Alışmak ihanettir
Gelinen aşamada yapılması gereken, mücadele bayrağının daha da yükseklerde dalgalandırılmasıdır...
Gelinen aşamada yapılması gereken, mücadele bayrağının daha da yükseklerde dalgalandırılmasıdır...
9 Ekim 1998 yılında uygulamaya konan ve 15 Şubat 1999’da Önder Apo’nun esaretine varan uluslararası komplonun yeni bir yılına daha girildi. Ancak bu yıl ki karşılamanın önceki yıllardan farklı yönleri vardı. Bunların başında, Leyla Güven’in öncülüğünde başlayan ardından da Kürdistan ve Türkiye zindanlarına yayılarak yüzlerce kişinin katılımı ile devam eden, gelinen aşamada neredeyse dünyanın dört bir yanında süren Süresiz Açlık Grevi Direnişleri yer aldı. Her yıl dönümünde olduğu gibi, Kürdistan halkı ve dostları Kürdistan’ın dört parçasında ve Kürtlerin üzerinde yaşadıkları coğrafyalarda gerçekleştirilen büyük gösterilerle meydanları doldurarak uluslararası komploya tepkilerini ve Önder Apo’ya olan bağlılıklarını dile getirdiler. Yine bu yıl dönümünde tüm Özgürlük ve Demokrasi Güçleri; yapmış olduğu güçlü sorgulamalarla yeniden bir kararlaşma içerisine girdi.
Kürdistan halkı, tarihine “Kara Gün” olarak geçen 15 Şubat 1999’un yıl dönümünü bu gerçekliğin bilinci ile karşıladı. Bu şekilde „alışmanın bir ihanet“ olduğu Önder Apo’nun esaretinin yeni bir yıl dönümüne, ağır sorumluluklar üstlenilerek girilmiş olundu.
Uluslararası komplonun duyulması üzerine Kürdistanlılar ve dostları bulundukları coğrafyalarda harekete geçmişler ve meydanları doldurmuşlardı. „Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı ile bedenlerini birer meşaleye dönüştürenler olmuştu. Önder Apo’nun Roma’ya ulaştığının duyulması üzerine de on binlerce Kürdistanlı ve dostları hiçbir çağrıya gerek duymadan Roma’ya akın etmişler, günlerce meydanları zapt etmişler ve her sabah Önder Apo’yu “Rojbaş Serokamın“ sloganlarıyla selamlamışlardı.
Aradan 20 yıl geçti. Kürdistan halkı 20 yıl önce olduğu gibi, yine Önder Apo ile birlikte olduğunu ilan etti ve aynı kararlılıkla uluslararası komploya karşı olan tutumunu bir kez daha sergiledi. Başta tüm Kürdistan parçaları olmak üzere, Dünyanın dört bir yanında dostları ile birlikte sokaklara çıkarak uluslararası komployu protesto etti. Roma’ya akın eden sayısı on binlerle ifade edilen Kürdistanlı ve dostları meydanları doldurdu. Bununla da sınırlı kalmadı; Süresiz Açlık Grevi Direnişçileri, Önder Apo üzerinde uygulamaya konan “mutlak tecridi” kırmak için; “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı ile bedenlerini meşaleleştirenlerin, günümüzdeki temsilini gerçekleştirenleri olarak görev ve sorumluluk üstlendiler.
Böylece Kürdistan halkı ilk uygulamaya konulduğu anda olduğu gibi, uluslararası komplonun 20 yılını geride bırakırken de, “kanları” ve “canları” ile her şeyleriyle Önderliğinin yanında olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
15 Şubat’ın yeni bir yıl dönümüne girerken; DAİŞ çetelerinin Rojava’da/ Kuzeydoğu Suriye’de kesin bir yenilgiye uğratılmak üzere olduğu gerçekliği ise uluslararası komploya gerçekleştiren güçlere karşı verilen bir başka yanıt oldu. Çünkü uluslararası güçler Önder Apo’nun bu topraklar üzerinden çıkmasını sağlayarak komplolarını uygulamaya koymuşlardı. Oysa şimdi gerçekleştirilen bu devrimsel hamle ile bu topraklar, her ne kadar Önder Apo’yu hala esaret altında tutuluyor olsa da, onun özgürlük düşüncelerin filizlendiği, yeşerdiği topraklar haline geldi…
Kürdistan halkı üzerinde sömürgeci fiziki ve kültürel soykırım saldırıları hala devam etmektedir. Kürdistan halkının uğruna büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımlar yok edilmeye çalışılmaktadır. Uluslararası komplo da rol sahibi olan güçler, Kürdistan halkına karşı soykırımcı faşist TC devletinin öncülük ettiği, işlenen savaş ve insanlık suçlarına destek vermeye devam etmektedir. Bugüne kadar yapılmış olanların, yürütülen mücadelenin ve elde edilen kazanımların yeterli olmadığını, asıl olarak uluslararası komploya karşı nasıl ve hangi hedefler doğrultusunda mücadele edilmesi gerektiğini göstermektedir.
21. yılına girdiğimiz uluslararası komploya verilecek olan en anlamlı yanıt bunların gereklerinin yerine getirilmesi ile mümkün olacaktır. Önder Apo üzerinde uygulamaya konan “mutlak tecridin” kırılması, özgür çalışır ve yaşar hale gelmesi ise ancak ve ancak Kürdistan’ın özgürlüğü uğruna yürütülecek olan mücadele ile sağlanacaktır. Bunlar dışında her hangi bir çözüm yolu yoktur. O nedenledir ki, bunları birbirinden ayrı düşünmek mümkün olmadığı gibi, farklı bir seçenekte bulunmamaktadır. Gelinen aşamada yapılması gereken; bunların birlikte ele alınarak, mücadele bayrağının daha da yükseklerde dalgalandırılmasıdır. Bulunulan, yaşanılan tüm coğrafyalarda bunun bilinci ve sorumluluğu ile hareket edilmesidir.
“Alışmanın bir ihanet” olduğu Önder Apo’nun esaretine, içerisine girilen yeni bir yıl dönümünde verilecek en anlamlı yanıt olacaktır. 15 Şubat’ın yıl dönümüne bedenlerini açlığa yatırmış olarak giren; Leyla Güven’in, Nasır Yağız’ın, Zindanlardaki Tutsakların, Strasbourg’da; Gülistan Çiya İke, Deniz Rojbin, Nurgül Başaran, Dilek Öcalan, Mustafa Sarıkaya, Yüksel Koç, Mehmet Nimet Sevim, Muhammet Ghaderi, Deniz Sürgüt, Ayvaz Ece, Kadro Bokani, Kerem Solhan, Ağit Ural, Ekrem Yapıcı ve Ramazan İmir’in, yine farklı yerleşim merkezlerinde; İmam Şiş, Yusuf İba, Mele Mustafa Tuzak, Hüseyin Yıldız, Hasbi Çakıcı, Şiyar Xelil, Fadile Tok, Mustafa Tüzün ve her gün yeni katılımcıların dahil olduğu Süresiz Açlık Grevi Direnişçilerinin, başta Roma olmak üzere dünyanın dört bir yanın da meydanları dolduranların, DAİŞ’i yenilgiye uğratan kahraman Rojava/Kuzeydoğu Suriye halklarının beklentileri de bundan başkası değildir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika