Demokratik ittifak ve mücadele kazandırır
AKP-MHP faşizminden kurtulmak istiyorsak, sadece istemekle yetinmeyeceğiz, birlik olup aktif mücadele edeceğiz. Çünkü birlik ve mücadele kazandırır... Susmak ve beklemek ise ölüm demektir.
AKP-MHP faşizminden kurtulmak istiyorsak, sadece istemekle yetinmeyeceğiz, birlik olup aktif mücadele edeceğiz. Çünkü birlik ve mücadele kazandırır... Susmak ve beklemek ise ölüm demektir.
AKP-MHP ittifakı ile Tayyip Erdoğan Yönetimi kelimenin tam anlamıyla pul pul dökülüyor. Yıllardır Tayyip Erdoğan’ın özel korumasında olan İdlib’den geçtiğimiz günlerde yükselen şu sesleri bir hatırlayın! İdlib’in çeteleri meydanlarda “Hain Erdoğan” diye bağırıyor, Tayyip Erdoğan’ın posterlerini yakıyordu. Kendilerinin Erdoğan tarafından Putin’e bir külahlı dondurmaya satıldıklarını söylüyordu. Birkaç ay önce birileri böyle olacağını söylese hemen “Deli” derlerdi. İşlerin bu düzeye kadar geleceği kimin aklından geçerdi?
Ama işler bu noktaya geldi işte! Çünkü AKP-MHP faşizmi artık miadını oldurdu. Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğü için artık deniz bitti. 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri AKP-MHP faşist ittifakının ve Tayyip Erdoğan Yönetiminin çöküş sürecini başlattı. Bakın, çözülüş ve çöküş sadece İdlib’de ve AKP-MHP himayesindeki faşist DAİŞ, El Nusra ve El Kaide çetelerinde değil, aslında her yerdedir. İşte AKP-MHP faşist ittifakı çözülüyor ve çöküyor. Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli her ne kadar bunu önlemeye çalışsa da başarılı olmaları mümkün değildir. Özellikle AKP içinde birçok çevrenin MHP ile ittifaka karşı olduğu artık açıkça basın önünde ifade edilmektedir. Dahası AKP kendi içinde de çözülmekte ve çökmektedir. Bir de değil, görünen o ki AKP ikiz doğurmaktadır. Yeni partilerin kuruluşunu artık tehdit ve şantajların da engelleyemeyeceği anlaşılmaktadır.
Çok açık ki, Tayyip Erdoğan Yönetimi için çözülüş ve çöküş sadece içerde de değildir. Tüm bölge ve dünya siyasetinin çökmüş olduğu açıkça görülmektedir. AKP’nin şimdiye kadar uyguladığı Irak, Libya, Mısır, Suriye, kısaca tüm Ortadoğu politikası başarısızlıkla ve yenilgiyle sonuçlanmıştır. Bu durum, şimdiki bakan Mevlüt Çavuşoğlu dışındaki tüm AKP Dışişleri Bakanlarının AKP’den ayrılmış olmasıyla da açıkça görülmektedir. Tayyip Erdoğan Yönetimi ABD, Rusya ve İran arasında gidip gelen bir topa dönmüştür. Belli ki Saddam Hüseyin ve Hüsnü Mübarek gibi Arap diktatörleri ardından Üçüncü Dünya Savaşının yenilen diktatörü Tayyip Erdoğan olmuştur. Adeta kime teslim olacağını arar hale gelmiştir. Denize düşenin yılana sarılması gibi, Tayyip Erdoğan’ın da en son sarıldığı güç nükleer silah olmuştur. Faşist şef sanki yeni uykudan uyanmış gibi, “Bizim nükleer silahımız niye yok?” diyerek herkesi bir kez daha güldürmüştür.
Nereden bakılırsa bakılsın, Tayyip Erdoğan Yönetimini ve AKP-MHP ittifakını ayakta tutmak artık mümkün değildir. Ancak yıkılabilmesi için de birilerinin etkide bulunması, en azından biraz iteklemesi gerekmektedir. Yoksa hiçbir şeyin kendiliğinden düşmediği açıktır. İşte Türkiye’deki AKP-MHP karşıtlarına düşen görev de bu olmaktadır. Fakat ne yazık ki, Türkiye’deki muhalefet şimdiye kadar bunu başarıyla yapamamıştır. AKP-MHP iktidarına alternatif olacak bir ittifak ve birlik ortaya çıkartamamıştır. Sendelediği anda “Haydi düş” diyecek itişi AKP-MHP iktidarı karşısında gösterememiştir.
Bu durumun nedenlerinin ne olduğu konusunda kuşkusuz herkesin kendine göre bir görüşü vardır. Bize göre birinci neden, CHP Yönetiminin iktidar olmayı göze alamaması ve adeta iktidardan korkmasıdır. Eğer şimdiye kadar izlediği siyaset için birileri tarafından görevlendirilmemişse, o zaman bizim görüşümüz kesinlikle doğrudur. Çünkü şimdiye kadar CHP Yönetiminin izlediği politikaları başka türlü izah etmek mümkün değildir. Başta HDP olmak üzere diğer sol ve demokratik partiler ise siyasal süreç üzerinde belirleyici etkide bulunabilecek örgütsel gelişme gücünü gösterememişlerdir. Tayyip Erdoğan Yönetimi, şimdiye kadar kendi gücünden çok bu duruma dayanarak iktidarda kalmıştır.
Ama artık şimdi durum değişme eğilimi göstermektedir. CHP içinde iktidardan korkmayan ve iktidara gelmek isteyen bir güç ortaya çıkmaktadır. Geçmişten dersler çıkardığı anlaşılan HDP siyasette daha aktif ve girişken olmaya yönelmektedir. AKP-MHP ittifakı ve Tayyip Erdoğan Yönetimi ise şimdiye kadar olmadığı kadar zayıf ve parçalı hale gelmiştir. O halde daha fazla zamana yaymadan Türkiye’yi ve insanlığı Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğünden kurtarmak için ne yapmak gereklidir? Çok açık ki, AKP-MHP faşizmine karşı yeni bir iktidar alternatifi oluşturmak ve daha aktif iktidar mücadelesi yürütmek gereklidir. Bunun da en geniş antifaşist demokratik ittifakı yaratmak ve birlikte aktif mücadele etmek anlamına geldiği açıktır.
Belli ki HDP Yönetimi böyle bir ittifak geliştirme ve aktif mücadele yürütme çabası içindedir. Özellikle 19 Ağustos darbesinden sonra böyle bir çabayı daha da somutlaştırdığı ve geliştirdiği gözükmektedir. Başta CHP ve diğer partiler olmak üzere Türkiye’deki demokratik kurum ve kuruluşlarla bu yönlü yürüttüğü görüşmeler anlamlıdır. Yine Hewlêr’e giderek Güney Kürdistan Hükümetiyle görüşmesi de isabetlidir. Çünkü şimdiye kadar Tayyip Erdoğan Yönetimine içerde kritik anlarda destek veren CHP, dışarıda ise Güney Kürdistan Yönetimi olmuştur. Dolayısıyla AKP-MHP faşist yönetimini aşmaya çalışırken, işe söz konusu koltuk değneklerini çekme temelinde başlamak başarılı sonuç verebilir.
Fakat bu konuda da kendini fazla yanıltmamak gerekir. Çünkü CHP’nin de KDP’nin de ne yapacakları fazla belli değildir. Aslında eskiyi sürdürebilseler, bunların hepsi eskinin devamından yana olacaklardır. Fakat eskiyi olduğu gibi sürdürmek mümkün olmamaktadır. AKP-MHP faşizmi çöküş sürecine girmiştir, dolayısıyla bu güçler için de yeni arayışlar zorunludur. Demokratik siyaset işte bu durumdan yararlanarak söz konusu güçleri ittifak içine çekip Tayyip Erdoğan Yönetimini aşma mücadelesine yöneltebilir. Nitekim HDP bunu 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde başarıyla yapmıştır. Şimdi yeni hedefler temelinde bu siyaseti daha da derinleştirerek uygulayabilir. Çünkü kazanabilmesi için öncelikle en geniş ittifaklara ulaşması ve demokratik birlikler oluşturması zorunludur.
Siyasal güç olabilmek ve iktidara gelebilmek için çeşitli ittifaklar gereklidir, ancak yalnız başına yeterli değildir. Başarı için çok yönlü ve aktif mücadele de gereklidir. Yani oluşturulan ittifakları etkin mücadeleye seferber edebilmek gerekir. Bunun için de sadece istemek yetmez, isteneni mücadele ile alabilmek gerekir. Dikkat edilirse, faşizm karşısında çok çeşitli güçlerin en çok yaptığı şey istemek olmaktadır. Barış istiyoruz, özgürlük istiyoruz, demokrasi istiyoruz denmektedir. Niyet etmek ve bir başlangıç yapmak açısından istemek iyidir ve de gereklidir, fakat başarıya ulaşmak için yeterli değildir. Başarmak için, isteği eyleme dönüştürmek, yani mücadele etmek gereklidir. Hem de planlı, örgütlü ve birlik halinde!
Barış, özgürlük ve demokrasi isteyenler, önce bunları neden istediklerini kendilerine sormalı, ardından da nasıl gerçekleştireceklerini sormalıdırlar. Belli ki barış isteniyor, çünkü savaş var. O halde barışa ulaşabilmek için savaşı yaratan şeyleri ortadan kaldırmak gerekir. Özgürlük isteniyor, çünkü egemenlik ve kölelik var. O halde egemenliği ve köleliği yaratan şeyleri ortadan kaldırmak lazımdır. Demokrasi isteniyor, çünkü faşist diktatörlük var. O halde faşist diktatörlüğü ortadan kaldırmak, yani yıkmak gerekir.
Bütün bunlar da ittifak halinde yaratıcı yöntemlerle mücadele etmeyi gerektirir. Birlik olmadan ve mücadele etmeden barış, özgürlük ve demokrasi istemek kendini yormaktan öteye bir şey değildir. İstek gereklidir, ancak başarıyı yaratan ittifak ve mücadeledir. O halde AKP-MHP faşizminden kurtulmak istiyorsak, sadece istemekle yetinmeyeceğiz, birlik olup aktif mücadele edeceğiz. Çünkü birlik ve mücadele kazandırır. Birlik ve mücadele ile faşizm yıkılır, özgürlük ve demokrasi kazanılır. O halde çözülen ve çöken Tayyip Erdoğan Yönetimini tarihin çöp sepetine atmak için hep birlikte daha aktif ve sürekli mücadele etmeliyiz. Bu işin başka yolu ve yöntemi yoktur. Susmak ve beklemek ise ölüm demektir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika