Trump, Suriye’den çekilme kararı aldıktan sonra Türkiye Kürtleri katliamdan geçirmek için ellerini ovuşturmaya başladı. Suriye’de DAİŞ’i sona getiren güçlerin başında Kürtler ve ortaklaştığı Suriye halklarıydı. Trump Türkiye’yle yaptığı pazarlıklarla bunlar olmamış gibi kalan DAİŞ’lileri Erdoğan temizler deyip adeta tarih ve toplumlarla dalga geçer gibi konuşuyor. Trump “Irak’a gelip Irak’ı savunacağız, Suriye’de operasyon gerekirse Irak üzerinden yapacağız”, diyor. Ancak katliam tehdidi altında olan Kürtler için tek kelime ağzından çıkmıyor.
ABD anlaşılan Kürtlerin katliamını kabullenmiş. Yoksa Türkiye’nin işgal ve imha tehditleri için bir şeyler yapar, bir tutum sahibi olur. ABD Suriye’den çekilebilir. Ancak Kürtleri katliamcılarına bırakmak zorunda değil. 21. yüzyılda dünyanın gözü önünde Kürtleri soykırımcıların kucağına atmak politika ve çıkarlarını savunmak olarak tanımlanamaz. Türk devletini yönetenler işgal ve imha planlarını herkesin gözüne sokacak kadar pervasızlaşmış durumdalar. ABD, Rusya gibi devletlerin çıkar adına tüm değerleri bir kenara attığını biliyorlar. Suriye’de çıkmazın derin olduğu ortada. Suriye’ye giren güçlerin bir demokrasi ve barış projesi yoktur. Egemenlik ve etkinlik kurma hesabındalar. Buna rağmen güvenliğin sağlandığı, demokrasinin işlediği Kuzey Suriye gibi bölgeleri korumak gerekirken buraları da yeni katliamlara ve yıkımlara açıyorlar.
Türkiye dünyayı Kürtlere karşı birleştirmeye çalışıyor. Tehdit, şantaj, çıkar sağlama dahil kim ne isterse, kime karşı hangi silah iş görürse Türkiye onu sunuyor. Kürtleri yok etmek için vermeyeceği bir taviz yok. Bir yandan Rusya bir yandan da İran’la birleşip Kürtleri kuşatmaya ve imhaya ortak etmek istiyor. Diğer yandan ayrı bir uçta olan ABD ve Avrupa, Arap devletleriyle anlaşarak bu imha ve kuşatmayı tamamlamaya çalışıyor. Ortadoğu’daki kriz ve çatışmalı ortamdan Kürtleri tarihe gömerek çıkmak istiyor. Bunu tamamlamak için bir Kürt ayağına da ihtiyaç duyuyor. Güneyli güçleri ve bazı işbirlikçileri bir incir yaprağı gibi kullanmak için uğraşıyor. Özcesi imha planı büyük, tehlike soykırım boyutunda. İşte Trump ABD’si DAİŞ’e karşı ortaklık yaptığı Kürtleri ve diğer toplumların yaşadığı Kuzey Suriye’yi böyle ateşe atıyor.
ABD gibi bir güç bunu yapmak zorunda değil. Türkiye dünyayı yönetmiyor. Öyle bir gücü de yok. ABD veya Rusya gibi bir güç yok derse Türkiye ona rağmen işgale girişemez. Efrîn’e girmesi yine bu güçlerin izin vermesiyle oldu. İran, Rusya, ABD gibi güçler bu kadar düşmanlık yeter, Suriye ayrı bir devlet, işgal edip yeni felaketlere yol açamayız derse sorunlar başka yollardan çözülür. Türkiye açıktan herkesi ve bölgeyi terörize ediyor. İdlib dahil bölgedeki tüm silahlı çeteleri etrafında toplamış, bu güçleri Suriye ve diğer güçlerin başına bela edeceği açıktır. Sadece Kürtlere karşı kullanmayla sınırlı kalınmayacağı bilinmelidir.
Türkiye tehditlerine devam ediyor. Sınıra güç yığmaya, Rusya ve ABD ile pazarlıklarını sürdürüyor. İran’ı da işgale dahil etmeye devam ediyor. Büyük şevk ve heyecanla Suriye’ye saldırmak için kamuoyu oluşturuyor. Ancak Türkiye’yi Suriye halkları istememektedir. İstikrar ve barış en öncelikli konudur. Türkiye var olan istikrarı da ortadan kaldırmaya çalışıyor. Suriye’de Türkiye’nin bir meşruiyeti yoktur. Suriye halklarının topraklarını ve özgürlüklerini savunmaları en doğal haklarıdır. Buna dayanarak direnmelerine kimsenin itiraz edemeyeceği açıktır. Devletlerin kirli pazarlık ve oyunlarını etkisiz kılacak esas güç halkların direnişi ve örgütlü birlikleridir. Mevcut durumda Suriye’deki güçler halklar ve demokrasi için risk almamaktadırlar.
Trump tam bir tüccar mantığıyla soruna bakıyor. Ne kadar insan ölmüş, hangi yıkımlar olmuş onlar için sorun değil. Diğerlerinin de fazla bir farkı yok. Fark Trump’ın açıktan söylemesinde. Kürtler, Araplar, Süryani, Ermeni ve diğer halklar insanlığın vicdanına seslenecekler ve öncelikle kendi güçlerine dayanacaklar. Dünya halklarının Trump ve Erdoğan gibi düşünmediği açık. Onun için gizli ve karanlıkta pazarlıklar yapıyorlar. Planları da fazla gizli kalmaz. Önümüzdeki günlerde ne yapacakları daha da anlaşılır olacaktır. Kritik ve tarihi günlerden geçtiğimiz ortada.
Kaynak: Yeni Özgür Politika