ürk devleti bir savaş makinesi gibi Kürtlere karşı çalışıyor. Bütün iç ve dış gücünü, ilişki ve potansiyelini bu yönde kullanıyor. MHP, AKP, Ergenekon gibi ırkçı faşist güçler soykırım eksenli bir ittifak kurmuşlar. CHP’nin önemli bir kısmı da bu ittifakın bir parçası durumundadır. Suriye işgali, Güney Kürdistan’a yönelik işgal ve saldırılar, HDP milletvekillerinin etkisizleştirilmesi, hapishanelere atılması CHP’nin oyları ve destekleriyle oldu. Kürdistan’daki yüze yakın belediye kayyum adı altında gasp edildi. CHP sözde muhalefet ama bu konularda muhalefet yaptığı görülmemiştir. Dolayısıyla Türkiye tarihinde olmadığı kadar karanlık bir süreci yaşıyor. Mevcut siyasi güçler ve yapılanmalarla bu karanlıkların aşılması da olası değildir.
2015 Haziran seçimlerinden bu yana tüm seçimler hile ve şiddet atmosferinde yapılmış, iktidar gasp edilmiştir. Şimdi gündemde olan yerel seçimler de aynı koşullarda yapılmakta. Seçmen kütükleri askıya alındığında büyük hilelerin yapıldığı belirlendi. Seçmen kaydırma, hayali seçmenler ortalığa saçıldı. YSK görevlileri AKP’nin ekibi gibi görevde tutuldu. Müjdat Gezen, Metin Akpınar gibi sanatçılar bir eleştiri yaptı diye Erdoğan savcıları üzerlerine saldı. Kamuoyu önünde bu sanatçılara saldırdı. Bu saldırganlık bilinçli yapılıyor. Erdoğan korkuyor. Ağır suçlara bulaşmış. Savaş politikaları milyarlarca dolara ve binlerce insanın yaşamını yitirmesine yol açmış. Bu konuların toplumda tartışılmasına, bilinmesine engel olmak için her yola başvuruyorlar. Eleştiri ve konuşmanın önü bir açılsa artık durduramayacağını biliyor.
Fransa’da Sarı Yeleklerin gösterileri Ankara’da Bahçeli ve Erdoğan’ı titretti. Ortada herhangi bir eylem veya örgütlenme yokken, „kimse denemeye kalkmasın, burası Fransa değil, katliamlarla bastırırız’’ dediler. Leyla Güven artık ölüm sınırlarında. Bir kadın ve milletvekili ve hapiste olmaması gerekirdi. Ama Erdoğan’ın talimatlarıyla yasalar çiğnenerek bir yıl tutuklu kaldı. Ve bir milletvekili İmralı tecridini protesto etmek için 82 gündür açlık grevinde. Türk basını, televizyonları bunu görmüyor, haberden saymıyor! Öyle ki, HDP binalarında yapılan açlık grevi eylemlerini bile polis basıp insanları tutukluyor. Ortada yasalara aykırı bir durum yok. Bir parti binasında insanlar açlık grevi yapabilirler, kimseyi rahatsız etmiyorlar! Ama faşist iktidar korkuyor. Toplumsal canlanma, hareketlilik en büyük korkuları. Toplumun olup biteni duymasını istemiyorlar. Vicdan, adalet ve dayanışma duyguları harekete geçebilir, insanlar sorumluluk duymaya başlayabilirler. Onun için psikolojik savaş yöntemleriyle duygular, düşünceler üzerinde baskı kurmak, gerçekleri saptırmak gerekiyor.
AKP Türkiye halklarını ırkçı, milliyetçi dalgaya kaptırıp sürüklemeye, suçlarına ortak etmeye çalışıyor. Erdoğan’ın Kürt düşmanlığı sınırların dışına taştığı için çıkmazları da derinleşiyor. Dikkat edilirse Erdoğan adeta Putin’in rehinesi durumuna düşmüş. İdlib’de El Nusra’nın ortağı ve sözcüsü. Kuzey Suriye’ye saldırmak için ABD ve Rusya arasında dolanmaktan başları dönmüş. Bütün gerçeklerden, halklardan kopmuşlar. Soykırım tasarlamaktan başka planları kalmamış. Dünyada bu yönleriyle teşhir olmuşlar. Türkiye ekonomisi ağır bir krizde. Dış politikası bu soykırım planlarının kıskacına hapsolmuş. İçeride halka saldırıyor. Evlerin basılmadığı, dağların bombalanmadığı gün yok. Kuzey Suriye üzerinde de tehditler ve güç yığmalar, çetelerle ittifaklar olağan hale gelmiş.
Bütün bunlara rağmen Erdoğan ve şürekası korku içinde. Bir türlü rahata ve huzura kavuşamıyorlar. Tüm basın, polis, ordu, hazine, yardakçılar, havuzcular, Kürt hainleri emirlerinde. Ama korkuları giderek büyüyor. Bir milletvekilinin açlık grevini duyurmamak için çırpınıyorlar. Fransa’daki gösterilerden bile korkuyorlar. Demek ki, faşizm sesten, aydınlıktan korkuyor. Onun için daha fazla ses çıkarmak, aydınlığın peşinde koşmak gerekiyor. Faşistler korktuğu için halka korku salmaya çalışıyorlar. Haklı olmadıklarını, halkı ikna edemediklerini biliyorlar. O zaman zorbalıkla, yalanla, korkuyla ancak bastırabilir, susturabilirler.
Kuzey Kürdistan’da halkı büyük bir baskı altına aldıkları açık. Örgütlenme ve toparlanmaya karşı büyük bir saldırı içindeler. Ama sessizlik ve edilgenlik faşizmi geriletmiyor. Halkın bilinç düzeyi yüksektir. Binlerce insan örgütlenme yapabilecek birikime sahiptir. Mevcut durumda da baskı ve tutuklamalar sürüyor. O zaman faşizmin istediği gibi at koşturmasına izin vermemek gerekir. Tutuklayacaksa, vuracaksa meydanlarda, eylem alanlarında olsun. Eylemli ve direnişçi bir halk hareketi faşizmin sonunu getirir. Faşizm kalıcı olamaz. Faşizmi aşacak yegane yol direniştir. Onu yenecek güç de halktır. Örgütlenme ve direnişte ne kadar gecikme olursa faşizmin verdiği zarar da ona göre artar.
Kaynak: Yeni Özgür Politika