GÖRÜNTÜLÜ

‘Geliyê Zilan Kürdistan tarihinde bir direniş halkasıdır’

PKK Yürütme Konseyi üyesi Evindar Ararat, Geliyê Zilan’ın Kürdistan tarihinde bir direniş halkası olduğunu ifade ederek Serhatlı Kürtlerin Zilan’daki katliamlara PKK mücadelesi ile yanıt verdiğini belirtti.

Ararat Zilan katliamının yıldönümü vesilesiyle verdiği röportajda 12 Temmuz 1930’da Türk rejim güçlerinin Zilan deresinde 15 bin sivili katlettiğini hatırlattı.

Türk devletinin Kürdistan’daki soykırım politkalarının yüzyıllardır hep devrede olduğunu belirten Ararat, bunun önüne ancak halk mücadelesi, direnişi ve güçbirliğiyle geçilebileceğini belirtti.

Ararat, Geliyê Zilan ve bu katliamın günümüzdeki yansımaları konusunda konuştu.

12 Temmuz 1930’da Geliyê Zilan da büyük bir katliam gerçekleştirildi. Binlerce sivil burada hayatını kaybetti. Türk devleti bu katliamla neyi hedefliyordu, yapılmak istenen neydi?

Öncelikle, Geliyê Zilan katliamının yıldönümü vesilesiyle, başta bu katliamda katledilen binlerce yurtsever halkımızın şahadetlerinin karşında saygıyla eğildiğimizi, anılarının Kürt özgürlük hareketinin mücadelesinde sürdürüldüğünü mutlaka yaşatma ve Kürt halkının özgürlüğü temelinde zafere ulaşacağının sözünü belirmek istiyorum.

Geliyê Zilan’da yaşananlar aslında Ağrı İsyanıyla birlikte Serhat halkının sömürgeci Türk devleti karşısındaki inkarcı, asimilasyon politikalarının Kürt halkına dayattığı katliam, teslim alma, iradeyi kırma saldırıları karşısındaki duruştur. Bir direniş halkasıdır Kürdistan tarihinde, bu anlamda önemlidir.

Ağrı İsyanının aslında bastırılmak istendiği, bu nedenle Geliyê Zilan devletinin hedeflediği bir katliam girişimidir. Geliyê Zilan’da aslında halkımız, Serhat halkı gibi Geliyê Zilan halkı da Kürt tarihinin sahiplenmesinde, kültürel değerlerinin korunmasında, yurtseverlik duygularının canlandırılmasında, sömürgecilik saldırılarının karşısında halk olarak kimliğini, özgürlüğünü talep etmenin duruşunu da ortaya koymuştur. Belki tarihe bir katliam olarak geçiyor, binlerce sivilin, kadın, çocuk, yaşlı, genç binlerce insanın katledildiği kara bir tarih olarak tanımlanır. Fakat bu bir gerçektir, Ağrı İsyanının aslında Kürt halkının özgürlüğünü hedefleyen, direnişin Serhat halkında açığa çıkan sonuçlarını bastırmaya dönük, devletin Geliyê Zilan’da geliştirdiği katliamla beraber özünde Serhat halkının, Kürt halkının kendi özgürlüğüne sahip çıkma, ulusal kimliğini yaşatma ve onun kimliğini talep etmenin karşısında devlet politikasının sonucu olarak gerçekleşmiştir. Bir direniş geleneğidir. Kürt halkının direniş geleneğinin mücadelesinin bir halkası olarak yaşanmıştır. Böyle anılması gerekir.

ZİLAN VE SERHAT HALKININ DİRENİŞ RUHU PKK DE VÜCUT BULMUŞTUR

Geliyê Zilan katliamının üzerinden 86 yıl geçti. Bugün hala Kürdistan’da katliamlar devam ediyor. Bunun yanında özellikle PKK hareketi tarafından yürütülen amansız bir mücadele günümüze kadar süre gelmiştir. Bu gün mücadele gerçeğiniz içerisinde bu katliamın yansımasını ve özellikle Serhat halkının PKK mücadelesindeki duruşuna nasıl yansımıştır?  

Aslında şöyle bir gerçeklik var, Türk devletinin kuruluşundan bu güne kadar hem halklar açısından, inançlar ve kültürler açısından ama özelde Kürt halkı açısından sürekli bir inkar, asimilasyon, imha siyaseti esas alınmış ve sürekli Kürt halkı üzerinde bir baskı, sindirme savaşı, şiddet, savaş ve katliam, soykırım politikası ve saldırıları devrede tutulmuştur. Buna karşı Kürt halkı, Ağrı, Şêx Seid, Dersim’de de büyük bir direnişi gerçekleştirmiştir.

Zilan’da yaşananlar da bunun önemli bir göstergesidir. Biz biliyoruz Serhat halkı, özelde Serhat kadınları ve gençleri direngendir. Yurtsever ruhunu her zaman canlı tutmuştur. Bu anlamda PKK ile ilk buluşan kesim Serhat halkıdır. Hatırlarsak önderliğimizin ilk yaptığı toplantılardan biri Serhat’da olmuştur. Bazid ilçesinde olmuştur. Bu şundan hareketle yapılmıştır; yani Serhat halkının yurtseverlik özünü koruması tarihine, kültürüne sahip çıkması aslında PKK de buluşan gerçekliğini, daha örgütlü bir mücadeleye dönüştürmenin ilk adımı olarak önder Apo bu toplantıyı Serhat’ta gerçekleştirmiştir. Bu anlamda Zilan ya da Serhat halkının direniş ruhu PKK de vücut bulmuştur. O günden bu güne sürekli PKK hareketi içerisinde Sema Yüce gibi, Bedran Öztürk, Dr Agit gibi, Ahmet Kesip gibi onlarca öncü kadro Serhat isyan geleneğini, Serhat direniş geleneğini yaşatan öncüleri olarak tarihe adlarını yazdırmışlardır. Onların şahsında Zilan katliamında gerçekleştirilmek istenen, aslında Ağrı İsyanında Türk devletinin dediği, ‘hayali Kürdistan burada meftundur’ üzerini betonladık, mezara koyduk söylemi karşısındaki direniş ruhunu güncelleyen, direniş ruhunu zafere taşıyan, direniş ruhunu özgürlük umuduyla, özgürlük mücadele gerçeğiyle buluşturan bir direniş geleneği açığa çıkarmıştır PKK öncüleri.

Bu anlamda bunu söyleyebiliriz, günümüzde Serhat halkı Zilan’da gerçekleştirilmek istenen katliama karşı varlığını sürdürme mücadelesini her zaman kahramanca, büyük bir direngenlikle ortaya koymuştur. PKK öncülüğünde PKK’ye katılarak binlerce Serhatlı genç aslında burada yaşayan katliama kendi pratikleriyle cevap vermiştir. O anlamda Geliyê Zilan devlet sisteminin, sömürgeci rejimin soykırım politikaları Serhat da başarıya ulaşamamıştır. Ağır bedeller vermiştir, doğru halen de veriyoruz. Sadece Serhat açısından değil Kürdistan genelinde kırk yılı aşan bir mücadele içerisinde ağır bedellerle ama onun karşısında büyük kahramanlıklarla büyük direnişlerle Kürt halkı mücadelesini daha da büyüterek devam ettiriyor. Bugün eğer Kürdistan halkının, özgürlük mücadelesi, örgütlenme düzeyi, geliştirdiği yeni toplum modeli Ortadoğu halkına öncülük eden, Ortadoğu halklarına çözüm modeli sunan bir düzeye ulaşmışsa bu direniş geleneğinin, var olma mücadelesinin, ulusal kimliğin yaşatmanın, tarihe sahip çıkmanın yurtseverliği temelinde topraklarını bırakmama, aslında boy verdiği filizlendiği bir düzeyi ortaya koyuyor.

Bu anlamda bugün bizim tarihi sorgularken, tabi tarihi sahiplenirken özellikle gençler açısından bunu belirtmek istiyorum, şunu çok net görmemiz lazım Geliyê Zilan devleti katliamlarla, yargısız infazlarla soykırım politikalarıyla hep şunu ön gördü, yani Kürtlerdeki direniş ruhunu kırma, teslim alma, yapamıyorsa tasfiye etme. Bununla halkın gözünü korkutan, göçerterek, asimile ederek aslında kendi ulusal değerlerinden, tarihinden, kültüründen, kimliğinden, özgürlük arayışından, yurtseverlik duygularından uzaklaştırarak sonuç almak istedi. Fakat bizim tarihimiz, doğru bu katliamlar ve bu politikalarla dolu bir tarih. Geliyê Zilan açısından, Kürdistan gerçeği açısından Bakure Kürdistan açısından fakat bunun yanında devletin üzerinde örtmeye çalıştığı şöyle bir gerçeklik var tüm bu soykırım politikaları karşısında inkar, imha siyasetleri ve saldırıları karşısında Kürt halkı teslim olmadı. Kürt halkı hep direndi. Örgütlendi ve direndi. Ulusal birliğini sağlayarak direndi. Özgürlük mücadelesini sürekli büyüterek geliştirmeye çalıştı ve bu gün Ortadoğu halkına öncülük eden bir konuma ulaştı. Biz psikolojik savaşın, özel savaşın Türk devleti tarafından ve başa gelen tüm iktidarlar tarafından halkımıza dayattığı korkutma, sindirme, kendi tarihini oluşturma, belleğini oluşturmasını engelleme, bu tarihi sadece bir katliam, ölüm, zulüm tarihi olarak algılama siyasetine karşı şunu esas almak zorundayız, bizim tarihimiz Kürt halkı olarak, Kürt kadını ve gençleri olarak tarihimiz, özelde Serhat halkı açısından bir direniş geleneği vardır. Devrimci Kawa’dan bugüne kadar. Bu direniş bizi yaşattı, bu direniş tarihimizi, kültürümüzü, dilimizi, geleneklerimizi, coğrafyamızı, topraklarımızı korumamızı sağladı. Bunun üzerinden tarihe bir bakış açısı kazandırmamız gerekiyor. Bu nedenle Geliyê Zilan’da katledilen binlerce insanımızın ruhu direniş tutumu, yurtseverlik duyguları bugün PKK öncülüğünde Lice’de yaşıyor. Cizre, Sur, Nusaybin’de yaşıyor, Kürdistan’ın tüm dağlarında gerillanın şahsında yaşıyor ve yaşatılıyor. Bizim geleneğimiz direniş geleneğidir. Biz direnerek var olduk ve direnerek özgürlüğümüzü elde edeceğiz.

ŞİMDİ KÜRT’ÜN ÖLÜSÜNDEN DE KORKUYORLAR

Bugün Devletin inkar, imha politikası daha şiddetli bir boyut kazanarak uygulanmaya çalışılıyor. Ve bu AKP iktidarı eliyle yapılıyor. Buna karşı Kürtlerin büyük bir direnişi var, fakat bir bütün olarak, bunun karşısındaki direnişin sonuç alıcı olması açısından nasıl olması gerekiyor? Tüm Kürdistan halkı ve özelde Serhat halkı açısından.

Bugün aynı politikaların devamı olarak, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de, Gever’de en son Lice’de yaşatılmaya çalışılıyor, AKP iktidarı tarafından. Bu Türk devlet rejiminin inkarcı, imhacı, soykırım politikalarının bir devamıdır, bir yeni halkasıdır. Topyekun bir saldırı altında Kürt halkı ezilmeye çalışılıyor. Ama bunun karşısında bunu çok net gördü, Çiyagerlerden, Taybet Analara, Sevêlerden, Pakize Nayırlara, Mehmet Tunçtan, Mehmet Yavuzerlere, Asya, Fatmalara varıncaya kadar en son Hurşid Külter’in akibetini bilmemekle beraber, kaybettirildi günlerdir haber alınamıyor, ama bu önderler şahsında bu halk önderleri şahsında bu gün bu direniş geleneği kendisini yaşatıyor ve umut oluyor. Bunun karşısında Geliyê Zilan’daki katliam zihniyeti, devlet soykırım zihniyetinden vazgeçmiyor. Buna tahammülü yok. Kürt halkının özgürlüğüne tahammülü yok. Kürt halkının diğer halklarla beraber yeni bir yaşamı inşa etmesine tahammülü yok. Buna yönelik ciddi bir saldırı var, Kürdistan coğrafyasına tahammülü yok. Çünkü bu dağlar Kürt halkını yaşatan, bugüne getiren bir coğrafya, bir savunma mekanizması ve bir direniş mekânıdır.

Bugün Lice ormanlarının tümünün, köylerinin yakılması ve bombalanması Sur, Cizre, Nusaybin, Gever’in yıkılması bu tahammülsüzlüğün bir göstergesidir. Cenazelerimizin teşhir edilmesi, şehitliklerimizin tahrip edilmesi, bombalanması gösteriyor ki ölülerimize bile tahammül yok. Eskiden Türk devletinin bir söylemi vardı; ‘en iyi Kürt ölü Kürt’tür’. Şimdi Kürt’ün ölüsünden de korkuyor. İradeyi kırma, tasfiyeyi bırak, ölüsünden korkar hale gelmiştir. Şehitlerimizin gerçeği Ağrı isyanından bugüne, demirci Kawa’lardan bugüne şehitlerimizin yarattığı direniş geleneği Türk devletinde büyük bir korku yaratmıştır. Kürt’ün ölüsünden korkan bir rejim ayakta duramaz. Bu sendrom üzerinden bu kadar vahşice saldırılarını geliştiriyor. Bu anlamda şunu genelde halkımızın özelde ise Serhat halkının görmesi lazım, özgürlük direnişle gelecektir. Pasifizmle, örgütsüzlükle, geriye çekilmeyle değil. Bütün Kürdistan halkı bu noktada büyük bir direniş sergiliyor. Ama şunu çok iyi bilmemiz lazım; bu direniş büyümek zorunda. Bu direniş halklaşmak zorundadır. Bu direniş sokaklara dökülmek zorundadır. Eğer bunu yapamazsak, Hurşit Külter’in bir sözü var; diyor’ eğer direnirsek özgür yaşamı kazanırız, direnmezsek öleceğiz’. Türk devleti, AKP ve Erdoğan faşizmi bunu dayatıyor. ‘Ya öleceksiniz ya teslim olacaksınız’ diyor. Ne teslim oluruz ne de ölürüz. Biz özgür yaşamı istiyoruz. Özgür yaşam örgütlenmeden, direnişten, mücadeleyi büyütmekten ve isyandan geçer.

Bunun üzerinden ben özelde Serhat gençliğine seslenmek istiyorum. Sema Yüce gerçeği Serhat gençliğinin direnç düzeyini ortaya koyuyor. Serhat gençliğinin yurtseverlik düzeyini ortaya koyuyor. Sema Yüce’nin gerçekliği budur. Bu anlamda Doktor Agit’in, Ahmet Kesiplerin çağrısı, duruşu, kişiliği Serhat gençliğinin duruşudur, onun ifadesidir. Bunun yaşatılması lazım. Bu yüzden Serhat gençliğinin ve genç kadınlarının gerilla saflarına akması gerekiyor. Serhat gençliğinin, kadını ve erkeğiyle toplumsal örgütlülüğü, direnişi, isyanı örgütlemesi ve öncülük yapması gerekir. Zilan’da katledilen yurtseverimizin, kadın ve çocuklarımızın direniş ruhu ve hayalleri Serhat gençliğinin öncülüğüyle yeniden yaşatılacak, yeniden özgür yaşama doğru gidişi öngörecek. Serhat kadını çok direngendir. Kültürel özünü ve Kürtlük bilincini çok iyi korumuştur. Serhat’taki yurtseverlik bilincinin yaşatılmasına, Serhat kadının kültürel değerlerine, tarihine, diline ve kimliğine sahip çıkmasının önemli bir sonucudur. Bu anlamda Serhat kadını bu direngen duruşunu toplumsal direnişi geliştirmede öncülük düzeyini ortaya koymalıdır. Bu Zilan katliamına verilecek en önemli direniş cevabı olacaktır. Teslim olmamaya, ölmeye değil yaşamaya örgütlenmek ve odaklanmak zorundayız. Yaşamanın yolu direnmekten, örgütlenmekten, ulusal birliği güçlendirmekten ve mücadeleden geçiyor. Bugün Serhat Lice’ye sahip çıkmazsa, Botan Sur’a sahip çıkmazsa, Dersim bütün talan, soykırımcı politikalarda direnç ve isyan geleneğini canlı tutmaz ve birleştirmezse ulusal birlik etrafında bu soykırımcı zihniyet başarıya ulaşabilir.

YENİDEN SOYKIRIM, ASİMİLASYON VE GÖÇERTME POLİTİKASI UYGULANIYOR

Bugün baktığımızda sadece fiziki olarak saldırı söz konusu değil, özellikle Kürtlerin coğrafyası üzerinde de saldırılar var ve Kürdistan’ın demografik yapısıyla oynama var. Kürt şehirlerini kamulaştırıyor, Kürtlerin yerleşim yerlerine mülteciler yerleştiriliyor ve aynı zamanda vatandaşlık veriliyor genel olarak amaçlanan nedir?

Bugün Kürdistan’a AKP-Erdoğan iktidarı göçmenleri yerleştiriyor adı altında DAİŞ’i gelip yerleştiriyor. Yeniden soykırım, asimilasyon ve göçertme politikası uyguluyor. Lice’nin günlerce bombardıman altında tutulması, sokağa çıkma yasaklarıyla yüzlerce insanımızın gözaltına alınması, işkenceye tabi tutulması, katledilmesi, ormanların ve arazilerin yakılması gibi coğrafyanın katledilmesi bu göçertme politikasının bir sonucudur. Sur, Cizre, Nusaybin, Gever’de yaşatılanlar ve yıkımlar halkımızı Kürdistan’dan çıkartma, göçertme onun yerine DAİŞ’i getirip yerleştirme, bu anlamda aslında geçmişin asimilasyonist, Şark Islahat planının güncellenmesidir. Topyekûn savaş kararının planlamasında bu açığa çıkmıştır. On binlerce insanımızın göçertilmesini hedeflediler. On binlerce insanımızın katledilmesini, binlerce insanın zindana atılmasını bu temelde AKP’nin kendi soykırımcı, asimilasyonist politikalarını Şark Islahat planını güncelleme stratejisini uygulamanın zeminini yaratmak istediler. Ama bugün halkımız bunca bedele rağmen, öz yönetim direnişleriyle beraber ortaya koyduğu direniş karşısında Türk devletinin geliştirdiği katliamlara rağmen topraklarını bırakmadı, bırakmamalı da. Serhat halkına da bu yapılmak istenebilir, yapılmak isteniyor da. Mesela, çalışma adı altında binlerce gencimiz, yurtseverimiz Serhat bölgesinden şu an Türkiye metropollerine ucuz iş gücü olarak, sömürü temelinde göndertiliyor. Bu bir yozlaştırma, asimile etme politikasıdır, emeğin sömürüsüdür. Baskılarla, tutuklamalarla, gözaltılarla, işkencelerle, şiddet dalgasıyla Serhat halkında da bir göçertme politikası yürütülmek isteniyor. Serhat, Botan ve Amed halkı şimdiye kadar topraklarına sahip çıktı. Bu duruş devam ettirilmelidir. Asla hiçbir Kürt gencimiz, kadınımız Kürdistan topraklarını terk etmemeli. Etiyle tırnağıyla toprağına sarılmalı. Örgütlenmeli ve özgürlük mücadelesinde direnişini sürdürmelidir. Bunu yapmak zorundayız. Bunu yapmazsak topyekûn saldırı daha farklı saldırı çeşitleriyle kendisini dayatacaktır. Bu anlamda bizim Türk devleti, AKP-Erdoğan iktidarının politikalarını çok iyi çözümlememiz lazım. Halk olarak daha ciddi ve duyarlı bir yaklaşım içinde olmalıyız. Göçmen adı altında DAİŞ elemanlarının getirilip Kürdistan’a yerleştirilmesine izin vermemeliyiz. Bugün Terolar’da yaşatılan budur. Alevilere de aynı soykırımcı zihniyet yaklaşımı vardır. Alevilerin bölgesine göçmen adı altında binlerce DAİŞ elemanı yerleştirilecek, Kürdistan’ın demografyasını değiştirtecek, kendisine oy potansiyeli kazandırtacak. Bugün Suriyelilere biz vatandaşlık vereceğiz söylemi de bunun üzerinden geliştirilen bir politikadır. Sorun sadece kalifiye, nitelikli ve uzman kişilerin Türkiye’ye kazandırılması meselesi değildir. Doğru, emeğin sömürüsü de var bunun içerisinde. Ama asıl amaç Kürdistan demografyasının değiştirilmesidir. Kürt halkı göçertilerek, göçertilen yerlere DAİŞ elemanlarının yerleştirerek, AKP iktidarını güçlendirecek bir oy potansiyelini oraya yerleştirmek, Kürt halkını asimile etmek, Kürdistan coğrafyasını parçalamak, parçalayarak da aslında topyekûn Kürt halkının direnişini, örgütlemesini engellemeye dönük bir yaklaşım ve politikasıdır. Bu bir soykırımdır. Soykırımın tek yöntemi sadece katliam değildir. Siyasi, ideolojik, tarihsel, kültürel, demografik soykırım politikası uygulanıyor. Buna karşı bizim topyekûn direnişi Serhat, Botan, Amed halkı öncülüğünde örgütlememiz lazım. Şimdi AKP bu direnişin örgütlü bir toplumsal güce dönüşmemesi için on kişinin bir araya gelip sokakta bir eylem yapmasını önlemeye çalışıyor. Şiddetle, infazlarla ve gözaltılarla yöneliyor. Bu toplumsal iradenin, gücün açığa çıkmasını engellemek için yapıyor. Bizim buna karşı daha dirayetli bir duruş içerisinde olmamız lazım.

AĞRI’DAKİ İSYANIN GEREKÇESİ VE ÇIKIŞI DİRENİŞTİR

Kürdistan’da bir direniş yürütülüyor, bu direnişte özellikle serhat halkının oynadığı rolü ve katılımı nasıl görüyorsunuz?

Serhat halkı bu direnişe öncülük yapmalı. Geçen kış sürecindeki on aylık öz yönetim direnişlerinde Serhat halkı rolünü oynamadı, pasif kaldı. O yüzden şimdi daha farklı politikalarla Serhat halkı üzerinde sindirme siyaseti devreye konulmuştur. Ama Serhat halkının direniş ruhu vardır. Geliye Zilan’ın, Ağrı isyanının direniş ruhu, Bıroye Haski’nin, İhsan Nuri Paşa’nın, Sema Yüce’lerin, Helin Berbang’ların direniş ruhunu Kürt gençleri, kadınları, Serhat halkı bütün Kürdistan’a örnek olacak tarzda devreye koymalıdır. Bu yüzden sokağa çıkmalıdır. En ufak bir tutuklama karşısında sokağa çıkmalı. Bu saldırı soykırımcı zihniyet politikaları karşısında sokağa çıkmalı. Bütün Kürdistan halkı bunu yapabilmeli. Metropollerdeki Kürt halkımız bunu yapabilmeli. On binlerce, yüz binlerce kişi sokağa çıkıp serhıldan ruhuyla bu soykırım zihniyetine karşı tutumunu belirleyip, topraklarımı, coğrafyamı bırakmıyorum, tarihimi, kimliğimi bırakmıyorum, Kürt halkı olarak 21.yy.’da siyasi statümü istiyorum dayatması, mücadelesi, örgütlülüğü içerisinde olmak durumundadır. Buna Kürt kadınları ve gençleri öncülük etmeli. Gerilla, YPS saflarına katılmalı, öz savunma direnişini büyütmeli ama en önemlisi serhıldana kalkmalı. Geliye Zilan’da katledilenlerin talebi budur. Ağrı’daki isyanın gerekçesi ve çıkışı direniştir. Kürt halkının tarihine, kültürüne, özgürlüğüne sahip çıkma duruşudur. Bu PKK öncülüğünde, bugün Rojava devriminde, Bakure Kürdistan’daki şehir direnişlerinde, öz yönetim direnişlerinde yaşıyor. Sevê Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar, Asya, Mehmet Tunç şahsında bunlar yaşıyor. Bize bunu talep ediyorlar; ‘arkamızdan gelin’. Mesela Mehmet Tunç’un bu sözü hepimiz için bir talimattır; ‘biz direndik, teslim olmadık. Halkımız bu direnişe sahip çıksın’. Bu şehitlerimizin bir talimatıdır. Bu bir halk önderi duruşudur. Hurşit Külter’in direniş duruşu bir halk önderi duruşudur. Bu isyan geleneğinin, özgürlüğe sahip çıkma, yurtseverliğine sahip çıkma, toprağını ve ülkesini terk etmeme, özgürlüğünü talep etmenin duruşudur. Ve Serhat halkı bu duruşa öncülük yapacak tarihsel, kültürel, örgütsel mücadele deneyimine sahiptir. Bu ruhu vardır. Kürt kadını ve gençleri buna öncülük yapmalıdır. Bunu bütün Kürdistan’a yayan bir dinamo etkisi yaratmalıdır.

SERHAT GENÇLERİ HPG VE YPS SAFLARINA AKMALIDIR

Gelişen mücadeleye katılımın nasıl olmasını bekliyorsunuz?

Benim son olarak çağrım şudur; eğer biz kimliğimize, özgürlüğümüze, tarihsel geçmişimize, şehitlerimize sahip çıkacaksak, anılarını Kürt halkının özgürlük duruşu olarak örgütleyip başarıya ulaştıracaksak, bugün serhıldan günüdür. Bugün gerilla ve öz savunma güçlerine katılma, mutlaka direnişi büyütme, bütün Kürdistan’a yayma ve AKP-Erdoğan iktidarı şahsında somutlaşan sömürgeci Türk devletinin yapılanmasını, zihniyetini, siyasetini yenilgiye uğratma günüdür. Bu gücümüz vardır, PKK’nin direniş geleneği, Ağrı’da ki, Botan ve Amed’teki isyan geleneği, ulusal birlik duruşu buna yeterlidir. Bunun en güçlü zemini ve örgütlenme kaynağıdır. Bunu güncelleyerek daha örgütlü, mücadeleci ve mutlaka zafere kilitlenen, Önderliğin özgürlüğüyle Kürt halkının özgürlüğünü buluşturarak bir direniş geleneğinin açığa çıkarmanın günüdür. Serhat halkı, kadınları ve gençleri Zilan katliamının intikamını, Ağrı isyanının isyancı duruşunu Kürdistan’ın geneline yayacak bir öncü serhıldan duruşunu, pratiğini ve gerillaya katılımını gerçekleştirmek durumundadır. Bu olursa özgürlük halkımızındır. Önderliğimizle özgür meydanlarda buluşmanın her türlü imkânı mevcuttur. Kürt halkı bunu gerçekleştirecek iradeye, inanca, kararlılığa ve mücadeleye sahiptir. Serhat gençleri ve kadınları bu çağrıya cevap olmalı, gerillaya katılmalı, YPS’ye katılmalı ve serhıldana kalkarak Kürdistan’ın geneline öncülük yapacak bir duruşu açığa çıkarmalıdır.