GÖRÜNTÜLÜ

Zap’ta askerdi, Ertuş’ta gerilla

Güneş operasyonunda asker olan Şahan Geli, şimdi bir gerilla. “300’den fazla asker öldü. Ama pek bilinmezdi bu. Kimsenin umurunda değildi’’ sözleriyle o günleri hatırlatan Geli, çarpıcı bilgiler paylaştı.

 

Türk devlet güçleri, 2008 yılı Şubat ayında Medya Savunma Alanlarına “Güneş Operasyonu” adını verdiği saldırıları başlatmıştı. Türk ordusu 8 gün süren saldırılarda yüzlerce kayıp vererek, hiçbir başarı elde edemeden geri çekilmişti. Operasyona katılan askerlerin birçoğu geri dönemediği gibi, dönenler ise ağır sağlık sorunları yaşadı, psikolojileri bozuldu. Şahan Geli de operasyonda asker olarak yer alıyordu. Bir süre sonra gerilla saflarına katılan Şahan Geli, 8 yıl sonra aynı yerde, Ertuş operasyonunda gerilla olarak savaşıyor.

2007-2008 yılları arasında zorunlu olarak askerlik yaptığını belirten gerilla Şahan Geli, acemi birliğini İzmir Yeni Foça’da yaptıktan sonra, usta birliğine Hakkari Çukurca’ya gittiğini ve Zap operasyonuna burada dahil olduğunu söyledi. Bu operasyon sürecini, tanık olduğu gerçekleri ve bir Kürt olarak yaşadığı duyguları ANF’ye anlattı.

Şahan Geli’nin kendi ağzından hikayesi:

‘OPERASYONA GİDECEĞİMİZİ BİLMİYORDUK’

Çukurca’ya geldikten sonra sürekli arazide karın içerisinde bırakılıyorduk. Eğitim amaçlıdır deniliyordu bize. 2008’in Şubat ayında taburdan alaya getirildik. Oradan bizi helikopterlerle gerilla alanlarına götürdüler. Ne olduğunun farkında değildik. Gittiğimiz yerde çok kar vardı ve bizi o karın içerisine bıraktılar. Operasyona gideceğimizi bilmiyorduk. ‘Bu bir operasyondur’ dediler ve bizi bırakıp gittiler. Gerçek bir savaşın içerisindeydik.

‘BURADAN NASIL KURTULABİLİRİZ’

Her yerden bomba sesleri geliyordu. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Tek düşündüğümüz buradan nasıl kurtulabileceğimizdi. O süre içinde rahatsızlıklar oldu, tartışmalar ve askerler içerisinde birbirlerine küfür edenler oldu. Oradan kurtulabilmenin tek yolu sabırlı olmak ve hiç sesini çıkarmamaktı. Zaten Türk askerliği öyledir. Hiç kimseye karşı çıkmayacaksın, onların dediğini yapacaksın ki geri dönebilesin. Bizim grubun da gerillayla savaştığı falan yoktu, savunma grubuyduk. Tek savaşımız kardı. Bu kadar karın içinde yok yere hayatta kalma mücadelesi veriyorduk.

‘BÜYÜK KIRILMALAR YAŞANIYORDU’

8 gün orada kaldık. Sürekli çatışmalar vardı. Kardan dolayı askerler ilerleyemiyordu. Biraz gidenler de geri dönemiyordu. Dürbünle izliyorduk, bunları görüyorduk. Telsiz konuşmaları da bu durumu anlatıyordu. Büyük kırılmalar yaşanıyordu. Gerilla karşısında savaşamıyorlardı. Amaç; ana karargahı ele geçirmekti. Orada çok asker öldü. Birçoğu yansımadı, gizlendi. Sekizinci günde geri çekilme talimatı verildi.

‘GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE HELİKOPTER DÜŞTÜ’

Bizim tuttuğumuz tepeden on dakika gerisine çekildik. O sıra, bir kobra helikopteri geçti. Gözümüzün önünde tuttuğumuz tepenin üzerinde helikopter vuruldu, düştü. Akşama doğruydu. Roket, bizim mevziinin 100 metre aşağısından geldi. Helikopter düştükten sonra hepimizi bir panik ve korku sardı. Bir an önce oradan gitmek istiyorduk. Geri de dönemiyorduk, talimat verilmiş; geri dönün denildiğinde anca gidebiliriz. Çok kötü bir psikolojiydi. Birine silah dayasan ne yapıyorsun demezdi. Resmen o anın bitmesi için ölümü bile kabullenmişlerdi.

‘TIR’LARLA CENAZELER TAŞINIYORDU’

300’den fazla asker öldü. Ama pek bilinmezdi bu. Kimsenin umurunda değildi. Çok başarılı bir operasyon olarak değerlendiriliyordu. Tugaydan tanıdığım bir arkadaşım vardı. Her gün Van’a bir TIR dolusu cenaze gittiğini söylüyordu. Her tırda 40 kişi vardı ve yaklaşık 350 kişi oluyordu. Bunları gizlediler.

‘BİZİ GİZLEDİLER’

Geri döndüğümüzde karşılama töreni yapıldı. Işıkla Taburu’ndan, Çukurca Komando Taburu’na gidiyorduk. TV kanalları canlı yayındaydılar ve bizi gizliyorlardı. Giden ve geri dönen asker sayısı arasındaki sayı farkı öğrenilmesin diye gizli hareket ediyorduk. Zaten simsiyah olmuştuk, ayaklarımız uyuşmuştu, yürüyemiyorduk ve hiç savaşmadık, bir mermi bile atmadık. Törende bir konuşma yaptılar, çok zoruma gitmişti. Bu kadar kayba, yenilgiye rağmen zafer konuşması yapıyorlardı. Basına yansıyan görüntülere bakıldığında herkes gayet memnundu. Bu bir ‘zafer’ idi. Ama içerde askerin psikolojisini kimse bilmiyordu.

‘YAŞADIKLARIM ÇOK ZORUMA GİTTİ VE ARTIK GERİLLADAYIM’

Operasyon sürecinden sonra hafıza kaybı yaşayanlar oldu, sakat kalanlar, ciddi rahatsızlıklar yaşayanlar oldu. 2 metre karın içinde boş bir savaşı yürütmek insanın çok zoruna gidiyor. Ben ne için oraya gittim? Beni niye oraya götürdüler? Bir Kürt olarak ne işim var burada? Bu psikoloji, ben de büyük bir etki yarattı. Askerlikten sonra da çelişkiler ardı ardına geldi. Askerlik yaptım ama zorla yaptırdılar. Kendi halkıma karşı savaşmaya zorladılar. Bunu kabullenemedim. Halkım için savaşmaya karar verdim. Birkaç katılım denemesinin ardından 2014’de artık gerilladaydım.

8 YIL SONRA YİNE ZAP’TA, ERTUŞ’TA

Artık Kürdistan dağlarında bir gerilla olan Şahan Geli; 2008’de bilmeden, istemeden Zap’a geldiğini, gerilla da ise hayalinin Zap olduğunu ve şu anda Zap’da olmasından kaynaklı çok mutlu olduğunu aktardı. Gerilla Şahan; 2016 yılında Zap eyaletinde gelişen Ertuş savaşına katılımını, savaşın her iki yönünü ve bu duyguları şu cümlelerle ifade etti:

“2016’da Ertuş operasyonu başlayınca arkadaşlara; Ertuş savaşına katılma önerisi yaptım. Düşman alanlarımıza saldırıyordu. Ben 2008’de onların askerliğini yaptım, Zap operasyonunda kaldım ve Ertuş savaşına katılmak ise benim için büyük bir fırsattı. Önerim kabul edildi ve Ertuş’a gittim.

Operasyon sürecinde hep şunu düşündüm: 2008’de buradaydım askerdim, 2016’da yine buradayım ve gerillayım. Askerken çok korkuyordum. Bir an önce askerliği bitirip evine gitmeyi düşünüyorsun ama gerillada bu tarz kaygıların olmuyor. İnandığın bir amacın var ve korkmuyorsun. Benim için bunlar en güzel duygulardır. Zamanında bir hata yapmıştım ama artık o hatayı telafi ediyordum. Gerillanın direnişini, başarısını da askerin sönük kişiliğini ve korkularını da yaşadım, gördüm. Bunları bilmek, gerilla yoldaşlığını yaşamak bana büyük bir moral ve güç veriyordu. Ertuş’ta yoldaşlık bağları çok ön plandaydı. Bana çok güç veriyordu. Erzak ve su sorunu yaşıyorduk. Bir ön mevziideki arkadaşa bir parça ekmek, biraz su götürebilmek için her şey yapıyorsun. Bu zor şartlarda savaş yürüttük.

‘ARTIK GÜCÜMÜZ VE İRADEMİZ VAR’

2008 ve 2016’yı kıyasladığımda aralarında çok fark var tabi. 2008’de ne olduğunu bilmiyorduk, inançsız ve iradesizdik. Şimdi bilerek isteyerek buradayım. Özgürlük hareketi sayesinde kendimizi koruyabilecek, savaşabilecek gücümüz ve irademiz var. Ne yapacağımı biliyorum ve kararlıyım. Askerlikte öyle değil. Zorla yaptırılır ve emir talimata göre hareket edersin.

Ertuş’taki arkadaşlar benim hikayemi biliyorlardı. ‘Askerler korkuyorlar mı’ diye espriler yapıyorlardı. Ben de ‘ben askerken çok korkuyordum’ diyordum. Şimdi bu askerler de çok korkuyorlar diye espriler yapıyorduk aramızda.

‘ŞEHİTLER ÖFKEMİ ARTTIRIYOR’

Bugün de Zap operasyonun 9. yıldönümündeyiz. Her Şubat ayında bu durumu düşünürüm. O dönemde gerillada şehit düşen yoldaşlarımızı düşünürüm. Onları tanımaya çalışmak ve anılarına bağlı kalarak yaşamak, 2008’e dair öfkemi daha çok artırıyor. Onların bana, halkımıza yaşattıklarının intikamını almak en büyük amaçlarımdan biridir.

Son olarak zorunlu askerlik, Kürt halkı üzerinde yürütülen kirli politikanın bir parçasıdır. Bu politikaya ortak olmasın hiç kimse.”