Fedaileşen devrimci bir yürek: Rojbin Arap -I

Rojbin Arap halkının yaşamıyla bir olan Önderlik yaşamı için ölümde yaşamı tercih edenlerin arasına girmeyi bir erdem olarak gerçekleştirir. Ve 17 Kasım 1998 tarihinde Gever'de yaptığı fedai eylemiyle özgürlük şehitleri kervanına katılır.

Kürt halkı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik komploya karşı “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla fedai bir ruhla her gün daha fazla doruklaşan bir direniş içine girdi. O güne kadar süren fedai direniş yeni bir fedai ruhla mayalandı. Acı ne olursa olsun, Kürt halkının varlığı kesin korumaya alınana ve özgürlük kazanılana kadar direnme iradesi, gücü ve kararlılığı böyle şekillendi.

Eğer bugün Kürtler alaşağı edilemiyorsa ve her şeye rağmen direniyorsa bunda “Güneşimizi Karartamazsınız” fedai direnişi ve şehitlerinin rolü büyük önemde.

Yine 17 Kasım 1998'de Öcalan’a yönelik komploya PKK gerillası Rojbin Arap Gever, fedaileşerek cevap verenlerden biridir.

ROJBİN ARAP KİMDİR?

Ailesi uzun yıllar Lübnan Beyrut’ta. 1972 yılında Beyrut'ta Arap bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Rojbin Arap, sadece dört yıl Beyrut’ta kalır.

Ağabeyinin Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) katılması ve aşireti ile arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle önce Mardin’e gider ve burada 6 ay gibi bir süre kalır. Ardından da İskenderun’a geçer. 4 yıl Beyrut’ta yaşayan Rojbin Arap ve ailesi kendi anadilinde yani Arapça konuşur.

Hatay İskenderun’da eğitim ve öğrenime başlayan Rojbin Arap, okul döneminde tek kelime Türkçe bilmez. Türkçeyi sonradan öğrenir. Öğrenim döneminde devrimci yurtsever çevrelerden etkilenen Rojbin Arap, '93'te PKK saflarına katılır.

Rojbin Arap, ilk önce Botan'da gerillaya katılır. İlk yıllar onun için özgürlüğü, ülke gerçekliğini savaşın sıcaklığında tanıma yılları olur.

1995'in ortalarından 1996'nın sonuna kadar Önderlik Sahası'nda kalır. Önderliğin çeşitli eğitim aşamalarından geçer. Bir ağa kızı olması Önderlik için bir özgünlük iken, kişiliğindeki derin özü fark etmesi de onu daha yakından eğitmesine neden oldu. Bu eğitimden geçen her kadın devrimci gibi yeniden yaratılışın gücünü orada çarpıcı olarak görür ve yaşar.

Gerilla ve ülke yaşamıyla kilitlenen yaşamı oralarda kök salmaya başlar. Saf ve temiz kişilik yapısı genelde Ortadoğu, özelde Kürt kadınındaki özgürleşme hedefine samimi bir bağlılığı yaşamasına götürür. Önderliğiyle var olmak, onsuz yaşamayı kendine bir ihanet olarak görmek Rojbin Arap’ta bir ilke haline gelir.

VE FEDAİLEŞİR...

17 Kasım 1998 tarihinde Gever'de Türk askerlerine yönelik yaptığı fedai eylemiyle uluslararası komplo karşısında düşmana olan öfkesini fedaileşerek ortaya koyar.

Fedailik özgürleşme hedefiyle yaşamı kendinde yaratmak ise, Rojbin Arap halkının yaşamıyla bir olan Önderlik yaşamı için ölümde yaşamı tercih edenlerin arasına girmeyi bir erdem olarak gerçekleştirir. Ve 17 Kasım 1998 tarihinde Gever'de Türk askerlerine yönelik yaptığı fedai eylemiyle özgürlük şehitleri kervanına katılır.

SON MEKTUBU

Rojbin Arap farklı bir halktandı, fakat başka bir halkın yaşadıklarını içtenlikle hissetmişti.

Bağlandığı, uğruna ölümü göze aldığı ideolojinin kapsayıcılığına, özgürlüğe giden yoldaki ışığına inanmıştı. Kürt değildi, fakat bir Ortadoğuluydu.

Bir Arap kadını olarak Apocu Hareket saflarına gelişi, parçalanmış Ortadoğu halk gerçekliğine ve esasen Ortadoğulu kadın gerçekliğine ‘dur‘ deme anlamını taşıyordu. Kürt halkıyla, Kürt kadınıyla buluşmasını, yakınlaşmasını ayrılmaz bir bütünlüğe dönüştürmüştü.

Farklı bir halktan olmak, onun için bir ayrıcalık değil, aksine halkların birliğini sağlamanın bir nedeniydi.

Önderliğe bağlılığın adı olan ve fedaileşerek ölümsüzleşen Rojbin Arap'ın son mektubu şu şekilde:

"Kadınsız yaşam olmaz, ilk tarih, ilk yaşam: ilk kadın yaratımlarıyla oldu. En güzel toprak bağlılığı sınırsız uğraşan, sınırsız üreten ve sınırsız paylaşan bağlılık kadınla var oldu.

Bu mutluluk üretenin olduğu için, kadın yeryüzüne mutluluğu getirdi. Her şeyde emeği olduğu için yine doğuran olduğu için adalet onun özüydü. Sınırsız paylaşımı onun insan sevgisinden kaynaklıydı. Onun özü güzelliklerin tüm toplamıydı. Günümüzde ise tüm bunlar kadınla beraber tarihin en karanlık köşelerine itildi.

Ne kadar kötülük varsa kadına mal edildi ve öyle bir hal aldı ki artık kendini her türlü ifade etmekten uzak, kendisine ilgili olmaktan uzak ve giderek kendine yabancılaşan, nasıl yaşadığı belirsiz olan bir hal aldık. Tabii ki bu duruş, egemenlerin yarattığı bir duruştu. Ancak tüm politikalarına rağmen Başkan Apo onlar hiç farkına varmadan bizi uyandırdı.

En iyi olanımız gaflet içinde olanıydı. Uyanmamamız için çok çaba sarf etti, çok uğraştı. Dil gücünü, yürek gücünü bize kazandırdı, Bizi kendi gerçekliğimizle tanıştırdı. Tanımadığımız tarihimizle buluşturdu. Özgürlükle bizim aramızda olmazsa olmaz kabilinde bir bağ oluşturdu. Bunun yanı sıra bize yoldaş olarak kadınla kadının yoldaşlığını geliştirdi.

Ve bugün öyle bir düzey yakalanmış ki, kim ne derse desin, yüzyıllara damgasını vurarak bir çalışmadır. Özgürlükten başka çaresi olmayan, ilerlemekten başka geri dönüşü olmayan bir döneme gelindiğini anlamak çok zor değil. Ben de bu çalışmanın içinde olmanın, kadınla beraber olmanın büyük bir heyecanı yaşıyor ve bunu sonsuza dek paylaşmak istiyorum.

Tüm Kürt kadınlarının ki kadının iradesi hatta dünya kadınında ki kadın iradesi olan bu kadın ideolojisi ve onun örgütü YAJK’ın geldiği düzey her gün omzumuza daha da büyük ağır bir sorumluluk yüklüyor. Tüm kadın köleliğinden kurtuluş, egemenliklere karşı savaş gücünü bizden istiyor.

Mevcut sistemlere karşı bir kadın sistemine ulaşma savaşma gücünü göstermemizi gerektiriyor ve en önemlisi de bunun pratisyenliğine, taktisyenliğine güvenmemiz gerekiyor. Bunun için de tüm yaşam ve savaş sorunlarımızla iç içe girmek gerekiyor. Onlarla sürüklenmekten ziyade bir alternatif ve bir tavır sahibi olmamız önem taşıyor. Ve kadınlar bu savaşın ve yaşamın yedek gücü değiliz; temeliyiz.

Fakat son Botan, Gare kayıplarımızla ortaya çıktığı gibi iradeyi teslim etme, sürüklenme bunun nedenidir. Bu kayıpları kendine sahip aşamanın kayıplarıdır. Bunların nedenlerini başka yerde aramak yerine kendimizdeki zemini bulmak zorundayız. Tarzımızla doğruya değil yanlışa neden oluyorsak bu zemini karşılamamız gerekiyor. Çünkü egemenlerden medet umulmaz. Onlar bize çözüm olmaz.

Biz kadının sistemi onlara bir alternatiftir. Onları doğruya çekme hareketidir. Oysa bizim bu yüzeyselliğimiz, bizim duyarsızlığımız, farkında olunmasa da tarihsel önemde olan bu çalışmalara zarar veriyor. Bugün PKK kadını dünya insanı için bir sistem arayışında. Dünya kadınını kurtarma girişiminde bulunmaktadır. Bunun ideolojisi Başkan Apo tarafından konulmuştur.

Bize düşen bunun pratisyenliğini yapmaktır. Bu zor değil, zor olan köleliktir. Onun için bu durumdan kurtulmamız hayal değil, apaçık bir yol kazanmıştır. Her ne kadar kölelik kavramı salt kadın için kullanılsa da, erkek de en az kadın kadar köledir. Onun için de bu kölelikten kurtuluş kadınınki kadar acildir.

Ancak bu da yine kadının özgürleşmesinden geçer. Bundan dolayı da erkeği bu düşümden kurtarmak için bizim hızla güçlenmemiz, özgürleşmemiz olmazsa olmaz kabilindedir. Başkan Apo’nun 'kadın rolünü oynamadığı için erkek egemenliğinden vazgeçmiyor' sözü erkeğin bugünkü duruşunu ve bunun karşılığında kadının sorumluluklarını net olarak ortaya koyuyor.

Gerilla rolünü oynayamıyor ve Önderlik bunun için yalnız kalıyorsa, kadın olarak bu konuda silikliğimizi, etkisizliğimizi görmek durumundayız. Gerillayı kadınla harekete geçirerek Önderliğimizi yalnızlıktan kurtarma başta en büyük görevimizdir.

Varlığımızın temel amacı, tarihsel yalnızlığımızda bize yoldaş olan ve bize yol gösteren bu yüce insana bizim de yoldaşlık gücünü göstermemizdir."