Olasılıklar
Kuşkusuz 31 Mart seçim sonucu böyle olursa, söz konusu sonuç AKP-MHP faşist iktidarını kudurtur. Özellikle de söz konusu ittifakın MHP kanadı tam bir kudurganlık yaşar.
Kuşkusuz 31 Mart seçim sonucu böyle olursa, söz konusu sonuç AKP-MHP faşist iktidarını kudurtur. Özellikle de söz konusu ittifakın MHP kanadı tam bir kudurganlık yaşar.
Bizler açısından yeniden bir yazım zorluğu süreci yaşanıyor. Çünkü bu satırlar yazılırken henüz 31 Mart yerel seçimleri yapılıp sonuçlar ortaya çıkmamış bulunuyor. Oysa sizler okurken söz konusu işlemlerin hepsi yapılmıştır. Yani yerel seçimler gerçekleşmiş ve sonuçlar netleşmiştir. Bu satırlar okunurken, seçimde yaşananlar ve ortaya çıkan sonuçlar üzerine hararetli tartışmaların yapılıyor olması bir sır değildir.
Peki söz konusu hararetli tartışmalar içerisine şimdiden nasıl girebiliriz? Belli ki çeşitli olasılıklar üzerine kafa yorarak bunu kısmen yapabiliriz. Şimdi bizim yapmaya çalışacağımız da işte bu olacaktır.
Öncelikle farz edelim ki AKP-MHP ittifakı, yani faşist-soykırımcı blok seçimi kazandı? Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde nasıl elde edildiği hala tartışmalı olan sonucun bir benzeri daha ortaya çıktı. Yani henüz oylar sayılırken, Erdoğan-Bahçeli faşist şefleri toplumun karşısına çıkarak “Seçimi kazandığını” iddia ve ilan etti. Böylece 24 Haziran seçiminde attığı adımı tamamladığına inandı. Peki böyle bir durumda olası gelişmeler nasıl olur? Başka bir deyişle, AKP-MHP ittifakının 31 Mart yerel seçimlerini zor ve hileyle de olsa kazanması olasılığı ne tür siyasal gelişmelere yol açar?
Kuşkusuz bu olasılık çok güçlü değil, tersine zayıf bir olasılıktır. Fakat Türkiye’de eşit ve adil bir seçim ortamı olmadığı için, faşist diktatörlük altında yapılan böyle sözde bir seçimde bu tür olasılıklar da gündeme gelebilir. Zayıf da olsa bu tür olasılıkları da dikkate almak gerekir. Kuşkusuz 31 Mart seçim sonucu böyle olursa, söz konusu sonuç AKP-MHP faşist iktidarını kudurtur. Özellikle de söz konusu ittifakın MHP kanadı tam bir kudurganlık yaşar. Zaten şimdiden çıldırma noktasında seyretmektedir ki, öyle bir sonuç ortamında kuduracağından hiçbir kuşku yoktur.
Peki kudurmak ne demektir? Çok açık ki tüm çevreye, kendi dışındaki herkese saldırmak anlamına gelir. Zaten şimdiden AKP-MHP faşist ittifakının saldırmadığı kimse kalmamıştır. O halde seçimi kazanırlarsa faşist saldırılarını çok daha artırırlar ki, bu da her tarafta faşist katliamın ve savaşın artması anlamına gelir. Aslında bütün bunları söz konusu faşist blok zaten şimdiden de yapmaktadır. Bu nedenle, özde yapılabilecek yeni bir şey yoktur. Dolayısıyla değişiklik nicelik düzeyde olacak, faşist baskı, terör, katliam ve savaşın dozajı artacaktır. AKP-MHP faşizmi özellikle Kürtlere, kadınlara ve devrimci-demokratik güçlere saldıracaktır. O halde başta Kürtler olmak üzere tüm ezilenler söz konusu bu olasılığa göre hazırlıklı olmalıdır.
Kuşkusuz çok daha güçlü olan ikinci olasılık, AKP-MHP faşist ittifakının 31 Mart yerel seçimlerini kaybetme olasılığıdır. Elbette bunun da farklı durumları ve düzeyleri vardır. Örneğin Kürdistan’da kaybedip Türkiye’de dengede kalması genel düzeyde AKP-MHP faşist ittifakı için bir kaybetme anlamına gelir. Yine Kürdistan’da ve Türkiye metropollerinde birlikte kaybetmesi de bir olasılıktır. Dahası Kürdistan ve Türkiye’nin her alanında birlikte kaybetmesi de bir olasılıktır.
Kuşkusuz bu üçüncüsünün gerçekleşmesi çok zordur, yani bu olasılığın gerçekleşme ihtimali zayıftır. Ancak AKP-MHP faşist ittifakı için söz konusu birinci ve ikinci kaybetme olasılıkları yaşanabilir. Zaten ikisi de birbirine yakın ihtimallerdir. Bu ihtimal ise HDP’nin belirlediği “Kürdistan’da kazanacağız, Türkiye’de de AKP-MHP’ye kaybettireceğiz” biçimindeki seçim stratejisinin başarı kazanması anlamına gelir. Tıpkı 7 Haziran 2015 seçim sonuçları gibi.
