Hitler de 1000 yıl hüküm süreceğini düşünüyordu
Sağlı sollu dizilmiş, ellerine bayraklar tutuşturulmuş çocuklar arasında, türkuaz bir halı üzerinde sahneye yürüyordu. Devasa bir sahne onu bekliyordu.
Sağlı sollu dizilmiş, ellerine bayraklar tutuşturulmuş çocuklar arasında, türkuaz bir halı üzerinde sahneye yürüyordu. Devasa bir sahne onu bekliyordu.
Yer Çanakalle, 18 Mart. Erdoğan için büyük bir gösteri düzenlenmişti. Melankolik bir müzik eşliğinde kahramanlık övgüleri havada uçuşuyordu. Her şey büyüklük çılgınlığına göre, tek adama göre dizayn edilmişti. Konu Çanakkale değil, Erdoğan’dı. Televizyon ekranları Çanakkale’ye değil, Erdoğan’a odaklanmıştı.
Ve “Başkomutan”, dünyaya sesleniyordu. “Bin yıldır buradayız. İnşallah kıyamete kadar da burada olacağız.”
Ardından, sömürgeci heveslerini gizlemiyordu. “Münbiç'te, Fırat'ın doğusunda yazacak tarihimiz var. Kudüs'ün mahremiyetine yönelik saldırılara karşı yazacak tarihimiz var...”
Gerisi yalan, saldırı, karalama, tehdit...
Ancak “bin yıl” daha bu topraklarda egemenliğini sürdürmeyi düşünen Erdoğan, şimdiye kadar yaptığı bir çok açıklama ve pratiklerinde olduğu gibi yine Hitler’i hatırlatıyor.
Hitler benzetmesi, sadece dışarıdan yapılan bir suçlama değil. Kendisi de yeni sistemini kurarken, Hitler’i örnek göstermişti.
2015 yılının sonuydu. Tam olarak 31 Aralık. Başkanlık sistemi tartışmaları şiddetleniyordu. Erdoğan, bugün düşman olduğu Suudi Arabistan gezisinden dönüyordu. Basın karşısına geçen Erdoğan, başkanlık sistemini şu ifadelerle savunuyordu:
"Üniter devlette başkanlık sistemi yoktur diye bir şey yok. Şuan zaten dünyada bunun örneği var geçmişten bu yana da var. Yani Hitler Almanyası'na baktığınızda orada da bunu görürsünüz. Daha sonra değişik ülkelerde bunun örneğini görürsünüz.”
Haklıydı, Hitler Almanyası’na baktığımızda Erdoğan’ın savunduğu sistemin örneğiyle karşılaşıyorduk.
İki diktatör arasındaki benzerlikler kuşkusuz sadece sözlerden ibaret değil. Seçimler, bir demokrasinin canlılığını güvenceye almak için yeterli bir unsur değil. Führer, 1933 yılında seçimlerle iktidara gelmişti. Parlamentodaki güçlü destekle birlikte, kurduğu rejim yıkılana kadar tüm yetkileri kendisinde toplamayı başarmıştı.
Erdoğan da aynı çizgide yürüdü. Seçimlerle geldi, sonra parlamentoya ve yine seçimlere dayanarak, yetkileri kendisinde topladı ve tek adam haline geldi. Tek başına olağanüstü hal ilan edebiliyor, kararnamelerle ülkeyi yönetebiliyor, memur atayabiliyor, özcesi yaşamı başkaları için cehenneme çevirebiliyor. Bununla birlikte hem ülkenin başında, hem de partisinin başında kalmaya devam edebiliyor.
Soykırım konusunda da benzerlikler var. Erdoğan, Ermeni soykırımını savunuyor, gerekçelendiriyor, bugün de işgallerde bulunarak, soykırım politikalarını sürdürüyor.
Eğitim modelinden, toplumu bastırma yöntemlerine kadar çok sayıda ortak noktaların yanısıra, büyüklük hayalleri de birbirine benziyor. Erdoğan Osmanlı İmparatorluğu nostaljisi ile yaşıyor. Megaloman projelere imza atıyor, hem kültürel hem de askeri olarak yayılmacı bir siyaset izliyor.
Hitler de iktidara geldiğinde, bin yıl hüküm sürecek bir imparatorluğu kuracağını düşünüyordu. Milyonlarca kişinin ölümüne, Avrupa’nın büyük bir kısmında kentlerin ve alt yapıların yok olmasına neden oldu. Nazi rejimi, elitlere karşı alt sınıfın devrimi olan ve ırk üstünlüğünü ortadan kaldıran 1789 Fransız devriminin mirasını yok etmek, “150 yıllık hataya” son vermek istiyordu. Marksist komünizm de Nazilerin hedefindeydi, tıpkı bugün solun ve tüm diğer farklı inançlar ve kültürlerin Erdoğan’ın hedefinde olduğu gibi.
Nazilerin toplumsal idealinin inşası, uzun vadeli bir programdı. Bu nedenle Hitler, “Bin yıllık Reich” ifadesini kullanıyordu. Ancak bunun için önce savaşı kazanması gerekiyordu. Ölene kadar da bu fikrinden vazgeçmedi. Yakıp yıkma taktiğini izliyordu. 1945’te onun için her şey sona erdiğinde, askeri komutanı Albert Speer, “Almanlara ne olacak?” diye sormuştu. Cevabı netti: “Savaştan sonrası yok, bitti. Eğer kaybedersek, kıyamet olacağı sözünü vermiştik, öngörmüştük.” Ona göre biyolojik mantık kendisini dayatmış, güçlü olan kazanmıştı. Diğer bir ifadeyle, “Yahudiler ve Slavlar kazandı, Almanlar aşağı olduğunu gösterdi ve yok olacaklar.”
Hitler’in bin yıl öngördüğü hükümranlığı, sadece 12 yıl sürmüştü. Erdoğan’ınki de bin yıl sürmeyecek. Bahsettiği “kıyamet” ise, çok uzakta değil, onunla birlikte geldi. Geriye, "bin yıllık" değeri olmayan bir soru kalıyor: Ne zaman kendi kıyametinde yok olup gidecek?