Komplo ile Önder Apo’nun imhası ve Özgürlük Hareketinin tasfiyesi hedeflendi. Bu kirli plan Önder Apo’nun yüksek öngörüsü, ideolojik, felsefi, siyasi duruşu ve halkın tarihi direnişiyle boşa çıkarıldı. İmha planı boşa çıkarılınca yerine tecrit sistemi ikame edildi. Tecrit sistemi başarısız kalan komplonun farklı bir biçimde sürdürülmesinin adıdır. Komployu sürdürmenin ve aynı zamanda gizlemenin yeni adı olan İmralı tecrit sistemi, yirmi ikinci yılında tüm acımasızlığı ile Kürdistan’da soykırım, Türkiye’de faşizm biçiminde sürdürülmek isteniyor.
İmralı sistemini kuran güçler soykırımcı sömürgeci Türk devletinin Kürtlere soykırım saldırılarını izliyor, kirli çıkarlarına hizmet ettiği oranda destek veriyor. İmralı’da ulusal ve evrensel hukuk katlediliyor, uluslararası kirli çıkar siyasetinin kanunları işliyor. AB hukuku ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hükümleri sömürgeci-despot iktidarlara maske olmanın ötesine geçemiyor.
Evrensel hukuk-adalet maskesi takan AİHM, zamanında komployu görmezden gelerek bir halkın varlık ve özgürlük davasını bireysel bir davaya indirgedi, tarihin en büyük suçuna ortak olmaktan çekinmedi. Kapitalist modernitenin çıkarlar dünyası bu kadar soğuk, kirli ve acımasızdır. AİHM, AİHS, CPT gibi evrensel kurumlar zalim hegemonik sistemi gizlemede bir maske, kötülüklerin üstünü kapatmada birer politik araçtır. Evrensel adaletin ne olup olmadığını en iyi Kürt halkının bildiği bir gerçektir. Gerçekten varsa eğer bir evrensel adalet sistemi hiç kuşku yok ki bu evrensel adalet sisteminin Kürtlere karşı hem suçu ve hem de borcu çok büyüktür.
Komplo; hukuk dışı, gayri meşru tertip-tuzak demektir. ABD, İngiltere, İsrail ve AB bu hukuk dışı, gayri meşru, tertibin başını çekerek Kürt soykırımına en büyük desteği verdiler. Türk devleti ile Kürtler arasında düşmanlığı derinleştirerek her iki gücü de istedikleri biçimde kullanmayı öngördüler. Önder Apo’nun ifadesiyle ‘tavşana kaç, tazıya tut’ politikasını sömürgeci emellerinin zırhı haline getirdiler.
Yerel işbirlikçi çizgi ise büyük bir iştahla komploda yerini alarak komployu meşrulaştırma görevini aşkla yürüttü. Kürdistan’da Özgürlük Hareketini tasfiye ederek Kürt soykırımı üzerinden dar aile çıkarlarına daha fazla iktidar alanı yaratmaya çalıştı. Bu amaç uğruna Kürtlerin her türlü değerini pazarlamaktan sakınmadı. Bu uğursuz rolünü düşkünce ve daha pervasızca sürdürmeye devam ediyor. Kürt işbirlikçiliği AKP-MHP soykırımcı faşist iktidarının yanında yer alarak PKK’yi tasfiye etmeye çalışıyor. Bakur’da, Rojava’da ve Başûr’da soykırım-işgal saldırılarına siyasi, ekonomik, askeri ve istihbari destek sunuyor. Gerilla avında soykırımcılara kılavuzluk yapıyor. İmralı’da tecridin sürmesi için yıllardır yılmadan siyasi ve diplomatik bir mücadele yürütüyor.
Komplocuların yerel işbirlikçileriyle birlikte yirmi bir yılı aşkındır tüm olağanüstü gayretlerine rağmen, özelde Kürtlerin ve kadınların, genelde ise halkların ve demokrasi güçlerinin, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adalet mücadelesi tecridi artık anlamsız hale getirmiştir. CPT’nin son yaptığı açıklama soluksuz yürütülen yirmi bir yılı aşkın amansız bir mücadelenin ulaştığı noktadır.
CPT İmralı sistemini ağır tecrit ve işkence sistemi olarak tanımladı. Bu tanımlama İmralı sistemini kuranların iflas eden politikalarının bir itirafıdır. CPT yirmi ikinci yılına giren tecrit sistemini ilk defa adına koyarak ifade ediyor ve evrensel hukuku dikkate alan bir tutum sergiliyor. CPT’nin bu açıklamasını Avrupa’nın Kürt politikasında değişiklik olarak değerlendirmek isteyenler vardır. Ancak bu yönlü bir değerlendirme yapmak için henüz erkendir.
İmralı sistemini kuranların artık bu sistemi savunamaz duruma geldikleri açıktır. KCK’nin açıklamasında ifade ettiği üzere; İmralı tecrit sisteminin tüm dayanakları ve argümanları dağılmıştır. İmralı’nın kapıları ve parmaklıkları kırılmıştır. İdeolojik ve siyasi temeli kalmamıştır.
İnsanlık vicdanı ilk gün komployu şimdi de tecridi mahkum etmiştir. Tecrit bu sistemi kuranların nezdinde de meşruiyetini kaybetmiştir. Tecrit politikasının iflası Kürt soykırım politikasının başarısızlığının da bir ifadesidir. Halkımız, kadınlar, ezilen sınıflar, özgürlük, eşitlik, barış, demokrasi ve adalet isteyenler özgür bir ülke ve dünya için Önder Apo’yu özgürleştirme mücadelesine tüm gücüyle katılmalıdırlar.