İmralı sistemi, Uluslararası komploda yer alan devletlerin gözetiminde kurulmuş işkence sistemi olduğu bilinen bir gerçektir. Bu sistem 20 yıldır işleyen ve sonuç almayan bir sistemdir. İmralı’da, Kürt halkının iradesini rehin tutmanın ötesinde, hiçbir yasal çerçeveye, hukuk normlarına uymayan kişiye özel bir zulüm sistemidir. Bu zulüm ve işkence sistemi günümüzün bölge sorunlarıyla yakın ilişkisini, Kürt sorunundaki açmazlarla bağını görmeden, sadece kişiye uygulanan tecritle sınırlı ele almak resmin bütününü görmemize engeldir. Kapitalist modernitenin Ortadoğu’daki haydutluğu, halkları birbirine düşüren ve kanrevan içinde bırakan uygulamaları, sömürüyü derinleştirmek için başvurdukları akıl almaz savaş senaryolarını anlamak için İmralı sistemini çözmek gerekir.
Bölgesel sorunların düğümlendiği yer İmralı’dır. Halkların demokratik sistem seçeneği, demokratik toplum özlemleri de İmralı’da düğümlenmiştir. Belki de günümüzün Gordion düğümüdür. Bu düğümün nasıl çözüleceği konusunda kafa yoranlar bilmelidirler ki; Ortadoğu’nun kaderini belirleyecek türden bir çözüm olacaktır. Mutlak tecritle İmralı’da sonuç almak isteyenler, soykırımcı sistem dahilinde Kürt sorununa yaklaşanlar, inkar ve imhayı esas alanlar, yüzyıla yayılacak savaşı dayatanlardır. Bu güçler hiç kuşkusuz demokrasi karşıtı faşist, milliyetçi, dinci kesimlerdir. Zihniyetleri köhnemiş, yüreği zift kaplamış, insanlık düşmanı karanlık odaklardır.
İmralı’da uygulanan tecrit, sadece Kürt Halk Önderi ve Kürtlerle sınırlı kalan bir tecrit değildir. Kaynağında Kürt sorunu olan, demokrasi sorunu olan bölge halklarının tümünü etkilemektedir. Kapitalist modernite sistemi kendisini vahşi bir şekilde Ortadoğu’ya dayattıkça, karşısında demokrasi cephesini görmektedirler, Önder Apo’nun düşünce sistemiyle karşılaşmaktadırlar. Kendileri açısından görülen PKK engelini aşmaları için Önder Apo hedeflenmiştir. Önder Apo’nun yakalanması ile Ortadoğu’ya müdahalenin önü açılmış oldu. Bu müdahale ile Irak halklarına büyük acılar yaşatıldı, sonuçta da DAİŞ gibi barbar bir güç ortaya çıkarıldı. Şimdi de uluslararası komplonun boyutlarını aşan bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya kalındığı bilinmelidir.
Bir yandan İmralı’da uygulanan mutlak tecrit ve işkence sistemi, diğer yandan PKK’nin üç yöneticisine ilişkin ABD’nin aldığı gayri meşru karar yan yana getirilince, Ortadoğu’nun yeniden paylaşımı anlamına gelmektedir. Bu paylaşım savaşında tıpkı uluslararası komploda olduğu gibi, PKK ve Önder Apo engel olarak görülmektedir. Kapitalist modernitenin engel olarak gördüğü PKK’yi tasfiye ederek, Önder Apo’yu tecrit koşullarında tutarak fiziki imhanın dayatılması, Ortadoğu halklarının başına gelecek en büyük felaketlerden biri olacaktır. Kürtlere yönelik tecrit ve tasfiye planları, demokratik gelişmelerin önünü tıkatmak, diktatörlüklerin önünü açmak demektir.
Kan ve barut kokusu içinde debelenmeye mahkum edilen Ortadoğu halklarının demokratik sistem seçeneğine sahip çıkmaları kaçınılmazdır. Kürt Halk Önderliğine dayatılan insanlık dışı tecrit uygulamalarına karşı Kürt halkıyla dayanışma içinde olunmalıdır. Kapitalist modernitenin saldırılarına karşı Kürtler yalnız bırakılmamalıdır. Tecrit; bir kişinin ya da bir halkın meselesinden ziyade bölge halklarını direkt ilgilendiren bir meseledir. Uluslararası komplonun devamı niteliğindeki tecrit ve tasfiyenin hedefinde Ortadoğu’nun bütün halkları vardır. Yemen’den Afganistan’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan savaşın boyutlarına bakıldığında bu gerçek rahatlıkla görülecektir.
Önder Apo’ya uygulanan ağırlaştırılış tecridin hiçbir hukuki, insani ahlaki dayanağı yoktur. Kürt halkına dayatılan imhanın, sömürgeci vahşetin hiçbir meşru dayanağı bulunmamaktadır. Kürtler elbette bu tecride, tasfiyeye, zulme ve zorbalığa karşı kendi meşru savunmasını en üst düzeyde yapacaktır. Bunu her türlü imkanıyla yapmalıdır. Önder Apo’ya uygulanan tecrit, Kürtlerin olduğu kadar bölge halkları için de kırmızı alarma geçme durumunu ifade etmektedir. Tecridi mutlaka kırmak için başlatılan açlık grevi eylemlerine başka eylem biçimleriyle güç vermek, desteklemek büyük önem taşımaktadır. Kesintisiz bir şekilde sonuç alıncaya kadar eylemleri büyütmeli, çeşitlendirmeli yaygınlaştırılarak derinleştirilmelidir. Kısacası sömürgeciliğin anlayacağı dilden cevap vermek halklarımızın en meşru hakkı ve görevidir. Demokrasiye inanan her kesimden bireyden tutalım örgütlü guruplara, STK’lara kadar her insanın vereceği destek anlamlıdır. Önder Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kırılması demokrasinin gelişimiyle eş anlamlıdır.
Tecridi kırmak, faşist dikta rejimini yıkmak için her insan adeta çiseleyen zayıf yağmur taneleri gibi süreklilik halinde yoğunlaşarak yağmalı, sele dönüşüp akmalıdır. Faşizme dair ne varsa önüne katıp yerle bir etmelidir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika