Direnişin başarısı kaçınılmaz
Direniş her geçen gün biraz daha rejimi kuşatıyor, onu çaresiz kılıyor. Devletin İmralı tecridine ilişkin yarattığı algı bu direnişle tuzla buz oldu...
Direniş her geçen gün biraz daha rejimi kuşatıyor, onu çaresiz kılıyor. Devletin İmralı tecridine ilişkin yarattığı algı bu direnişle tuzla buz oldu...
DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven açlık grevinde yüz günü geride bıraktı. Güven'in öncülük ettiği açlık grevleri direnişi cezaevlerinden Strasbourg'a, Hewlêr'den Kanada ve Avrupa'nın birçok merkezine kadar çok geniş bir alana yayılmış durumda.
Leyla Güven başta olmak üzere direnişçiler kendileri için bir şey talep etmiyorlar. Talepleri son derece açık ve net: savaş ve işgal politikasının merkezinde olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılmasını istiyorlar.
Türk devleti Ekim 2014'te ''çökertme planı'' ile tüm Kürtlere karşı soykırım savaşı başlattı. Çözüm sürecini dinamitledi. Barış sürecinin mimarı Öcalan'ı ağır tecrit altına alarak sonuca gitmeye çalıştı, çalışıyor.
İşte bugün açlık grevlerinde somutlaşan direniş mutlak tecrit başta olmak üzere faşizme, ırkçılığa, açlığa, savaş, işgal ve yıkım politikalarına karşı çok güçlü tarihsel bir itirazdır.
Elbette bugün itibarıyla mutlak tecrit kırılmış, Öcalan'ın sağlık ve güvenlik koşulları garanti altına alınmış ve özgür çalışma koşulları yaratılmış değil.
Zaten direnişçiler de bu amaca ulaşıncaya kadar neye mal olursa olsun direnişi sürdürmekte kararlılar. Bunu her fırsatta dile getiriyorlar. AKP-MHP faşist iktidarının direnişi kırmak için başvurduğu her yöntemi, hatta rüşveti ellerinin tersiyle itiyorlar. Geçici, oyalayıcı ve aldatıcı ''çözüm'' yerine kesin, kalıcı ve barışa giden bir çözümün kapısını aralamak istiyorlar.
Leyla Güven ve Nasır Yağız başta olmak üzere direnişçilerin sağlık durumu her geçen dakika daha da kötüleşiyor. Ancak zaman mutlak tecridi kırmak, AKP-MHP iktidarının savaş ve soykırım politikalarını çökertmek için direnenler açısından daralmıyor. Direniş her geçen gün biraz daha rejimi kuşatıyor, onu çaresiz kılıyor. Denilebilir ki esas olarak rejim için zaman daralıyor.
Çünkü direnişçiler küçümsenmeyecek başarı elde ettiler.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit büyük oranda teşhir edildi. Devletin İmralı tecridine ilişkin yarattığı algı bu direnişle tuzla buz oldu. İmralı'da tümüyle bir düşman hukukunun uygulandığı ve İmralı'nın zamana yayılmış acımasız bir işkence sistemine dönüştüğü bilince çıkarıldı. İmralı işkence sistemine ilişkin milyonların hafızası bu direniş sayesinde tazelendi.
Direniş Kuzey Kürdistan başta olmak üzere Doğu, Güney, Rojava ve diaspora Kürtlerinde düzeyi, içeriği ve eylem biçimleri farklı olsa da küçümsenmeyecek devrimci bir dinamizm yarattı. Bu devrimci dinamizm devleti çok ürkütüyor ve korkutuyor. Bir milletvekilinin bir şehirde yürümesi dahi yüzlerce polis tarafından önlenmeye çalışılıyor. Devlet açıktan terör estirerek direnişi kırmak istiyor. Ama sonuç alamıyor. Direniş sayesinde cesaret her tarafı sarıyor.
Direnişin en önemli kazanımlarından biri de uluslararası arenada yaşanıyor. Bu alanda da direniş sayesinde İmralı işkence sistemi ciddi teşhir edildi. Türk devletinin ırkçı, sömürgeci ve soykırımcı yüzü açığa çıktı.
Kürt sorunu bu direniş sayesinde bir kez daha dünya kamuoyunun gündemine girdi. Daha da önemlisi Öcalan küresel vicdanın İmralı'daki lideri olarak anılmaya başlandı. Erdoğan ve cuntası dünyanın her yerinde insanlar tarafından nefretle anılırken, Öcalan saygı ve minnetle anılmaya başlandı. Türk devletinin Öcalan ve Kürdistan Özgürlük Hareketi için küresel çapta yaratmaya çalıştığı algı çöktü.
Örneğin Kürdistan'dan binlerce kilometre uzaktaki Kolombiya'da dahi yüzlerce kadın bir araya gelerek Öcalan'ın paradigmasını konuştu, direnişin sembollerinden Kürt kadını Leyla Güven ve diğer direnişçiler için dayanışma mesajlarını iletti.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden birçok ulusal, eyalet ve yerel parlamentoda direniş ve talepler gündeme geldi. Birçok ülkede sendika, sol-sosyalist partilerin yanı sıra muhafazakar partiler, aydın, yazar, sanatçı, din adamları, kanaat önderleri direnişe sahip çıkan açıklamalar yaptı. Dünya medyasının ilgisi ciddi bir yükselme gösterdi. Ve tabii ki Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın her yerinde farklı dayanışma eylemleriyle milyonlarca insan, Öcalan, paradigması ve Kürdistan Özgürlük Hareketi ile tanışma fırsatı buldu.
Sonuç olarak mutlak tecritle Kürtlere karşı topyekûn savaş ve soykırım politikaları uygulayan rejim, bu tarihsel direniş karşısında çaresiz kaldı. Direniş Erdoğan-Bahçeli rejimini kuşatarak bir anlamda dünya insanlığından tecrit edilmesini sağladı.
Açlık grevi direnişi rejimin önüne iki yol koyuyor: ya çökecekler, ya da direnişçilerin taleplerini kabul ederek makul çözüm bulacaklar.
Artık tercih onların.