GÖRÜNTÜLÜ

‘Bizi buraya bağlayan bu topraklardaki halkların birliğidir’

Ermeni soykırımından sonra ataları Serêkaniyê’ye göç eden papaz Firez Keşişan, 2011 yılındaki savaşın tanıklarından. Keşişan, Serêkaniye’deki halkları ve toprağına bağlılığını anlattı.

Ermeni asılı olan Keşişan ailesi, Ermeni soykırımından sonra geldikleri Serêkaniye’de yaşamaya devam ediyor. Keşişan ailesinin temsilcilerinden kilise papazı Firez Keşişan, 2011’de Serêkaniye’de yaşanan savaş hakkındaki görüşlerini ajansımız ANF ile paylaştı.

Firez Keşişan, hikayesine atalarının bu topraklara nasıl geldiğini anlatarak başladı: “Ermeni soykırımıyla birlikte dedem Serêkaniye’ye taşınmış. Dedem sınırdan çok fazla uzaklaşmak istemediği için Serêkaniye’ye yerleşmiş. Bizimkiler buraya geldiklerinde buradaki halkların kardeşliğinden, toprak sevgisinden ve birbirlerine verdikleri değerden çok etkilenmişler. Bundan dolayı Serêkaniye bizim için çok kıymetlidir. Bu son yıllarda biraz zorluk yaşamış olabiliriz, fakat Serêkaniye bizim için hala atalarımızın bize anlattığı ve bıraktığı gibi değerlidir, güzeldir. Dedelerim buruya geldiklerinde okul ve kilise yapımına başlamışlar. Çünkü Ermeni halkının tarihlerinin, kültürlerinin unutulmasını istemiyorlardı. Buradaki insanlardan da çok destek gördüler. Hatırlıyorum dedelerimiz şöyle diyorlardı; ‘’Bizim bir ihtiyacımız olduğunda buradaki halkların hepsi bize destek veriyorlardı.’’ Yani dedelerim yardım istemeden kendileri destek vermek için seferber olmuşlar. Asuri, Arap, Kürt veya Çeçen Serêkaniye’deki bütün halklar böyle yaşamışlar. Okulların ve Kiliselerin bitmesi için gereken bütün desteklerini sonuna kadar sunmuşlar.”

 ‘O KADAR KÖTÜLÜK OLMASINA RAĞMEN SONUNDA İNSANLIK KAZANDI’

Serêkaniye’de 2011 yılında yaşanan savaşı hatırlatan Firez Keşişyan, çok zorlu bir savaş dönemi geçirdiklerini, her şeye rağmen halklar arasında çok güçlü bir dayanışma örneğinin olduğunun altını şu cümlelerle ifade etti; “Çetelerin Serêkaniye’ye girmelerini ben ancak şöyle tarif edebilirim; sıcak bir cismin üzerine soğuk su dökmek gibi bir durumdu. Ne doktor, ne hastane, ne fırın ortada hiç bir şey kalmadı. Bana artık bir şeyin kalmadığını söylediklerinde, ben kiliseye gittim. Çeteler kilisenin içindeydiler. Çetelerin işgali boyunca hiç bir yere gitmedim. Dükkanıma ya da evime dahi gitmedim, hep kilisede kaldım. Bir kez Hesekê tarafına kardeşim için ilaç almaya gitmek zorunda kaldım. O zaman da bütün ailemle vedalaşarak yola çıktım. Sigarasız da kaldım, aç da kaldım ama yine de kiliseyi bırakmadım. Fakat benim aç kaldığımı duyan herkes kendiliğinden bana ekmek ve su getirmeye başladı. Ben hep derim Serêkaniye halkı çok iyi olduğu için özgürlüğüne ve topraklarına kavuşmuştur. Bir çok zahmet yaşandı ama onun yanında da o kadar çok insanlık örneği ortaya çıktı ki. O kadar kötülük olmasına rağmen, sonunda halkın iyiliğinden dolayı insanlık kazanmıştır.”

‘ZORUMUZA GİDEN EVLERİN YIKILMASI DEĞİL DOSTLARIMIZIN, ARKADAŞLARIMIZIN TERK ETMESİYDİ’

YPG’nin gelişiyle birlikte şehirlerinin tekrar özgürleştiğini ve yeniden topraklarına kavuştuklarını belirten Firaz Keşişan, çetelerden arta kalan şeyin yıkık evler ve harabeler olduğunu belirtti. Savaş döneminde kırgınlıklar da yaşadıklarını dile getiren Keşişan, duygularını şöyle ifade etti; “ Savaş dönemiydi bir çok insan korkmuş olabilir. Bizler de korktuk ama sonunda YPG güçleri bizleri ve şehrimizi özgürleştirdi. Çetelerden geriye kalan yıkık evler ve molozlar oldu. Bizi inciten evlerin ya da duvarların yıkılması olmadı, bizi inciten dostlarımızın ve arkadaşlarımızın bizleri terk etmesiydi. Her şeylerini bırakıp Avrupa’ya kaçtılar. Çok iyi insanlardı ve onları hiç bir zaman unutmayacağım. Örnek olarak o zamanlar birçok evin kapısı açık bırakılmış ve gidilmişti. Bazı insanlar bütün kapılara tek tek kilit atarak kapatıyor, ev sahiplerine o anahtarlarını teslim ediyordu. Eğer o insanlar olmasaydı bugün bir çok şey artık olmayacaktı.” Keşîşan, onca olumsuzluğa rağmen, ibadetlerini inşa ettikleri kiliselerinde sürdürdüklerini söyledi.

‘ASİMİLE ETMEK DE KATLİAMDIR’

Keşişan, mültecilikte yaşanan asimilasyona dikkat çekip; bu konuda Ermenilerin tecrübe sahibi olduklarını, kendi ülkelerinden göç etmek zorunda kaldıklarını ve bu göçün fiziki soykırımdan daha ağır olduğunu dile getirdi. ‘’Ermeni halkına soykırım uygulandığında, sadece kılıç ve fiziki imhayla soykırım uygulanmadı. Aynı zamanda asimile etmek de bir katliamdır.’’

Keşişan, savaştan önce halkların bir arada nasıl bir hoşgörü içerisinde yaşadıklarını hatırlattı: ‘’Çoğu halk gitti; Ermeniler, Süryaniler, Kürtler gittiler. Birbirimize çok alışmıştık. Bir yas olduğunda, bu hepimizin yasıydı. Bir kutlama olduğunda bu kutlama hepimizindi, beraber kutlama yapardık. Bir yas durumu ortaya çıktığında var olan kutlamaları iptal ederdik, böyle öğrenmiştik. İmam ezan okuduğunda ben kendi müziğimle ilgilenirim. Biz böyle bir halkız, birbirimize saygı duyarız.’’

‘AVRUPA’NIN RAHATLIĞI BENİ İLGİLENDİRMİYOR’

Serêkaniye’yi terk eden insanları asimilasyon tehlikesinden dolayı eleştiren Keşişan, giden halka geri dönmeleri konusunda çağrıda bulundu. ‘’Şimdi her biri içinde yaşadığı devlete göre şekillenecek. Sadece yaşamını kurtarmış olmak pek bir anlam barındırmıyor. Hz. İsa eğer ölürseniz yine dirilirsiniz diyor. Şimdi çok büyük zorluklarla karşılaşıyoruz. Doğrudur, savaş durumundayız. Su, elektrik vb. eksiklerimiz var ama Avrupa’nın rahatlığı beni ilgilendirmiyor. Benim değil ki. Bu topraklar atalarımızın toprakları. Atalarımızın kokusunu taşıyor buralar. Tüm yetersizlik ve eksikliklere rağmen her yerden daha güzeldir buralar. Eğer su olamıyorsan, kuyu ol deniliyor. Kuyu olamıyorsan kova ol, o da olamıyorsan bağ ol, fakat hiçbir şey olamıyorsan insanlar için bir şeyler yap. Eğer buralarda hastalanırsan onlarca kişi sana doktorluk yapıyor. Herkes senin durumunu soruyor. Fakat oralarda sahipsizsin. Hiçbir zaman kendi topraklarındaki rahatlığı oralarda göremezsin.’’

Firez Keşişan son olarak, bu topraklar için en iyi olan neyse onun başarılı olmasını diledi.