Dersim’i bütünlüklü mücadele içinde ele almalıyız

Dersim kimliğini ve karakterini öne çıkaracak ve bu konuda mücadele edecek Devrimci Güç Birliği adayını seçtirmek tarihi bir sorumluluktur.

Şu anda bazı çevreler ve basın kurumları HDP’yle karşı karşıya geldiği için Maçoğlu’na yer vermektedirler. Maçoğlu HDP’yle karşı karşıya gelmeseydi bu iyi gösterilmeyecekti. Bu gerçeklik bile Maçoğlu’nun nasıl hareket etmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. HDP’ye baskıların zirveye ulaştığı bir dönemde Maçoğlu’nun adaylıktan çekilerek HDP’yi desteklemesi kendisine gösterilen özel savaş amaçlı bu tür sahte destek ve sevgileri de boşa çıkaracaktır.
Yerel seçimler Türkiye ve Kürdistan için önemli hale gelmiştir. Kürdistan’da kayyum atanan belediyelerin HDP tarafından yeniden kazanılması çok önemli bir siyasi mesaj ve mücadele olacaktır. Dersim’de kayyumcuların kaybetmesi Türkiye ve Kürdistan’da AKP-MHP iktidarının siyasi olarak yenilgiye uğratılması açısından önemlidir.

Dersim’de eşbaşkanlık yapanlar şu anda tutuklu. Edibe Şahin ve Nurhayat Altun Dersim halkının temsilcileri olarak cezaevine atılmışlardır. Yerine Dersimli olmayan, Dersim soykırımında müfettiş ve generallere verilen rolü yerine getirecek bir kayyum atanmıştır. Asker ve polis baskı ve zulüm uygulayacak, katliamlar yapacak, kayyum da bu ortamda beyaz soykırım uygulamaları yürütecek. Dersim’de uygulanan soykırım devrimcilerin onlarca yıldır yürüttüğü mücadeleyle sekteye uğratılmıştı. HDP’den seçilen belediye eşbaşkanları Dersim’in Kirmançkî ve Alevi kimliğini öne çıkarmada önemli çabalar göstermişlerdi. Bunu tüm Dersimliler takdir etmektedir. Dersimlilerin onurlu yaşamaları ve atalarına saygının gereği bu kimliklerinin canlandırılması ve Dersim’in açık ve görünen kimliği haline getirilmesi çok önemlidir. Dersimlilerin üzerlerindeki travmayı atmaları ve öz kimliği ile yaşamaları bununla mümkündür.

Dersim’de özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin ilk adımı bu kimlikleri canlandırmakla olur. Bu kimlikleri canlandırmadan Dersim’de ne demokratlık ne özgürlükçülük ne de sosyalistlik yapılabilir. 1938 soykırımı ile Dersimlilerin elinden alınan her şeye Dersimlilerin yeniden sahip olması gerekir. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin Dersim’deki en temel amacı bu olmalıdır. Kuşkusuz Kürdistan genelinde de böyledir. Ancak Şark Islahat Planı’nda görüldüğü gibi soykırımcı Türk devletinin ilk hedeflediği olan Dersim ve Fırat’ın batısındaki Alevi Kürtler olmuştur. 38 soykırımı Şark Islahat Planı’nın fiziki katliam ve sürgünlerle pratikleştirilmiş halidir.

Kürdistan’da yerel yönetim seçimlerini kazanan HDP’liler Dersim’de olduğu gibi halk olarak dilini, kimliğini ve kültürünü canlandıran çalışmalara ağırlık vermişlerdir. Kayyumların ilk olarak kimlik, dil, kültür ve inançla ilgili çalışmaları hedeflemeleri kayyumların nasıl bir zihniyetin uygulayıcısı olduklarını kanıtlamaktadır. Kürdistan’da Kurmancî, Kirmançkî bir bütün Kürt halkının kimlik, dil, kültür özgürlüğüne ve öz yönetimlerine saldırı yapılmıştır. Bu sadece belediye eşbaşkanlarına değil; Dersim, Amed, Van, Mardin ve tüm Kürdistan halkına yapılmış bir saldırıdır.

Şu bilinmelidir; Türkiye ve Kürdistan’da özel savaşın ve psikolojik hareketlerin en yoğun uygulandığı şehir Dersim’dir. 1937 ve 1938’den sonra soykırımın en sistematik uygulandığı yer Dersim’dir. Dersim raporları, bu çerçevede yapılan katliam ve uygulamalar bunun kanıtıdır. Bu açıdan Dersimliler, Dersimli devrimciler, demokratik siyasetçiler soykırıma karşı mücadele ederken yürütülen özel savaşın, psikolojik savaşın bilincinde olmaları, buna göre hareket etmeleri gerekir. Yoksa, Dersim üzerinde uygulanan soykırıma karşı başarılı bir mücadele verilemez.

Dersim’de yerel seçim adaylığı konusunda bazı sorunlar yaşanmıştır. Ovacık belediye başkanı Dersim merkez için aday olmuştur. Komünist başkan olarak tanınan Mehmet Fatih Maçoğlu Ovacık’ta bazı projeler yapmak için demokratik güçlerden yardım istemiştir. Bunun için Avrupalara kadar gitmiştir. Avrupa’da HDP’liler, HDK’liler dahil, demokratik güçler, Kürt ve Alevi kurumları kendisine ilgi göstermişlerdir. Biz de Ovacık’a hizmet götürmesi açısından bu yaklaşımı olumlu karşıladık. Kürt basını, demokratik basın, Alevi kanalı bu yönlü projelere pozitif yaklaşım gösterdi. Maçoğlu, Dersim’deki belediyenin durumu ve oradaki siyasi mücadeleyi dikkate almadan, oradaki demokrasi güçlerinin tutumunu öğrenmeden kendine gösterilen bu olumlu yaklaşımı Dersim belediye başkanı olabilmek için zemin yapmıştır. Bu yaklaşım 31 Mart seçimlerinin Türkiye ve Kürdistan’daki anlamını, Dersim’in bu genel mücadeledeki yerini görmeden gösterilmiştir. Bu sefer de Dersim belediye başkanı de ben olayım, yaklaşımıyla hareket etmiştir.

Şu açıktır; Dersim’de belediye başkanlığı seçimi bir kişinin seçilmesinden öte bir durumu ifade etmektedir. Şu anda Kürdistan ve Türkiye’de soykırımcı sömürgeci AKP-MHP faşist iktidarına karşı çok yoğun bir mücadele verilmektedir. Zindanlar, demokratik siyasetçiler, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, devrimci kadın ve gençlerle doldurulmuştur. Tüm bunlar HDP şahsında Türkiye ve Kürdistan’daki devrimci demokratik mücadeleyi ezmek için yapılmaktadır. HDP bu ağır baskılar altında mücadelesini ısrarla sürdürmektedir. Bunu Maçoğlu da bilmektedir.

HDP’nin mücadelesinin önemli bir boyutu da Dersim’dir. Dersim’de de HDP’liler tutuklanmış ve kayyum atanmıştır.  HDP’nin önemli bir hedefi de Dersim’de eşbaşkanlıklarını almaktır. Her devrimci demokratik ve sosyalist için de bu HDP’nin hakkıdır. HDP Dersim’de belediye başkanlığını her zaman açık ara bir oyla almıştır. Şimdi Türkiye ve Kürdistan’da AKP-MHP faşizmine karşı genel bir mücadele vardır. Bu açıdan bir kişinin bu mücadeleyle ilişkili ve bağlantılı olmadan Dersim’de belediye başkanı olmak istemesi politik bir yaklaşım değildir. Kendisini demokrat olarak gören herkes açısından apolitik bir yaklaşım olduğu açıktır. Hangi kişinin seçildiği önemli değildir. Hangi mücadelenin parçası olarak seçildiği bu dönem açısından çok önemlidir. Bu açıdan bir HDP’linin seçilmesi her bakımdan önemli ve anlamlıdır.

Bilindiği gibi HDP herhangi bir çizginin tek başına hakim olduğu bir parti değildir. DBP’nin etkisi fazla olsa da birçok bileşeni vardır. Nitekim genel seçimlerde ağırlıklı olarak Türkiye metropollerinden olmak üzere Türkiyeli birçok demokrat, sosyalist, hatta feminist milletvekili olmuştur. Dersim’de de kim seçilirse seçilsin HDP kimliği böyle çok bileşenli karakteri olan bir partinin adayı olmuş olacaktır. HDP’nin bu dönemde cezaevine atılmış eşbaşkanların kimliğine uygun bir adayı seçtirmek istemesi de en doğal hakkıdır. Amed HDP için ne kadar özgün ve önemliyse, Dersim’in de böyle bir değeri ve anlamı vardır. Özellikle Kirmançkî ve Alevi kimliğinin Dersim’de öne çıkarılması önemlidir. Maçoğlu da Alevi ve Kirmançkî bir kimliğe sahiptir. Ancak HDP’nin programı ve Dersim için öngördüğü öncelikleri esas alan bir adayı seçtirmesi de anlaşılması gereken bir durumdur. Dersim belediye eşbaşkanlığının HDP tarafından kazanılması genel mücadelenin önemli bir kazanımının Dersim’de de elde edilmesi açısından olmazsa olmaz kabilindedir. Maçoğlu’nun hiçbir farklı duygu ve yaklaşım içine girmeden, bu süreçte yaşanan tartışmalara takılmadan bu durumu anlaması gerekmektedir.

Maçoğlu’nun şu anda göstermesi gereken en doğru tutum adaylıktan çekilip HDP adaylarını desteklemesidir. Dersim’de devrimci örgütlerin ve demokratik kurumların güç birliği yaptığı dönemde Maçoğlu’nun güç birliği dışında hareket etmesi kendisi açısından doğru olmayacaktır. Ben de devrimciyim, demokratım, HDP adayları çekilsin, beni desteklesin, demesi de doğru olmaz. Tüm Türkiye ve Kürdistan genelinde AKP-MHP faşizmine karşı en etkin mücadele eden HDP’den bu beklenemez. Kendisi bir bireydir; bağlı bulunduğu bir siyasi hareket var olsa da, şu anda Kürdistan ve Türkiye genelinde AKP-MHP faşizmine karşı mücadelenin en ön saflarında HDP bulunmaktadır. Kaldı ki, HDP’nin birçok bileşeni vardır. Birçok devrimci, demokratik bileşenin üzerinde uzlaştığı kişiler aday gösterilmiştir. Bu durum karşısında Maçoğlu’nun çekilmemesi Dersim’de düşman tarafından yaratılmak istenen bölünmeye hizmet eder. Nitekim, devletle bağlantılı bazı çevreler bu bölünmeden yararlanmak istemektedir. Şu anda Dersim’in en fazla birliğe ihtiyaç olduğu bir süreçten geçmekteyiz. Bu açıdan Dersim’deki tüm devrimci demokratik güçlerin, kurumların ve şahsiyetlerin duyarlılık içinde olmaları önemlidir.

Şu anda bazı çevreler ve basın kurumları HDP’yle karşı karşıya geldiği için Maçoğlu’na yer vermektedirler. Maçoğlu HDP’yle karşı karşıya gelmeseydi bu iyi gösterilmeyecekti. Bu gerçeklik bile Maçoğlu’nun nasıl hareket etmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. HDP’ye baskıların zirveye ulaştığı bir dönemde Maçoğlu’nun adaylıktan çekilerek HDP’yi desteklemesi kendisine gösterilen özel savaş amaçlı bu tür sahte destek ve sevgileri de boşa çıkaracaktır.

Dersim halkına da bu dönemde önemli görevler düşmektedir. Dersim, şu anda 1938 soykırım zihniyetiyle yönetilmektedir. Kayyumlar Dersim’de soykırımcı politika ve uygulamalarının yerelden sürdürülmesi demektir. Bu açıdan Kürdistan’daki tüm kayyumlara karşı mücadele eden HDP’nin desteklenmesi gerekmektedir. Dersim’in dağına, taşına, suyuna, kurduna, kuşuna, çiçeğine ve geyiğine düşmanlık yapılmaktadır. Dili yok edilmek; inancı Sünnileştirilmek, Şiileştirilmek istenmektedir. Aleviler, Dersimliler Hızır Paşa’nın sofrasına oturtulmaya çalışılmaktadır. Tüm bunların önüne geçmek açısından yerel seçimler de bir mücadele alanıdır. HDP adaylarını seçmek soykırıma tutum almak anlamına gelmektedir. Bu tutumu almadan ne geçmişimize saygılı olabilir, ne de geleceği kazanabiliriz. Bu açıdan Dersim kimliğini ve karakterini öne çıkaracak ve bu konuda mücadele edecek Devrimci Güç Birliği adayını seçtirmek tarihi bir sorumluluk olmaktadır.

KAYNAK: Yeni Özgür Politika