Karasu: Türkiye 1998 yılındaki gibi çökme noktasına getirilmiştir

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Yeni Özgür Politika Gazetesine yazdığı makalede, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik gerçekleştirilen 9 Ekim komplosunun 20. yılını ele aldı.

Önder Apo’ya yönelik uluslararası komplonun 21. yılına giriyoruz. Dünya tarihinde bir halk önderinin bu kadar yıl bir adada tek kişilik bir zindanda tutulması ilktir. Bu esaret Ortadoğu’da Kürt gerçeğinin ne ifade ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. Kürtler üzerinde nasıl bir politika uygulandığını da göstermektedir. Kürtlere yönelik düşmanlığın ne düzeyde olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu komployu bilince çıkarmadan, bu geçen 20 yılda Kürdistan’da ve İmralı’da yaşananları anlamadan ne Kürt gerçeği kavranabilir ne de Kürt halkı özgür ve demokratik yaşama kavuşabilir. Bu komployu ve bu komploya karşı 20 yıldır gösterilen direnişi bilince çıkaranlar Kürt halkını özgür ve demokratik yaşama kavuşturabilir.

Kürt Halk Önderi üzerinde bu düzeyde komplo gerçekleştirilmesi ve Kürtler üzerinde soykırım politikası izlenmesi Ortadoğu coğrafyasının karakteri ve Türk uluslaşmasının şekillenmesiyle ilgilidir. Bunlar anlaşılmadan da komplonun anlaşılması ve Kürt Halk Önderi üzerindeki uygulamaların bilince çıkarılması mümkün olmaz.

Uluslararası komplo ABD’nin başını çektiği kapitalist modernist sistemin Ortadoğu’da yeni bir statüko ve düzen kurma amacıyla, Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketi karşında zor duruma düşmesinin örtüştüğü bir döneme denk gelmişti. ABD 1991 1. Körfez Savaşında Irak’a yaptığı müdahaleyi genişletip Irak’ı tümden kontrol edip Ortadoğu’da yeni bir hegemonik sistem kurmayı hedefliyordu. Ancak kuracağı sistem önünde alternatif bir Ortadoğu düzeni kurma mücadelesi veren PKK’yi engel görmüştür. Bu nedenle PKK’yi tasfiye edip engel olmaktan çıkarmak istemiştir. Böylece kendisine bağlı ve tüm Kürtler üzerinde denetim kurmasının aracı olan KDP ve YNK’yi de kurtarmış olacaktı. Bu nedenlerle 2. Körfez Savaşına girmeden önce PKK etkisizleştirilmeliydi. PKK’nin etkisizleştirilmesi için de Önder Apo saf dışı edilmeliydi.

1990’lı yılların sonu aslında soğuk savaşın bittiği ve yenidünya düzenin kurulmak istendiği yıllardır. Yenidünya düzeninin kurulmasında da Ortadoğu önemli bir yere sahiptir. Ortadoğu’da uluslararası güçlerin hakim olduğu bir sistem kurulmadan yeni dünya düzeni gerçekleştirilemezdi. ABD kurmak istediği Ortadoğu düzenin de NATO’nun 2. büyük ordusuna sahip Türkiye’yi kullanmak istiyordu. Bu nedenle Türkiye bu rolü oynayacak konumda olmalıydı. Ancak PKK’nin mücadelesi Türkiye’yi bu rolü oynayamayacak kadar etkisizleştirmişti. Öte yandan Türk devleti ne kadar dış destek alsa da PKK karşısında sonuç alamıyor, gün gün eriyordu. Türkiye siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak çökme noktasına gelmişti. Artık PKK ile savaşacak takati kalmamıştı. İşte bu durumda olan Türkiye NATO’ya ve ABD’ye başvurarak benim Ortadoğu’da rolümü oynamamı istiyorsanız PKK’yi tasfiye etmede bana tam destek verin. Abdullah Öcalan’ı etkisizleştirelim, isteğinde bulundu. Apo etkisizleşirse PKK tasfiye olur, demişler ve destek istemişlerdir. ABD ile Türkiye’nin politikaları ve istekleri farklı biçimlerde örtüşünce uluslararası komplo devreye girmiştir.

Eğer bu komplonun içinde ABD, NATO ve İsrail olmasaydı Önder Apo esaret altına alınıp İmralı zindanına konulamazdı. Türkiye’nin böyle bir gücü de iradesi de yoktu. Nitekim Bülent Ecevit ‘ABD bize Apo’yu neden teslim etti’ diyerek şaşkınlığını ve kuşkusunu dile getirmişti. Önder Apo da daha baştan itibaren bu komplonun uluslararası komplo olduğunu, İmralı zindan sisteminin bu güçler tarafından oluşturulduğunu, Türkiye’ye de gardiyanlık görevi verildiğini vurgulamıştır. Önder Apo düşüncesi ve pratiğiyle Ortadoğu’da uluslararası güçlerin işbirlikçi ayaklarını zayıflatarak, işbirlikçiliğin olmadığı, halkların kardeşliğine dayanan bir Ortadoğu düzenini hedefliyordu. Bu konuda önemli gelişmeler sağlamıştı. Arap halklarıyla Kürt halkının ilişkilerini geliştirmede önemli adımlar atılmıştı. Kürtlerle İran halkları arasında belli ilişkiler kurulmuştu. Ortadoğu’da kapitalist moderniteye işbirlikçilik yapacak Türkiye’de gericilik önemli oranda geriletilmişti. Kürt halkı ile Türkiye’nin demokrasi güçlerinin arasında yetersiz de olsa ilişkiler kurulmuştu. Tüm bunlar Ortadoğu’da emperyalist kapitalist sisteme alternatif bir Ortadoğu sisteminin oluşmasının zeminini yaratmıştı. PKK bu konuda birleştirici bir ideolojik politik güç haline gelmişti. Bu gelişmelerde de Önder Apo’nun belirleyici rolü vardı. Uluslararası güçler bu nedenle Önder Apo’yu hedefledi. Reel sosyalizmi yıkarak halkları umutsuz bırakanlar; halklar için yeni bir umudun ortaya çıkmasına tahammül edemezlerdi. Bu nedenle Önder Apo’ya yönelik komplo geliştirdiler. Her türlü baskı aracıyla amansız bir takip yaparak, Önder Apo’ya dünyada kalacak bir yer bırakmayarak esaret altına alıp İmralı zindan sistemi içine koydular.

Ancak bu uluslararası komploya karşı daha baştan halkımızın, dostlarımızın, Özgürlük Hareketimizin ve Önder Apo’nun büyük mücadelesi gelişti. Önder Apo duruşuyla, düşüncesiyle, tutumuyla bu mücadelenin öncülüğünü yaptı. Önder Apo’nun yarattığı halk ve militan kadro gerçekliği fedaice Önder Apo’ya sahip çıktı. Önder Apo’nun Ortadoğu’dan çıktığı 9 Ekim’den başlayarak 15 Şubat’ta esaret altına alınana kadar halkımız tek bir gün oturmadı. Başta Kürdistan’ın 4 parçası, Türkiye ve Avrupa olmak üzere dünyanın her yerinde ayakta oldu. Zindanda Halit Oral arkadaşın başlattığı ‘GÜNEŞİMİZİ KARARTAMAZSINIZ’ direniş kampanyası ile Önder Apo etrafında ateşten bir çember, insan vücutlarından barikatlar kuruldu. Onlarca Kürt insanı yaşamını yitirdi. 15 Şubat komplosundan sonra da Önderliğe sahiplenme sürdü.

Komplonun en önemli amacı Önder Apo’yu esaret altına alarak Hareketi öncüsüz bırakmak, bu temelde de Hareketle Önder Apo, Hareketle halk, halkla Önder Apo arasındaki bağları zayıflatıp bir bütün olarak Özgürlük Hareketini etkisizleştirmek ya da kontrol altına almaktı. Bu amaç da göstermiştir ki, uluslararası güçler Önder Apo’yu dünyadaki diğer siyasi önderler, PKK’yi diğer siyasi hareketler ve Kürt halkını da başka halklar gibi ele almışlardı. Bu nedenle Önder Apo esaret altına alındığında sonuca ulaşacaklarını düşünmüşlerdir.

Ancak Önder Apo daha esaret altına alınır alınmaz komployu nasıl boşa çıkarmalıyız üzerinde yoğunlaşmış, PKK’yi ve halkı da bu doğrultuda yönlendirmiştir. Kuşkusuz Özgürlük Hareketimiz komployla birlikte tümüyle bir fedai güç haline gelmiş; yönetiminden komutanına, kadrosundan savaşçısına kadar herkes fedai bir savaşta karar kılmıştır. Bir fedai ordusu kurulmuş ve fedailer tüm dünyaya eylem yapacakları alanlara hareket etmiştir. Ancak Önder Apo komployu böyle bir tepkisel yaklaşımla değil de, komplonun amaçlarını boşa çıkaracak biçimde ilk önce komployu geriletmeyi, daha sonra da yenilgiye uğratmayı hedeflemiştir.

Komplonun önemli bir amacı Türkiye’deki savaşı kontrolsüz hale getirip Türkiye’yi tümüyle teslim almaktı. Yine Türkiye’de şahlanmış şovenizmin kışkırtılarak Türklerle Kürtlerin bir daha bir araya gelemeyeceği tarihi bir düşmanlık ve kan davası yaratmaktı. Bu açıdan Önder Apo ilk önce mahkemedeki tutumuyla sonra da gerillayı Türkiye sınırları dışına çekerek uluslararası komplonun Türkiye’de şekillendirdiği gericiliği püskürtmüştür. Bu temelde ideolojik, teorik ve politik yoğunlaşmasıyla Özgürlük Hareketinin bu alanlarda yaşadığı tıkanıklıkları aştırma çalışması içinde olmuş, öte yandan örgütsel olarak Hareketin toparlanmasını ve yeniden mücadele eder hale gelmesini sağlamıştır.

Önder Apo komplonun amaçları neyse onları tersine çevirmek istemiştir. Komplo Önder Apo’yu esaret altına alarak PKK’yi mücadele edemez hale getirmeyi amaçlıyordu. Önder Apo da çözümlemeleri ve PKK’de yaptığı değişikliklerle daha etkili mücadele eder duruma getirmiştir. Öyle bazılarının sandığı gibi PKK 1990’lı yıllarda savrulan bazı sosyalist hareketler gibi sağa kaymamış ya da mücadeleden düşmemiştir. Aksine Önder Apo’nun tüm yoğunlaşmaları ve adımları PKK’nin bu duruma düşmesini engellemek yönünde olmuştur. Nitekim Önder Apo çözümlemeleriyle PKK’nin başka hareketler gibi tıkanmasının önüne geçmiştir. Önder Apo ile PKK arasındaki bağlar daha fazla güçlenmiş, halk ve militanlar Önder Apo’ya daha fazla bağlanmıştır. Tüm bunlar komplonun amacının tersine ortaya çıkan sonuçlardır. Bu çerçeveden bakıldığında komplo büyük oranda boşa çıkarılmıştır.

Kuşkusuz Önder Apo hala esaret altındadır. Ağır tecrit altında yoğun psikolojik ve fiziki baskı altında yaşamaktadır. Bu bizler için, halkımız için, dostlarımız ve tüm insanlık için kabul edilemeyecek bir durumdur. Her an bu durumun baskısı altına yaşamaktayız. Bunu da mücadeleye dönüştürmek; Kürdistan’ı özgürleştirip Ortadoğu’yu demokratikleştirerek anlamlı hale getirme çabalarımız sürmektedir.

Önder Apo İmralı’yı insanlık tarihinin gördüğü en önemli inziva ve yoğunlaşma yeri haline getirmiştir. İnsanlık açısından en değerli düşünceleri burada üretmiştir. İnsanlığa her yönüyle en büyük hizmetler burada yapılmıştır. Önder Apo İmralı’yı düşmeseydi bu yoğunlaşmalar ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlar olmayacaktı; insanlık bugünkü yoğunlaşma ve çözümlemelerden mahrum kalacaktı. Bu açıdan insanlık tarihinde hiçbir bilgenin, dervişin, evliyanın ve bilim insanının ulaşmadığı yoğunlaşmayla kendisine yapılan acıları ve zulmü anlamlandırmıştır. Kürt halkına çektirilen acılar insanlığa büyük hizmetler yapılarak anlamlı kılınmıştır. Bu açıdan İmralı’da geçen tek bir günü boş geçmemiş, her günü büyük bir anlam ifade eden bir yaşam olmuştur.

Bugün Kürt Özgürlük Hareketi ve Önder Apo’ya yönelik komplo tazelenmek istenmektedir. PKK öncülüğündeki Özgürlük Hareketi bugün sadece Ortadoğu’da değil tüm dünyada kapitalist moderniteye alternatif hale gelmiştir. 1990’lı yıllar sonunda olduğu gibi Türk devleti mücadelemiz karşısında her bakımdan çökme noktasına gelmiştir. Türkiye NATO ve uluslararası güçlerin kendisine verdiği rolü yerine getiremez durumdadır. Bunda PKK’nin mücadelesi belirleyici rol oynamıştır. Uluslararası güçler şimdi PKK’nin Ortadoğu ve dünyada alternatif hale gelen bu gücünden ürkmüş bulunmaktadır. Öte yandan Türkiye’nin siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak çökmesini kendi çıkarlarına görmediklerinden Türkiye’yi kurtarmak istemektedirler. Almanya’nın Türkiye’yi kurtarma çabaları tüm kapitalist modernist sistem adına yapılmaktadır. ABD’nin en son İdlib’de Türkiye’yi sahiplenmesi de hem Türkiye’yi kurtarma hem de Türkiye’ye Suriye ve Ortadoğu’da rol verme amaçlıdır.

Bu açıdan son zamanlarda Türkiye ve Avrupa’nın Önder Apo üzerinde tecridi yoğunlaştırmaları ve bu konuda ortaklaşmaları Özgürlük Hareketine karşı ortak davranmalarının en somut ifadesidir. Önder Apo’ya karşı tutum doğrudan Kürt halkına ve Özgürlük Hareketine yönelik bir tutumdur. Bu durum karşısında Özgürlük Hareketine ve Kürt halkına düşen görev her zaman olduğu gibi Önder Apo’yu fedaice sahiplenmektir. Bunun yolu da AKP-MHP faşizmine karşı mücadeleyi her yerde yükseltmekten geçmektedir. Uluslararası komploya dün olduğu gibi bugün de vereceğimiz anlamlı cevap bu olacaktır.