6 Ocak 2018 tarihi pek çoğumuz için ne anlam ifade eder bilmiyoruz ama dönemin Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel için gayet verimli geçtiği nettir. O gece yanında bir misafir vardı. Misafiri dış politikadan sadece tehdit, şantaj ve savaş anlayan Türk Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu vardı.
Gabriel o gece aşırı nezaketti ve bunu tüm dünyaya göstermek istedi. Kalktı kendi elleri ile çay servisi yaptı! Deklanşöre de öyle basıldı. Foto Türkiye’deki yandaş basın tarafından göklere çıkarıldı! Bir eziklik kompleksi olarak “görüyorsunuz, bize hizmet ediyor; dize getirdik, kendi elleri ile nasıl da servis ediyor” bağlamında kullanıldı. Yani ikram edilen o çay, bir dış politika başarısı olarak deklare edildi ve AKP ekmeğini yedi!
Peki, bir çay ne kadar pahalı olabilir ki? Hele ki çaya Kürtler niye ‘karıştırıldı?’
Şuan kriz sebebiyle çay eski fiyatlarında değil, kahvehaneler dirense de çay da artık pahalı! Ama kimse Gabriel kadar “çayını” pahalıya satmamıştır herhalde.
Nasıl mı? Şimdi hikâyeyi biraz geriye saralım…
Nisan 2018’de tren ve Siemens kelimeleri sık sık yan yana gelmeye başladı haberlerde.
Mesela, “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD), açtığı yüksek hızlı tren ihalesinde en uygun teklifi veren Siemens’le 10 adet ‘Velaro’ yüksek hızlı tren için sözleşme imzaladı.”
Mesela, “Türkiye’de 162 yıldır faaliyet gösteren Alman şirketi Siemens hızlı tren üretimi için kolları sıvadı. Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Hüseyin Gelis, üretimi yerli ortaklarla yapacaklarını söyledi. 42 yıldır Siemens’te çalıştığını vurgulayan Gelis, “Son 1.5 yıldır ülkemiz zor dönemden geçti. Bu dönemde de Türkiye’yi bilmeyenler tabii biraz durdular. Onları tekrar heyecanlandırmamız gerekiyor.
Mesela “İmzalar atıldı: TCDD, Alman Siemens’ten 1 milyar 700 milyonluk hızlı tren alacak” Vb.
İşte bunlar da büyük başarı olarak servis edildi. Oysa haber detaylarında pek değinilmeyen bir konu daha vardı, o da “altyapıyı da yaptıkları” konusu idi. Diğer değinilmeyen konu altyapı yapım işinin sadece TR ile sınırlı kalmadığı gerçeği idi. O altyapı başta İran olmak üzere Afrika, Asya ve diğer taraflara açılıyor…
Geçen ay Avusturya basınında(Der Kurier), “Faymann und Sigmar Gabriel starten gemeinsame Firma” (Faymann ve Sigmar Gabriel ortak şirkete başlıyor diyor kabaca) başlıklı bir haber çıktı…
Haberde Sigmar Gabriel’imn Avusturyalı eski Sosyal Demokrat siyasetçi Matthias Euler-Rolle ve Alman siyasetçi Heino Wiese ile ortak bir danışma şirketi kurmuş oldukları söyleniyor. Bu ikili yapacakları iş de “tren” meselesi … Eurasia Block Container Train adlı projenin peşindeler. Çünkü bu proje kapsamında İran, Tacikistan, Kazakistan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kuzey Afrika, Arabistan ve Pakistan’a kadar demiryolu üzerinden ulaşabilme hedefi var.
İşte bu yerlere ulaşmak isteyen Gabriel ve ortakları olduğu için “o çayı doldurdu”… Tren işi karara bağlandı.
Çünkü Gabriel 2019 yılında Alman-Fransız tren üreticisi Siemens-Alstom’un denetleme kurulunda koltuğun başına geçiyor… Yani tüm bu süreçler gelecek için atılmış sıradan adımlardı. TR üzerinden diğer ülkelere de kolayca geçilecek. Alman Deutsche Bahn ve Siemens’in Türk demiryolu ile bu kadar işli dışlı olmasının sebebi şuanda bu! Peki TR’nin bu işten hiç mi karı yok? Onun da kendince planı var. O çaya göz yumdu çünkü tren hatlarının geçtiği olası yerleri, özellikle Kürdistan bölgesindeki özerk kazanımları baltalama derdinde! Klasik sömürgeciliğin amentüsü mahiyetindeki ‘yol’ fikri yüz yıllardır canlı işliyor. Esad için ayrıca iştahı kabarık… TR’ye sorsan kendileri Gabriel’i oyuna getirmiş! Ama gelişmeler pek öyle demiyor. Gelecek de pek öyle demeyecek gibi.
Kısa süre önce Sigmar Gabriel, yanındaki iş adamları ile İran’a niçin gitti dersiniz?