YPS direnişinden kesitler: Şırnak direnişi

Şırnak direnişinde yer alan YPS’li Avdar Çekdar, “13 Mart’ta sokağa çıkma yasakları vs. başladı. Şirnak halkı ve YPS direnişi gün geçtikçe artıyordu. Halk da Şırnak’ı hiçbir zaman bırakmadı" diye konuştu.

Şırnak direnişinde yer alan YPS’li Avdar Çekdar, “13 Mart’ta sokağa çıkma yasakları vs. başladı. Şirnak halkı ve YPS direnişi gün geçtikçe artıyordu. Halk da Şırnak’ı hiçbir zaman bırakmadı, bu direnişin sahipleri olduklarını her fırsatta düşmana gösterdi” dedi.

 Şırnak direnişinin anlatılması gerektiğini söyleyen Çekdar, “Şırnak halkı yıllardır Türk devletinin vahşi uygulamalarına karşı direniş içerisinde olan bir halk. Bu direniş her zaman vardı. Yurtsever halka karşı Türk devleti tarafından her zaman baskı, şiddet, katliam gibi uygulamalar gelişiyordu. Şırnak halkı her zaman Önderlik, PKK ile beraber olan bir halktı. Bu yüzden hiçbir zaman sessiz kalmadı.

2015 yılında YPS direnişi başladı. Buradaki direniş artarak devam etti. Direniş sadece Şırnak, Cizre’de değil, Sur, İdil, Nusaybin gibi yerlerde de başladı. Ben Şırnak direnişinde yer alıyordum” dedi.

‘DİRENİŞE KATILMAK TARİHİ GÖREVİMİZDİ’

Kürdistan’da Kürtlükleri ile yaşayamaz hale geldiklerini söyleyen Çekdar, şunları belirtti: “Düşman dilimizi yasaklamış, kültürümüzü yaşamamıza izin vermiyordu. Topraklarımızda adeta yabancılaştırılmıştık. Kürt gençlerinin beynini yıkamak için her türlü tekniği geliştirmişlerdi. Yine gençleri özünden çıkarmak için her türlü asimilasyon politikaları uyguluyorlardı. Ben de Türk okullarında okudum. Okuduğum yıllar boyunca görüyordum ki bize yalandan başka bir şey öğretmiyorlardı. Onca tarih bilgisi alıyorduk ama Kürtlere ilişkin tek kelime bulamıyorduk. Çoğu zaman düşünüyordum. Acaba Kürtler bu tarihin hiçbir yerinde yer almıyorlar mıydı? Tabi tüm bu sorular beni araştırmaya itiyordu. Zaten YPS ilan edilince bir grup arkadaş hiç düşünmeden katılma kararı aldık. Bu direnişe katılmayı tarihi sorumluluk ve görev bildik.”

‘HALK HER ZAMAN BİZİMLEYDİ’

YPS’nin ilanı ile birlikte Türk devletine ait çetelerin saldırılarının daha da arttırıldığını vurgulayan Çekdar, halkın büyük bir direniş sergilediğini belirtti.

“13 Mart’ta sokağa çıkma yasakları vs. başladı. Şirnak halkı ve YPS direnişi gün geçtikçe artıyordu. Halk da Şırnak’ı hiçbir zaman bırakmadı, bu direnişin sahipleri olduklarını her fırsatta düşmana gösterdi. İlk 15-20 gün boyunca sürekli havan ve obüslerle düşman vuruyordu. Düşman saldırılarını sürekli arttırıyordu. Halkta da YPS de de büyük bir moral vardı. Düşman obüs ve havanlarla binaları vuruyor, kepçelerle de binaları yıkıyorlardı. Bizim de buna yönelik eylemlerimiz devam ediyordu” diyen Çekdar, devlet güçlerinin tepelere konumlanmış olduğunu belirtti.

YPS’lilerin de devlet güçlerine yönelik eylemler düzenlediğini vurgulayan Çekdar, “Düşmanın kobra, kirpi gibi araçlarını imha ediyorlardı. Tabi her darbe sonrası büyük moral alıyorduk. Düşman o süre zarfında hiçbir zaman karadan gelmeye cesaret edemedi. Sürekli araçlarının içinde ve ağır silahlarla vuruyorlardı. Bizde ise Kalaşnikof, BKC gibi silahlar vardı. Düşmanın tekniği bizimkinin on katı idi. Sanki elindeki tüm tekniği bizim için getirmişti.

‘DÜŞMANIN 80 ÖLÜSÜ VARDI’

Bir süre sonra biz kendimizi aşağı taraflara verdik. Çünkü düşman sürekli binaları vuruyor kaldığımız alanları daraltmak istiyorlardı. O sırada Zerdeşt arkadaş düşmana darbe vurdu. Sonra düşman onu hedefledi. Zerdeşt arkadaş orada şehit düştü. Biraz onun kişiliğinden bahsetmek istiyorum. Zerdeşt arkadaş yaşamda örnek bir komutandı. Düşman neredeyse Şehit Zerdeşt de oradaydı. Sürekli sabotaj ve suikast eylemleri yapıyordu. Bize en büyük morali o veriyordu. Sürekli eylem yapıyor bu da arkadaşlara güç veriyordu. O yüzden de düşman O’na yönelmek istiyordu. O’nun şahadetinden ben de diğer arkadaşlarımız da çok etkilenmiştik. Yine Şehit Gever vardı. O’da düşmana ağır darbeler vuran arkadaşlarımızdandı. Öyle seviliyordu ki arkadaşlar O’nu korumak istiyorlardı. O da şehit düştüğünde biz onların adına eylemler yaptık. Düşmanın 80 ölüsü oldu o eylemde. Tabi düşman bunların hepsinin üzerini örtmek istiyordu. Gözümüzle görüyorduk ölülerini tek tek çekip götürüyorlardı. Her iki arkadaş da bize yaşamda sürekli güç veriyordu. Düşmana ağır darbeler vururken insan onlara hayran kalıyordu. Yine Şehit Helena vardı. Çoğu zaman çaresiz kaldığımızı hissettiğimiz anlarda Şehit Helena hemen bir çıkış yolu bulur ve düşmana etkili darbeler vururdu. Düşman geri çekilene kadar bunu sürdürürdü. Ve kısa bir süre sonra düşman geri çekilmek zorunda kalırdı” dedi.

‘DÜŞMAN KORKU İLE GERİ ÇEKİLİYORDU’

Cumhuriyet mahallesine Türk devlet güçleri girdiği için aşağı tarafta olduklarını söyleyen Çekdar, o zaman düzenlemelerin yapıldığını ve kendisinin de İsmet mahallesine verildiğini ifade etti.

Orada da büyük bir direniş sergilendiğini belirten Çekdar şunları dile getirdi: “Qesr hattında bir grup arkadaş kalıyordu. Oradaki arkadaşlar da düşmana çok etkili darbeler vurdular. Her darbe vurduklarında düşman büyük bir korku ile geri çekiliyordu.

‘ONDAN ETKİLENİP KATILMIŞTIM’

Daha sonra düşman Qesr hattına büyük bir yönelim gerçekleştirdi. O hatta Şehit Gever bakıyordu. En büyük savaş orada oldu diyebilirim. Düşmanın da en fazla ağırlık verdiği hat oldu. Düşman her yeri yaktı yıktı. Bizim de cephanemiz azalmaya başladı. Arkadaşlar geri çekilmeye başladı. Alanımız biraz daraldı. Cumhuriyet mahallesine gitmeyi çok istedik. Orada Şehit Zeryan kalıyordu. Şehit Zeryan’ın duruşu, savaşı, morali çok güçlüydü. Eyleme gittiğinde sürekli tecrübe alması için bir arkadaşı kendisiyle götürürdü. Öylesine eğitici bir arkadaştı. Büyük bir moralle de eylemden geri dönüyordu. Öyle ki insan tekrar onunla eylemlere gitmek istiyordu.

Bizim arkadaşları soracak imkânımız yoktu. Dicle Mahallesi düşünce Cumhuriyet mahallesine yöneldiler. Dicle mahallesinin üzerinde de Şehit Gulan duruyordu. Açıkçası ben Şehit Gulan’dan etkilenip katılmıştım. O’nu daha önce tanıyordum. O’nun gibi bir duruş sahibi olmayı öyle istiyordum ki sürekli O’nu örnek alıyordum.

