7 Kasım 1917-27 Kasım 1978

PKK’nin önderliğinde ayağa kalkmış olan Kürdistan halkı bu görev ve sorumluklarını yerine getirmek için tüm güç ve olanaklarını seferber etmektedir.

Kasım ayı genelde dünya halkları, özelde ise Kürdistan halkı için tarihi bir anlam ifade etmektedir. Kasım ayına böyle bir anlam yükleyen ise; Rusya’da kullanılan eski Julyen takvimine göre 25 Ekim 1917’de Miladi takvime göre de 7 Kasım 1917’de gerçekleşen ve tarihe de Büyük Ekim Devrimi olarak geçen Lenin’in önderliğindeki Bolşevik Devrimi ile Kürdistan’da  PKK’nin 25-27 Kasım 1978’de gerçekleştirdiği Birinci Kongresi ile kuruluşu gerçekleştirmiş olmasıdır. Ancak atılan bu her iki tarihi adımın anlamı sadece kendi ülke ve halkları açısından değil, aynı zamanda hem tarihi hem de dünya halkları için ifade ettiği önemden kaynağını almaktadır.

Büyük Ekim Devrimi gerçekleştiği koşullar itibarıyla, dünyada yeni bir çağ açarken, PKK’nin kuruluşu da hem Kürdistan’da hem de Ortadoğu’da yeni bir dönemin başlangıcı, dolayasıyla da ardı sıra da dünyayı etkisi altına alacak olan gelişmelerde ön açıcı bir rol oynamıştır. O nedenledir ki, Büyük Ekim Devrimi ve PKK’nin kuruluşu kendi dönemlerinde tarihte çığır açıcı bir anlam ifade etmişlerdir.

Bugün Ekim Devrimi’nin dünya genelinde oynamış olduğu rol hala tartışılıyor ve halklara, sömürülen sınıflara ilham kaynağı oluşturuyorsa yine günümüzde PKK’nin öncülük ettiği Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesi dünya halklarına, ezilen kimliklere, kültürlere, inanç topluluklarına, sömürülen sınıflara güç ve moral kaynağı haline gelmişse asıl nedenini de böyle bir gerçeklik oluşturmaktadır. Fakat şöyle de bir gerçeklik vardır. O da Ekim Devrimi ile PKK’nin kuruluşunun ifade ettiği anlamı sadece bu belirtilenlerle sınırlandırmanın da doğru olmayacağıdır. Çünkü Ekim Devrimi ve PKK’nin kuruluşunda ifadesini bulan anlamlar, bugün de yaşayan gerçeklikler olma özelliğine sahiptirler.

Kimi çevrelerin Rusya’da reel sosyalizm pratiğinin yaşadığı trajediden yola çıkarak, Ekim Devriminin “bir tarih olduğu” saptamalarında bulunması yine PKK’nin kurucusu Kürdistan Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esaret altına alınmış olması da bu gerçekliği değiştirmemektedir. Aksine atılan bu her iki tarihi adım gerçekleştikleri dönemler itibarıyla oynamış oldukları rolü bugün çok daha ileri boyutlara taşımışlardır.

Kuşkusuz reel sosyalizmin çözülüşü sadece Rusya’da değil uluslararası alanda da moral değerler üzerinde ciddi etkide bulunmuştur. Sadece bununla da kalmayarak kapitalist modernite güçleri içinde tüm cephelerde saldırıya geçmeleri için fırsat yaratmıştır. Böyle de olsa, reel sosyalizmin çözülüşü sosyalist bakış açısı, devrim ve demokrasi mücadelesi açısından önemli bir tecrübe anlamına gelmiştir. Bu da beraberinde yenilenme ve atılım için ihtiyaç duyulan koşulların oluşmasını sağlamıştır. Bununla da sınırlı kalmayarak, o zamana kadar kapitalist modernitenin sorunlarını taşıyan reel sosyalizmin çözülmesi aynı zamanda bu sorunların asıl sahiplerine/kaynağına dönmesini sağlamıştır. PKK’nın kurucusu Kürdistan Halk Önder Abdullah Öcalan’ın esaret altına altına alınarak İmralı’da rehine olarak tutulması da Kürdistan’da yeni bir mücadele dönemini başlamasına neden olduğu gibi, Önder Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği felsefik, ideolojik ve siyasal görüşleri sadece Kürdistan halkı için böyle bir rol oynamakla kalmamış, uluslararası alanda da benzeri bir etki de bulunmuştur. Şimdi dünya genelinde Önder Öcalan’ın geliştirdiği düşünceler, öngördüğü mücadele anlayışı tartışılmakta ve kabul görmektedir.

Büyük Ekim Devrimi’nin 101., PKK’nin kuruluşunun 40. yılına böyle bir gerçeklik içerisinde girilmektedir. Bu da sadece Rusya ya da eski SSCB sınırları içerisinde yaşayan halklar ve Kürdistan halkı için değil uluslararası alanda tüm sosyalist, devrimci ve demokrasi güçleri için üzerinde durulması gereken, sonuçların çıkarılmasını gerektiren görevlerin, sorumlulukların sahibi olunması anlamına gelmektedir.

Kasım ayına girişle birlikte gerek Büyük Ekim Devrimi’nin dünya genelinde oynamış olduğu rolü kabul eden devrimci sosyalist güçler gerekse de PKK’nin öncülüğünde ayağa kalkmış olan Kürdistan halkı ve PKK’nin öncülük ettiği özgürlük ve demokrasi mücadelesinden güç ve moral alan tüm sosyalist, devrimci ve demokratik güçler harekete geçeceklerdir, kutlamalarda bulunacaklar ve mesajlar yayınlayacaklardır. Kuşkusuz bunlar olması gerekenlerdir. Ancak bunların da kendi başlarına yeterli olmayacağı açık olan bir gerçekliktir. Çünkü tarihe altın harflerle geçmiş olan bu iki tarihi adım, yaşayan birer gerçeklikler ve rollerini oynamaya devam etmeleri itibarıyla da yerine getirilmesi gereken yeni görev ve sorumlukları beraberinde getirmiş bulunmaktadır. Bunların başında da her ülkenin kendi somutunda ve yaşanılan, bulunulan her yer de sosyalizm, devrim ve demokrasi mücadelesinde ısrar, uluslararası alanda birlik ve dayanışma içerisinde olmak gelmektedir. Bugün her şeyden daha fazla ihtiyaç olan da bu gerçekliklerdir.

PKK’nin önderliğinde ayağa kalkmış olan Kürdistan halkı bu görev ve sorumluklarını yerine getirmek için tüm güç ve olanaklarını seferber etmektedir. Sahibi haline geldiği devrim mücadelesindeki ısrarı ve kararlılığı ile tüm imkanlarını devrim ve sosyalizm mücadelesinde ısrarlı olanlara açmış olması da bunu kanıtlamaktadır. Uluslararası alanda sosyalizm, devrim ve demokrasi güçlerinden beklentisi de bunlardan başka bir şey değildir.

Böyle bir gerçekliğin bilinci ile içerisine girilen Kasım ayında Büyük Ekim Devrimi’nin 101. PKK’nin kuruluşunun 40. yılı tüm sosyalist, devrimci ve demokrasi güçlerine kutlu olsun!

Kaynak: Yeni Özgür Politika