AKP-MHP faşist iktidarı Dersim’de halkın kutsal gördüğü değerlere saldırıyor. Böylece Dersim’in inancı yerle bir edilerek iradesi kırılmaya çalışılıyor. Munzur gözelerine peyzaj yapılarak doğal halinin bozulmak istenmesi, kutsal keçiler için (Dersimliler Xızır’ın davarı demektedirler) av partilerine izin verilmesi bunun en somut ifadesidir. Yahudi’nin sinagogu, Hıristiyan’ın kilisesi, Müslüman’ın camisi ve Budist’in tapınağına saldırı ne ise Dersimlilerin inancının kutsallarına saldırı da aynıdır. Başka inançların kutsalına saldırı nasıl isyan gerekçesi oluyorsa; Dersim Alevi inancının kutsallarına saldırı da isyan gerekçesidir.
Kuşkusuz Dersimliler de Alevi-Kızılbaş inancının parçasıdır. Ancak Dersim Aleviliğinin de (Rêya Hâk) kendine has özellikleri vardır. Bunun nedeni Dersim’in fethedilemez bir coğrafyaya sahip olmasıdır. 20. yüzyıla kadar da fethedilememiş olmasıdır. Bu nedenle insanın toplumsallaştığı, yani ilk insan olduğu dönemdeki inancının güçlü etkisi sürmüştür. Bazılarının ilkel gördüğü bu inanç aslında insan doğasına, toplumsallığına ve doğayla dost, uyumlu yaşamasına en uygun inançtır. Bu inanca sahip toplumların vicdanı da ahlakı da hak adalet ölçüsü de güçlü olur.
Bu inanç sahipleri dağa, ovaya, ağaca, suya, kuşa, karıncaya, bir bütün doğaya ve canlıya anlam verir. Bu mu ilkel, yoksa doğayı acımasızca tahrip edenler mi ilkel? Sömürü ve iktidarı için insan, doğa ve tüm canlılar üzerinde hakimiyet kurmak isteyenler mi ilkel, yoksa insana, doğaya ve canlılara değer verenler mi ilkel? Bir karşılaştırma yapılırsa kendine bugün modern diyenler daha ilkeldir. İnsana, topluma ve doğaya en doğru yaklaşım her şeyde canlılık gören animizmde vardır. Kuşkusuz o zamanlar bunu felsefi olarak ifade etmemişlerdir, ama doğruya yakın bir bakışa sahip oldukları tartışmasızdır. Bugün insanlık animizmin bilimsel olarak ifade edilişine yüzünü dönmektedir.
Her inanç kutsallarıyla vardır, anlamlıdır. İnanç, binlerce yıldır kutsal kabul edilen değerleriyle var olmuş toplumun ruhu ve duygusu haline gelmiştir. Ya Munzur Baba! söyleminde neler neler yoktur ki. Dersimlilerin tüm güzel değerlerini bu iki sözcükte bulabilirsiniz. Bir Alevi kadının “Ya Ana Fatma Ya Hüseyin!” demesindeki anlamın derinliğini, değerler manzumesini kim anlatabilir ki? Onu söyleyen kadının yüzündeki o anki ifadeyi ancak çok güçlü bir ressam ifade edebilir. Sanat ve edebiyat dışında bu duyguları kimse anlatamaz. Şimdi Dersim’in “Ya Munzur Baba!” dediği yere kazma vuruluyor. Bu açıkça bir canlıya kazma vurmadır. Her kazma, her kürek, çakılan her çivi Munzur’u acıtacaktır. Bir halkın inanç duyduğu taşa, toprağa, suya bu yapılabilir mi? Bu suyun, toprağın canı var mı ki acı duysun, diyenler; insanlığın tarihini, geçmişini anlamayan modernistlerdir. Aslında modernizm maddiyat dışında hiçliktir.
Munzur’a saldırı, dağ keçilerinin avlanması Dersim’in analarına, atalarına saldırıdır. Binlerce yıllık ana ve ataları incitmektir, onlara hakarettir. İki-üç yüz yıl önce Dersim’deki ana ve atalarımız bu saldırıyı görselerdi, dağ keçilerinin vurulduğunu, vurulacağını duysalardı ne olurdu, ne hissederlerdi? O keçiler değil, analarımız atalarımız ölürdü. Munzur gözelerinin doğası değil, analarımızın, atalarımızın dünyası alt üst olurdu. Yaşayan ölüler haline gelirlerdi.
Tek değerleri maddiyat olan modernistler ya da kendi inancı dışında inanç tanımayan sapkınlar bu acıları, bu hisleri duymayabilir. Onlar bir kasap gibi dağ keçilerine bıçak saplayabilir, Munzur’a kazma vurabilir. Ancak bir Dersimli böyle yaklaşamaz. Sadece kendine, bugününe değil, geçmişine ve geleceğine de bir saldırı olarak görmelidir. Munzur gözelerine değil, kendisine kazma vurulduğunu düşünüp bu acıyı hissetmelidir. Analarımızın ve atalarımızın bunu engellemeyen kendileri için ne düşüneceğini hayal etmelidir.
Dersimlilerde bir duyarlılık, kutsallarına bir sahiplenme var. Ama bu yeterli değildir. Tüm Dersimlilerin Munzur’da insan barikatı olması lazım. Ataları ve anaları kafalarını verirlerdi; inançlarından nasıl ki vazgeçmezlerdi ise kadını, erkeği, genci, yaşlısı, tüm Dersimlilerin de bu duruş ve tutum içinde olması gerekir. Munzur gözelerine, dağ keçilerine ve başka kutsallara yapılan saldırıyı toplu katliam olarak görmelidirler. Dersim’e bir soykırım saldırısı yapılıyor. Bunu görmemek Dersim’den, Dersimlilikten, Dersimlilerin inanç dünyasından, Dersim’in binlerce yılda biriktirdiği değerlerden hiçbir şey anlamamaktır. Bu saldırıları böyle görmeyenler Dersimli değildir; olsa olsa 38 soykırımında beyaz soykırıma uğrayanlardır. İnkarcılardır, ya da Alevilerin deyimiyle keklik soylulardır.
Dersimlilerde bir sahiplenme vardır. Bunun daha da toplumsallaşması, örgütlendirilmesi, Dersimlileri birleştiren bir etken haline getirilmesi gerekir. Dersim’de, Türkiye metropollerinde, dünyada ve dünyanın dört bir köşesine savrulan Dersimlilerin ayağa kalkma sorumluluğu vardır. O topraklarda yüzlerce, binlerce yıldır yatan ana ve atalarımızı huzura kavuşturmak ancak böyle olur. Onların ruhu Dersim’in taşına, toprağına, suyuna, havasına ve kültürüne yedirilmiştir. Onlar yaşayanlardır. O zaman yüzlerce ve binlerce yıldır yaşayanları yaşatma görevimiz vardır.