Yerel seçimlerin üzerinden iki hafta geçti ama sonuçları netleşmedi. Halkın deyişiyle anlaşılan bu iş karakolda bitecek. Faşist ve despotik yönetimlerin karakteri böyledir. Bir fırsatını bulup seçimle gelirler ama seçimle gitmezler. Güçleri yettikçe seçimleri işlemez kılarlar, yozlaştırırlar. AKP iktidarı seçimleri istediği koşullarda yaptı. Bütün basın, yargı ve bürokrasi elindeydi. Bu kurumlar sonuna kadar politize edildiler. Açıktan partizanca davrandılar.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçmen listelerinde sahte seçmen, hayali seçmen, hile vb yok diye kamuoyuna açıklama yaptı. HDP bağırıp durdu. Şırnak’a binlerce asker, seçmen kaydırıldı diye açıklamalar yaptı. Kimse duymadı, duymak istemedi. Kürdistan’da bunlar aleni ve yaygınca yapıldı. AKP seçmen listelerine herhangi bir itirazda bulunmadı. Devletin yönetimi elindeydi. Son derece de partizanca ve tarafgir davrandı. Durumdan son derece memnundu. Ne zamanki seçimin sonuçları açıklandı renkleri değişti. Günlerce kıvrandılar, hangi hilelere başvuracaklarını tartıştılar, gizli pazarlıklar yaptılar. Açıktan çamura yattılar. İstanbul’u kaybetmek onlar için büyük bir darbeydi. Hem büyük bir rant kapısı kapanıyordu hem de siyasi olarak baş aşağı gidişleri hızlanıyordu.
Bir haftadan fazla İstanbul’da oy saydırdılar. İstenen sonuç ortaya çıkmadı. Şimdi de YSK’yı baskı altına alıp İstanbul seçimlerini iptal etmeye, 1 Kasım’da olduğu gibi baskı ve terörle ele geçirmeye çalışıyorlar. Erdoğan’ın ustalık dönemi darbe, komplo, hile ve yalan üzerinde yürüyor. Bunun dışında bir ustalığı görülmedi. Türkiye refaha koşmuyor. İç barışını kurmuyor. Ekonomi kötüye gidiyor. Hapishaneler demokrasi güçleriyle dolu. Ve Erdoğan, Bahçeli’ye bağlanmış, onun dışında adım atamıyor. Türkiye’nin borç miktarı artmış, enflasyon yükselişe devam ediyor. Erdoğan’ın ustalığı döneminde bunun dışında bir pratik ortaya çıkmadı. Sadece Kürt düşmanlığında derinleşme oldu. Ordusunu Suriye’ye soktu. Efrîn’de etnik temizlik yaptı. DAİŞ, El Kaide artığı binlerce çeteyi etrafında topladı, hepsini maaşa bağladı. Uçakları sürekli Kürtleri bombalıyor. Her gün grup grup uçak kalkış yapıyor. Milyonlarca dolar dağa taşa boca ediliyor. Öldürmede, yakıp yıkmada ustalaştığını kabul edebiliriz. Bunun dışında giderek her şeyi batırmış, kendisini de çamura yatırmış. İktidara ölümüne yapışmış. Sedat Peker gibi mafya artıklarına halkı tehdit ettiriyor.
Sedat Peker ‘devlet görev verirse hazırız’, diyor. Sokağa inmekten söz ediyor. Sokağa inip ne yapacak? Birilerinin iktidarı, koltuğu için ülkesini vatandaşlarını öldürecek, tehdit edip korkutacak! Bunu vatan ve devlete bağlılıkla ne ilgisi var? Olsa olsa iktidar hastalarına fedailik yapılabilir.
Sedat Peker’in laflarını bir HDP’li veya CHP’li söyleseydi AKP kıyameti koparırdı. Adliyeyi üstlerine sürerdi. Ama kendi yanaşmaları oldu mu gayet makul karşılıyorlar. Bu, AKP ve Erdoğan’ın iktidar için ne kadar gözü kara olduğunu, yurttaşlarını öldürmekten geri durmayacağını gösteriyor. Bütün faşistler ve diktatörler iktidarları için kitleleri feda etmekten çekinmezler. Ama Erdoğan Saddam veya Hüsnü Mübarek’ten, dostu El Beşir’den ders çıkaracak bir karakterde değil.
YSK Kürtler, demokrasi güçleri için son derece komplocu ve hukuk dışı davranmakta sakınca görmüyor. HDP büyük baskı, zorluk ve düşmanca saldırılar altında kazandığı belediyeleri bile alamıyor. Mazbatalar verilmiyor. Şimdi de KHK’lerle görevden uzaklaştırılanlara mazbatalar verilmeyecek deniyor. Tam bir kumpas ve tuzak. Bu kadar da olmaz. Hangi toplum olsa buna isyan eder. Bu adaylar YSK’dan habersiz, gizli seçime girmiş değiller. Belgelerini YSK’ya vermişler, onlar da seçilmelerin önünde bir engel yok, diye onay vermişler. Seçildikten sonra olmaz, diyorlar. Bu vatandaşları olarak kabul ettikleri, yasalara göre seçilmiş insanlara düşmanlık dışında bir anlama gelmez. Erdoğan meydanlarda açıktan HDP’yi düşman olarak ilan etti. Düşman hukuku uyguladı. Bu ülkenin eşit vatandaşları olarak görmedi ve onları siyaseten bitirmeye, boğmaya çalıştı. Düşmanlık hukukuna şimdi YSK gibi kurumlar da dahil oluyor.
AKP birkaç belediye daha HDP’den alabilir. Ama ne yaparsa yapsın İstanbul’un yerine dolduramaz. Bitişini engelleyemez. Ömrünü de daha fazla uzatamaz. Türkiye’yi yeni kanlı çatışmalara, maceralara sürükleyebilir. Ne yaparsa yapsın artık zorla ve hileyle başta kalamaz. Halklar direneceklerdir. Kürt halkı belediyeleri ve kazanımları için sonuna kadar direnme hakkına sahiptir. Bedel ödemiş ve emek vermiştir. Başkalarının haklarını gasp etmesini normal karşılayamaz. Direnmek bir haktır. Bütün demokrasi güçleri birleşip haklarına sahip çıktığında faşistlerin, diktatörlerin işi biter. El Beşir yönetimi de büyük bir korku yaymıştı. Halkı canından bezdirmişti. Ama halk ayağa kalkınca ortadan kayboldu. Erdoğan’ın akıbetinin daha parlak olacağını kimse söyleyemez.
Kaynak: Yeni Özgür Politika