bir taziye bile kurmasına izin verilmemesi olmuş. “Oğluma bir taziye kurmama, insanların acımı paylaşmasına dahi izin vermediler. Emniyet müdürü ‘Terörist taziyesi kurdurmam’ diyerek taziye kurmamızı yasakladı” diye ifade eden Rafia Ana, bu zulüm karşısında direneceklerini vurguluyor. 

‘KAYBEDECEK BİR ŞEY YOK, DİRENECEĞİZ’

Rafia Ana son olarak Nusaybin halkına şu çağrıyı yapıyor: “Burada evlatlarımızı kaybettik, evlerimiz yıkıldı, yakıldı, talan edildi. Mezarlarımıza kadar vurdular, taziye kurmamıza dahi izin vermediler. Daha ne yapacaklar? Daha ne ile korkutacaklar? Bizim direnmek dışında bir yolumuz yoktur. Nusaybin halkı birlik olmalı, Nusaybin halkı direniş mirasına sahip çıkmalıdır. Ben malımı, canımı, evladımı verdim, bundan sonra da ne bedel gerekirse vermeye devam edeceğiz."