GÖRÜNTÜLÜ

Xelife: 2016 Güney’de krizin derinleştiği yıl oldu

Güney Kürdistan’daki krizin 2016 yılında daha da derinleştiğini, belirten hukukçu Abdurrahman Xelife, bunda bir partinin yasaları yok sayması ve parlamentoyu işlevsiz hale getirmesinin neden olduğunu söyledi.

2016’da Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri ANF’ye değerlendiren Xelife, “iktidarı elinde bulunduranlar bölgeyi yönetme yeterliliğine sahip olmayan, eğitimsiz insanlar. Halen 20. yüzyıl mantığıyla bölgeyi yönetebileceklerini sanıyorlar. Böyle olunca sorunlar daha da derinleşiyor” diye konuştu.

ZORA DAYALI PARTİ İKTİDARI KRİZİ DERİNLEŞTİRDİ

2016 yılını siyasi açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

2016 yılı da Güney Kürdistan açısından oldukça zorlu geçen bir yıl oldu. İçte birliğin olmadığı, parlamentonun çalışmadığı, bir partinin zorla kendisini dayattığı, ekonomik krizin açlık sınırına vardığı bir yıldı.

Meşru yönetimlerin hükmünü yitirdiği, zora dayalı parti iktidarının geçerli olduğu bir yılda denilebilir. Bu durum krizi derinleştirdi ve halkı umutsuzluğa düşürdü. Geleceğin belirsizliği korkutucu olunca yıl krizlerle geçti.

Tüm bu krizlerin nedeni neydi?

Dünya siyaset tecrübesi bize demokrasinin zorunluluğunu gösteriyor. Halkın iradesini gerekli kılıyor. Parlamento ise halk iradesinin temsilidir. Halkın temsilcileri halkın seçimi sonrasında orada iş görüyorlar. Bu demokrasinin gerekliliğidir. İşte bu halk iradesini ortadan kaldırdığınız da ise demokrasiyi ortadan kaldırmış oluyorsunuz.

Yasama, yürütme, yargıyı bir partinin denetimine verirseniz yine demokrasiden söz edemezsiniz. Bir parti kendi iktidar çıkarları için bir başka partiye ait bakanları görevden alabiliyorsa bunu açıklayamazsınız.

Böyle olunca halk demokrasi inancını yitirir, siyasal yönetime dair umudunu yitirir. Güney Kürdistan bu oldu ve dolayısıyla kriz başladı. Giderek Kürtlerin iç ilişkileri bozuldu. Kriz içte ve dışta birlikte hareket etmeyi engelledi. Bu büyük eksiklikti. Düşünki bir yerde halk iradesini temsil eden parlamento başkanının yolu bir asker tarafından kesiliyor ve görevini yapması engelleniyor. İşte güney Kürdistan’da olan buydu.

Bu durum dışarıda da Kürtleri zorladı. Bağımsızlıktan söz ediliyor. Ama eğer siz içte demokratik değilseniz, birliğiniz yoksa kimse sizin bağımsızlığınızı da desteklemez, güven veremezsiniz. Bizim durumumuz dışarıya doğal olarak bu mesajı verdi.

Sözünü ettiğiniz sorunlar 2015’ten 2016’ya devredildi. Ancak 2016’da bu sorunların çözümü beklenirken, sorunlar daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bunun nedeni neydi?

Bana göre Kürtlerde halen yönetim tecrübesi yok. Güçlerin ayrılığı ilkesiyle yönetim anlayışı tam oturmamış. Sürekli bir partinin yönetme şekli esas alınmış. Bugün yapılan da budur.

Dağlarda mücadele yürütüldüğü zaman yasama, yürütme, yargı partinin elindeydi. Mahkemeler partinin denetimindeydi. Biz o günlerden bugüne geldik. Ama maalesef o günkü mantık halen terk edilmiş değil. Bugün sorunlar aşılmıyorsa, yönetimin ehil kişilerin elinde olmamasındandır. Parlamentonun, parlamenter sistemin ne olduğunu, siyasi parti iktidarının sınırının ne olacağı bilinmiyor.

Siyasi partiler iktidar için mücadele eder ve bu yetkiyi de ona ancak halk verebilir. Kimse, parti merkezinin atamasıyla parlamentoda yönetim hakkını elde edemez. Bir partinin politbürosu yapacağı atamayla buna karar veremez. Bunlar sorundur. Maalesef 25 yıllık yönetim tecrübesinden sonra bile halen eski mantıkla yürüyoruz. Bunun mutlaka aşılması gerekir.

İktidarda olanlar bana göre bu bilinç yeterliliğine sahip değiller. Maalesef eğitimli insanlar değiller. Bir de bence 21. Yüzyılda yaşadığının, bunun gerekliliklerinin bilincinde olsalardı durum bu aşamaya varmazdı.

KDP KRİZİN BİRİNCİ SORUMLUSUDUR

O halde Güney Kürdistan’da sistemin yapısal olarak demokratikleşmesi nasıl sağlanır?

Mevcut durumda bu çok zor görünüyor. Çünkü parlamenter yönetim kendi gerekliliklerine göre işlemiyor. Hükümetteki Başbakan, bakanlar bu ortaklığın yasal gerekliliklerine göre hareket etmiyor. Yasama, yürütme, yargıya birileri hükmediyorsa orada demokratik sistem değil, tekçi, otoriter rejim olur, diktatörlük olur. Bu da demokratik sistemle açıklanamaz. Tabi demokrasinin daha çok fazla gereklilikleri var ve onları uygularsanız ancak sistem demokratik temelde işler. Hükümet; KDP, YNK, Goran Hareketi, Yekgırtu İslam ve Komala İslam partisinden oluşuyor. Dolayısıyla bu krizden de bunlar sorumludur. Ama iktidarın büyük ortağı olarak en fazla sorumluluk KDP’dir.

Neden?

İktidar anlayışından, yönetim anlayışından kaynaklı geliştirdiği siyasetten kaynaklı en fazla sorumluluk ondadır. Parçalılık yaratan uygulamalarının Kürt halkına ne kadar büyük zarar verdiğini hesaplamıyor.

Bağımsızlıktan söz ediliyor. Ama unutmayalım, biz bağımsızlığı hak ettiğimizi göstermek durumundayız. Parlamenter sistemi dahi içimizde uygulamadığımız bir yerde kim bize bağımsızlık konusunda destek verir ki?

Bu durumda KDP bağımsızlık önünde bir engel mi oluşturmuş oluyor?

Bence tüm Kürt bireylerinde bağımsızlık temel bir istem, bir talep, bir hayaldir. Ancak burada gerçekten istemekle onu kullanmak arasında fark vardır. Dış güçler de bağımsızlığın Kürtler arasında bu denli önemli olduğunu bildiklerinden Kürtlere karşı ticaret malzemesi olarak da kullanıyorlar. Diğer tarafta birileri de, “biz bağımsızlığa doğru gidiyoruz. O halde herkes her şeyi kabul edecek” dayatmasında bulunuyor. Maalesef içte böyle de bir durum var. Oysa bağımsızlık böyle olmaz. Bağımsızlı Kürtlerin birliği ile, demokratik sistemin gerekliliklerini uygulamakla olur.

Bu açıdan ben bu krizlerle bağımsız bir devletin ilan edilebileceğine inanmıyorum. Eğer biz bağımsızlıkta gerçekten samimi isek o zaman tüm siyasi partiler kendi aralarında birlik olmalı, saygılı olmalılar.

Kuşkusuz partiler içinde gerçekten bağımsız Kürdistanı gönülden isteyenlerin olduğuna inanıyorum. Parti olarak gönülden istemeniz iktidardayken diğer tüm partilerle gerçekçi bir ilişki kurmanızla görünür.

İÇ KRİZ DIŞ İLİŞKİLERİ DE ETKİLEDİ

Bu yıl içerisinde yaşanan bu durum Kürtlere nasıl bir zarar verdi?

Bakın nasıl oldu. Somut örnekler vereyim. Kürtler kendi içinde bu sorunları yaşayınca, bu aynı şekilde Bağdat parlamentosunda temsil edilen Kürt partilerinin oradaki ilişkilerine de yansıdı. Türkiye ve İran’la ilişkilerimize de olumsuz etki yaptı. Bunlar Kürdistan’da işgalci devletlerdir. Tabi en önemlisi bu durum Güney Kürdistan’da halkı açlığa sürükledi. Siyasi kriz bölgede ciddi bir ekonomik kriz doğurdu.

Sözünü ettiğiniz bu durum, yaşanan bu kriz toplumu nasıl etkiledi?

Kuşkusuz olumsuz etkiledi. Çünkü toplumumuz partiler eksenli hareket ediyor ve partiler arasında parçalanmış durumda. Siyasi partiler arasında bu ayrışma, sorun, kriz olunca bu direkt topluma da yansıyor. Dolayısıyla aynı zamanda toplumu da parçalamak oluyor.

Parlamentonun işlevden düşmesi, başkanlık konusunda yaşanan kriz aynı zamanda ekonomik krizi derinleştiren, toplumun açlık sınırına inmesine neden oldu. Toplumda hırsızlık vb. Birçok toplumda sorun yaratan şeyler gelişiyor.

KRİZ DEVAM EDERSE YIKIM OLUR

Bu kriz aşılmazsa Kürdistan bölgesi nasıl bir durumla karşılaşır?

Bu çok tehlikeli sonuçlara gider. Umarım devam etmez. Devam ederse yıkım olur ve hepimiz altında kalırız.

Çözüm için toplumdan doğru nasıl bir baskı kurulabilir?

Toplum bunu kabul etmemeli. Ama maalesef toplumsal irade kırılmış durumda. İyi ve kötüyü birbirinden ayıramaz duruma gelmiş. Oysa halk kuracağı baskıyla siyasi partilerin bu duruma girmesine izin vermemelidir. Partiler dediğiniz bu halkın iradesiyle, gücüyle, desteğiyle vardır. Ama bir partiyi desteklerken yanlışlarına karşı durmazsak bu durum toplumsal açıdan bizi çok tehlikeli yerlere götürür.

Tabi bu durumda sivil toplum örgütleri, üniversiteler, aydınlar toplumun meşru haklarını bilerek sorumluluk almalıdırlar. Siyasetin işlerlik kazanmasında halkın da desteğini alarak baskı oluşturmalıdırlar. Diğer bir şey, bu ülkenin doğal kaynaklarının bu halkın malı olduğunu, hakkı olduğunu herkes bilmelidir. Bir kesimin tüm bu gelirleri yemesi bir kesimin açlık çekmesine izin verilmemelidir. Ama maalesef bu kriz giderek derinleşirken buna karşı sessizlik oldu. Haksız kazanç sağlayan kesim birilerinin partisinden, görüşünden olunca buna sessiz kalınıyor. Yanlış olan budur. Bu bölgemizde yaşanan krizi daha da derinleştirdi. Aslında bu aynı zamanda destekçisi olduğumuz partiye de zarar veriyor.

Şunu açık söyleyeyim. Kürdistan bölgesinde bu krizler başladığında ben, bu krizin partiler arasındaki çatışmalardan kaynaklandığı için çözümünün çok zor olacağını, söyledim.

Neden böyle diyorsunuz?

Çünkü partiler arası çelişkiler olduğunda, karşıdaki parti doğru bir şey söylese dahi siz kabul etmezsiniz. Bu da ortak doğru yolu bulmayı engeller.

Ama burada şunu belirtmek durumundayım. Bence Irak parlamentosundaki Kürt parlamenterler bölgemizde yaşanan ekonomik krizi aşmak için gerçekten emek verdiler. Örneğin 2017 bütçesinden yüzde 17’yi garantiye almak için mücadele ettiler. Çünkü halk aç ve siz halkın maaşlarını almak için bunu yapıyorsunuz. O halde bu iyidir. Ama 5 partiden 4’dü buna onay verirken bölgede iktidarı elinde bulunduran parti buna katılmıyor. Katılmayınca da iktidar gücü elinde olduğundan uygulanmasına izin vermiyor. Buna tanım koymak gerçekten çok zor.

CEPHEDEKİ BAŞARI SİYASETTE GELİŞMEDİ

Hep yaşanan siyasi ve ekonomik krizlerden söz ettik. Askeri açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? Zira bu yıl içinde ciddi bir savaş da yürütüldü.

Evet, tabi yaşanan tüm olumsuzlukların, krizlerin yanı sıra Kürtler askeri alanda ciddi başarılar da yürüttü. Gerillanın, peşmergenin, Rojava’da savaşçıların ciddi başarıları oldu. Bana göre bu başarılar ciddi kazanımlar sağladı.

Örneğin Güney Kürdistan’da siyasi partiler arasında kriz yaşanırken cephede savaşın peşmerge arasında önemli bir birlik vardı. Bu kriz oraya yansımadı. Yansıyabilirdi de, çünkü peşmergerler de partilere bağlı. Ama cephedeki peşmerge, gerilla ve savaşçılar partilerin değil, ulusal çıkarları esas aldılar. Bu da önemli kazanımlar sağladı. Bu 2016 açısından büyük kazanımdı.

Bir de Türk devletinin bu yıl içinde sözde Musul adı altında Güney Kürdistan’ı işgal planı vardı. Bunun için çok uğraştı. Ama unutmayalım Irak devleti bu konuda önemli rol oynadı ve Musul’u bahane ederek buraya yerleşmesini engelledi. Bu da bu yıl içindeki oldukça önemli bir gelişmeydi.

Tabi Güney Kürdistan önemli bir yer. Böyle baktığımızda, burada yaşanan bu sorunlar Kürdistan’ın diğer parçalarını nasıl etkiledi?

Evet, bu önemli. Burada Rojava örneğini vermek gerekir. Sadece Kürtler değil, tüm dünya Rojava ile onur duyuyor. Avrupa kadın haklarında ileri olmakla övünüyor. Ama Rojava’da Kürt kadını yaşam da ve askeri alanda oynadığı rolle büyük onur kaynağı oldu. Yine Rojava da geliştirilen sistem, yönetim hepimiz açısından övünç kaynağı olmalı.

Durum böyle iken, Güney Kürdistan bölge Başbakan’ının çıkıp Rojava yönetimini diktatörlükle suçlaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bunu da Türk devletini şunu bunu memnun etmek için söylemek hiç kabul edilecek şey değildir.

Umarım bir daha böyle şeyler olmaz. Kaldı ki, hiçbir şekilde her hangi birimiz böyle bir şey deme hakkına sahip değiliz. Kürtler açısından önemli olan önce kendileri arasında doğru bir ilişki kurup, onun üzerinden bölgedeki güçlerle ilişki kurmaktır. Türklerle, İran’la, Suriye, Irak ile iyi ilişkiler kurabiliriz. Bu doğaldır. Ancak, unutmamak gerekir ki, Kürtler açısından bölgede olumlu bir gelişme olduğunda Türkiye, İran, Suriye buna karşı bir araya geliyorlar. Kürtlere karşı bir yönelime girdiklerinde de, bu KDP’lidir, bu PKK’li ya da YNK’lidir demiyor. Kürde topyekun bir yönelim geliştiriyorlar. O zaman biz neden böyle yapmayalım. Biz neden ulusal tutum sahibi olmayalım. Neden sana haksızlık yaptığı halde sen de buna karşı durmayasın? Ki kendisini senin hakkını gasp ettiği yerde, senin onun hakkını gasp ettiğini varsayarak öyle hareket ediyor. Neden sen aynı şekilde hareket etmeyesin?

Unutmayalım, Kürtlerin, Safeviler ve Osmanlılar arasında parçalanması da birliğinin olmamasından kaynaklıydı. Bunu işgalciler yaptı. Bu Kürtlere büyük kaybettirdi. Bugün de aynı şey var. O halde biz neden önce ulusallığımızı esas alıp parti çıkarlarımızı arka plana atmayalım?

KRİZLER ULUSAL KONGREYLE AŞILIR

O halde burada KCK’nin yaptığı ulusal kongre çağrısını sormak istiyorum. Bu çağrıya olumlu cevap verilmesi nasıl bir sonuç doğurur?

Ulusal kongre olursa Kürdistan’ın dört parçasında tek karar organı olacak. Tabi biz bunu gerçekleştirdiğimiz oran da başarılı olacağız. Bu önemlidir. Bugünün krizli ortamında Kürtler ulusal kongresini gerçekleştirirse büyük kazanım olacaktır. Siyasi partiler bundan çekinmemelidir. Bu ileriye doğru büyük bir adım olur ulusal açıdan. Unutulmamalı ki biz partiler arası farklılıklardan önce Kürt’üz. Bu gerçekliğe göre hareket etmeliyiz.

Ortadoğu’da mevcut durum köklü değişim yaşıyor. Keşke bugün partiler arasındaki sorunlardan söz ediyor olmasaydık. Bölge büyük değişimler yaşayacak. Biz birinci dünya savaşı sonunda yaşadığımız durumu yaşamamalıyız. Bugün oluşan koşullar kaybedilirse bir daha zor bulunur. O dönemde Kürtlerin birlik olmaması kaybettirdi. Bundan ders çıkararak ne yapılması gerektiğine karar vermek gerekir. Dilerim ki aynı sonu yaşamayız.