Önder Apo’nun sağlık, güvenlik ve özgür çalışır koşullara kavuşması için bir mücadele kampanyası başlatılmıştır. Kürdistan ve Türkiye zindanlarında tecridin kırılması için açlık grevleri kararı alınmış ve pratiğe girmiştir. Avrupa’daki halkımızın da açlık grevleriyle böyle bir mücadelede her zaman olduğu gibi etkin yer alacağını ortaya koymuştur. Bu tutum ve eylemler PKK Yürütme Komitesinin kararlaştırdığı 41. PKK yılında tecridi kıralım, faşizmi yıkalım, Kürdistan’ı özgürleştirelim hedefine uygun olmaktadır. Gerçekten de tecridi kırmanın çok kapsamlı siyasi sonuçları olacaktır. Tecridi kırmak, faşizmin yenilgisini, bunun da Türkiye’de demokrasinin ve Kürdistan’da özgür yaşamanın gerçekleşmesini sağlayacağı açıktır. Bu açıdan Önder Apo üzerinde tecridi kırmanın birçok kör düğümü çözmede dönüm noktası olacağı tartışmasız bir gerçektir.
Önder Apo’ya yönelik uluslararası komplonun 21. yılına girdik. 15 Şubat’ta Önder Apo’nun esareti 20 yılı tamamlayacak. Bir Halk Önderi'nin 20 yıl zindanda kalması çok kapsamlı analiz edilmesi gereken bir durumdur. Bu 20 yıl sıradan ele alınamaz. Kürdistan tarihinin en trajik, en zorlu, en anlamlı, en yoğun geçen, çok büyük değerlerin yaratıldığı, çok büyük direnişlerin gösterildiği yıllardır. Önderliksiz mücadele yılları çok zorlu yıllar olduğu gibi, halkımız ve Kürt Özgürlük Hareketi açısından büyük derslerle dolu yıllardır. Komplo ve komplodan bu yana geçen 20 yılın tecrübeleri, dersleri iyi bilince çıkarılırsa Kürt halkı yenilmez bir bilince, iradeye ve mücadele gücüne kavuşur. Bu 20 yıl Kürt halkının özgürlüğü ve geleceği açısından başucu kitabıdır.
Önder Apo ben özgürüm; asıl dışarıdakiler kendi özgürlüğü için mücadele vermelidir, diyerek Kürt halkına, Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve demokrasi güçlerine mücadele hedeflerini koymuştur. Zaten Kürt halkının özgürlüğü ile Önder Apo’nun özgürlüğü aynı süreçler ve iç içe geçen amaçlar olarak görülmezse etkili ve sonuç alıcı bir mücadele yürütülemez. Kürt halkı bu 20 yıllık süreçte bu gerçeği iliklerine kadar hissetmiştir. Zaten bu nedenle Önderliksiz yaşam olmaz, demektedir. Kadınlar, Önder Apo’nun özgürlüğü kadının özgürlüğüdür, demektedirler. Gençlik de “Gençlik Apo’nun fedaisidir” diyerek bu gerçekliği ortaya koymaktadırlar.
HDP Hakkari milletvekili Leyla Güven kendi yaşamını ve kişilik gelişimini ortaya koyarak Önder Apo gerçeğinin Kürt halkı ve kadınlar için ne anlama geldiğini sade ve çarpıcı bir biçimde ifade etmiştir. Yaşamı, uğruna ölecek kadar sevenlerin yoldaşı olduğunu vurgulayarak eyleminin bilincini ve anlamını en özlü biçimde anlatmıştır. Zaten tüm zindanlar da bu sürecin 1982 sürecine benzediğini söyleyip, yapacakları büyük eylemin hazırlığı olarak ilk önce on günlük açlık grevi başlatmışlardır. Bu sürenin sonunda ise süresiz-dönüşümsüz açlık grevine gireceklerini ailelerine ve diğer cezaevlerine iletmişlerdir. Bu duruşları ve eylemleri ile 14 Temmuz direnişçilerinin takipçileri olacaklarını herkese duyurmuşlardır. Bu açıdan 14 Temmuz direnişçilerinin takipçisi olanları ve yaşamı, uğruna ölecek kadar sevenleri selamlıyoruz.
Zindandaki yoldaşların duruşu ve eylemleri önemlidir. Şu anda Kürdistan ve Türkiye zindanlarındaki durum 12 Eylül faşizmi dönemini aratır durumdadır. Bu koşullarda yapılan eylemler zor koşullarda yapılan eylemlerdir. Nasıl ki 14 Temmuz direnişçileri zorun zoru koşullarda direnerek 12 Eylül faşizmini ideolojik yenilgiye uğratıp Kürdistan Devriminin tarzını yarattılarsa, zindan direnişçileri de Önder Apo’nun sağlık, güvenlik ve özgür çalışır koşullarını sağlayarak Mazlumlar, Ferhatlar, Kemaller, Hayriler, Akifler ve Aliler gibi Önder Apo’nun yoldaşları olacaklarını göstereceklerdir.
Önder Apo üzerindeki baskı ve zulüm kabul edilemez, bu baskı ve zulüm bütün Kürt halkına zulümdür. Bir halk, Önderliğine sahiplenmezse ne onuruna, ne kimliğine, ne varlığına, ne de özgürlüğüne sahiplenebilir. Bu açıdan Önder Apo’ya sahiplenme Kürt halkının varlık ve yokluk mücadelesi haline gelmiştir. Zaten Önder Apo’ya uygulanan baskı ile tüm Kürdistan’da Kürt halkının varlığına yönelik kök kazıma hareketi birlikte yürütülmektedir. Kürt halkının iradesini kırmaya yönelik saldırı Kürt’ü soykırıma uğratma saldırısıdır. Bunu anlamamak ne Kürt gerçeğini, ne de Kürtler üzerinde uygulanan soykırım gerçeğini anlamak olur. Bu açıdan bu dönemdeki eylemler bu süreçte Kürt halkı üzerinde uygulanan soykırım ve bunun için yapılan kök kazıma saldırılarının anlaşıldığını göstermektedir. Böyle anlama ve buna göre duruş gösterme dışındaki tüm anlamalar kendini kandırmadır, gaflettir. Kendini, yani Kürt halkını ölüme yatırmadır.
Kürt halkı, Kürt halkının özgürlüğü için mücadele verenler ve Kürt halkının özgürlüğü için bedel ödeyenlere bağlı olduğunu söyleyenler için mücadele zamanı, ne yapabilirlerse onu yapma zamanı, bu zamandır. Hayri Durmuş ve Kemal Pirler’in sorumluluk duygusunun şimdi gösterilme zamanıdır. Ancak bu mücadeleyi yürütmeyi sadece zindanlara ve gerillalara yüklemek haksızlık olur. Gerilla zaten fedai bir direniş ortaya koyarak, kök kazıyıcılarının kökünü kazıyacak büyük bir irade ve kararlılığı ortaya koymaktadır. Tarihin en anlam yüklü fedailiğini bugün gerilla yapmaktadır. Zindandakiler her zaman bu fedailiği ortaya koyacaklarını göstermişlerdir. Ancak esas mücadele etmesi gerekenler başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm halkımızdır; tüm yurtsever demokratlardır. Yine varlıkları Kürt halkının özgürlük mücadelesine bağlı Türkiyeli ve Ortadoğulu demokrasi güçleridir.
Tüm halkımız zindanlarda başlayan bu mücadele etrafında kenetlenmeli. Gerillalar ve zindandaki tutsaklar en zor koşullarda mücadele veriyorlarsa biz daha fazlasını verebiliriz, diyerek ayağa kalkmalıdırlar. Hiçbir zulüm ve baskı bu ayağa kalkışa engel olamaz, engel gösterilemez. Kürt halkı bilinci ve tecrübesinin az olduğu dönemde tarihi serhildanlar gerçekleştirdiyse, bugün de gerçekleştirebilir. Kürt halkının on binlerce evladı şehit düşmüş, yüzbinlerce evladı işkence tezgahlarından geçmiş, yüz binlercesi zindanlara doldurulmuş; milyonlarcası zor koşullarda Türkiye metropollerine ve dünyanın her tarafına savrulmuştur. Yüz binlercesi özgür iradelerine saldırıya karşı direnmiş; evlerinin, mahallelerinin ve şehirlerinin yıkılması, yüzlerce kadın, çocuk ve yaşlının öldürülmesi pahasına onurlarından taviz vermemişlerdir. Böyle zorluklar içinde bilinci derinleşen ve çelikleşen Kürt halkı ödenen bedeller ve yaratılan değerlere sahiplenecek ve direnecek potansiyele ve güce sahiptir.
İşte bu bilinci, vicdanı ve gücü gösterme zamanıdır. Özellikle Kürt halkının acısını ve sevincini yüreklerinde taşıyan gençlerin bu halkın evlatları olduklarını bir daha gösterme zamanıdır. Bu temelde zindandaki yoldaşlarımızın direnişine dışarıdan çok zengin yöntemlerle karşılık verip bütünleşmek; tecridi yıkacak, faşizmi yenilgiye uğratacak, Kürdistan’ı özgürleştirecektir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika