15 Şubat komplosunun üzerinden 20 yıl geçti. Ancak Türk devletinin bu yirmi yıl boyunca vardığı nokta eskinin daha da kötüsü bir inkar ve imha politikası ve uygulamasıdır. 15 Şubat 1999’dan günümüze kadar büyük gelişmeler ve değişiklikler yaşandı. Kürt halkı ve Özgürlük Hareketinde de her yönüyle önemli gelişmeler ve arayışlar oldu. Komployu düzenleyenler Ortadoğu’ya istedikleri gibi biçim vermek istediler. Bunun önünde Önder Apo ve hareketini engel olarak gördüler. Onların hedefinde devrimci bir hareketi bertaraf etmek vardı. Türk devleti de Kürtleri soykırıma tabi tutarak tek devlet, tek millet projesini başarıya ulaştırmak istedi.
Batılı güçler, düşünce kuruluşları PKK’ye altı aylık ömür biçiyorlardı. Türk devletinin psikolojik savaş merkezleri de „her şey bitti, PKK yenildi“ eksenli karanlık bir tablo çizerek, halkın inancını ve maneviyatını bombardımana tutuyorlardı. Kürt halkının herhangi bir değerine saygı göstermediler, hiçbir kaygı taşımadılar. O kadar fütursuz ve zafer sarhoşuydular ki ırkçı damarları kabarmıştı.
Türk ırkçılığı yirmi yıl sonra aynı noktada. Bölgede büyük değişimler oldu ama onlar 1920’lerin pratiğine döndüler. Aradaki fark bugün daha gelişkin teknik ve yaygın kara propaganda kullanmalarıdır. Zihinlerinde ve soykırım politikalarında hiçbir değişim olmamış. 1925’te yürürlüğe koydukları Şark Islahat Planını şimdi sonuca götürmek peşindeler. Asimilasyon, katliam, sürgün ve talan yaygın biçimde kullanılıyor. Çöktürme Planı adı altında devlet eliyle organize edilmiş soykırım son sürat uygulanıyor. Dağ taş bombalanıyor. Kuzey Kürdistan’dan Başur’a, Şengal’den Rojava’ya kadar tüm Kürdistan saldırı ve işgal seferlerine muhatap olmaktadır. Türkiye’de otuz milyona yakın Kürt yaşıyor ama hala anadilleriyle eğitim göremiyorlar. Türk devleti hala Kürt halkının varlığını kabul etmiyor. Hak isteyen ve bunun için harekete geçen, örgütlenen Kürtler de terörist, düşman ilan ediliyor. Yüz yıllık Kürt sorunu, Kürt halkının varlığı terör sorununa indirgeniyor.
Türk devleti Kürt partilerini terörist ilan ettirerek dünyada tanınmasını ve meşruiyetini engellemeye çalışıyor. Kürtleri imha planına dünyayı da ortak etmek istiyor. Milyonluk ordusuna, NATO ittifakına ve gelişmiş silah sistemlerine rağmen Kürtleri yenemiyor. Onun için dünyayı arkasına alarak Kürt soykırımın tamamlamak istiyor. Aslında bu kırk yıl boyunca ABD ve NATO Türk faşizmini desteklemeseydi şimdi çoktan yenilmişlerdi. Aynı destek aralıksız devam etti. Bunun en büyük örneği de Önder Öcalan’ın Avrupa’dan çıkarılarak kaçırılıp Türkiye’ye teslim edilmesidir. ABD aynı politikayı şimdi de terk etmemiş. PKK beklendiği gibi yenilip dağılmayınca İmralı üzerinde tecridi kalıcı hale getirdiler ve PKK’nin üç yöneticisinin başına ödül koydular.
Ortadoğu’da ulus devletler oldukça zorlanıyor. Mevcut devletler sorunların çözüm yeri olmak yerine kaynağı durumundalar. Irak ve Suriye yıkıldı sayılır. Eski katı merkezi ve milliyetçi ulus devlet modeli İran ve Türkiye şahsında ayakta kalmaya çalışıyor. İkisi de içeride ve dışarıda ancak savaş ve baskıyla ayaktalar. Ortadoğu halkları boğuntuya getirilmiş, bölge despotik anti demokratik yönetimlerin elinde nefes alamaz haldedir. ABD ve diğer dış güçlerin de demokrasi ve özgürlük dertleri yoktur. Egemenlik ve çıkarlarının peşindeler. Nüfuz alanlarını korumak veya artırmakla meşguller.
Kürt halkı büyük bedeller ödeyerek ayakta kalmayı başardı. Direndi ve tasfiye yerine gücünü ve örgütlülüğünü büyüttü. Türk devleti buna karşı azgınca saldırıya geçti, çılgınca ve kendisini kaybetmiş bir saldırganlıkla saldırıyor. 21. Yüz yılda dünyanın gözü önünde Kürtleri soykırıma tabi tutuyor. Kürt halkı da iradesini, özgücünü meydana sürerek direniyor. Milyonluk ordular, milyar dolarlar ve gelişmiş askeri teknikler Kürtleri yenemedi. Bunun için çıldırmışlar. Erdoğan bir Putin bir Trump’a koşmaktan bitap düşmüş durumda. Kürt halkını, liderlerini, milletvekillerini küçük düşürmek için kuralsızca saldırıyor. Ancak dünyada kim Kürtlere karşı destek verecek durumdaysa Erdoğan ayaklarına gidiyor. Her türlü tavizi veriyor, tehdit ve şantajlarda bulunuyor. Sonuçta da en fazla ayağa düşen ve aşağılanan kendisi oluyor.
15 Şubat’ın 21. yıl dönümünde Kürtler eskiye oranla daha güçlü, bilinçli ve etki alanları, olanakları artmış durumda. Kürdistan’ın dört parçasında nasıl ki 15 Şubat Kürt halkında büyük bir öfke ve ulusal bilinç patlamasına yol açtıysa şimdi daha büyük sonuçlara yol açacaktır. 15 Şubat DAİŞ’in yenilgiye uğratıldığı günlere denk geldi. İrade ve özgüç ortaya kondu mu olmazları olur kılıyor. Halk öncü gücüyle birleşir, örgütlenir ve direnirse kimse onu durdurmaz. Türk ırkçıları da örgütlü direnişle durdurulacaktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika