Kürtler, kültürel soykırım cenderesinden geçirilmiş bir halktır. Doksan yıldan beri dili, kültürü yasaklanmış, unutturulmaya çalışılmıştır. Ortadoğu’nun en kadim halklarından iken, sahip olduğu tarih ve kimlik inkar edilmiş, yok sayılmıştır. Tarih ve kimlik inkarını kabul ettirmek üzere, akıl almaz hikayeler uydurulmuştur. Derin bir kültürel soykırımdan geçirilmiştir. Kültürel soykırımların temel amacı, egemen ulus devlet inşalarında kendini egemen millet sayarken, diğer halkların milletleşme veya uluslaşma süreçlerini engellemeye çalışmaktır. Kendi dilini, kültürünü yücelterek, kendi değerlerini sembolleştirip kutsarken, bünyesinde yaşayan diğer halkların tarihsel, kültürel değerlerini ise aşağılar. Egemenlik hakkı kazanamamış diğer halklarda aşağılık psikolojisi yaratarak, varlığını inkar etmesini hedefler.
Kürtler üzerinde uygulanan Kültürel soykırım, kırk yıl önce bu aşamaya varmıştı. Çok eski bir dile ve kültüre, bunların içinde gerçekleştiği bir zamana ve mekana yani bir tarihe ve bir ülkeye sahip olmasına rağmen, uluslaşma süreci fiziki ve kültürel soykırım uygulamalarıyla engellenmeye çalışılmıştı. Bir millet, bir ulus olduğunun bilinç ve aydınlanmasının ortaya çıkmaması için, her şey yapıldı. “Var mı yok mu” tartışması, yakın zamana kadar sürdürüldü. Gerçekten de varlığını yitirmiş bir halk haline getirilmişti. Varlığının ruh ve anlam yanı olan kültürü, soykırımdan geçirilmişti. Derin “Türkleştirme” planları büyük oranda tutmuştu. Çünkü Kürt çocuklarına her sabah, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” dedirtiliyordu. “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiliyordu. En eski bir dilin, kültürün, tarih ve toprağın sahibi olan bir halka yaşattırılan zulmün düzeyi, kırk yıllık özgürlük mücadelesine yol açtı. Kürtlerin özgürlük mücadelesine bu kadar sarılmasının nedeni, sömürgeci egemen ulus devletin onlara uyguladığı soykırım gerçeğinin bu akıl almaz düzeyidir. Kürt özgürlük mücadelesini, haklı ve meşru kılan gerçek budur.
Artık yirmi birinci yüzyıldayız. Kürtler; en eski bir dilin, kültürün, tarihin sahibi olan bir millettir. Egemenler tarafından parçalanmış da olsa, sahip olduğu ülke toprakları ve el konulmuş olan yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları vardır. Bir ulus olduğu konusunda büyük bir aydınlanmayı yaşamış durumdadır. Bu aydınlanma, artık kültürel soykırım yöntemleriyle ortadan kaldırılamayacak bir düzey kazanmıştır. Bu açıdan siyasi soykırım uygulanmaktadır. Fiziki soykırım seçeneği de, Demoklesin kılıcı gibi her daim sallandırılmaktadır.
Amed’de dokuz Kürt siyasi partisinin birlik oluşturup ortak platform kurarak, Kürt ulusal dili üzerindeki baskı ve yasaklara karşı ortak mücadele kararı alması, çok isabetli bir gelişme olmuştur. Kürtlerin bir araya gelip dilini, kültürünü Demokratik Ulusal Birlik perspektifi ile savunmaya karar vermiş olması, tüm Kürtler açısından sevindirici olmuştur. Çünkü dil demek, kültür demektir, tarih demektir. Kültür ve tarih ise varlık demektir. Dolayısıyla dilini sahiplenmek, varlığını sahiplenmektir. Dili tartışmada olmak, varlığı tartışmada olmak demektir. Dil ve kültürel varlığını sahiplenmek, ulusal varlığını da sahiplenmektir.
Kürtler, Demokratik Ulusal bir varlık olarak, artık görünür olmuşlardır. Örgütlü, iradeli ve mücadeleci bir halk duruşunu artık inkar edilemez bir biçimde kazanmışlardır. Bu kadar baskı, bu kadar zulüm bununla ilgilidir. Her taraftan topyekûn saldırı altında tutulması bundan dolayıdır. Parçalı da olsa ortaya çıkardığı kazanımlar, saldırı ve tehlike altındadır. Kürtlerin ulusal çıkarlarına karşı gelişen bu saldırıları boşa çıkarmanın tek yolu, Kürtlerin Demokratik Ulusal Birliğini oluşturmasından geçmektedir. Demokratik Ulusal Birliğini geliştirmek ve bunu kurumlaştırmak, devlet olmak değildir, bir halkın kendi ulusal demokrasisini örgütleyip kurumlaştırmasıdır. Bu da o halkın üzerindeki tehdit ve tehlikeleri bertaraf ettirmek demektir. Şu anda Kürtlerin en çok buna ihtiyacı vardır. Amed’e oluşan platform bunun güzel bir adımı olmuştur. Tüm Kürtler bunun devamının gelmesini beklemektedir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika