Lice katliamı davasında tanıklar o anları anlattı

Lice katliamından 21 yıl sonra açılan ve yargılaması durdurulan dava, bugün kaldığı yerden devam etti. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada katliamın tanıkları tek tek ifade vererek, yapılan katliamı anlattı.

Lice katliamından 21 yıl sonra açılan ve yargılaması durdurulan dava, bugün kaldığı yerden devam etti. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada katliamın tanıkları tek tek ifade vererek, yapılan katliamı anlattı.

İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Lice'de 1993 yılında 16 kişinin yaşamını yitirdiği binlerce ev ve iş yerinin yakıldığı katliamın davası görüldü. Davaya sanıklar dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Eşref Hatipoğlu, Üstteğmen Tünay Yanardağ katılamazken katliam mağduru davacılar, avukatları ve HDP Amed Milletvekili Nursel Aydoğan HDP İzmir İl Örgütü Eş Başkanı Cavit Uğur, il ve ilçe yöneticileri, Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri KESK İzmir üyeleri katıldı.

Dava avukatların ve davacıların kimlik tespitinin ardından başladı. İzmir'de 2007 yılında polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun da olay sırasında Lice'deki evi yakıldığı için davaya müşteki olarak katılma talebinde bulunundu. Mahkeme Başkanı Nurettin Küdür talebi kabul etti.

Daha sonra avukat Yunus Muratakan, katliamı anlattı. Meydana gelen ölümlerin yanı sıra Lice halkının göçe tabii tutulduğunu ifade eden Muratkan, yaklaşık bin 500 kişinin duruşmaya müdahil olarak katılmak istediğini belirtti ve dilekçeleri mahkeme heyetine teslim etti. Mahkeme heyeti bir sonraki duruşma için katılmak isteyenlerin listesini istedi. Bu listeyi dava avukatları bir sonraki duruşmaya getireceklerini belirtti.

Daha sonra savunmalara başlandı. Avukat Zeynep Sedef Özdoğan sanıkların duruşmada olmamasına tepki göstererek, "Burada bulunan mağdurlar çok bedeller ödedi. 20 yıldır bekliyorlar. Sanık göremiyoruz. Bu yargılamaya konu olan olayda sanıkların temin edilmesi gerekiyor. Sanıklar temin edilmeden göstermelik bir yargılamayı kabul etmiyoruz" dedi. Bunun üzerine mahkeme heyeti "Sanıklar rapor aldı" demesi üzerine Zeynep Sedef Özdoğan, "Bu ülkede 13 yaşındaki çocuklar yargılanıyor. Hasta ise bir zahmet gelsinler. Gerekiyorsa haklarında yakalama kararı çıkarılsın" diye belirtti.

Avukat Tahir Elçi iddianamemin okunmasının doğru olmadığını ifade ederek, "Sanıkların yüzüne okunması gerekiyor. Ne yazık ki bu kadar ağır bir suçun davasında, 20 yıldır kayda değer bir işlem yapılmamış. Bir gün kala bir iddianameye tanzim edildi. Bu davada suçun işlendiği yer Diyarbakır. Diyarbakır'da çok ağır yargılamalar yapılıyor. Diyarbakır Adliyesi’nde hiç bir görev zafiyeti yaşanmamıştır. Buna rağmen sanıkların konforları için dava buraya taşındı. Binlerce insan mağdur edildi. Adalet Bakanlığı suç işliyor. Mahkememizin bu konudaki sorumluluğu yoktur. Biz Yargıtay için suç duyurusunda bulunduk. Ama suç yok diyerek işlem yapılmadı. Böyle bir davada mağdurların olması gerekirken, imkansızlık içinde İzmir'e geliyorlar. Nakil bu davaya darbedir. 20 yılın sonunda mağdurların burada sanıklarla karşılanması gerekiyor. Hastalığı inanmıyoruz. Davadan kaçmak için gelmiyorlar. Sanıkların duruşmada hazır edildiği bir sırada iddianamenin okunması gerekiyor" dedi.

Avukat Yunus Muratakan da davanın nakline tepki gösterek şöyle konuştu: "Davanın politikliğine yönelik bir müdahaledir. Lice'de insanları vahşice katledildi. Binlerce insan göç etti. Dava 20 yıl devam ediyor. En sonda İzmir'e gönderiliyor. Bu davada bizimle dalga geçildi. 1990'lı yıllarda bu ülkede kirli bir savaş oldu. Yaklaşık 3 yıldır bu savaş duruldu. Ancak dünya örneklerine bakıldığında da bu süreçlerde geçmişte yaşanılan suçlarda tarihle yüzleşilmesi gerekiyor. Biz sanıkların cezalandırılmasını istemiyoruz. O dönem sadece Lice'de katliam olmadı. Aynı şekilde başka yerlerde de oldu. Bunlarla yüzleşmek gerekiyor. Ama üzerinde şarapnel parçalarıyla gelen mağdurlar için hakikatlerle yüzleşilmesi gerekiyor. İddianame okunmasın.”

Avukat Fethi Gümüş, Yunus'un Lice Katliamının mağduru olduğunu hatırlatarak, olayın olduğu günden bu yana olayla ilgilendiğini söyledi. Katliam sonrasında olayı yerinde incelemek istediklerini söyleyerek, Eşref Hatipoğlu'nun talebiyle Lice'ye giremediklerini söyledi. Vahşice işlenmiş bir olayla karşı karşıya olduklarını söyleyerek, "Bu durumda çok sayıda insan suç işledi. Ama 2 kişi tek yargılanıyor. Onların yüzünü görmek istemiyoruz. Ama davaya gelmeleri gerekiyor. Davayı baştan bu yana izliyoruz. Eşref Hatipoğlu tenezzül edip gelmedi. Naklin amacı mağdurların gelmesini engellemekti. Diyarbakır Adliyesi’nde en ufak bir hadise olmamıştır. Bizi ayağına getirdi. Ona rağmen gelmediler. İfadelerinin alınmasını talep ediyorum" diye konuştu.

Olayın yerinde keşif yapılması gerektiğine işaret eden Fethi Gümüş, keşif sonrasında olayın net olarak çıkacağını ve olayda ölen albayında ne şekilde öldüğünün ortaya çıkacağını söyledi.

Daha sonra mağdur Mizgin Cantürk ifade verdi. 1993 Lice olayında 3 kardeşini kaybettiğini söyleyen Cantürk, "Olayın görgü tanığıyım. Olayda en çok zarar gören Keban Mahallesinde oturuyordum. Okuldan eve normalde 5 dakikada geliyordum. Yarım saatte geldim. Çünkü yoğun ateş altındaydım. Eve geldim kardeşlerimin öldüğünü ve annenim babamın yaralandığını gördüm. Biz bir gün boyunca yaralılarla bir havuzda kaldık. Sonra asker geldi. Babama yanımızda işkence yaptılar. Ben çocuktum bunlara şahit oldum. Onlar buraya gelmiyorlar. Annemin vücudunda şarapnel parçası var. Ona rağmen buraya geldi. Onlardan ve onlara emir verenlerden şikayetçiyim" dedi.

Cantürk, daha sonra avukatların sorularını yanıtladı. Ateş açanların yüzlerinin kapalı olduğunu söyleyen Cantürk, olay günü 6 helikopterin Lice'de olduğunu ve keşif yapılacağı takdirde katılabileceğini dile getirdi.

‘LİCE’Yİ YAKACAKLAR BURDAN GİDİN’

Seyithan Cantürk, Lice'de esnaf olduğunu belirterek, işe gideceği sırada olaya gördüğünü belirtti. Olaydan önce askerin birinin kendisine “Lice'yi yakacaklar. Buradan gidin" dediğini söyleyen Cantürk, daha sonra olay sırasında bir dereye sığındığı için ağır yara almadan kurtulduğunu ifade etti. Kardeşinin çocuklarının öldüğünü ve bir yeğenin de kör olduğunu belirten Cantürk, maddi olarak kendisinin zarar gördüğünü ve şikayetçi olduğunu söyledi.

Bir diğer mağdur Zarife Cantürk, 3 tane çocuğunu kaybettiğini anlatarak, "Evde çocuklarımı yıkadım. Sonra da silah sesi geldi. Lice'de helikopter geziyordu. Pencereden baktım ağabeyimin evini yaktılar. Çocuklarım ve eşimle duvar tarafına gittim. Kapı çaldı. Açmamla komando tarafından roket geldi. Sonra hiç bir şeyi hatırlamıyorum. 20 gün hastanede kaldım. Sonra çocuklarımı sordum. Bana Bingöl'de olduklarını söylediler. Vücudumda halen şarapnel parçası var. Bir kızım olay sonrasında kör oldu. Onun gelmesini istedim. Gelmedi. Ölene kadar şikayetçiyim. Hesap soracağım. Bir çocuğunun kaza geçirse nasıl canınız yanar. Kendinizi benim yerime koyun. 21 yıldır acı çekiyorum" diyerek göz yaşlarını hakim olamadı. "Biz evimizde oturuyorduk ne yaptık onlara" diye mahkemeye soran Zarife Cantürk mahkemenin vicdanına seslendi.

Katliamın mağduru Şiyar Akay ise, olaylar sırasından Lise öğrencisi olduğunu söyleyerek, olayların olduğu sırada okulda mahsur kaldıklarını ve akşama kadar dışarıya çıkamadıklarını, çok yoğun silah ve top seslerinin geldiğini belirtti. Helikopterlerin evleri taradığını gördüğünü anlatan Akay, "O sırada bizim okul da tarandı. Akşama doğru okuldan çıkıp evlere gitmeye çalışırken askerler öğrencilere ateşe açıyor. Öğretmenlerimiz askerlere seslenerek yapmayın dediler. Ben o sırada yaralandım. Askerlerin Lice'yi yaktıklarını gördüm. Eşref Hatipoğlu 'bunlar hak ediyor' dedi" dedi.

Daha sonra katliamın diğer tanıkları da tek tek katliamı anlatarak, şikayetçi olduklarını belirttiler.