İnatçı coğrafyanın asi çocukları kazandı!

Şimdi Dêrazor’da gördüğüm manzaralar insana çok şey öğretiyor. Köklü olanın direnişin de ham maddesi olduğunu öğreniyorsun. Sadece kendini değil bütün insanlığı düşünmen gerektiğini öğreniyorsun.

Uzun zamandır “coğrafya kaderdir” kelimesinin kesin ve net ifadesine karşı direndim, bu cümleye inanırsam kadere de inanacakmışım gibi geliyordu. Bu cümle çok keskin, çok fazla yargı belirleyici geliyordu. Nasıl olurdu da bir cümle bu kadar kısa fakat bir o kadar da uzun bir anlama sahip olabiliyordu… Şimdi geldiğim nokta ise kısa cümlelerin azametli olduğu gerçeğidir. Kısa cümleleri sevin, onlar çok şey anlatır. Şatafata sığınmadan meram anlatmak kendine has bir azizlik barındırır. Uzun lafın kısası bu cümle doğrudur ve “coğrafya kaderdir” insan yaşayarak öğrenir, ikna olur, inanır ve gerçeği kanıksarmış…

Doğduğumuz, yaşadığımız ve büyüdüğümüz coğrafya ruhumuzun ve aklımızın öğretmenidir aynı zamanda. Tarihsel gerçeklerin tümünü kısacık ömrümüzde deneyimleyip yaşarız. Ömürlerimiz evrenin özgeçmişidir.

Yaşadığımız coğrafyada günümüze bakıp tarihi anlıyoruz, tarihe anlam verdikçe günümüzün karanlık yüzüne ışık tutabiliyoruz. Tarih boyunca yaşadığımız coğrafya hep büyük savaşlara tanık oldu. Bütün masallarımız savaş ve savaşanlar üzerinedir. Mitolojilerimizde hep iyiler ve kötüler, zalimler ve mazlumlar savaşır. Destanlarımız, ölü ve dirilerin simasını anlatıp durur. Coğrafyamız savaşların tutanak defteri gibidir. Her sayfası acımasız, her sayfası insanlık trajedisi…

BU COĞRAFYANIN ÇOCUKLARI, İNADI…

Şimdilerde yine bir savaşın içindeyiz, Dêrazor’un uçsuz bucaksız çöllerinde kıyasıya bir savaş var. Bir tarafta temeli vahşete dayanan ve bütün kötülükleri özümsemiş, insan öldürmekten zevk alan DAİŞ terör örgütü, diğer tarafta kendi topraklarını, onurunu ve kültürünü korumaya çalışan bu coğrafyanın çocukları olan QSD güçleri. DAİŞ, başka coğrafyadan gelen, QSD burada olandır. DAİŞ, saldıran, QSD direnen güçtür. Öyle ki, bu coğrafya istilacıları, işgalcileri kendi yerleşik halklarından daha fazla tanımaktadır. Bu coğrafyanın inadı, nice işgalciyi ölüm ile cezalandırdı. Bu coğrafyanın inatçıları hiç bir yenilgiyi hazmetmezler.

DAİŞ’in bu coğrafyaya gelişini hatırlayın, geldiler korkunun kara bulutu gibi geldiler. Kendilerinin olmadığı her şeye el uzatma edepsizliğine giriştiler. Daha fazla ileri gidip sistemli katliam yapıp toplu gasp yaptılar. O ne debdebeli gelişti, o ne karanlık girdaptı, o ne ruhumuzu ve kalbimizi kurutan vahşetti, her neye inanıyorsanız ona dua edin ve bir daha bu karanlık tufanın dünyanın hiç bir coğrafyasına uğramaması için bütün gücünüz ile çalışın. DAİŞ’in çıkış ve Kürt coğrafyasına ilerleyişi sonun başlangıcıydı. Yani bu gündü. Hatırlıyorsanız DAİŞ ilk çıkış zamanlarında bütün dünya basını “IŞİD’in önlenemez ilerleyişi” diye manşetler atıyordu. Şimdi DAİŞ’in engellendiği, önlendiği coğrafyadan yazıyorum. Demek ki neymiş, soy ve kültür kırım yapanlara karşı direnirsen, önleyebilir, engelleyebilirsin. Ama bu cümle çok bilinçli seçilmişti ve DAİŞ kapitalizmin coğrafyamıza bela ettiği planlı bir projeydi. Ve bütün egemenler durumdan hoşnut sırıtarak bu önlenemez ilerleyişi izliyordu.

Bütün gazeteciler, nefes nefese koşup kapitalist modernitenin yarattığı yeni ve korkunç savaş ejderhasını takip ediyordu. Kim yandı, kimin hayatı alt üst oldu, kaç kadın onurundan, hayatından oldu, kaç çocuğun psikolojisi, sosyolojisi ve hayat algısı bozuldu bilinmez, bu çok da sorgulanan bir bir şey olmadı. Hani derler ya “bunun haber değeri yok” diye maalesef herkes kendi pencesinden baktı bu coğrafyanın acısına zaten tarih boyunca da hep böyle olmuştu. Batı’nın çıkarına ise Ortadoğu yanarken ateşte üşüyen elini ısıtmak onlara korkunç gelmedi…

Buz kesmiş akıl ve yüreklere sorsanız ateş başka coğrafyayı yaksa da sorun değildi, yeterki onlardan uzak dursundu.

DERS MATERYALI BİR SAVAŞ

Şimdi Dêrazor’da gördüğüm manzaralar insana çok şey öğretiyor. Köklü olanın direnişin de ham maddesi olduğunu öğreniyorsun. Sadece kendini değil bütün insanlığı düşünmen gerektiğini öğreniyorsun. Seni bulan kötülüğü kendi kapından kovmanın çare olmadığını öğreniyorsun, cesur olmanın ahlaki bir görev olduğunu öğreniyorsun. Kim öğretiyor? İnsanlığın başına bela olan DAİŞ terörünü bitiren savaşçılar! Herkes nasıl bir ders çıkarıyor bilmiyorum ama bu coğrafyada yaşananlar bütün dünya okullarında ders materyalı olarak işlenmeyi hak ediyor.

Son 7 yıldır Ortadoğu, Kürdistan ve dünyada vahşetin en yoğun halleri yaşandı. Yaptıkları kahramanlık ile dünyanın dikkatini üzerine çeken, ipi göğüsleme konusunda ikircikli yaklaşmayan ve canı pahasına başarıdan başarıya koşan, Rojava devriminin inşa edicileri YPG / YPJ ve QSD savaşçıları bütün insanlığın ilham kaynağı oldu.

Şimdilerde bir maratonun sonuna gelindiğinde gerçeği bu inatçı coğrafyadan ve onun asi çocuklarından öğrenmek belki de en adil öğrenme biçimidir. Çünkü Rojava Devrimi'nin inşa görevini ve ağır yükünü omuzlamış savaşçılar, bir çoğumuzdan daha hakimdir hakikate. Normalde savaş yıkıcı bir eylemler bütünüdür ve savaşçıların tümü savaşarak yıkım getirir. Ama bu gerçeklik Rojava’da değişik bir diyalektiğe sahiptir. Zira Rojava’daki savaş, inşa etti. İnsanlığa musallat olan kirliliği temizledi.

Kaynak: Yeni Özgür Politika