GÖRÜNTÜLÜ

'Urfa'da toplama kampı uygulaması var!'

HDP Urfa milletvekilleri Osman Baydemir ve İbrahim Ayhan, Urfa’daki ‘Toplama Kampı’nı andıran gözaltı uygulamasına ilişkin Meclis’te bugün basın toplantısı düzenledi.

Baydemir, "Ülkenin her köşesinde haftada en az iki kez onlarca insanın yaşamını yitirdiği bir realite ile karşı karşıyayız. Kamu erkinin, İçişleri Bakanlığı’nın, ilgili kolluk personelinin önlem alması gerekirken, her saldırından sonra fatura HDP’ye, muhalif kesime kesiliyor. 12 gün önce 22 Aralık günü Urfa ilimizde yaşanan, adeta toplama kampı niteliğini alan uzun gözaltı süresine dair basın mensuplarını bilgilendirmiştik. O günden bugüne değin tam 132 parti üye ve yöneticimiz gözaltına alındı" dedi.

'HUKUKSUZLUĞUN ALTIN ÇAĞI URFA’DA'

Türkiye genelinde 38 şehirde 19 HDP il eş başkanı, 56 ilçe eş başkanının da aralarında bulunduğu 972 kişinin gözaltında tutulduğuna dikkati çeken Baydemir, şöyle devam etti:

"Bir nevi basiretsizliğin faturasını önlem alamayışının faturası HDP’ye çalışılıyor. Bu vahim tablonun en büyüğü maalesef Urfa’da yaşanıyor. Kişi özgürlüğünün, hukuksuzluğun altın çağı Urfa’da yaşanıyor. 12 gün önce gündeme getirmiş olduğumuz Toplama kampı uygulaması halen devam ediyor. 12 gün önce 210 kişi gözaltındaydı bugün hala 160 kişi Haliliye Belediyesine ait spor salonunda tutulmaya devam ediliyor. 12 günlük zaman dilimi içerisinde 30 yeni insan gözaltına alınmış bulunuyor. Gözaltında bulunanlar arasında 2’si belediye eş başkanı, 2’si avukat ve diğer bütün toplumsal kesimlerden ihtiva eden bir tabloya tanıklık ediyoruz.

Hemen her gün kapalı spor salonundan 5’erli 10’arlı gruplar halinde Terörle Mücadele Şubesine götürülen insanlar, büyük işkence vakaları, isnatları, iddiaları yakınmalarını tarafımıza iletiyor.

Meslektaşımız olan hukukçuların görevlerinin ifası engelleniyor. Bir insanı gözaltına almak, belli bir süre gözaltında tutmak hukuk zemini içerisinde açıklanabilir. 20 günü aşkındır hukukçuyu, belediye başkanını gözaltında tutmanın izahı olamaz, avukatına erişiminin önüne set konmasının izahı olamaz."

Baydemir, 12 Aralık günü Urfa'nın Ceylanpınar ilçesindeki teşkilatlarının, arama adı altında bir saldırıya maruz kaldığını vurgulayarak, şunları da ifade etti:

"Arama adı verilen tahribatın belgeleridir bunlar. Hiçbir yer aramadan muaf değildir, eğer hukuk gerektiriyorsa eğer ciddi bir iddia varsa her yer hukuk çerçevesinde, mahkeme kararı ile aranabilir. Ama aradığınız yere düşmanca muamele yapma hakkı ve haddi, hiç kimsede yoktur. Bir siyasi partinin ilçe teşkilatı sözüm ona aranıyor, ama üç katlı binada neredeyse bütün kapılar kırılmış. İlçe yöneticisi çağrılabilir, anahtarlar alınabilir. Gelmiyor mu ilçe yöneticisi, çilingir diye bir şey vardır, çağrılır kapılar açılır. Bu fotoğraflar bir siyasi partinin düşmanca hislerle nasıl düşmana dönüştürdüğünün göstergesidir. Bu zararı verenler soruşturma konu yapılmalı, İçişleri Bakanlığı müfettiş göndermek durumundadır, Adalet Bakanlığı derhal savcıları görevlendirmek zorundadır. Aksi takdirde hukukun ‘H’ sinin HDP açısından işlemediğinin de bir göstergesi olur.

Meslektaşlarımız olan avukatların mesleklerinin gereğini yerine getiremediğinin tutanaklarıdır. Diyarbakır Barosu’na kayıtlı bir avukat, müvekkilini görmeye gittiğinde yaka paça spor salonundan darp edilerek dışarı atılıyor. Gözaltında bulunan bir zanlı başı cama vurularak ağır yaralanıyor, güvenlik görevlileri kendi aralarında 'kafasını cama vurdu' diyerek tutanak tutuyor. Bu hukuksuzluk bir an önce ortadan kaldırılmalıdır."

AYHAN: TÜM ÇALIŞANLARIMIZ HEDEFTE

İbrahim Ayhan ise şunları dile getirdi:

"Olağanüstü zamanlardan geçiyoruz. Hukuk yok, demokrasi askıya alınmış. Tüm bu yaşamlar demokratik siyaseti tasfiye etmeye yönelik gerçekleşmiş olsa da esasında Türkiye’de muhalefeti, farklı sesleri susturmaya çalışan ve kendini dayatan tekçi anlayışın tezahürleridir. Yüzlerce insanın gözaltına alınması, insanlık dışı ortamlarda günlerce bekletilmesi bunun bir parçasıdır. Siyaseten demokratik bir çerçevede mücadele edemediğiniz güçlere karşı devletin gücünü kullanarak güvenlikçi anlayışlarla tasfiye etmeye çalışmak kabul edilecek bir şey değildir. 

Aylardır bu hukuk dışı uygulamalara maruz kalmaktayız. OHAL gerekçe yapılarak partimizin bütün yöneticileri, üyeleri, çalışanları potansiyel suçlu olarak ilan edilmiş, hukuksuz bir şekilde aylara varan gözaltı, tutuklamalarla sindirilmeye çalışılmıştır. Urfa’da da 7 Haziran’dan bugün ve özellikle 15 Temmuz’dan başlayarak da çok yoğunlaştırılmış baskılar söz konusudur. Gözaltına alınan arkadaşlarımız toplama kamplarını andıran mekânlarda günlerce tutulmakta, fiziki ve psikolojik işkenceye tabi tutulmaktadır. Hükümet yetkililerinin Türkiye’de, Urfa’da işkence olmadığını söylemeleri doğru değildir. Yetkililerle, Valilik, Emniyet birimleri üzerinden görüşmelerimizi yaptık, ne yazık ki işkencelerin önüne geçemedik. Belediye eş başkanlarımız, il başkanlarımız, il yöneticilerimiz, üyelerimiz, çalışanlarımız bir bütün olarak hedef haline getirilmiş durumdadır, partilerimize giriş çıkışlar bile polis gözeriminde yapılmaktadır. Partiye gidenler ve çıkanlar, polisler tarafından kimlik kontrolüne ve bir takım tacizlere maruz bırakılmaktadır. Bunlar demokratik bir ülkede olmaması gereken uygulamalardır. Partimiz ağır bir saldırı ile karşı karşıya kalmaktadır siyaset bu yöntemlerle tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Biz demokratik ve meşru haklarımızı sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz. Bunlar geçmişte de karşı karşıya kaldığımız uygulamalardı. Bundan sonuç alınmayacağının bilinmesi gerekiyor. Gözaltına alınan arkadaşlarımızın bir an önce yargıya çıkarılmasını bekliyoruz. Bu tasfiye politikaları da derhal son bulmalıdır, diyoruz."