Dikkat edilirse, Tayyip Erdoğan Yönetimindeki AKP, 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarını MHP ve ABD’nin desteği ile tersine çevirdi. Yani Tayyip Erdoğan Yönetimini bu kadar saldırgan hale MHP ve ABD desteği getirdi. Kuşkusuz faşist terör ve katliamları AKP Yönetimi uyguladı, ancak MHP ve ABD de bütün bunları her zaman aktif bir biçimde destekledi, teşvik etti. Böyle bir etkili destek olmasaydı, Tayyip Erdoğan Yönetiminin 7 Haziran seçim sonuçlarını 1 Kasım’da tersine çevirmesi asla mümkün olmazdı.
Peki şimdi ne olacak? Çok açık ki, ortada artık MHP ve ABD desteği yoktur; daha doğrusu söz konusu kaybetme zaten bu desteklerin varlığı ortamında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla MHP ve ABD desteğinin AKP iktidarını kurtarması artık imkansızdır. Bunların yerini alabilecek herhangi bir destek güç de mevcut dünyada yoktur. Rusya ve İran gibi güçlerin destek verici olmasının MHP-ABD desteğine ulaşması mümkün olmadığı gibi, ayrıca söz konusu desteğin zaten varlığı ortamında AKP-MHP faşist ittifakı seçimi kaybetmektedir. Dolayısıyla bu tür desteklerin de faşist ittifakı kurtarmaya ve yaşatmaya yetmeyeceği açıktır.
O halde Tayyip Erdoğan Yönetiminin 7 Haziran 2015 sonrasında olduğu gibi, yeni bir seçim yenilgisini tersine çevirme imkanı yoktur. Peki böyle bir durumda ne olacaktır? Çok açık ki, böyle bir durumda hem faşist ittifak için ve hem de AKP için parçalanma ve erime süreci gelişecektir. Tayyip Erdoğan ne kadar çaba harcarsa harcasın, ne kadar baskıcı ve korkutucu davranırsa davransın, AKP’nin bölünüp parçalanmasını engellemesi artık mümkün olmayacaktır. İç ve dış güçler, AKP içinden ve AKP iktidarına alternatif yeni partiler doğurtmaya çalışacaktır. MHP ile yolun sonuna geldiğini anlayan ve aynı tarzda ilerleyemeyeceğini gören Tayyip Erdoğan başka ilişki ve ittifaklar arasa da, bukalemun gibi yeni renklere girmeye çalışsa da hiçbir biçimde başarılı olamayacak ve eriyip gidecektir.
Kuşkusuz bunun için 31 Mart seçimini kaybetmesi kadar, seçim sonrası muhalefetin ve özellikle de demokratik güçlerin izleyeceği siyaset de önemli olmaktadır. Yani CHP ve HDP’nin 7 Haziran seçimleri ardından izledikleri siyaseti bir kez daha tekrarlamamaları gerekir. Yani örneğin CHP Yönetimi HDP ile ilkeli bir demokratik ittifak yapmayı ve Türkiye’ye yeni bir yönetim sunmayı bilmelidir.
HDP’ye AKP-MHP’nin istediği gibi yaklaşarak, onunla ittifaktan kaçınma ve uzak durma gibi faşist diktatörlüğe hizmet eden bir siyaset izlememelidir. HDP Yönetimi ise, 7 Haziran seçimi sonrası yaşadığı apolitik duruşu bir kez daha göstermemeli, çeşitli ittifaklar halinde yönetim görevi ve sorumluluğu üslenmekten uzak durmamalı ve sonuçta kazandığı seçimi kaybeden bir konuma düşmemelidir. Tersine yaratıcı, atak ve sorumlu davranmalı, girişken olmalı, faşizme karşı en geniş demokrasi bloğunu hedefleyen bir yaklaşımla demokratik yönetimin önünü açmalıdır.
Elbette 31 Mart seçimlerinin yol açacağı yeni Türkiye siyasetinin Ortadoğu bölgesinde ve tüm dünya üzerinde ciddi etkileri olacaktır. AKP-MHP faşist ittifakının seçimi kazanıp yönetimini güçlendirerek faşist baskı, terör ve savaşı tırmandırması, Kürtler kadar tüm halkları ve siyasal güçleri de olumsuz etkileyecektir. Çünkü hem Türkiye içinde baskı ve terörü tırmandıracak, hem de DAİŞ, El Kaide ve ÖSO gibi faşist çeteleri destekleyerek Ortadoğu ve dünyada faşist terörü besleyip yayacaktır.
Bu nedenle, 31 Mart yerel seçim sonuçları Türkiye halkları için önemli olduğu gibi, bölge halkları ve insanlık için de önemlidir. Çünkü Baxoz’da DAİŞ’in tamamen yenilgiye götürülerek toprak hakimiyetine son verilmesi, DAİŞ’in tümden yok olduğu anlamına gelmemektedir. Bu sonuç da 31 Mart yerel seçimleri gibi yeni olasılıklar yaratan özelliklere sahiptir. Acaba DAİŞ benzeri çete güçlerini besleyip halkların üzerine salan çevreler, bundan sonra benzer politikalarını nerede ve nasıl sürdürecektir? Onlar da yok olmadığına göre, o halde faşist çeteciliğe karşı halkların özgürlüğü ve kurtuluşu savaşı devam edecektir?
Kaynak: Yeni Özgür Politika