Elçi cinayetinin siyasi sorumlusu Davutoğlu’dur

Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, “Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Tahir Elçi cinayetinin siyasi sorumlusudur” dedi.

Türk yargı makamlarının, Tahir Elçi’nin katledilmesinden itibaren ceza soruşturması açısından üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini; iktidarın bu cinayetin aydınlatılması yönünde tutum almadığını belirten Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, zaten iddianamenin de maddi gerçeğin açığa çıkmasını engelleyen ve dosyayı manipüle eden bir iddianame olduğunun altını çizdi.

Amed Barosu Daimi Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden 6 yıl geçti. Amed Barosu Başkanı Avukat Nahit Eren, hem Elçi’nin yokluğunun sivil topluma etkileri hem de tanıkların ifadelerini geri çekmeleriyle birlikte davanın akıbetinin nasıl olacağına ilişkin ANF’ye konuştu.

ELÇİ’DEN SONRA SİVİL TOPLUM

Av. Eren, ‘diyalog süreci’nin bitmesi ve yeniden başlayan çatışmalı dönemle birlikte, Kürt sorununa güvenlikçi politikalar kapsamında bir bakış açısının geliştirildiğini belirtti.

Söz konusu güvenlikçi politikaların hakim olduğu konseptle beraber sivil toplumun da baskılanmaya başlandığını ifade eden Av. Eren, Tahir Elçi’nin katledilmesini bölge açısından bu baskılanmanın miladı olarak gördüğünü kaydetti.

Elçi’nin katledilmesinden sonra sivil toplumun eski rolünü ve gücünü yeterince oynayamadığını söyleyen Av. Eren, şöyle devam etti: “Sivil toplum, rolünü yerine getirmekten kaçınmadı aslında ama iktidarın amaçladığı şey buydu. Baskılarla, tahakküm politikalarıyla sivil toplumu zapturapt altına almak istediler. Aynı şey batıda da yaşandı; Osman Kavala’nın tutuklanması batıdaki sivil topluma yönelik bir hamleydi. Maalesef iki tarafta da sivil toplumun o eski etkinliği ve gücü kırıldı.”

CİNAYETİN AYDINLATILMASI İSTENMEDİ

Türk yargı makamlarının, Tahir Elçi’nin katledilmesinden itibaren ceza soruşturması açısından üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini ifade eden Eren, “Bunu çok net bir şekilde ortaya koyabiliyoruz. Peki yargının görevini yerine getirmesinin önündeki faktör neydi? İktidarın bu cinayetin aydınlatılması yönünde net bir tutumu ve pozisyonu olmadı. İktidar ve yargının bu cinayetin aydınlatılması için istekli olmadığını daha ilk günden biliyoruz. Çünkü olay yeri incelemesi bile yapılmadı. İstenseydi yapılabilirdi. Yine Tahir Elçi’nin öldürüldüğü ana denk gelen 13 saniyelik bir kamera görüntüsünün kaybı söz konusudur. Bu görüntü silindi mi, gerçekten çekim mi yapılmadı bilmiyoruz? Bir şekilde soruşturmanın aydınlatılmasına ilişkin bir isteksizlik baştan beri kendisini gösteriyordu” şeklinde konuştu.

DAVA DOSYASI MANİPÜLE EDİLDİ

Davanın iddianamesinin hazırlanmasının bile 4 buçuk yılı bulduğunu vurgulayan Av. Eren, şunları paylaştı: “Dosyada tek bir şüpheli yoktu. Şu anda sanık olarak yargılanan polis memurlarının ilk etapta tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulmuştu. Ta ki Diyarbakır Barosu’nun Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü Forensic Architecture’de hazırlatmış olduğu rapordan sonra, söz konusu polislerin ifadesine bu kez sanık sıfatıyla başvuruldu. Bir şekilde iddianame hazırlandı, ancak bu aşamada da maddi gerçeğin açığa çıkmasını engelleyen ve dosyayı manipüle eden bir iddianame olduğunu gördük. Olay yerinde öldürülen polis memurlarının dosyası ile Tahir Elçi’nin öldürülmesi olayı aynı iddianamede yer aldı. Oysa söz konusu olayda memurlara yönelik eylem yapan kişiler belliydi. Bu dava çok daha önce de açılabilirdi. Olay esnasında kaçan örgüt mensuplarını hem Tahir Elçi hem de öldürülen polis memurlarının failleri olarak belirleyip, aynı iddianameye konu ettiler. Aslında birbirinden çok farklı olaylardı.”

TANIKLAR, İLK İFADELERİNİ İNKAR ETTİ

Elçi davasının son celsesinde yaşananların, olayın aslına rücu etmesi bakımından önemli ifadeler olduğunun altını çizen Av. Eren, şöyle konuştu: “Dosya iddianame aşamasında iken, olay anında orada oldukları söylenen tanıklar, Tahir Elçi’nin örgüt mensupları tarafından öldürüldüğü yönünde ifade vermişlerdi. Dolayısıyla mahkeme de bu tanıkları dinlemişti. Bu tanıkların içerisinde Sur’dan çıkan kişiler de vardı. Ancak aynı tanıklar, son celsede ‘Biz olaya tanık değildik, yargı ve kolluk makamları tarafından baskılanarak bu ifadelere zorlandık’ dedi. Ayrıca kendilerine çeşitli vaatlerde bulunulduğunu da söylediler. İlk etaptaki yazılı ifadelerini inkar ettiler.”

DAVUTOĞLU, KASTINI İZAH ETMELİ

Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun da Tahir Elçi cinayetinden siyasi sorumlu olduğunu belirterek, şunları ekledi: “Bu süreçte önemli bir gelişme de yaşandı aslında. Hatırlarsanız kısa bir süre önce Tahir Elçi’nin vurulduğu dönemde başbakan olan Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır’a gelmişti. Baromuza yaptığı ziyarette ‘Bu bir siyasi suikasttir’ ifadesini kullandı. Gerçekten de Tahir Elçi’nin öldürülmesinden sonra çok karanlık bir sürece girdik. Sokağa çıkma yasakları, ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı ve yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği bir sürece girdik. Dolayısıyla siyasi suikast söylemi çok şey barındırır içinde. Bir dönemin başbakanı bunu söylüyorsa bundan kastının ne olduğunun da izahı gerekiyor. Bu açıklamadan sonra kamuoyuna da yansımıştı, gerek Tahir Elçi’nin ailesi, avukatları gerekse Diyarbakır Barosu olarak Sayın Davutoğlu’nun dinlenmesi için mahkemeden talepte bulunuldu, fakat henüz bu konuda bize bir dönüş olmadı.”