Gever’de ekonomi durma noktasına geldi

Gever Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı İrfan Sarı, sokağa çıkma yasakları, ölümler ve ardından yaşanan göç ve ‘güvenlik’ uygulamalarının yıkıcı etkisine karşı çözümün demokratik bir yaşam inşa etmek gerektiğini söyledi.

Hakkari’nin 120 bin nüfuslu Gever ilçesinde, özyönetim ilanından sonra 13 Mart 2016’da ilan edilen ve halen kısmi olarak devam eden ‘sokağa çıkma yasağı’ ile birlikte cadde ve sokaklara konuşlandırılan asker, polis ve zırhlı araçlar Gever halkının ve esnafının hayatını felce uğrattı. İki binin üzerinde esnafın bulunduğu Gever'de, operasyonların sürdüğü 79 gün boyunca binlerce esnaf zarara uğradı. Birçoğu iflasın eşiğine geldi ya da kepenk kapattı.

Geverlilerin özyönetim direnişinden bu zamana kadar neler yaşadığını ve nelere maruz kaldığını Gever Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı İrfan Sarı ANF'ye anlattı.

‘GEVER’DEN DUMANLAR YÜKSELİYORDU’

Özyönetim talebi ve sonrasında uygulanan sokağa çıkma yasağıyla birlikte büyük bir yıkımın yaşandığı ilçede, halkın ve esnafın ciddi bir oranda mağdur edildiğini belirten Sarı, “Aslında yıkım öncesi durum okunmadan sonrasını görmek mümkün olmayacaktır. O dönem tam anlamıyla bir can pazarıydı. Her sabah uyandığımızda genç bir ölümün adı çıkıyordu önümüze. Üzgün başlıyorduk güne. Üzgün ve yorgun dönüyorduk evimize. Ticaret dediğimiz şey kepenk indirmek ve el ayak altından çekilmekti” dedi.

İlçedeki ve bölgedeki çatışmalı süreçten dolayı ekonomik göçün yanı sıra kısmi bir göçün de yaşandığını dile getiren Sarı, savaşın geride bıraktıklarını duygu dolu ifadelerle dile getirdi:

‘’Kanıksanmış ölümler vardı. Polis ve gençlik arasındaki çatışma pek çok kez acı sonlarla noktalanıyordu. Ekonomi dağınık ve kısırdı. Günübirlik alışverişin haricindeki para pazarı ilçeyi çoktan terk etmişti. Büyük ihalelerin getirisi hiçbir zaman Gever’e yatırım olmadı. Hepsi çok uzak kentlerde yaşam buldu. Gittiği yerin ekonomisine süspanse oldu. Tabii olarak da ekonomik göçün yanı sıra kısmi bir nüfus göçü de oldu. Çatışmalar çarşı merkezine odaklanmış, molotof ve gaz bombasının yanı sıra gerçek mermiler ve silahlar da kullanılmaya başlanmıştı. Son bir çırpınışla tarafları çatışmasızlığa doğru yönlendirmek isteyen bir istek ve talep oluştu ancak beyhude oldu bu talep. Daha sonra Cizre gibi kentlerde yaşananlar ve halk arasındaki söylentiler Gever’in boşaltılmasına neden oldu. Garip bir göçtü, zorunluydu, zordu, acı veriyordu. Gözü ardında kalanlar oldu. Göğünden kopmuş taşlar gibi başka kara parçalarına dağılmıştı insanlar. Uzak kaldıkları sürece tereddütle, kaygıyla, endişeyle haberlere odaklandılar. Her yer ve her şey onlara uzaktı ve kapalıydı. Gever’den sadece dumanlar yükseliyordu. Kedilere yem olmuş insan bedenleri ortaya çıkınca artık her şey netleşiyordu. Yıkık bir kentten sürgün geceleri vardı. Kan, ter içinde özlemler. Kapanmış sayfalar, yakılmış anılar, hatıralar… Kayıp bir karanlık vardı.”

‘KÜÇÜLMÜŞ PAZAR, BİTİK ÜRETİM’

Esnafın neredeyse tamamının ya borç batağında olduğunu ya da iflas ettiğini aktaran Sarı, bu riskli tablonun hala devam ettiğini söyledi.

Muhtemel bilançonun 80 milyon olduğunu vurgulayan Sarı, “Tamamı iflas etmiş ve borç batağında bir esnaf. Küçülmüş pazar, bitik üretim. Hiçbir saha üretime uygun değildi artık. Memur maaşlarının dahi pazarı, civar kentler ve metropoller olmuştu. Sınır kapısı kapalı, dağ gümrüğü yasak, sadece ve sadece kısır günübirlik alışverişler. Tüm kamu ihalelerinin kazancı kent dışındaki sermayelere gitti. Ve bu süreç hala devam etmektedir” diye konuştu.

‘TARAFLI, ÖNYARGILI BAKILIYOR’

Devam eden Olağanüstü Hal’in (OHAL) etkisinden kaynaklı yaşanılan sıkıntıların artık çekilmez hale geldiğini belirten Sarı, “Kentin imar planı hazırlandı. Esnafın ve mülk sahiplerinin zararlarının karşılanmasına yönelik çeşitli açıklamalar ve yerinde çalışmalar yapıldı. Ancak tam anlamıyla sağlıksız çalışmalardı ve sonuçları yeni bir yıkım şeklinde oldu. Taraflı, ön yargılı bakıldı meseleye. Bugün dahi bu çalışmaların sonucuna anlam veremiyoruz. Karmakarışık bir hava var ortada. İnsan, yıkıldı madem bu yardım denen şey yapılmasaydı diyor kendi kendine. Usandırıcı…” şeklinde konuştu.

Olup bitenleri son derece normal gösteren bir algı-anlayışın ortama hakim olduğunu söyleyen Sarı, ‘güvenlik’ tedbirlerinin ekonomik döngüyü bitme noktasına getirdiğine ilişkin de şunları söyledi: “OHAL, adı üzerinde olağanüstü hal. Ancak sınırları zorlayan sürekli bir güvenlik var. Etraf tam donanımlı güvenlik personeliyle dolu. Gever’den il ve ilçelere gitmek saatler alıyor. Özel güvenlikli bölgeler tarım ve hayvancılığı bitirdi, bitirecek. Doğal olarak alım gücü düşüyor. Nihai tüketicinin alım gücü tükenince pazarın daralması kaçınılmaz oluyor.”

‘SONUÇLAR AÇIKLAMALARI DOĞRULAMIYOR’

Nisan ayının gelmesiyle birlikte devletin, Gever'i bir şantiyeye çevireceğine ve buna ilk olarak TOKİ'lerin inşasıyla başlayacağını aktaran Sarı, “İlk bölüm konutlar TOKİ eliyle yapılacak. Kentin altyapısı yani doğal gazdan, kanalizasyona kadar tüm çalışmalar konu ediliyor. Şehrin büyük bir kesimi ‘risk alanı’ ancak buna rağmen projeler il statüsüne göre planlanmış. Halka tam anlamıyla bir anlatım yapılmasa da yer yer meslek yapılarıyla paylaşılıyor. Toplamda 10 bin konutun iki bin beş yüzünün yapımı 2017 yılı içinde başlayacak diye açıklamalar var. Zarar ziyanların da bu anlamda ‘kimseyi mağdur etmeyeceği’ açıklansa da sonuçlar açıklamaları doğrulamıyor'' şeklinde durumu açıkladı.

‘KÜLTÜREL EROZYON RİSKİ GÖRÜLEBİLİR’

Büyük bir belirsizliğin olduğunu ve bu belirsizliklerin getirebileceği risklere de dikkat çeken Sarı konuşmasının devamında şunları belirtti: “Belirsizlik tek başına hem risk hem tehlike arz ediyor. En önemlisi yoksulluktur. Açıklamalar birbirini kovalarken halk da yoksullaşıyor. Alım gücü azalıyor. Tüketim ihtiyaçları çoğaldıkça bu ihtiyaçların karşılanması da mümkün olmaktan uzaklaşıyor. Gidişat etnografyanın dağılımını da beraberinde getirebilir. Kültürel erozyon, tabiat değişimi, sosyal alışkanlıkların farklılaşması dahil bir takım değişim tehlikesi ve riski de görülebilir.” 

‘ÇALIŞMALARA HALKI KATMAK GEREKİYOR’

Son olarak Gever halkı ve esnafının içinde bulunduğu durumun bir an önce toparlanması için yapılması gerekenleri aktaran Sarı, “Aslında demokratik bir yaşam, olması gerekendir. Halkın yaşamak istediği ancak birbirinin yaşamlarına müdahalenin söz konusu olmadığı bir alan yaratılmalı. Güvenlik mahremiyete kadar değil, can ve mal güvenliğinin sağlanabileceği gerçek duruma ya da hizaya getirilmelidir. Huzurun tesisi silahlarla değil diyalogla mümkün kılınmalıdır. Planlanan çalışmalara halkı katmak gerekiyor. Ve bu çalışmaların nedenleri, gelişmeleri ve sonuçları hakkında halka bilgi sunulmalı en azından. Halka nefes aldıracak projeler sunulmalıdır. Esnafın ve tüccarın borçlarından kurtulmasına olanak sunacak destekler öncelikli olmalıdır. Nüfus göçü, ekonomik göç durdurulmalıdır. Kamu yatırımları şehir ekonomisine doğrudan etki sunacak kurallara ortak edilmelidir. Yani parayı şehir ekonomisinde tutacak tedbirler geliştirilmelidir.”