Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım direnişinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevcileri ölüm sınırındalar. Her an şehadetler arka arkaya gelebilir. Tarihin en büyük fedai direnişlerinden biri yapılmaktadır. Leyla Güven, Nasır Yağız, İmam Şiş, Fadile Tok, Strasbourg’ta açlık grevinde olanlar ve zindandaki tutsaklar büyük kararlılıkla direnişlerini sürdürüyorlar. ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ direnişini bugün tecridi kırma hedefiyle gerçekleştirmektedirler. Önder Apo’nun Kürt halkı için ne anlam ifade ettiği bu direnişle tüm dünya tarafından da görülmüştür. Tecridin siyasi anlamı; Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle ve Türkiye’nin demokratikleşmesiyle bağı da çok iyi anlaşılmıştır. Bu direniş daha şimdiden büyük sonuçlar yaratan başarılı bir direniş olarak tarihteki yerini almıştır.
Önder Apo üzerindeki tecrit sıradan tecrit değildir. Türkiye’deki mevcut iktidarın politikalarını belirlemektedir. AKP iktidarının tüm Kürt düşmanı güçler ve faşist kesimlerle ilişkisi 5 Nisan 2015 tecridi ile başlamıştır. Dolmabahçe Mutabakatının reddedilmesi ve 5 Nisan tecridi ile birlikte Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı yeni bir politikaya yönelmiştir. 24 Haziran seçimleriyle bunu açıkça ortaya koymuştur. AKP 7 Haziran 2015 seçimlerinde kazansa da kaybetse de Kürt halkına ve demokrasi güçlerine saldıracaktı. Çünkü 5 Nisan tecridi genel politikayı belirleyen bir karar sonucu uygulamaya sokulmuştu. Kürt sorununun merkezinde olan Kürt halkının önderi, Özgürlük Hareketinin lideri olan Önder Apo’ya yaklaşım çok önemli politik bir durumu ifade eder. Bu açıdan tecridin kırılması da köklü bir siyasal değişim ortaya çıkarır. Kürt sorununun temel aktörüne doğru bir yaklaşım demokratikleşme açısından da yeni bir durum başlatır. Daha doğrusu tecridin kırılması ile faşizmin yıkılması aynı anda gerçekleşir. Bu açıdan tecridin kırılma mücadelesine ne sıradan yaklaşılabilir; ne de tecrit vasat bir mücadele ile kırılabilir. Tecridin sadece zindan direnişiyle kırılmasını istemek doğru değildir. Zindan direnişi etrafında mücadele geliştirilirse tecrit kırılır. Bu nedenle zindan direnişçileri sürekli toplumun direnişlerine sahip çıkma çağrısı yapmaktadırlar.
Tecridi kıralım direnişi ilk defa Önder Apo’nun durumunu bu düzeyde gündemleştirdi. Önder Apo’nun tecridiyle yaşanamayacağı gösterildi. Bu açıdan tecridi kırma iradesi en yüksek düzeyde ortaya çıkmıştır. Binlerce tutsağın süresiz-dönüşümsüz açlık grevine girmesi bu iradeyi ve kararlılığı göstermektedir. Zindandaki tutsaklar defalarca kapsamlı bir direniş ortaya koymak istemişlerdir. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi doğru bulmamıştır; hatta başlatılan ve 50. günleri aşan dönüşümsüz açlık grevi durdurulmuştur. Önder Apo üzerindeki tecridin Kürt halkı üzerindeki baskı ve tecrit anlamına geldiği tüm çıplaklığıyla ortaya çıkınca Leyla Güven tecrit kırılması için yaşamını ortaya koymuştur. Zindandaki yoldaşlarımız da tecridi kırmada tarihi rol oynamak için direnişe geçmişlerdir. 14 Temmuz ruhunu ve ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ direnişçilerinin Önder Apo etrafında barikat kurmalarını gelinen aşamada tecridi kırma amacıyla pratikleştirmişlerdir. Kürt halkının evlatlarının özgürlükleri için nasıl fedai oldukları tüm dünyaya gösterilmiştir. Zindanlarda böyle kapsamlı bir direniş ilktir. Kuşkusuz zindanlarda birçok direniş olmuştur. Ancak bu düzeyde bir fedailikle ilk defa karşılaşılmıştır. 2012 yılında da Önder Apo için yapılan direniş kapsamlıydı. Ama bu defaki onu aşan durumdadır.
Bu direnişin büyüklüğü belki seçim döneminde çok öne çıkmamış olabilir. Ancak bu süreçte seçim çalışmaları tecridi kıralım direnişini, tecridi kıralım direnişi de seçim sürecini olumlu etkilemiştir. Tecride karşı direniş Kürt toplumunda iktidara karşı tepkiyi büyütmüş, Kürt halkının AKP iktidarını seçimde yenilgiye uğratma, faşizmi geriletme iradesini güçlendirmiştir. Bu açıdan tecridi kıralım, faşizmi yıkalım direnişi tam da amacına uygun sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Direnişlerin toplumsal ve siyasal gerçekleri ortaya çıkarma, demokrasi karşıtı güçleri ve faşizmi geriletme gücü olduğunu 31 Mart seçim sonuçlarıyla da gördük. Seçim sürecinde toplumun politik duyarlılığının artması, tecridi kıralım direnişinin de tüm toplumu etkilemesi ve bu direnişin amacı doğrultusunda bir tutum içine girmesini beraberinde getirmiştir.
Toplumun seçim sürecinde tecride karşı mücadelede duyarlı olması seçim sonrası sonuçlarını gösterecektir. Artık tecride karşı mücadele gündeme girecektir. AKP-MHP faşist iktidarı görmezlikten gelse de bundan sonra tecride karşı direniş en az seçim sonuçları kadar AKP-MHP faşizmini zorlayacaktır. Çok kısmi bir öncülük yapıldığında toplumun bu direnişe güçlü biçimde katılacağı görülmektedir. Bunun için artık tecridi kıralım direnişinin daha fazla gündemleştirilmesi, bu direnişin Kürt halkının özgürlüğü ve demokratikleşmesi konusundaki anlamanın etkili biçimde ortaya konulması gerekir. Tecridin kırılmasının yaratacağı siyasi sonuçlar iyi ortaya konulduğunda bu direnişin toplumsallaşması gerçekleşecektir.
Artık tecridi kabul etmek, faşizme boyun eğmek, faşist diktatörlüğün kurumlaşması ve kendisini kökleştirmesi ile sonuçlanacaktır. Soykırımcı sömürgecilik faşist diktatörlüğünü hakim kılmak için Önder Apo’yu ağır tecrit altına almıştır. Aslında bu tecride daha baştan sert tepki gösterilmeliydi. Tecridi kırmak için direnişe geçilmeliydi. Zamanında bu yapılsaydı faşizm bu kadar kurumsallaşmaz ve kendisini etkin kılamazdı. Şimdi bunu görüyorsak, özgürlük ve demokrasi güçleri olarak tecridi kıralım direnişini güçlendirmek ve etkili kılmak için üzerimize düşeni yapmamız gerekmektedir.
Kuşkusuz tutsak ailelere önemli görevler düşmektedir. Zaten bu duyarlılığı göstererek bu direnişi güçlendirmek için büyük bir çaba içindedirler. Bu çabalarını ve direnişlerini daha fazla geliştireceklerdir. Ancak bu direnişi sahiplenme ve geliştirme konusunu sadece tutsak ailelerine bırakamayız. Direnişçiler Kürt halkı ve insanlık için direniyorlar. Tecridin kırılması Kürt halkının özgürlük mücadelesinde önemli bir gelişme yatacağından yaşamlarını ortaya koymuşlardır.
Tecridi kırma direnişi tüm toplumu ilgilendiren direniştir. Bu tecrit kırılmadan Kürt halkı üzerindeki tecrit kırılamaz; Kürdistan açık cezaevi olmaktan çıkarılamaz. Şu anda tüm Kürt halkı ve demokrasi güçleri tecrit altında ve zindan koşullarında yaşamaktadır. Dolayısıyla Önder Apo üzerindeki tecridin kırılması bir halkın özgür ve demokratik yaşama kavuşmasıyla doğrudan bağlantılıdır.
Kürt halkı bu bilinçle her zaman zindandaki evlatlarına ve şehitlerine sahip çıkmıştır. Zindan direnişçilerine, zindanda, dağlarda ve şehirlerdeki şehitlerine sahip çıkmıştır. Kürt halkının var olma ve özgürlük mücadelesi verme gerçeğinde bu vardır. Bu açıdan zindan direnişçilerine sahip çıkma ve tecridi kırma mücadelesine katılma ödenmiş tüm bedeller ve yaratılan kazanımlara bağlılığın ve saygının gereğidir.
Dışarıdaki süresiz-dönüşümsüz açlık grevcileri ciddi bir baskı görmese de zindandaki direnişçiler sistematik bir baskı ve zulüm altındadırlar. Bu açıdan ölüm sınırına gelmişlerdir. Bu direnişçilere bağlılığın ve saygının gereği olarak da direniş her alanda geliştirilmek zorundadır.
Tüm tutsaklar artık ölüm orucu ölçülerinde direnişi sürdürmek istiyorlar. Zaten süresiz-dönüşümsüz ilk grup şu anda ölüm orucu aşamasına gelmiştir. Gelinen aşamada sadece birinci grup değil tüm açlık grevi direnişçilerinin giderek ölüm sınırına doğru ilerledikleri görülmektedir. Bu açıdan direniş çok kritik bir aşamaya gelmiştir. Artık şu bu bireysel kaygı içine girmeden her yerde direnişe geçmek tarihi bir sorumluluk haline gelmiştir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika