“Kapitalist Moderniteye Alternatif Konseptler ve Kürtlerin Arayışı” başlıklı birinci Network AQ konferansı, 2012’de Hamburg’da düzenlenmişti. Yoğun ilgiyle karşılaşan konferansa, sosyolog İmmanuel Wallerstein da bir mesaj göndermişti.
31 Ağustos’ta 89 yaşındayken hayatını kaybeden Wallerstein anısına, “Kapitalist moderniteye meydan okumak üzerine notlar” başlıklı mesajını yayınlıyoruz:
“Bu önemli konferansı selamlıyor ve şahsen yanınızda olamadığım için üzüntülerimi bildiriyorum. Bu konferans dört devasa sorunu, kesinlikle bugün irdelenmesi gereken en acil sorunları ele almak için düzenleniyor: yeni bir sosyal bilim arayışı, uygarlık krizi, yeni bir Ortadoğu ve demokratik modernitenin yeni paradigma arayışı.
Bu dört konu birbiriyle çok bağlantılıdır ve birbirinden ayrıştırılırsa akıllıca analiz edilemez. Hakikaten modern dünya sistemine bütünsel bir bakış entelektüel, ahlaki ve politik açıdan zorunludur. Yıllardır bu tartışmaya (veya tartışmalara) katkı sunmaya çalışıyorum. Burada bu notlarla önemsediğim her şeyi özetlemem mümkün değil. Yapabileceğim şey akıllıca bir tartışmanın esas dayanağı olduğunu düşündüğüm şeyi göstermektir.
TÜM DÜNYA TEK BİR SİSTEM İÇERİSİNDE YAŞIYOR
1) Tüm dünya tek bir tarihsel toplumsal sistem içinde, kapitalist bir dünya ekonomisi olan modern dünya-sisteminde yaşıyor. Bu sistem uzun 16. yüzyılda dünyanın belirli bir bölgesinde (Avrupa ve Amerika'nın bazı parçalarında) oluştu. Ardından coğrafi olarak yeryüzünün gittikçe daha fazla bölümünü içine almak için yayıldı. 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu ve Ortadoğu da dahil olmak üzere bütün dünyayı kuşattı. O tarihten beri dünyanın tümünü kuşatmaya devam ediyor.
BU SİSTEM SONSUZ DEĞİL
2) Tüm sistemler gibi (evrendeki bildiğimiz oldukça küçük sistemlerden en büyüğüne kadar) bu sistemin de bir hayatı vardır. Bu sistem sonsuz değildir, olamaz da. Analitik olarak tüm sistemlerin üç anı vardır: oluşma anı, kurallarını ayırt edebildiğimiz “normal” yaşamları ve son olarak yapısal kriz anı. Bütün süreçler dengeden uzaklaştığında bu üçüncü ana varmış oluruz. Belki 50 yıldır zaten bu anda yaşıyoruz ve bu kriz bir 30-40 yıl daha çözülemeyebilir.
3) Yapısal kriz anı hem yaşanacak korkunç bir zamandır, çünkü sadece orta vadede değil çok kısa vadede de tam bir belirsizlik anıdır. Hem de her birey ya da grubun tüm minik düşüncelerinin önemli olduğu ve bu sistemi çok daha insani bir sistemle değiştirme mücadelemizin nihai sonucunu etkileyebilen coşkulu bir andır.
4) Bu yapısal krize iki nedenle ulaştık. Birincisi; sistem "normal" çalışma şeklini sürdüremeyecek kadar çok dengeden uzaklaştı. Kapitalistler artık sürekli olarak sermaye biriktiremezler. Bir alternatif arayanlar sadece kapitalizm karşıtları değildir, kapitalizm taraftarları da bir alternatif arayışındadır. İkincisi; büyük ölçüde 1968 dünya devriminin (bugün hala devam eden bir devrim, şimdi %99 dediğimiz şey) bir sonucu olarak geleceğin kaçınılmaz surette kapitalistlere ait olduğuna artık inanılmıyor. İnsanlar da yerine hangi sistemin geçeceğinden emin olmamakla birlikte, içinde yaşadığımız durumun kapitalizmin sonu olduğunu anlamaya başladı.
5) Kapitalizmin yapısal krizinin işaretleri dünya ekonomisindeki, dünya para birimlerindeki, jeopolitik ittifaklardaki, var olan rejimlerin istikrarındaki muazzam ve sürekli azgın dalgalanmalardır. Kaos derken bunu kastediyoruz. Kaotik bir durum entelektüel olarak son derece endişe vericidir, ekonomik olarak felç edicidir ve ahlaki olarak çelişkilidir. Her devlette jakobenizmin reddedildiğine ve çok uluslu devletlerin realitesine uyan yeni yollar bulma ihtiyacına şahit oluyoruz.
ARADA BİR SONUÇ YOK
Bundan ne sonuçlar çıkarabiliriz? Öncelikle bu radikal yeni durumu entelektüel olarak anlamak için çaba sarf etmek zorundayız. Bu konferans bu göreve katkıda bulunmayı amaçlıyor, bu çabayı selamlıyorum.
İkinci olarak dünyanın temel bir ahlaki seçimle karşı karşıya olduğunu anlamak zorundayız. Bu kaos sonsuza dek sürmeyecektir. İki yeni dünya sistemi veya dünya sistemlerinden birinin ortaya çıkacağı bir noktaya ulaşacağız: Ya kapitalizmin en kötü özellikleri (hiyerarşi, sömürü ve kutuplaştırma) kapitalist olmayan yeni bir formda tekrarlanacak ya da insanlık tarihinde ilk kez nispeten demokratik ve nispeten eşitlikçi bir sistem olacak. Arada bir sonuç yoktur.
Üçüncü olarak, ahlaki seçimimizi yapar yapmaz yenmemize yardım edecek politik stratejiyi bulmalıyız. Bunun, tüm dünyadaki sol güçlerin çok geniş bir koalisyonunu kapsaması gerektiğine inanıyorum. İç içe geçmiş üç görevin hepsinde hepimize şans diliyorum: analitik doğruluk, ahlaki seçim ve etkili politik strateji.