‘DÜŞMAN AHLAKSIZ SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYORDU’

Ben Cumhuriyet mahallesinde ön cephede yer alıyordum. Düşman başta oraya yönelmiyordu. Düşmanın amacı yukarı mahallelerden başlayıp aşağılara kadar gelip bizi çembere almaktı. En yukarı mahalle Dicle Mahallesi idi. Sonra Cumhuriyet ve İsmet mahalleleri geliyordu. Dicle Mahallesi düşünce arkadaşlar bizim yanımıza geldiler. Türk Devletinin vahşeti büyüktü. Çok yoğun teknik kullanıyorlardı. Ahlaksız bir savaş yürütüyorlardı.

Ama teknik ile savaşmalarına rağmen amaçlarına ulaşamadılar. Arkadaşlar üç ay boyunca savaştı sonra cephanemiz bitince geri çekilmek zorunda kaldık. Sığınaklara girdik. Bir hafta içinde hızlıca sığınaklar kazıldı. Düşman da savaşmadığımızı görünce cephanemizin bittiğini anladı. Ve daha ağır yüklendi. 26 Mayıs’a kadar büyük bir direniş sergilendi. Büyük bedeller ödendi. Arkadaşlar düşmana ağır darbeler vurdu. Düşmanın amacı halk ve gerilla üzerinde psikolojik savaş yürütmekti. Ama bunu başaramadı. Aksine büyük moralleri, coşkuları, eylemleri ile düşmana psikolojik savaş yürüten biz olduk. Birçok ölüleri oluyordu.”

SIĞINAKLAR DÖNEMİ

Bir süre sonra sığınaklara girmeye karar verdiklerini belirten Çekdar, çünkü cephanelerinin bittiğini ve düşmanın eline sağ geçmek istemediklerini söyledi.

“Cephanemiz bitmeseydi düşmana darbeler vurmaya devam ederdik. Sığınaklarda beklemeye başladık. Bir süre sığınaklarda kaldık. O günler tabi zordu. Yiyecek, içecek sıkıntısı yaşıyorduk. Çoğu zaman oksijensiz kaldığımız için daralıyorduk. Ama mücadelemiz için her şeyi göze almıştık. Belki şimdi cephanemiz bitmişti ama mutlaka mücadeleye devam edecektik. Bu yüzden yaşam savaşımı vermek zorundaydık. Bir ara düşman sığınağımızın üzerine kadar geldi. Biz sığınağımızın deşifre olduğunu sandık. Bombalarımızı hazırladık. Eğer düşman bizi görürse bombayı patlatacaktık. Işık ile kontrol etmesine rağmen bizi görmedi. Çoğu zaman diyordum karşımızda savaştığımız düşman ne kadar güçsüz. Tüm gücünü teknikten alıyordu” diyen Çektar, sığınağın uygun olmamasından kaynaklı çıkmaya karar verdiklerini belirtti.

Aydınlık mahallesine gittiklerini, orada da sığınaklar olduğunu vurgulayan Çekdar, “Bir binanın kazan dairesine girdik. Bir arkadaş yemek getirmek için gitti. O zaman iki arkadaşın kendilerini şehit düşürdüğünü gördü. Şehit Cudi ve Şehit Azad. Biz başta anlayamadık neden böyle yaptıklarını. Sonra sığınağa gidip baktığımızda 11 kişinin sığınakta olduğunu gördük. Meğer bu arkadaşlar 13 kişiymiş ve sığınak ancak 11 kişiyi alabiliyormuş. Bu iki arkadaş da sırf arkadaşları dışarıda kalmasın diye kendilerini feda etmişler. Dışarıda kalsalar düşmanın eline geçme ihtimalleri var. Öyle olmasın diye bombayı kendilerinde patlatmışlar. Bu olay beni çok etkiledi. Arkadaşlardan birini tanıyordum. Şehit Cûdî, 20 yaşında Şırnaklı bir gençti. YPS ilan edilince ilk katılanlar arasındaydı. Doğrusu çok fedakâr bir duruşu vardı. Zaten burada da ortaya çıktı. Öylesine bir direnişti işte. Fedakârlık, direniş, kutsallık dolu bir direniş. Yine Cumhuriyet mahallesinde de sığınaklara girilmişti. Bir grup arkadaşın kaldığı sığınak çökünce Şehit Zeryan’a haber verdiler. Sığınaklarının yıkıldığını haber verdiler. Bunun üzerine Şehit Zeryan bulunduğu sığınaktan çıkıp yerini onlara verdi. Şehit Zeryan ile beraber üç arkadaş daha Şehit Mustafa, Sipan, Avareş arkadaşlar da çıktılar. Sırf diğer arkadaşlar dışarıda kalmasın diye yerlerini onlara verdiler. Tabi Şehit Zeryan düşmanı yarıp geçmek istedi. Geçmek isterken şehit düştü. Diğer üç arkadaş da cephaneleri olmadığı için düşmanın eline sağ geçmek istemediler ve fedaice bir direniş sergilediler” diye devam etti.

‘DÜŞMAN EVLERİ TALAN EDİYORDU’

Türk devlet güçlerinin 9 gün sonra mahalleden çıkarak, mahalleyi dışarıdan ablukaya aldığını söyleyen Çektar, kendilerinin de yavaş yavaş çıkmaya karar verdiğini belirtti. İki grup şeklinde, koordineli bir şekilde çıkma kararı aldıklarını ifade eden Çekdar, şunları söyledi: “Düşman bizim bulunduğumuz sığınağın yanındaki binaya geliyordu. Halkın evlerini talan ediyorlardı, yakıyorlardı, yıkıyorlardı. Şırnak halkının kentte yaşamaması için, ibret olsun diye her şeyi yapıyorlardı. Akşam gelip bira içiyor sarhoş oluyorlardı. Biz onların hemen yanındaydık ama haberleri yoktu. Düşman halkın evlerinin altına mayın koyup patlatıyor sonra kırıcı ile yıkıyorlardı. Sadece bir mahallede 8 kepçe çalışıyordu.

Genel olarak 3 aylık direniş süreci yaşadım. Ve tüm bunları yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Şırnak direnişinde düşmana ağır darbeler vuruldu. Düşmanın sayısız ölüsü, imha edilen tankı, silahları, kobraları vs. oldu. Düşmanın ki kadar güçlü tekniğimiz yoktu fakat müthiş bir irade, güçlü yoldaşlığımız, umudumuz ve inancımız vardı. Ne olursa olsun bu düşmana karşı müthiş kin, öfke, hırs ile sonuna kadar savaş duyguları yarattı.

‘DÜŞMAN ŞIRNAK HALKINI KANDIRAMAZ

Tüm Şırnak halkı da gördü ki Türk devleti vahşetinde sınır tanımayan bir devlet. Şimdi de güya evler, konutlar yapıyor. Şırnak halkını kandırmaya çalışıyor. Tüm Şırnaklılar gördü ki onları yıllardır ezen, sömüren, baskı altında bırakan Türk devleti hiçbir zaman hiçbir Kürdün iyiliğini istemez. O yüzden de elinden geldiğince yaktı, yıktı, katletti. Küçücük çocukları, anneleri, yaşlıları gözümüzün önünde katlettiler. Tüm bunları nasıl unuturuz. Tüm Kürt halkı özellikle de Şırnak halkı Türk devletinin kirli oyunlarını görmeli ve asla hiçbir şeyine inanmamalıdır. Ki zaten Şırnak halkı asla kandırılamayacak kadar bilinçli bir halktır. Onları katleden zihniyetten asla medet ummaz. O kadar çocukları şehit düştü. Büyük savaş tecrübesi gördüler. Onlara buradan selamlarımı gönderiyorum.

‘HALKIMIZIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN SAVAŞIYORUM’

YPS’ye katılmak benim için çok farklı bir duyguydu. Beni en çok etkileyen şey, erkek yoldaşlarımızla beraber bir direniş içindeydik. Ve sadece yoldaşlık duygusu vardı. Oysa normal bir durumda erkeğin kadına olan yaklaşımını hepimiz biliyoruz. Kadını güçsüz, sadece duygusal olarak görür. Oysa burada bize büyük bir saygı duyuluyordu. Aramızda müthiş bir bağ oluşmuştu. Birbirimiz için canımızı hiç düşünmeden verebilirdik. Onun dışında Şırnak halkı, tüm Kürt halkı için savaşmak, özgürlüğümüz uğruna direnmek benim yaşayabileceğim en güzel duygudur. Bu direnişin içinde yer aldığım için kendimi şanslı görüyorum. Tüm Kürt gençlerini de bu direnişe ortak olmaya çağırıyorum. Barbar Türk Devleti ve diğer tüm sömürgeci güçlere karşı ancak bu şekilde cevap verebiliriz. Son olarak da diyorum ki Önderliğin özgürlüğü bizim özgürlüğümüz olacaktır.”